Cüz 29


سُورَةُ المُلۡكِ - Ayet 1

Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ تَبَٰرَكَ ٱلَّذِى بِيَدِهِ ٱلْمُلْكُ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ قَدِيرٌ

Türkçe Okunuşu: tebârake-lleẕî biyedihi-lmülk. vehüve `alâ külli şey'in ḳadîr.

Türkçe Meali: Hükümranlık elinde olan Allah yücedir ve O herşeye Kadir'dir.

سُورَةُ المُلۡكِ - Ayet 2

Arapça: ٱلَّذِى خَلَقَ ٱلْمَوْتَ وَٱلْحَيَوٰةَ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلًۭا ۚ وَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْغَفُورُ

Türkçe Okunuşu: elleẕî ḫaleḳa-lmevte velḥayâte liyeblüveküm eyyüküm aḥsenü `amelâ. vehüve-l`azîzü-lgafûr.

Türkçe Meali: Hanginizin daha iyi iş işlediğini belirtmek için, ölümü ve dirimi (hayatı) yaratan O'dur. O, güçlüdür, bağışlayandır.

سُورَةُ المُلۡكِ - Ayet 3

Arapça: ٱلَّذِى خَلَقَ سَبْعَ سَمَٰوَٰتٍۢ طِبَاقًۭا ۖ مَّا تَرَىٰ فِى خَلْقِ ٱلرَّحْمَٰنِ مِن تَفَٰوُتٍۢ ۖ فَٱرْجِعِ ٱلْبَصَرَ هَلْ تَرَىٰ مِن فُطُورٍۢ

Türkçe Okunuşu: elleẕî ḫaleḳa seb`a semâvâtin ṭibâḳâ. mâ terâ fî ḫalḳi-rraḥmâni min tefâvüt. ferci`i-lbeṣara hel terâ min füṭûr.

Türkçe Meali: Gökleri yedi kat üzerine yaratan O'dur. Rahman'ın bu yaratmasında bir düzensizlik bulamazsın. Gözünü bir çevir bak, bir çatlak görebilir misin?

سُورَةُ المُلۡكِ - Ayet 4

Arapça: ثُمَّ ٱرْجِعِ ٱلْبَصَرَ كَرَّتَيْنِ يَنقَلِبْ إِلَيْكَ ٱلْبَصَرُ خَاسِئًۭا وَهُوَ حَسِيرٌۭ

Türkçe Okunuşu: ŝümme-rci`i-lbeṣara kerrateyni yenḳalib ileyke-lbeṣaru ḫâsiev vehüve ḥasîr.

Türkçe Meali: Bir aksaklık bulmak için gözünü tekrar tekrar çevir bak; ama göz umduğunu bulamayıp bitkin ve yorgun düşer.

سُورَةُ المُلۡكِ - Ayet 5

Arapça: وَلَقَدْ زَيَّنَّا ٱلسَّمَآءَ ٱلدُّنْيَا بِمَصَٰبِيحَ وَجَعَلْنَٰهَا رُجُومًۭا لِّلشَّيَٰطِينِ ۖ وَأَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابَ ٱلسَّعِيرِ

Türkçe Okunuşu: veleḳad zeyyenne-ssemâe-ddünyâ bimeṣâbîḥa vece`alnâhâ rucûmel lişşeyâṭîni vea`tednâ lehüm `aẕâbe-sse`îr.

Türkçe Meali: And olsun ki, yakın göğü kandillerle donattık, onları şeytanlar için taşlamalar yaptık ve şeytanlara çılgın alev azabını hazırladık.

سُورَةُ المُلۡكِ - Ayet 6

Arapça: وَلِلَّذِينَ كَفَرُوا۟ بِرَبِّهِمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ ۖ وَبِئْسَ ٱلْمَصِيرُ

Türkçe Okunuşu: velilleẕîne keferû birabbihim `aẕâbü cehennem. vebi'se-lmeṣîr.

Türkçe Meali: Rablerini inkar eden kimseler için cehennem azabı vardır. Ne kötü bir dönüştür!

سُورَةُ المُلۡكِ - Ayet 7

Arapça: إِذَآ أُلْقُوا۟ فِيهَا سَمِعُوا۟ لَهَا شَهِيقًۭا وَهِىَ تَفُورُ

Türkçe Okunuşu: iẕâ ülḳû fîhâ semi`û lehâ şehîḳav vehiye tefûr.

Türkçe Meali: Oraya atıldıkları zaman, onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler.

سُورَةُ المُلۡكِ - Ayet 8

Arapça: تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ ٱلْغَيْظِ ۖ كُلَّمَآ أُلْقِىَ فِيهَا فَوْجٌۭ سَأَلَهُمْ خَزَنَتُهَآ أَلَمْ يَأْتِكُمْ نَذِيرٌۭ

Türkçe Okunuşu: tekâdü temeyyezü mine-lgayż. küllemâ ülḳiye fîhâ fevcün seelehüm ḫazenetühâ elem ye'tiküm neẕîr.

Türkçe Meali: Nerede ise öfkesinden paralanacak! İçine her bir topluluğun atılmasında, bekçileri onlara: "Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?" diye sorarlar.

سُورَةُ المُلۡكِ - Ayet 9

Arapça: قَالُوا۟ بَلَىٰ قَدْ جَآءَنَا نَذِيرٌۭ فَكَذَّبْنَا وَقُلْنَا مَا نَزَّلَ ٱللَّهُ مِن شَىْءٍ إِنْ أَنتُمْ إِلَّا فِى ضَلَٰلٍۢ كَبِيرٍۢ

Türkçe Okunuşu: ḳâlû belâ ḳad câenâ neẕîrun fekeẕẕebnâ veḳulnâ mâ nezzele-llâhü min şey'. in entüm illâ fî ḍalâlin kebîr.

Türkçe Meali: Onlar: "Evet; doğrusu bize bir uyarıcı geldi, fakat biz yalanladık ve Allah hiçbir şey indirmemiştir, siz büyük bir sapıklık içindesiniz demiştik" derler.

سُورَةُ المُلۡكِ - Ayet 10

Arapça: وَقَالُوا۟ لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ أَوْ نَعْقِلُ مَا كُنَّا فِىٓ أَصْحَٰبِ ٱلسَّعِيرِ

Türkçe Okunuşu: veḳâlû lev künnâ nesme`u ev na`ḳilü mâ künnâ fî aṣḥâbi-sse`îr.

Türkçe Meali: "Eğer kulak vermiş veya akletmiş olsaydık, çılgın alevli cehennemlikler içinde olmazdık" derler.

سُورَةُ المُلۡكِ - Ayet 11

Arapça: فَٱعْتَرَفُوا۟ بِذَنۢبِهِمْ فَسُحْقًۭا لِّأَصْحَٰبِ ٱلسَّعِيرِ

Türkçe Okunuşu: fa`terafû biẕembihim. fesuḥḳal liaṣḥâbi-sse`îr.

Türkçe Meali: Böylece, günahlarını itiraf ederler. Çılgın alevli cehennemlikler yok olsunlar!

سُورَةُ المُلۡكِ - Ayet 12

Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُم بِٱلْغَيْبِ لَهُم مَّغْفِرَةٌۭ وَأَجْرٌۭ كَبِيرٌۭ

Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne yaḫşevne rabbehüm bilgaybi lehüm magfiratüv veecrun kebîr.

Türkçe Meali: Doğrusu, görünmediği halde Rablerinden korkanlara, onlara, bağışlanma ve büyük ecir vardır.

سُورَةُ المُلۡكِ - Ayet 13

Arapça: وَأَسِرُّوا۟ قَوْلَكُمْ أَوِ ٱجْهَرُوا۟ بِهِۦٓ ۖ إِنَّهُۥ عَلِيمٌۢ بِذَاتِ ٱلصُّدُورِ

Türkçe Okunuşu: veesirrû ḳavleküm evi-cherû bih. innehû `alîmüm biẕâti-ṣṣudûr.

Türkçe Meali: Sizler, sözlerinizi gizleseniz de açıklasanız da birdir; O, kalblerde olanı bilir.

سُورَةُ المُلۡكِ - Ayet 14

Arapça: أَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ ٱللَّطِيفُ ٱلْخَبِيرُ

Türkçe Okunuşu: elâ ya`lemü men ḫaleḳ. vehüve-lleṭîfü-lḫabîr.

Türkçe Meali: Yaratan bilmez olur mu? O, Latif'tir, haberdardır.

سُورَةُ المُلۡكِ - Ayet 15

Arapça: هُوَ ٱلَّذِى جَعَلَ لَكُمُ ٱلْأَرْضَ ذَلُولًۭا فَٱمْشُوا۟ فِى مَنَاكِبِهَا وَكُلُوا۟ مِن رِّزْقِهِۦ ۖ وَإِلَيْهِ ٱلنُّشُورُ

Türkçe Okunuşu: hüve-lleẕî ce`ale lekümü-l'arḍa ẕelûlen femşû fî menâkibihâ vekülû mir rizḳih. veileyhi-nnüşûr.

Türkçe Meali: Yeryüzünü, size boyun eğdiren O'dur; öyleyse yerin sırtlarında dolaşın, Allah'ın verdiği rızıktan yiyin; sonunda dönüş O'nadır.

سُورَةُ المُلۡكِ - Ayet 16

Arapça: ءَأَمِنتُم مَّن فِى ٱلسَّمَآءِ أَن يَخْسِفَ بِكُمُ ٱلْأَرْضَ فَإِذَا هِىَ تَمُورُ

Türkçe Okunuşu: eemintüm men fi-ssemâi ey yaḫsife bikümü-l'arḍa feiẕâ hiye temûr.

Türkçe Meali: Gökte olanın sizi yerin dibine geçirmesinden güvende misiniz? O zaman, yer, sarsıldıkça sarsılır.

سُورَةُ المُلۡكِ - Ayet 17

Arapça: أَمْ أَمِنتُم مَّن فِى ٱلسَّمَآءِ أَن يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِبًۭا ۖ فَسَتَعْلَمُونَ كَيْفَ نَذِيرِ

Türkçe Okunuşu: em emintüm men fi-ssemâi ey yürsile `aleyküm ḥâṣibâ. feseta`lemûne keyfe neẕîr.

Türkçe Meali: Gökte olanın başınıza taş yağdırmasından güvende misiniz? Benim uyarmamın nasıl olduğunu yakında bileceksiniz.

سُورَةُ المُلۡكِ - Ayet 18

Arapça: وَلَقَدْ كَذَّبَ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ

Türkçe Okunuşu: veleḳad keẕẕebe-lleẕîne min ḳablihim fekeyfe kâne nekîr.

Türkçe Meali: And olsun ki, bunlardan öncekiler de yalanlamışlardı. Beni inkar etmek nasılmış?

سُورَةُ المُلۡكِ - Ayet 19

Arapça: أَوَلَمْ يَرَوْا۟ إِلَى ٱلطَّيْرِ فَوْقَهُمْ صَٰٓفَّٰتٍۢ وَيَقْبِضْنَ ۚ مَا يُمْسِكُهُنَّ إِلَّا ٱلرَّحْمَٰنُ ۚ إِنَّهُۥ بِكُلِّ شَىْءٍۭ بَصِيرٌ

Türkçe Okunuşu: evelem yerav ile-ṭṭayri fevḳahüm ṣâffâtiv veyaḳbiḍn. mâ yümsikühünne ille-rraḥmân. innehû bikülli şey'im beṣîr.

Türkçe Meali: Üzerlerinde kanat çırpan dizi dizi kuşları görmezler mi? Onları havada Rahman olan Allah'tan başkası tutmuyor; doğrusu, O, herşeyi görendir.

سُورَةُ المُلۡكِ - Ayet 20

Arapça: أَمَّنْ هَٰذَا ٱلَّذِى هُوَ جُندٌۭ لَّكُمْ يَنصُرُكُم مِّن دُونِ ٱلرَّحْمَٰنِ ۚ إِنِ ٱلْكَٰفِرُونَ إِلَّا فِى غُرُورٍ

Türkçe Okunuşu: emmen hâẕe-lleẕî hüve cündül leküm yenṣuruküm min dûni-rraḥmân. ini-lkâfirûne illâ fî gurûr.

Türkçe Meali: Yahut, Rahman olan Allah'ın dışında size yardımda bulunabilecek taraftarlarınız kimdir? İnkarcılar sadece aldanmaktadırlar.

سُورَةُ المُلۡكِ - Ayet 21

Arapça: أَمَّنْ هَٰذَا ٱلَّذِى يَرْزُقُكُمْ إِنْ أَمْسَكَ رِزْقَهُۥ ۚ بَل لَّجُّوا۟ فِى عُتُوٍّۢ وَنُفُورٍ

Türkçe Okunuşu: emmen hâẕe-lleẕî yerzüḳuküm in emseke rizḳah. bel leccû fî `utüvviv venüfûr.

Türkçe Meali: Allah size verdiği rızkı kesiverirse, size rızık verecek başka kim vardır? Hayır; onlar, azgınlık ve nefrette direnmektedirler.

سُورَةُ المُلۡكِ - Ayet 22

Arapça: أَفَمَن يَمْشِى مُكِبًّا عَلَىٰ وَجْهِهِۦٓ أَهْدَىٰٓ أَمَّن يَمْشِى سَوِيًّا عَلَىٰ صِرَٰطٍۢ مُّسْتَقِيمٍۢ

Türkçe Okunuşu: efemey yemşî mükibben `alâ vechihî ehdâ emmey yemşî seviyyen `alâ ṣirâṭim müsteḳîm.

Türkçe Meali: Yüzükoyun sürünen mi, yoksa doğru yolda düpedüz yürüyen mi daha doğru yoldadır?

سُورَةُ المُلۡكِ - Ayet 23

Arapça: قُلْ هُوَ ٱلَّذِىٓ أَنشَأَكُمْ وَجَعَلَ لَكُمُ ٱلسَّمْعَ وَٱلْأَبْصَٰرَ وَٱلْأَفْـِٔدَةَ ۖ قَلِيلًۭا مَّا تَشْكُرُونَ

Türkçe Okunuşu: ḳul hüve-lleẕî enşeeküm vece`ale lekümü-ssem`a vel'ebṣâra vel'ef'ideh. ḳalîlem mâ teşkürûn.

Türkçe Meali: De ki: "Sizi yaratan sizin için kulaklar, gözler ve kalbler var eden O'dur. Ne az şükrediyorsunuz!"

سُورَةُ المُلۡكِ - Ayet 24

Arapça: قُلْ هُوَ ٱلَّذِى ذَرَأَكُمْ فِى ٱلْأَرْضِ وَإِلَيْهِ تُحْشَرُونَ

Türkçe Okunuşu: ḳul hüve-lleẕî ẕera'eküm fi-l'arḍi veileyhi tuḥşerûn.

Türkçe Meali: Sizi yerde yaratıp yayan O'dur ve O'nun huzurunda toplanacaksınız.

سُورَةُ المُلۡكِ - Ayet 25

Arapça: وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا ٱلْوَعْدُ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ

Türkçe Okunuşu: veyeḳûlûne metâ hâẕe-lva`dü in küntüm ṣâdiḳîn.

Türkçe Meali: "Doğru sözlü iseniz bildirin bu azap sözü ne zamandır?" derler.

سُورَةُ المُلۡكِ - Ayet 26

Arapça: قُلْ إِنَّمَا ٱلْعِلْمُ عِندَ ٱللَّهِ وَإِنَّمَآ أَنَا۠ نَذِيرٌۭ مُّبِينٌۭ

Türkçe Okunuşu: ḳul inneme-l`ilmü `inde-llâh. veinnemâ ene neẕîrum mübîn.

Türkçe Meali: De ki: "Onu bilmek ancak Allah'a mahsustur. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım."

سُورَةُ المُلۡكِ - Ayet 27

Arapça: فَلَمَّا رَأَوْهُ زُلْفَةًۭ سِيٓـَٔتْ وُجُوهُ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ وَقِيلَ هَٰذَا ٱلَّذِى كُنتُم بِهِۦ تَدَّعُونَ

Türkçe Okunuşu: felemmâ raevhü zülfeten sîet vucûhü-lleẕîne keferû veḳîle hâẕe-lleẕî küntüm bihî tedde`ûn.

Türkçe Meali: Azabı yaklaşırken gördükleri zaman, inkar edenlerin yüzleri çirkinleşip kararır; onlara: "Sizin arayıp durduğunuz işte budur" denir.

سُورَةُ المُلۡكِ - Ayet 28

Arapça: قُلْ أَرَءَيْتُمْ إِنْ أَهْلَكَنِىَ ٱللَّهُ وَمَن مَّعِىَ أَوْ رَحِمَنَا فَمَن يُجِيرُ ٱلْكَٰفِرِينَ مِنْ عَذَابٍ أَلِيمٍۢ

Türkçe Okunuşu: ḳul era'eytüm in ehlekeniye-llâhü vemem me`iye ev raḥimenâ femey yücîru-lkâfirîne min `aẕâbin elîm.

Türkçe Meali: De ki: "Allah, beni ve benimle beraber bulunanları isterse yok eder veya isterse merhamet eder; söyleyin, bu takdirde inkarcıları, can yakıcı azabdan kim alıkoyabilir?"

سُورَةُ المُلۡكِ - Ayet 29

Arapça: قُلْ هُوَ ٱلرَّحْمَٰنُ ءَامَنَّا بِهِۦ وَعَلَيْهِ تَوَكَّلْنَا ۖ فَسَتَعْلَمُونَ مَنْ هُوَ فِى ضَلَٰلٍۢ مُّبِينٍۢ

Türkçe Okunuşu: ḳul hüve-rraḥmânü âmennâ bihî ve`aleyhi tevekkelnâ. feseta`lemûne men hüve fî ḍalâlim mübîn.

Türkçe Meali: De ki: "Bizim inandığımız ve kendisine güvendiğimiz, Rahman olan Allah'tır. Kimin apaçık bir sapıklıkta olduğunu yakında bileceksiniz."

سُورَةُ المُلۡكِ - Ayet 30

Arapça: قُلْ أَرَءَيْتُمْ إِنْ أَصْبَحَ مَآؤُكُمْ غَوْرًۭا فَمَن يَأْتِيكُم بِمَآءٍۢ مَّعِينٍۭ

Türkçe Okunuşu: ḳul era'eytüm in aṣbeḥa mâüküm gavran femey ye'tîküm bimâim me`în.

Türkçe Meali: De ki: "Suyunuz yere batarsa, söyleyin, size kim temiz bir su kaynağı getirebilir?"

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 1

Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ نٓ ۚ وَٱلْقَلَمِ وَمَا يَسْطُرُونَ

Türkçe Okunuşu: nûn. velḳalemi vemâ yesṭurûn.

Türkçe Meali: Nun; kalem ve onunla yazılanlara and olsun ki, sen Rabbinin nimetine uğramış bir kimsesin, deli (cinlenmiş) değilsin.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 2

Arapça: مَآ أَنتَ بِنِعْمَةِ رَبِّكَ بِمَجْنُونٍۢ

Türkçe Okunuşu: mâ ente bini`meti rabbike bimecnûn.

Türkçe Meali: Nun; kalem ve onunla yazılanlara and olsun ki, sen Rabbinin nimetine uğramış bir kimsesin, deli (cinlenmiş) değilsin.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 3

Arapça: وَإِنَّ لَكَ لَأَجْرًا غَيْرَ مَمْنُونٍۢ

Türkçe Okunuşu: veinne leke leecran gayra memnûn.

Türkçe Meali: Doğrusu sana kesintisiz bir ecir vardır.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 4

Arapça: وَإِنَّكَ لَعَلَىٰ خُلُقٍ عَظِيمٍۢ

Türkçe Okunuşu: veinneke le`alâ ḫulüḳin `ażîm.

Türkçe Meali: Şüphesiz sen büyük bir ahlaka sahipsindir.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 5

Arapça: فَسَتُبْصِرُ وَيُبْصِرُونَ

Türkçe Okunuşu: fesetübṣiru veyübṣirûn.

Türkçe Meali: Hanginizin aklından zoru olduğunu yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 6

Arapça: بِأَييِّكُمُ ٱلْمَفْتُونُ

Türkçe Okunuşu: bieyyikümü-lmeftûn.

Türkçe Meali: Hanginizin aklından zoru olduğunu yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 7

Arapça: إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِۦ وَهُوَ أَعْلَمُ بِٱلْمُهْتَدِينَ

Türkçe Okunuşu: inne rabbeke hüve a`lemü bimen ḍalle `an sebîlih. vehüve a`lemü bilmühtedîn.

Türkçe Meali: Doğrusu senin Rabbin, yolundan sapıtanları çok iyi bilir; O, doğru yolda olanları da çok iyi bilir.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 8

Arapça: فَلَا تُطِعِ ٱلْمُكَذِّبِينَ

Türkçe Okunuşu: felâ tüṭi`i-lmükeẕẕibîn.

Türkçe Meali: Bundan böyle, yalanlayanlara itaat etme;

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 9

Arapça: وَدُّوا۟ لَوْ تُدْهِنُ فَيُدْهِنُونَ

Türkçe Okunuşu: veddû lev tüdhinü feyüdhinûn.

Türkçe Meali: (Onlar sana indirilen ayetlerden beğenmediklerini bırakman suretiyle senin) kendilerine yumuşak davranmanı isterler; böyle yapsan, onlar da seni över, yumuşak davranırlar.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 10

Arapça: وَلَا تُطِعْ كُلَّ حَلَّافٍۢ مَّهِينٍ

Türkçe Okunuşu: velâ tüṭi` külle ḥallâfim mehîn.

Türkçe Meali: Diliyle iğneleyen, kovuculuk eden, iyiliği daima önleyen, aşırı giden, suç işleyen, çok yemin eden alçak zorbaya, bütün bunlar dışında bir de soysuzlukla damgalanmış kimseye, mal ve oğulları vardır diye aldırış etmeyesin.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 11

Arapça: هَمَّازٍۢ مَّشَّآءٍۭ بِنَمِيمٍۢ

Türkçe Okunuşu: hemmâzim meşşâim binemîm.

Türkçe Meali: Diliyle iğneleyen, kovuculuk eden, iyiliği daima önleyen, aşırı giden, suç işleyen, çok yemin eden alçak zorbaya, bütün bunlar dışında bir de soysuzlukla damgalanmış kimseye, mal ve oğulları vardır diye aldırış etmeyesin.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 12

Arapça: مَّنَّاعٍۢ لِّلْخَيْرِ مُعْتَدٍ أَثِيمٍ

Türkçe Okunuşu: mennâ`il lilḫayri mü`tedin eŝîm.

Türkçe Meali: Diliyle iğneleyen, kovuculuk eden, iyiliği daima önleyen, aşırı giden, suç işleyen, çok yemin eden alçak zorbaya, bütün bunlar dışında bir de soysuzlukla damgalanmış kimseye, mal ve oğulları vardır diye aldırış etmeyesin.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 13

Arapça: عُتُلٍّۭ بَعْدَ ذَٰلِكَ زَنِيمٍ

Türkçe Okunuşu: `utüllim ba`de ẕâlike zenîm.

Türkçe Meali: Diliyle iğneleyen, kovuculuk eden, iyiliği daima önleyen, aşırı giden, suç işleyen, çok yemin eden alçak zorbaya, bütün bunlar dışında bir de soysuzlukla damgalanmış kimseye, mal ve oğulları vardır diye aldırış etmeyesin.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 14

Arapça: أَن كَانَ ذَا مَالٍۢ وَبَنِينَ

Türkçe Okunuşu: en kâne ẕâ mâliv vebenîn.

Türkçe Meali: Diliyle iğneleyen, kovuculuk eden, iyiliği daima önleyen, aşırı giden, suç işleyen, çok yemin eden alçak zorbaya, bütün bunlar dışında bir de soysuzlukla damgalanmış kimseye, mal ve oğulları vardır diye aldırış etmeyesin.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 15

Arapça: إِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِ ءَايَٰتُنَا قَالَ أَسَٰطِيرُ ٱلْأَوَّلِينَ

Türkçe Okunuşu: iẕâ tütlâ `aleyhi âyâtünâ ḳâle esâṭîru-l'evvelîn.

Türkçe Meali: Ayetlerimiz ona okunduğu zaman: "Öncekilerin masalları" der.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 16

Arapça: سَنَسِمُهُۥ عَلَى ٱلْخُرْطُومِ

Türkçe Okunuşu: senesimühû `ale-lḫurṭûm.

Türkçe Meali: Onun havada olan burnunu yakında yere sürteceğiz.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 17

Arapça: إِنَّا بَلَوْنَٰهُمْ كَمَا بَلَوْنَآ أَصْحَٰبَ ٱلْجَنَّةِ إِذْ أَقْسَمُوا۟ لَيَصْرِمُنَّهَا مُصْبِحِينَ

Türkçe Okunuşu: innâ belevnâhüm kemâ belevnâ aṣḥâbe-lcenneh. iẕ aḳsemû leyaṣrimünnehâ muṣbiḥîn.

Türkçe Meali: Biz bunları, vaktiyle bahçe sahiplerini denediğimiz gibi denedik. Sahipleri daha sabah olmadan, bahçeyi devşireceklerine bir istisna payı bırakmaksızın yemin etmişlerdi.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 18

Arapça: وَلَا يَسْتَثْنُونَ

Türkçe Okunuşu: velâ yesteŝnûn.

Türkçe Meali: Biz bunları, vaktiyle bahçe sahiplerini denediğimiz gibi denedik. Sahipleri daha sabah olmadan, bahçeyi devşireceklerine bir istisna payı bırakmaksızın yemin etmişlerdi.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 19

Arapça: فَطَافَ عَلَيْهَا طَآئِفٌۭ مِّن رَّبِّكَ وَهُمْ نَآئِمُونَ

Türkçe Okunuşu: feṭâfe `aleyhâ ṭâifüm mir rabbike vehüm nâimûn.

Türkçe Meali: Ama onlar daha uykudayken Rabbinin katından gönderilen bir salgın o bahçeyi sarıvermişti de bahçe kapkara kesilmişti.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 20

Arapça: فَأَصْبَحَتْ كَٱلصَّرِيمِ

Türkçe Okunuşu: feaṣbeḥat keṣṣarîm.

Türkçe Meali: Ama onlar daha uykudayken Rabbinin katından gönderilen bir salgın o bahçeyi sarıvermişti de bahçe kapkara kesilmişti.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 21

Arapça: فَتَنَادَوْا۟ مُصْبِحِينَ

Türkçe Okunuşu: fetenâdev muṣbiḥîn.

Türkçe Meali: Sabah erken: "Ürünlerinizi devşirecekseniz erken çıkın" diye birbirlerine seslendiler.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 22

Arapça: أَنِ ٱغْدُوا۟ عَلَىٰ حَرْثِكُمْ إِن كُنتُمْ صَٰرِمِينَ

Türkçe Okunuşu: eni-gdû `alâ ḥarŝiküm in küntüm ṣârimîn.

Türkçe Meali: Sabah erken: "Ürünlerinizi devşirecekseniz erken çıkın" diye birbirlerine seslendiler.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 23

Arapça: فَٱنطَلَقُوا۟ وَهُمْ يَتَخَٰفَتُونَ

Türkçe Okunuşu: fenṭaleḳû vehüm yeteḫâfetûn.

Türkçe Meali: "Bugün orada, hiçbir düşkün kimse yanımıza sokulmasın" diye gizli gizli konuşarak yürüyorlardı.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 24

Arapça: أَن لَّا يَدْخُلَنَّهَا ٱلْيَوْمَ عَلَيْكُم مِّسْكِينٌۭ

Türkçe Okunuşu: el lâ yedḫulennehe-lyevme `aleyküm miskîn.

Türkçe Meali: "Bugün orada, hiçbir düşkün kimse yanımıza sokulmasın" diye gizli gizli konuşarak yürüyorlardı.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 25

Arapça: وَغَدَوْا۟ عَلَىٰ حَرْدٍۢ قَٰدِرِينَ

Türkçe Okunuşu: vegadev `alâ ḥardin ḳâdirîn.

Türkçe Meali: Yoksullara yardım etmeye güçleri yeterken böyle konuşarak erkenden gittiler.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 26

Arapça: فَلَمَّا رَأَوْهَا قَالُوٓا۟ إِنَّا لَضَآلُّونَ

Türkçe Okunuşu: felemmâ raevhâ ḳâlû innâ leḍâllûn.

Türkçe Meali: Bahçeyi gördüklerinde: "Herhalde yolumuzu şaşırmış olacağız; belki de biz yoksun bırakıldık" dediler.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 27

Arapça: بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ

Türkçe Okunuşu: bel naḥnü maḥrûmûn.

Türkçe Meali: Bahçeyi gördüklerinde: "Herhalde yolumuzu şaşırmış olacağız; belki de biz yoksun bırakıldık" dediler.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 28

Arapça: قَالَ أَوْسَطُهُمْ أَلَمْ أَقُل لَّكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ

Türkçe Okunuşu: ḳâle evseṭuhüm elem eḳul leküm levlâ tüsebbiḥûn.

Türkçe Meali: Ortancaları: "Ben size Allah'ı anmanız gerekmez mi, dememiş miydim?" dedi.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 29

Arapça: قَالُوا۟ سُبْحَٰنَ رَبِّنَآ إِنَّا كُنَّا ظَٰلِمِينَ

Türkçe Okunuşu: ḳâlû sübḥâne rabbinâ innâ künnâ żâlimîn.

Türkçe Meali: "Rabbimizi tenzih ederiz; doğrusu biz yazık etmiştik" dediler.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 30

Arapça: فَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍۢ يَتَلَٰوَمُونَ

Türkçe Okunuşu: feaḳbele ba`ḍuhüm `alâ ba`ḍiy yetelâvemûn.

Türkçe Meali: Birbirlerini yermeye başladılar.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 31

Arapça: قَالُوا۟ يَٰوَيْلَنَآ إِنَّا كُنَّا طَٰغِينَ

Türkçe Okunuşu: ḳâlû yâ veylenâ innâ künnâ ṭâgîn.

Türkçe Meali: Sonra şöyle dediler: "Yazıklar olsun bize; doğrusu azgınlık edenlerdendik."

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 32

Arapça: عَسَىٰ رَبُّنَآ أَن يُبْدِلَنَا خَيْرًۭا مِّنْهَآ إِنَّآ إِلَىٰ رَبِّنَا رَٰغِبُونَ

Türkçe Okunuşu: `asâ rabbünâ ey yübdilenâ ḫayram minhâ innâ ilâ rabbinâ râgibûn.

Türkçe Meali: "Belki Rabbimiz bize bundan daha iyisini verir; doğrusu artık, Rabbimizden dilemekteyiz."

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 33

Arapça: كَذَٰلِكَ ٱلْعَذَابُ ۖ وَلَعَذَابُ ٱلْءَاخِرَةِ أَكْبَرُ ۚ لَوْ كَانُوا۟ يَعْلَمُونَ

Türkçe Okunuşu: keẕâlike-l`aẕâb. vele`aẕâbü-l'âḫirati ekber. lev kânû ya`lemûn.

Türkçe Meali: İşte azap böyledir; ama ahiret azabı daha büyüktür; keşke bilseler!

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 34

Arapça: إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ عِندَ رَبِّهِمْ جَنَّٰتِ ٱلنَّعِيمِ

Türkçe Okunuşu: inne lilmütteḳîne `inde rabbihim cennâti-nne`îm.

Türkçe Meali: Allah'a karşı gelmekten sakınanlara, Rableri katında nimet cennetleri vardır.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 35

Arapça: أَفَنَجْعَلُ ٱلْمُسْلِمِينَ كَٱلْمُجْرِمِينَ

Türkçe Okunuşu: efenec`alü-lmüslimîne kelmücrimîn.

Türkçe Meali: Kendilerini Allah'a vermiş olanları hiç suçlular gibi tutar mıyız?

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 36

Arapça: مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ

Türkçe Okunuşu: mâ leküm. keyfe taḥkümûn.

Türkçe Meali: Ne oluyorsunuz? Ne biçim hükmediyorsunuz?

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 37

Arapça: أَمْ لَكُمْ كِتَٰبٌۭ فِيهِ تَدْرُسُونَ

Türkçe Okunuşu: em leküm kitâbün fîhi tedrusûn.

Türkçe Meali: Yoksa okuduğunuz bir kitabınız mı var?

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 38

Arapça: إِنَّ لَكُمْ فِيهِ لَمَا تَخَيَّرُونَ

Türkçe Okunuşu: inne leküm fîhi lemâ teḫayyerûn.

Türkçe Meali: Seçtikleriniz herhalde orada olacaktır.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 39

Arapça: أَمْ لَكُمْ أَيْمَٰنٌ عَلَيْنَا بَٰلِغَةٌ إِلَىٰ يَوْمِ ٱلْقِيَٰمَةِ ۙ إِنَّ لَكُمْ لَمَا تَحْكُمُونَ

Türkçe Okunuşu: em leküm eymânün `aleynâ bâligatün ilâ yevmi-lḳiyâmeti inne leküm lemâ taḥkümûn.

Türkçe Meali: Yoksa aleyhimizde, kıyamet gününe kadar süregidecek ahidleriniz mi var ki, kendinize hükmettikleriniz sizin olacaktır?

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 40

Arapça: سَلْهُمْ أَيُّهُم بِذَٰلِكَ زَعِيمٌ

Türkçe Okunuşu: selhüm eyyühüm biẕâlike za`îm.

Türkçe Meali: Sor onlara: "Bunu kim üzerine alır?"

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 41

Arapça: أَمْ لَهُمْ شُرَكَآءُ فَلْيَأْتُوا۟ بِشُرَكَآئِهِمْ إِن كَانُوا۟ صَٰدِقِينَ

Türkçe Okunuşu: em lehüm şürakâ'. felye'tû bişürakâihim in kânû ṣâdiḳîn.

Türkçe Meali: Yoksa onların ortakları mı vardır? Doğru sözlü iseler ortaklarını getirsinler.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 42

Arapça: يَوْمَ يُكْشَفُ عَن سَاقٍۢ وَيُدْعَوْنَ إِلَى ٱلسُّجُودِ فَلَا يَسْتَطِيعُونَ

Türkçe Okunuşu: yevme yükşefü `an sâḳiv veyüd`avne ile-ssücûdi felâ yesteṭî`ûn.

Türkçe Meali: O gün işin dehşetinden baldırlar açılır; gözleri dönmüş olarak yüzlerini zillet bürür; secdeye çağırılırlar ama buna güçleri yetmez. Oysa, kendileri sapasağlam oldukları zaman secdeye çağırılmışlardı.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 43

Arapça: خَٰشِعَةً أَبْصَٰرُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌۭ ۖ وَقَدْ كَانُوا۟ يُدْعَوْنَ إِلَى ٱلسُّجُودِ وَهُمْ سَٰلِمُونَ

Türkçe Okunuşu: ḫâşi`aten ebṣâruhüm terheḳuhüm ẕilleh. veḳad kânû yüd`avne ile-ssücûdi vehüm sâlimûn.

Türkçe Meali: O gün işin dehşetinden baldırlar açılır; gözleri dönmüş olarak yüzlerini zillet bürür; secdeye çağırılırlar ama buna güçleri yetmez. Oysa, kendileri sapasağlam oldukları zaman secdeye çağırılmışlardı.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 44

Arapça: فَذَرْنِى وَمَن يُكَذِّبُ بِهَٰذَا ٱلْحَدِيثِ ۖ سَنَسْتَدْرِجُهُم مِّنْ حَيْثُ لَا يَعْلَمُونَ

Türkçe Okunuşu: feẕernî vemey yükeẕẕibü bihâẕe-lḥadîŝ. senestedricühüm min ḥayŝü lâ ya`lemûn.

Türkçe Meali: Kuran'ı yalanlayanları Bana bırak; Biz onları bilmedikleri yerden yavaş yavaş azaba yaklaştıracağız.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 45

Arapça: وَأُمْلِى لَهُمْ ۚ إِنَّ كَيْدِى مَتِينٌ

Türkçe Okunuşu: veümlî lehüm. inne keydî metîn.

Türkçe Meali: Onlara mehil veriyorum; doğrusu Benim tuzağım sağlamdır.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 46

Arapça: أَمْ تَسْـَٔلُهُمْ أَجْرًۭا فَهُم مِّن مَّغْرَمٍۢ مُّثْقَلُونَ

Türkçe Okunuşu: em tes'elühüm ecran fehüm mim magramim müŝḳalûn.

Türkçe Meali: Yoksa, sen onlardan ücret istiyorsun da, ağır bir borç altında mı kalıyorlar? Elbette hayır.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 47

Arapça: أَمْ عِندَهُمُ ٱلْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ

Türkçe Okunuşu: em `indehümü-lgaybü fehüm yektübûn.

Türkçe Meali: Yoksa, gaybın bilgisi kendilerinin katında da onlar mı yazıyorlar?

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 48

Arapça: فَٱصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تَكُن كَصَاحِبِ ٱلْحُوتِ إِذْ نَادَىٰ وَهُوَ مَكْظُومٌۭ

Türkçe Okunuşu: faṣbir liḥukmi rabbike velâ tekün keṣâḥibi-lḥût. iẕ nâdâ vehüve mekżûm.

Türkçe Meali: Sen Rabbinin hükmüne kadar sabret; balık sahibi (Yunus) gibi olma, o, pek üzgün olarak Rabbine seslenmişti.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 49

Arapça: لَّوْلَآ أَن تَدَٰرَكَهُۥ نِعْمَةٌۭ مِّن رَّبِّهِۦ لَنُبِذَ بِٱلْعَرَآءِ وَهُوَ مَذْمُومٌۭ

Türkçe Okunuşu: levlâ en tedârakehû ni`metüm mir rabbihî lenübiẕe bil`arâi vehüve meẕmûm.

Türkçe Meali: Rabbinin katından ona bir nimet ulaşmasaydı, kınanmış olarak sahile atılacaktı.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 50

Arapça: فَٱجْتَبَٰهُ رَبُّهُۥ فَجَعَلَهُۥ مِنَ ٱلصَّٰلِحِينَ

Türkçe Okunuşu: fectebâhü rabbühû fece`alehû mine-ṣṣâliḥîn.

Türkçe Meali: Rabbi onu seçip iyilerden kıldı. Doğrusu inkar edenler, Kuran'ı dinlediklerinde nerdeyse seni gözleriyle yıkıp devireceklerdi. "O delidir" diyorlardı.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 51

Arapça: وَإِن يَكَادُ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ لَيُزْلِقُونَكَ بِأَبْصَٰرِهِمْ لَمَّا سَمِعُوا۟ ٱلذِّكْرَ وَيَقُولُونَ إِنَّهُۥ لَمَجْنُونٌۭ

Türkçe Okunuşu: veiy yekâdü-lleẕîne keferû leyüzliḳûneke biebṣârihim lemmâ semi`ü-ẕẕikra veyeḳûlûne innehû lemecnûn.

Türkçe Meali: Rabbi onu seçip iyilerden kıldı. Doğrusu inkar edenler, Kuran'ı dinlediklerinde nerdeyse seni gözleriyle yıkıp devireceklerdi. "O delidir" diyorlardı.

سُورَةُ القَلَمِ - Ayet 52

Arapça: وَمَا هُوَ إِلَّا ذِكْرٌۭ لِّلْعَٰلَمِينَ

Türkçe Okunuşu: vemâ hüve illâ ẕikrul lil`âlemîn.

Türkçe Meali: Oysa Kuran, alemler için bir öğütten başka bir şey değildir.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 1

Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ ٱلْحَآقَّةُ

Türkçe Okunuşu: elḥâḳḳah.

Türkçe Meali: Gerçekleşecek olan!

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 2

Arapça: مَا ٱلْحَآقَّةُ

Türkçe Okunuşu: me-lḥâḳḳah.

Türkçe Meali: Nedir o gerçekleşecek olan gün?

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 3

Arapça: وَمَآ أَدْرَىٰكَ مَا ٱلْحَآقَّةُ

Türkçe Okunuşu: vemâ edrâke me-lḥâḳḳah.

Türkçe Meali: Gerçekleşecek olanın ne olduğunu sana ne bildirir?

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 4

Arapça: كَذَّبَتْ ثَمُودُ وَعَادٌۢ بِٱلْقَارِعَةِ

Türkçe Okunuşu: keẕẕebet ŝemûdü ve`âdüm bilḳâri`ah.

Türkçe Meali: Semud ve Ad milletleri tepelerine inecek bu gerçeği yalanladılar.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 5

Arapça: فَأَمَّا ثَمُودُ فَأُهْلِكُوا۟ بِٱلطَّاغِيَةِ

Türkçe Okunuşu: feemmâ ŝemûdü feühlikû biṭṭâgiyeh.

Türkçe Meali: Bu yüzden Semud milleti zorlu bir sarsıntı ile yok edildi.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 6

Arapça: وَأَمَّا عَادٌۭ فَأُهْلِكُوا۟ بِرِيحٍۢ صَرْصَرٍ عَاتِيَةٍۢ

Türkçe Okunuşu: veemmâ `âdün feühlikû birîḥin ṣarṣarin `âtiyeh.

Türkçe Meali: Ad milleti de bu yüzden önünde durulmaz, dondurucu bir rüzgarla yok edildi.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 7

Arapça: سَخَّرَهَا عَلَيْهِمْ سَبْعَ لَيَالٍۢ وَثَمَٰنِيَةَ أَيَّامٍ حُسُومًۭا فَتَرَى ٱلْقَوْمَ فِيهَا صَرْعَىٰ كَأَنَّهُمْ أَعْجَازُ نَخْلٍ خَاوِيَةٍۢ

Türkçe Okunuşu: seḫḫarahâ `aleyhim seb`a leyâliv veŝemâniyete eyyâmin ḥusûmen fetere-lḳavme fîhâ ṣar`â keennehüm a`câzü naḫlin ḫâviyeh.

Türkçe Meali: Allah onların kökünü kesmek üzere, üzerlerine o rüzgarı yedi gece sekiz gün, estirdi. Halkın, kökünden çıkarılmış hurma kütükleri gibi yere yıkıldıklarını görürsün.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 8

Arapça: فَهَلْ تَرَىٰ لَهُم مِّنۢ بَاقِيَةٍۢ

Türkçe Okunuşu: fehel terâ lehüm mim bâḳiyeh.

Türkçe Meali: Onlardan arda kalmış bir şey görür müsün?

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 9

Arapça: وَجَآءَ فِرْعَوْنُ وَمَن قَبْلَهُۥ وَٱلْمُؤْتَفِكَٰتُ بِٱلْخَاطِئَةِ

Türkçe Okunuşu: vecâe fir`avnü vemen ḳablehû velmü'tefikâtü bilḫâṭieh.

Türkçe Meali: Firavun, ondan öncekiler ve alt üst olmuş kasabalarda oturanlar da suç işlemişlerdi.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 10

Arapça: فَعَصَوْا۟ رَسُولَ رَبِّهِمْ فَأَخَذَهُمْ أَخْذَةًۭ رَّابِيَةً

Türkçe Okunuşu: fe`aṣav rasûle rabbihim feeḫaẕehüm aḫẕeter râbiyetâ.

Türkçe Meali: Rabbinin peygamberine baş kaldırmışlardı. Bunun üzerine Rableri onları şiddeti arttıkça artan bir şekilde yakaladı.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 11

Arapça: إِنَّا لَمَّا طَغَا ٱلْمَآءُ حَمَلْنَٰكُمْ فِى ٱلْجَارِيَةِ

Türkçe Okunuşu: innâ lemmâ ṭaga-lmâü ḥamelnâküm fi-lcâriyeh.

Türkçe Meali: Su taştığı vakit, size bir ibret olmak üzere, anlayışlı kulaklar anlasın diye süzülen gemide, sizi Biz taşımışızdır.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 12

Arapça: لِنَجْعَلَهَا لَكُمْ تَذْكِرَةًۭ وَتَعِيَهَآ أُذُنٌۭ وَٰعِيَةٌۭ

Türkçe Okunuşu: linec`alehâ leküm teẕkiratev vete`iyehâ üẕünüv vâ`iyeh.

Türkçe Meali: Su taştığı vakit, size bir ibret olmak üzere, anlayışlı kulaklar anlasın diye süzülen gemide, sizi Biz taşımışızdır.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 13

Arapça: فَإِذَا نُفِخَ فِى ٱلصُّورِ نَفْخَةٌۭ وَٰحِدَةٌۭ

Türkçe Okunuşu: feiẕâ nüfiḫa fi-ṣṣûri nefḫatüv vâḥideh.

Türkçe Meali: Sura bir üfürüş üfürüldüğü, yer ve dağlar kaldırılıp bir vuruşla birbirine çarpıldığı zaman, işte o gün olacak olur, kıyamet kopar.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 14

Arapça: وَحُمِلَتِ ٱلْأَرْضُ وَٱلْجِبَالُ فَدُكَّتَا دَكَّةًۭ وَٰحِدَةًۭ

Türkçe Okunuşu: veḥumileti-l'arḍu velcibâlü fedükketâ dekketev vâḥidetâ.

Türkçe Meali: Sura bir üfürüş üfürüldüğü, yer ve dağlar kaldırılıp bir vuruşla birbirine çarpıldığı zaman, işte o gün olacak olur, kıyamet kopar.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 15

Arapça: فَيَوْمَئِذٍۢ وَقَعَتِ ٱلْوَاقِعَةُ

Türkçe Okunuşu: feyevmeiẕiv veḳa`ati-lvâḳi`ah.

Türkçe Meali: Sura bir üfürüş üfürüldüğü, yer ve dağlar kaldırılıp bir vuruşla birbirine çarpıldığı zaman, işte o gün olacak olur, kıyamet kopar.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 16

Arapça: وَٱنشَقَّتِ ٱلسَّمَآءُ فَهِىَ يَوْمَئِذٍۢ وَاهِيَةٌۭ

Türkçe Okunuşu: venşeḳḳati-ssemâü fehiye yevmeiẕiv vâhiyeh.

Türkçe Meali: Gök yarılır; o gün düzeni bozulur.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 17

Arapça: وَٱلْمَلَكُ عَلَىٰٓ أَرْجَآئِهَا ۚ وَيَحْمِلُ عَرْشَ رَبِّكَ فَوْقَهُمْ يَوْمَئِذٍۢ ثَمَٰنِيَةٌۭ

Türkçe Okunuşu: velmelekü `alâ ercâihâ. veyaḥmilü `arşe rabbike fevḳahüm yevmeiẕin ŝemâniyeh.

Türkçe Meali: Melekler onun çevresindedirler; o gün Rabbinin arşını onlardan başka sekiz tanesi yüklenir.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 18

Arapça: يَوْمَئِذٍۢ تُعْرَضُونَ لَا تَخْفَىٰ مِنكُمْ خَافِيَةٌۭ

Türkçe Okunuşu: yevmeiẕin tü`raḍûne lâ taḫfâ minküm ḫâfiyeh.

Türkçe Meali: O gün siz huzura alınırsınız, hiçbir şeyiniz gizli kalmaz.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 19

Arapça: فَأَمَّا مَنْ أُوتِىَ كِتَٰبَهُۥ بِيَمِينِهِۦ فَيَقُولُ هَآؤُمُ ٱقْرَءُوا۟ كِتَٰبِيَهْ

Türkçe Okunuşu: feemmâ men ûtiye kitâbehû biyemînihî feyeḳûlü hâümu-ḳraû kitâbiyeh.

Türkçe Meali: Kitabı sağından verilen; "Alın, kitabımı okuyun, doğrusu bir hesaplaşma ile karşılaşacağımı umuyordum" der.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 20

Arapça: إِنِّى ظَنَنتُ أَنِّى مُلَٰقٍ حِسَابِيَهْ

Türkçe Okunuşu: innî żanentü ennî mülâḳin ḥisâbiyeh.

Türkçe Meali: Kitabı sağından verilen; "Alın, kitabımı okuyun, doğrusu bir hesaplaşma ile karşılaşacağımı umuyordum" der.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 21

Arapça: فَهُوَ فِى عِيشَةٍۢ رَّاضِيَةٍۢ

Türkçe Okunuşu: fehüve fî `îşetir râḍiyeh.

Türkçe Meali: Artık o, meyveleri sarkmış, yüksek bir bahçede, hoş bir yaşayış içindedir.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 22

Arapça: فِى جَنَّةٍ عَالِيَةٍۢ

Türkçe Okunuşu: fî cennetin `âliyeh.

Türkçe Meali: Artık o, meyveleri sarkmış, yüksek bir bahçede, hoş bir yaşayış içindedir.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 23

Arapça: قُطُوفُهَا دَانِيَةٌۭ

Türkçe Okunuşu: ḳuṭûfühâ dâniyeh.

Türkçe Meali: Artık o, meyveleri sarkmış, yüksek bir bahçede, hoş bir yaşayış içindedir.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 24

Arapça: كُلُوا۟ وَٱشْرَبُوا۟ هَنِيٓـًٔۢا بِمَآ أَسْلَفْتُمْ فِى ٱلْأَيَّامِ ٱلْخَالِيَةِ

Türkçe Okunuşu: külû veşrabû henîem bimâ esleftüm fi-l'eyyâmi-lḫâliyeh.

Türkçe Meali: Onlara şöyle denir: "Geçmiş günlerde, peşinen işlediklerinize karşılık afiyetle yiyiniz içiniz."

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 25

Arapça: وَأَمَّا مَنْ أُوتِىَ كِتَٰبَهُۥ بِشِمَالِهِۦ فَيَقُولُ يَٰلَيْتَنِى لَمْ أُوتَ كِتَٰبِيَهْ

Türkçe Okunuşu: veemmâ men ûtiye kitâbehû bişimâlihî feyeḳûlü yâ leytenî lem ûte kitâbiyeh.

Türkçe Meali: Fakat kitabı kendisine solundan verilen kimse: "Kitabım keşke bana verilmeseydi; keşke hesabımın ne olduğunu bilmeseydim; bu iş keşke son bulmuş olsaydı; malım bana fayda vermedi; gücüm de kalmadı" der.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 26

Arapça: وَلَمْ أَدْرِ مَا حِسَابِيَهْ

Türkçe Okunuşu: velem edri mâ ḥisâbiyeh.

Türkçe Meali: Fakat kitabı kendisine solundan verilen kimse: "Kitabım keşke bana verilmeseydi; keşke hesabımın ne olduğunu bilmeseydim; bu iş keşke son bulmuş olsaydı; malım bana fayda vermedi; gücüm de kalmadı" der.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 27

Arapça: يَٰلَيْتَهَا كَانَتِ ٱلْقَاضِيَةَ

Türkçe Okunuşu: yâ leytehâ kâneti-lḳâḍiyeh.

Türkçe Meali: Fakat kitabı kendisine solundan verilen kimse: "Kitabım keşke bana verilmeseydi; keşke hesabımın ne olduğunu bilmeseydim; bu iş keşke son bulmuş olsaydı; malım bana fayda vermedi; gücüm de kalmadı" der.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 28

Arapça: مَآ أَغْنَىٰ عَنِّى مَالِيَهْ ۜ

Türkçe Okunuşu: mâ agnâ `annî mâliyeh.

Türkçe Meali: Fakat kitabı kendisine solundan verilen kimse: "Kitabım keşke bana verilmeseydi; keşke hesabımın ne olduğunu bilmeseydim; bu iş keşke son bulmuş olsaydı; malım bana fayda vermedi; gücüm de kalmadı" der.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 29

Arapça: هَلَكَ عَنِّى سُلْطَٰنِيَهْ

Türkçe Okunuşu: heleke `annî sülṭâniyeh.

Türkçe Meali: Fakat kitabı kendisine solundan verilen kimse: "Kitabım keşke bana verilmeseydi; keşke hesabımın ne olduğunu bilmeseydim; bu iş keşke son bulmuş olsaydı; malım bana fayda vermedi; gücüm de kalmadı" der.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 30

Arapça: خُذُوهُ فَغُلُّوهُ

Türkçe Okunuşu: ḫuẕûhü fegullûh.

Türkçe Meali: İlgililere şöyle buyurulur: "O'nu alın, bağlayın."

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 31

Arapça: ثُمَّ ٱلْجَحِيمَ صَلُّوهُ

Türkçe Okunuşu: ŝümme-lceḥîme ṣallûh.

Türkçe Meali: "Sonra cehenneme yaslayın"

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 32

Arapça: ثُمَّ فِى سِلْسِلَةٍۢ ذَرْعُهَا سَبْعُونَ ذِرَاعًۭا فَٱسْلُكُوهُ

Türkçe Okunuşu: ŝümme fî silsiletin ẕer`uhâ seb`ûne ẕirâ`an feslükûh.

Türkçe Meali: "Sonra onu boyu yetmiş arşın olan zincire vurun";

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 33

Arapça: إِنَّهُۥ كَانَ لَا يُؤْمِنُ بِٱللَّهِ ٱلْعَظِيمِ

Türkçe Okunuşu: innehû kâne lâ yü'minü billâhi-l`ażîm.

Türkçe Meali: "Çünkü, o, yüce Allah'a inanmazdı."

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 34

Arapça: وَلَا يَحُضُّ عَلَىٰ طَعَامِ ٱلْمِسْكِينِ

Türkçe Okunuşu: velâ yeḥuḍḍu `alâ ṭa`âmi-lmiskîn.

Türkçe Meali: "Yoksulun yiyeceği ile ilgilenmezdi."

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 35

Arapça: فَلَيْسَ لَهُ ٱلْيَوْمَ هَٰهُنَا حَمِيمٌۭ

Türkçe Okunuşu: feleyse lehü-lyevme hâhünâ ḥamîm.

Türkçe Meali: "Bu sebeple burada bugün onun bir acıyanı yoktur."

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 36

Arapça: وَلَا طَعَامٌ إِلَّا مِنْ غِسْلِينٍۢ

Türkçe Okunuşu: velâ ṭa`âmün illâ min gislîn.

Türkçe Meali: "Günahkarların yiyeceği olan kanlı irinden başka bir yiyeceği de yoktur."

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 37

Arapça: لَّا يَأْكُلُهُۥٓ إِلَّا ٱلْخَٰطِـُٔونَ

Türkçe Okunuşu: lâ ye'külühû ille-lḫâṭiûn.

Türkçe Meali: "Günahkarların yiyeceği olan kanlı irinden başka bir yiyeceği de yoktur."

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 38

Arapça: فَلَآ أُقْسِمُ بِمَا تُبْصِرُونَ

Türkçe Okunuşu: felâ uḳsimü bimâ tübṣirûn.

Türkçe Meali: Görebildikleriniz ve göremedikleriniz üzerine yemin ederim ki, Kuran şerefli bir elçinin getirdiği sözdür.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 39

Arapça: وَمَا لَا تُبْصِرُونَ

Türkçe Okunuşu: vemâ lâ tübṣirûn.

Türkçe Meali: Görebildikleriniz ve göremedikleriniz üzerine yemin ederim ki, Kuran şerefli bir elçinin getirdiği sözdür.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 40

Arapça: إِنَّهُۥ لَقَوْلُ رَسُولٍۢ كَرِيمٍۢ

Türkçe Okunuşu: innehû leḳavlü rasûlin kerîm.

Türkçe Meali: Görebildikleriniz ve göremedikleriniz üzerine yemin ederim ki, Kuran şerefli bir elçinin getirdiği sözdür.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 41

Arapça: وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَاعِرٍۢ ۚ قَلِيلًۭا مَّا تُؤْمِنُونَ

Türkçe Okunuşu: vemâ hüve biḳavli şâ`ir. ḳalîlem mâ tü'minûn.

Türkçe Meali: O, şair sözü değildir; ne az inanıyorsunuz!

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 42

Arapça: وَلَا بِقَوْلِ كَاهِنٍۢ ۚ قَلِيلًۭا مَّا تَذَكَّرُونَ

Türkçe Okunuşu: velâ biḳavli kâhin. ḳalîlem mâ teẕekkerûn.

Türkçe Meali: Kahin sözü de değildir; ne az düşünüyorsunuz!

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 43

Arapça: تَنزِيلٌۭ مِّن رَّبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ

Türkçe Okunuşu: tenzîlüm mir rabbi-l`âlemîn.

Türkçe Meali: Kuran, Alemlerin Rabbinden indirilmedir.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 44

Arapça: وَلَوْ تَقَوَّلَ عَلَيْنَا بَعْضَ ٱلْأَقَاوِيلِ

Türkçe Okunuşu: velev teḳavvele `aleynâ ba`ḍa-l'eḳâvîl.

Türkçe Meali: Eğer o (Muhammed), Bize karşı, ona bazı sözler katmış olsaydı, Biz onu kuvvetle yakalardık, sonra onun şah damarını koparırdık.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 45

Arapça: لَأَخَذْنَا مِنْهُ بِٱلْيَمِينِ

Türkçe Okunuşu: leeḫaẕnâ minhü bilyemîn.

Türkçe Meali: Eğer o (Muhammed), Bize karşı, ona bazı sözler katmış olsaydı, Biz onu kuvvetle yakalardık, sonra onun şah damarını koparırdık.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 46

Arapça: ثُمَّ لَقَطَعْنَا مِنْهُ ٱلْوَتِينَ

Türkçe Okunuşu: ŝümme leḳaṭa`nâ minhü-lvetîn.

Türkçe Meali: Eğer o (Muhammed), Bize karşı, ona bazı sözler katmış olsaydı, Biz onu kuvvetle yakalardık, sonra onun şah damarını koparırdık.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 47

Arapça: فَمَا مِنكُم مِّنْ أَحَدٍ عَنْهُ حَٰجِزِينَ

Türkçe Okunuşu: femâ minküm min eḥadin `anhü ḥâcizîn.

Türkçe Meali: Hiçbiriniz de onu koruyamazdınız.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 48

Arapça: وَإِنَّهُۥ لَتَذْكِرَةٌۭ لِّلْمُتَّقِينَ

Türkçe Okunuşu: veinnehû leteẕkiratül lilmütteḳîn.

Türkçe Meali: Doğrusu Kuran Allah'a karşı gelmekten sakınanlara bir öğüttür.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 49

Arapça: وَإِنَّا لَنَعْلَمُ أَنَّ مِنكُم مُّكَذِّبِينَ

Türkçe Okunuşu: veinnâ lena`lemü enne minküm mükeẕẕibîn.

Türkçe Meali: İçinizde yalanlayanlar bulunduğunu şüphesiz bilmekteyiz.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 50

Arapça: وَإِنَّهُۥ لَحَسْرَةٌ عَلَى ٱلْكَٰفِرِينَ

Türkçe Okunuşu: veinnehû leḥasratün `ale-lkâfirîn.

Türkçe Meali: Doğrusu Kuran, inkarcılar için bir üzüntüdür.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 51

Arapça: وَإِنَّهُۥ لَحَقُّ ٱلْيَقِينِ

Türkçe Okunuşu: veinnehû leḥaḳḳu-lyeḳîn.

Türkçe Meali: O, şüphesiz kesin gerçektir.

سُورَةُ الحَاقَّةِ - Ayet 52

Arapça: فَسَبِّحْ بِٱسْمِ رَبِّكَ ٱلْعَظِيمِ

Türkçe Okunuşu: fesebbiḥ bismi rabbike-l`ażîm.

Türkçe Meali: Öyleyse çok büyük olan Rabbinin adını tesbih et.

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 1

Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ سَأَلَ سَآئِلٌۢ بِعَذَابٍۢ وَاقِعٍۢ

Türkçe Okunuşu: seele sâilüm bi`aẕâbiv vâḳi`.

Türkçe Meali: Birisi, yüksek derecelere sahip olan Allah katından, inkarcılara gelecek ve savunulması imkansız olacak azabı soruyor.

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 2

Arapça: لِّلْكَٰفِرِينَ لَيْسَ لَهُۥ دَافِعٌۭ

Türkçe Okunuşu: lilkâfirîne leyse lehû dâfi`.

Türkçe Meali: Birisi, yüksek derecelere sahip olan Allah katından, inkarcılara gelecek ve savunulması imkansız olacak azabı soruyor.

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 3

Arapça: مِّنَ ٱللَّهِ ذِى ٱلْمَعَارِجِ

Türkçe Okunuşu: mine-llâhi ẕi-lme`âric.

Türkçe Meali: Birisi, yüksek derecelere sahip olan Allah katından, inkarcılara gelecek ve savunulması imkansız olacak azabı soruyor.

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 4

Arapça: تَعْرُجُ ٱلْمَلَٰٓئِكَةُ وَٱلرُّوحُ إِلَيْهِ فِى يَوْمٍۢ كَانَ مِقْدَارُهُۥ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍۢ

Türkçe Okunuşu: ta`rucü-lmelâiketü verrûḥu ileyhi fî yevmin kâne miḳdâruhû ḫamsîne elfe seneh.

Türkçe Meali: Melekler ve Cebrail o derecelere, miktarı elli bin yıl olan bir günde yükselirler.

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 5

Arapça: فَٱصْبِرْ صَبْرًۭا جَمِيلًا

Türkçe Okunuşu: faṣbir ṣabran cemîlâ.

Türkçe Meali: Güzel güzel sabret;

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 6

Arapça: إِنَّهُمْ يَرَوْنَهُۥ بَعِيدًۭا

Türkçe Okunuşu: innehüm yeravnehû be`îdâ.

Türkçe Meali: Doğrusu inkarcılar azabı uzak görüyorlar.

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 7

Arapça: وَنَرَىٰهُ قَرِيبًۭا

Türkçe Okunuşu: venerâhü ḳarîbâ.

Türkçe Meali: Ama biz onu yakın görmekteyiz.

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 8

Arapça: يَوْمَ تَكُونُ ٱلسَّمَآءُ كَٱلْمُهْلِ

Türkçe Okunuşu: yevme tekûnü-ssemâü kelmühl.

Türkçe Meali: Gök, o gün, erimiş maden gibi olur.

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 9

Arapça: وَتَكُونُ ٱلْجِبَالُ كَٱلْعِهْنِ

Türkçe Okunuşu: vetekûnü-lcibâlü kel`ihn.

Türkçe Meali: Dağlar da atılmış pamuğa döner.

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 10

Arapça: وَلَا يَسْـَٔلُ حَمِيمٌ حَمِيمًۭا

Türkçe Okunuşu: velâ yes'elü ḥamîmün ḥamîmâ.

Türkçe Meali: Hiç bir dost diğer bir dostunu sormaz.

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 11

Arapça: يُبَصَّرُونَهُمْ ۚ يَوَدُّ ٱلْمُجْرِمُ لَوْ يَفْتَدِى مِنْ عَذَابِ يَوْمِئِذٍۭ بِبَنِيهِ

Türkçe Okunuşu: yübeṣṣarûnehüm. yeveddü-lmücrimü lev yeftedî min `aẕâbi yevmiiẕim bibenîh.

Türkçe Meali: Onlar birbirlerine yalnız gösterilirler. Suçlu kimse o günün azabından kurtulmak için oğullarını, ailesini, kardeşini, kendisini barındırmış olan sülalesini ve yeryüzünde bulunan herkesi feda etmek ve böylece kendisini kurtarmak ister.

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 12

Arapça: وَصَٰحِبَتِهِۦ وَأَخِيهِ

Türkçe Okunuşu: veṣâḥibetihî veeḫîh.

Türkçe Meali: Onlar birbirlerine yalnız gösterilirler. Suçlu kimse o günün azabından kurtulmak için oğullarını, ailesini, kardeşini, kendisini barındırmış olan sülalesini ve yeryüzünde bulunan herkesi feda etmek ve böylece kendisini kurtarmak ister.

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 13

Arapça: وَفَصِيلَتِهِ ٱلَّتِى تُـْٔوِيهِ

Türkçe Okunuşu: vefeṣîletihi-lletî tü'vîh.

Türkçe Meali: Onlar birbirlerine yalnız gösterilirler. Suçlu kimse o günün azabından kurtulmak için oğullarını, ailesini, kardeşini, kendisini barındırmış olan sülalesini ve yeryüzünde bulunan herkesi feda etmek ve böylece kendisini kurtarmak ister.

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 14

Arapça: وَمَن فِى ٱلْأَرْضِ جَمِيعًۭا ثُمَّ يُنجِيهِ

Türkçe Okunuşu: vemen fi-l'arḍi cemî`an ŝümme yüncîh.

Türkçe Meali: Onlar birbirlerine yalnız gösterilirler. Suçlu kimse o günün azabından kurtulmak için oğullarını, ailesini, kardeşini, kendisini barındırmış olan sülalesini ve yeryüzünde bulunan herkesi feda etmek ve böylece kendisini kurtarmak ister.

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 15

Arapça: كَلَّآ ۖ إِنَّهَا لَظَىٰ

Türkçe Okunuşu: kellâ. innehâ leżâ.

Türkçe Meali: Hayır, olmaz... Orada sırtını çevirip yüzgeri edeni, malını toplayıp kimseye hakkını vermeden saklayanı çağıran, deriyi soyup kavuran, alevli ateş vardır.

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 16

Arapça: نَزَّاعَةًۭ لِّلشَّوَىٰ

Türkçe Okunuşu: nezzâ`atel lişşevâ.

Türkçe Meali: Hayır, olmaz... Orada sırtını çevirip yüzgeri edeni, malını toplayıp kimseye hakkını vermeden saklayanı çağıran, deriyi soyup kavuran, alevli ateş vardır.

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 17

Arapça: تَدْعُوا۟ مَنْ أَدْبَرَ وَتَوَلَّىٰ

Türkçe Okunuşu: ted`û men edbera vetevellâ.

Türkçe Meali: Hayır, olmaz... Orada sırtını çevirip yüzgeri edeni, malını toplayıp kimseye hakkını vermeden saklayanı çağıran, deriyi soyup kavuran, alevli ateş vardır.

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 18

Arapça: وَجَمَعَ فَأَوْعَىٰٓ

Türkçe Okunuşu: veceme`a feev`â.

Türkçe Meali: Hayır, olmaz... Orada sırtını çevirip yüzgeri edeni, malını toplayıp kimseye hakkını vermeden saklayanı çağıran, deriyi soyup kavuran, alevli ateş vardır.

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 19

Arapça: ۞ إِنَّ ٱلْإِنسَٰنَ خُلِقَ هَلُوعًا

Türkçe Okunuşu: inne-l'insâne ḫuliḳa helû`â.

Türkçe Meali: İnsan gerçekten pek huysuz yaratılmıştır:

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 20

Arapça: إِذَا مَسَّهُ ٱلشَّرُّ جَزُوعًۭا

Türkçe Okunuşu: iẕâ messehü-şşerru cezû`â.

Türkçe Meali: Başına bir fenalık gelince feryat eder,

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 21

Arapça: وَإِذَا مَسَّهُ ٱلْخَيْرُ مَنُوعًا

Türkçe Okunuşu: veiẕâ messehü-lḫayru menû`â.

Türkçe Meali: Bir iyiliğe uğrarsa onu herkesten meneder;

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 22

Arapça: إِلَّا ٱلْمُصَلِّينَ

Türkçe Okunuşu: ille-lmüṣallîn.

Türkçe Meali: Ancak namaz kılıp namazlarında yoksul ve yoksuna belirli bir hak tanıyanlar, ceza gününü doğrulayanlar, Rablerinin azabından korkanlar böyle değildir.

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 23

Arapça: ٱلَّذِينَ هُمْ عَلَىٰ صَلَاتِهِمْ دَآئِمُونَ

Türkçe Okunuşu: elleẕîne hüm `alâ ṣalâtihim dâimûn.

Türkçe Meali: Ancak namaz kılıp namazlarında yoksul ve yoksuna belirli bir hak tanıyanlar, ceza gününü doğrulayanlar, Rablerinin azabından korkanlar böyle değildir.

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 24

Arapça: وَٱلَّذِينَ فِىٓ أَمْوَٰلِهِمْ حَقٌّۭ مَّعْلُومٌۭ

Türkçe Okunuşu: velleẕîne fî emvâlihim ḥaḳḳum ma`lûm.

Türkçe Meali: Ancak namaz kılıp namazlarında yoksul ve yoksuna belirli bir hak tanıyanlar, ceza gününü doğrulayanlar, Rablerinin azabından korkanlar böyle değildir.

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 25

Arapça: لِّلسَّآئِلِ وَٱلْمَحْرُومِ

Türkçe Okunuşu: lissâili velmaḥrûm.

Türkçe Meali: Ancak namaz kılıp namazlarında yoksul ve yoksuna belirli bir hak tanıyanlar, ceza gününü doğrulayanlar, Rablerinin azabından korkanlar böyle değildir.

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 26

Arapça: وَٱلَّذِينَ يُصَدِّقُونَ بِيَوْمِ ٱلدِّينِ

Türkçe Okunuşu: velleẕîne yüṣaddiḳûne biyevmi-ddîn.

Türkçe Meali: Ancak namaz kılıp namazlarında yoksul ve yoksuna belirli bir hak tanıyanlar, ceza gününü doğrulayanlar, Rablerinin azabından korkanlar böyle değildir.

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 27

Arapça: وَٱلَّذِينَ هُم مِّنْ عَذَابِ رَبِّهِم مُّشْفِقُونَ

Türkçe Okunuşu: velleẕîne hüm min `aẕâbi rabbihim müşfiḳûn.

Türkçe Meali: Ancak namaz kılıp namazlarında yoksul ve yoksuna belirli bir hak tanıyanlar, ceza gününü doğrulayanlar, Rablerinin azabından korkanlar böyle değildir.

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 28

Arapça: إِنَّ عَذَابَ رَبِّهِمْ غَيْرُ مَأْمُونٍۢ

Türkçe Okunuşu: inne `aẕâbe rabbihim gayru me'mûn.

Türkçe Meali: Doğrusu Rablerinin azabından kimse güvende değildir.

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 29

Arapça: وَٱلَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَٰفِظُونَ

Türkçe Okunuşu: velleẕîne hüm lifürûcihim ḥâfiżûn.

Türkçe Meali: Eşleri ve cariyeleri dışında, mahrem yerlerini herkesten koruyanlar, doğrusu bunlar yerilmezler.

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 30

Arapça: إِلَّا عَلَىٰٓ أَزْوَٰجِهِمْ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَٰنُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ

Türkçe Okunuşu: illâ `alâ ezvâcihim ev mâ meleket eymânühüm feinnehüm gayru melûmîn.

Türkçe Meali: Eşleri ve cariyeleri dışında, mahrem yerlerini herkesten koruyanlar, doğrusu bunlar yerilmezler.

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 31

Arapça: فَمَنِ ٱبْتَغَىٰ وَرَآءَ ذَٰلِكَ فَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْعَادُونَ

Türkçe Okunuşu: femeni-btegâ verâe ẕâlike feülâike hümü-l`âdûn.

Türkçe Meali: Bu sınırları aşmak isteyenler, işte onlar, aşırı gidenlerdir.

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 32

Arapça: وَٱلَّذِينَ هُمْ لِأَمَٰنَٰتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَٰعُونَ

Türkçe Okunuşu: velleẕîne hüm liemânâtihim ve`ahdihim râ`ûn.

Türkçe Meali: Emanetlerini ve sözlerini yerine getirenler,

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 33

Arapça: وَٱلَّذِينَ هُم بِشَهَٰدَٰتِهِمْ قَآئِمُونَ

Türkçe Okunuşu: velleẕîne hüm bişehâdetihim ḳâimûn.

Türkçe Meali: Şahidliklerini gereği gibi yapanlar,

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 34

Arapça: وَٱلَّذِينَ هُمْ عَلَىٰ صَلَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ

Türkçe Okunuşu: velleẕîne hüm `alâ ṣalâtihim yüḥâfiżûn.

Türkçe Meali: Namazlarına riayet edenler,

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 35

Arapça: أُو۟لَٰٓئِكَ فِى جَنَّٰتٍۢ مُّكْرَمُونَ

Türkçe Okunuşu: ülâike fî cennâtim mükramûn.

Türkçe Meali: İşte onlar, cennetlerde ikram olunacak kimselerdir.

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 36

Arapça: فَمَالِ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ قِبَلَكَ مُهْطِعِينَ

Türkçe Okunuşu: femâ lilleẕîne keferû ḳibeleke mühti`în.

Türkçe Meali: İnkar edenlere ne oluyor, sana doğru sağdan soldan topluluklar halinde koşuşuyorlar?

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 37

Arapça: عَنِ ٱلْيَمِينِ وَعَنِ ٱلشِّمَالِ عِزِينَ

Türkçe Okunuşu: `ani-lyemîni ve`ani-şşimâli `izîn.

Türkçe Meali: İnkar edenlere ne oluyor, sana doğru sağdan soldan topluluklar halinde koşuşuyorlar?

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 38

Arapça: أَيَطْمَعُ كُلُّ ٱمْرِئٍۢ مِّنْهُمْ أَن يُدْخَلَ جَنَّةَ نَعِيمٍۢ

Türkçe Okunuşu: eyaṭme`u küllü-mriim minhüm ey yüdḫale cennete ne`îm.

Türkçe Meali: Onlardan herbiri nimet bahçesine konulacağını mı umuyor?

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 39

Arapça: كَلَّآ ۖ إِنَّا خَلَقْنَٰهُم مِّمَّا يَعْلَمُونَ

Türkçe Okunuşu: kellâ. innâ ḫalaḳnâhüm mimmâ ya`lemûn.

Türkçe Meali: Hayır; doğrusu onları kendilerinin de bildikleri şeyden yaratmışızdır.

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 40

Arapça: فَلَآ أُقْسِمُ بِرَبِّ ٱلْمَشَٰرِقِ وَٱلْمَغَٰرِبِ إِنَّا لَقَٰدِرُونَ

Türkçe Okunuşu: felâ uḳsimü birabbi-lmeşâriḳi velmegâribi innâ leḳâdirûn.

Türkçe Meali: Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki, onların yerine daha iyilerini getirmeğe Bizim gücümüz yeter ve kimse de önümüze geçemez.

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 41

Arapça: عَلَىٰٓ أَن نُّبَدِّلَ خَيْرًۭا مِّنْهُمْ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوقِينَ

Türkçe Okunuşu: `alâ en nübeddile ḫayram minhüm vemâ naḥnü bimesbûḳîn.

Türkçe Meali: Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki, onların yerine daha iyilerini getirmeğe Bizim gücümüz yeter ve kimse de önümüze geçemez.

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 42

Arapça: فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا۟ وَيَلْعَبُوا۟ حَتَّىٰ يُلَٰقُوا۟ يَوْمَهُمُ ٱلَّذِى يُوعَدُونَ

Türkçe Okunuşu: feẕerhüm yeḫûḍû veyel`abû ḥattâ yülâḳû yevmehümü-lleẕî yû`adûn.

Türkçe Meali: Onları bırak; kendilerine söz verilen güne kavuşmalarına kadar dalıp oynasınlar.

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 43

Arapça: يَوْمَ يَخْرُجُونَ مِنَ ٱلْأَجْدَاثِ سِرَاعًۭا كَأَنَّهُمْ إِلَىٰ نُصُبٍۢ يُوفِضُونَ

Türkçe Okunuşu: yevme yaḫrucûne mine-l'ecdâŝi sirâ`an keennehüm ilâ nüṣubiy yûfiḍûn.

Türkçe Meali: Kabirlerden çabuk çabuk çıkacakları gün, gözleri dönmüş, yüzlerini zillet bürümüş olarak sanki dikili taşlara doğru koşarlar. İşte bu, onlara söz verilmiş olan gündür.

سُورَةُ المَعَارِجِ - Ayet 44

Arapça: خَٰشِعَةً أَبْصَٰرُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌۭ ۚ ذَٰلِكَ ٱلْيَوْمُ ٱلَّذِى كَانُوا۟ يُوعَدُونَ

Türkçe Okunuşu: ḫâşi`aten ebṣâruhüm terheḳuhüm ẕilleh. ẕâlike-lyevmü-lleẕî kânû yû`adûn.

Türkçe Meali: Kabirlerden çabuk çabuk çıkacakları gün, gözleri dönmüş, yüzlerini zillet bürümüş olarak sanki dikili taşlara doğru koşarlar. İşte bu, onlara söz verilmiş olan gündür.

سُورَةُ نُوحٍ - Ayet 1

Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ إِنَّآ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَىٰ قَوْمِهِۦٓ أَنْ أَنذِرْ قَوْمَكَ مِن قَبْلِ أَن يَأْتِيَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌۭ

Türkçe Okunuşu: innâ erselnâ nûḥan ilâ ḳavmihî en enẕir ḳavmeke min ḳabli ey ye'tiyehüm `aẕâbün elîm.

Türkçe Meali: "Milletine can yakıcı bir azap gelmezden önce onları uyar" diye Nuh'u milletine gönderdik.

سُورَةُ نُوحٍ - Ayet 2

Arapça: قَالَ يَٰقَوْمِ إِنِّى لَكُمْ نَذِيرٌۭ مُّبِينٌ

Türkçe Okunuşu: ḳâle yâ ḳavmi innî leküm neẕîrum mübîn.

Türkçe Meali: O da şöyle söyledi: "Ey Milletim! Şüphesiz ben, size gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım."

سُورَةُ نُوحٍ - Ayet 3

Arapça: أَنِ ٱعْبُدُوا۟ ٱللَّهَ وَٱتَّقُوهُ وَأَطِيعُونِ

Türkçe Okunuşu: eni-`büdü-llâhe vetteḳûhü veeṭî`ûn.

Türkçe Meali: "Allah'a kulluk edin; O'ndan sakının ve bana itaat edin ki Allah günahlarınızı size bağışlasın ve sizi belli bir süreye kadar ertelesin; doğrusu Allah'ın belirttiği süre gelince geri bırakılamaz; keşke bilseniz!"

سُورَةُ نُوحٍ - Ayet 4

Arapça: يَغْفِرْ لَكُم مِّن ذُنُوبِكُمْ وَيُؤَخِّرْكُمْ إِلَىٰٓ أَجَلٍۢ مُّسَمًّى ۚ إِنَّ أَجَلَ ٱللَّهِ إِذَا جَآءَ لَا يُؤَخَّرُ ۖ لَوْ كُنتُمْ تَعْلَمُونَ

Türkçe Okunuşu: yagfir leküm min ẕünûbiküm veyüeḫḫirküm ilâ ecelim müsemmâ. inne ecele-llâhi iẕâ câe lâ yü'eḫḫar. lev küntüm ta`lemûn.

Türkçe Meali: "Allah'a kulluk edin; O'ndan sakının ve bana itaat edin ki Allah günahlarınızı size bağışlasın ve sizi belli bir süreye kadar ertelesin; doğrusu Allah'ın belirttiği süre gelince geri bırakılamaz; keşke bilseniz!"

سُورَةُ نُوحٍ - Ayet 5

Arapça: قَالَ رَبِّ إِنِّى دَعَوْتُ قَوْمِى لَيْلًۭا وَنَهَارًۭا

Türkçe Okunuşu: ḳâle rabbi innî de`avtü ḳavmî leylev venehârâ.

Türkçe Meali: Nuh dedi ki: "Rabbim! Doğrusu ben, milletimi gece gündüz çağırdım."

سُورَةُ نُوحٍ - Ayet 6

Arapça: فَلَمْ يَزِدْهُمْ دُعَآءِىٓ إِلَّا فِرَارًۭا

Türkçe Okunuşu: felem yezidhüm dü`âî illâ firârâ.

Türkçe Meali: "Fakat benim çağırmam, sadece benden uzaklıklarını artırdı."

سُورَةُ نُوحٍ - Ayet 7

Arapça: وَإِنِّى كُلَّمَا دَعَوْتُهُمْ لِتَغْفِرَ لَهُمْ جَعَلُوٓا۟ أَصَٰبِعَهُمْ فِىٓ ءَاذَانِهِمْ وَٱسْتَغْشَوْا۟ ثِيَابَهُمْ وَأَصَرُّوا۟ وَٱسْتَكْبَرُوا۟ ٱسْتِكْبَارًۭا

Türkçe Okunuşu: veinnî küllemâ de`avtühüm litagfira lehüm ce`alû eṣâbi`ahüm fî âẕânihim vestagşev ŝiyâbehüm veeṣarru vestekberü-stikbârâ.

Türkçe Meali: "Doğrusu ben Senin onları bağışlaman için kendilerini her çağırışımda, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, direndiler, büyüklendikçe büyüklendiler."

سُورَةُ نُوحٍ - Ayet 8

Arapça: ثُمَّ إِنِّى دَعَوْتُهُمْ جِهَارًۭا

Türkçe Okunuşu: ŝümme innî de`avtühüm cihârâ.

Türkçe Meali: "Sonra, doğrusu ben onları açıkça çağırdım."

سُورَةُ نُوحٍ - Ayet 9

Arapça: ثُمَّ إِنِّىٓ أَعْلَنتُ لَهُمْ وَأَسْرَرْتُ لَهُمْ إِسْرَارًۭا

Türkçe Okunuşu: ŝümme innî a`lentü lehüm veesrartü lehüm isrârâ.

Türkçe Meali: "Sonra onlara açıktan açığa, gizliden gizliye de söyledim."

سُورَةُ نُوحٍ - Ayet 10

Arapça: فَقُلْتُ ٱسْتَغْفِرُوا۟ رَبَّكُمْ إِنَّهُۥ كَانَ غَفَّارًۭا

Türkçe Okunuşu: feḳultü-stagfirû rabbeküm innehû kâne gaffârâ.

Türkçe Meali: Dedim ki: "Rabbinizden bağışlanma dileyin; doğrusu O, çok bağışlayandır. Size gökten bol bol yağmur indirsin."

سُورَةُ نُوحٍ - Ayet 11

Arapça: يُرْسِلِ ٱلسَّمَآءَ عَلَيْكُم مِّدْرَارًۭا

Türkçe Okunuşu: yürsili-ssemâe `aleyküm midrârâ.

Türkçe Meali: Dedim ki: "Rabbinizden bağışlanma dileyin; doğrusu O, çok bağışlayandır. Size gökten bol bol yağmur indirsin."

سُورَةُ نُوحٍ - Ayet 12

Arapça: وَيُمْدِدْكُم بِأَمْوَٰلٍۢ وَبَنِينَ وَيَجْعَل لَّكُمْ جَنَّٰتٍۢ وَيَجْعَل لَّكُمْ أَنْهَٰرًۭا

Türkçe Okunuşu: veyümdidküm biemvâliv vebenîne veyec`al leküm cennâtiv veyec`al leküm enhârâ.

Türkçe Meali: "Sizi, mallar ve oğullarla desteklesin; sizin için bahçeler var etsin, ırmaklar akıtsın."

سُورَةُ نُوحٍ - Ayet 13

Arapça: مَّا لَكُمْ لَا تَرْجُونَ لِلَّهِ وَقَارًۭا

Türkçe Okunuşu: mâ leküm lâ tercûne lillâhi veḳârâ.

Türkçe Meali: "Ne oluyorsunuz ki Allah'a büyüklüğü yakıştıramıyorsunuz."

سُورَةُ نُوحٍ - Ayet 14

Arapça: وَقَدْ خَلَقَكُمْ أَطْوَارًا

Türkçe Okunuşu: veḳad ḫaleḳaküm aṭvârâ.

Türkçe Meali: "Oysa sizi merhalelerden geçirerek O yaratmıştır."

سُورَةُ نُوحٍ - Ayet 15

Arapça: أَلَمْ تَرَوْا۟ كَيْفَ خَلَقَ ٱللَّهُ سَبْعَ سَمَٰوَٰتٍۢ طِبَاقًۭا

Türkçe Okunuşu: elem terav keyfe ḫaleḳa-llâhü seb`a semâvâtin ṭibâḳâ.

Türkçe Meali: "Allah'ın, göğü yedi kat üzerine nasıl yarattığını görmez misiniz?"

سُورَةُ نُوحٍ - Ayet 16

Arapça: وَجَعَلَ ٱلْقَمَرَ فِيهِنَّ نُورًۭا وَجَعَلَ ٱلشَّمْسَ سِرَاجًۭا

Türkçe Okunuşu: vece`ale-lḳamera fîhinne nûrav vece`ale-şşemse sirâcâ.

Türkçe Meali: "Aralarında aya aydınlık vermiş ve güneşin ışık saçmasını sağlamıştır."

سُورَةُ نُوحٍ - Ayet 17

Arapça: وَٱللَّهُ أَنۢبَتَكُم مِّنَ ٱلْأَرْضِ نَبَاتًۭا

Türkçe Okunuşu: vellâhü embeteküm mine-l'arḍi nebâtâ.

Türkçe Meali: "Allah sizi yerden bitirir gibi yetiştirmiştir."

سُورَةُ نُوحٍ - Ayet 18

Arapça: ثُمَّ يُعِيدُكُمْ فِيهَا وَيُخْرِجُكُمْ إِخْرَاجًۭا

Türkçe Okunuşu: ŝümme yü`îdüküm fîhâ veyuḫricüküm iḫrâcâ.

Türkçe Meali: "Sonra sizi oraya döndürür ve yine oradan çıkarır."

سُورَةُ نُوحٍ - Ayet 19

Arapça: وَٱللَّهُ جَعَلَ لَكُمُ ٱلْأَرْضَ بِسَاطًۭا

Türkçe Okunuşu: vellâhü ce`ale lekümü-l'arḍa bisâṭâ.

Türkçe Meali: "Yeryüzünde dolaşabilmeniz, orada yollar ve geniş geçitlerden geçebilmeniz için, onu size yayan O'dur."

سُورَةُ نُوحٍ - Ayet 20

Arapça: لِّتَسْلُكُوا۟ مِنْهَا سُبُلًۭا فِجَاجًۭا

Türkçe Okunuşu: liteslükû minhâ sübülen ficâcâ.

Türkçe Meali: "Yeryüzünde dolaşabilmeniz, orada yollar ve geniş geçitlerden geçebilmeniz için, onu size yayan O'dur."

سُورَةُ نُوحٍ - Ayet 21

Arapça: قَالَ نُوحٌۭ رَّبِّ إِنَّهُمْ عَصَوْنِى وَٱتَّبَعُوا۟ مَن لَّمْ يَزِدْهُ مَالُهُۥ وَوَلَدُهُۥٓ إِلَّا خَسَارًۭا

Türkçe Okunuşu: ḳâle nûḥur rabbi innehüm `aṣavnî vettebe`û mel lem yezidhü mâlühû veveledühû illâ ḫasârâ.

Türkçe Meali: Nuh: "Rabbim! Doğrusu bunlar bana baş kaldırdılar ve malı, çocuğu kendisine sadece zarar getiren kimseye uydular; birbirinden büyük düzenler kurdular" dedi.

سُورَةُ نُوحٍ - Ayet 22

Arapça: وَمَكَرُوا۟ مَكْرًۭا كُبَّارًۭا

Türkçe Okunuşu: vemekerû mekran kübbârâ.

Türkçe Meali: Nuh: "Rabbim! Doğrusu bunlar bana baş kaldırdılar ve malı, çocuğu kendisine sadece zarar getiren kimseye uydular; birbirinden büyük düzenler kurdular" dedi.

سُورَةُ نُوحٍ - Ayet 23

Arapça: وَقَالُوا۟ لَا تَذَرُنَّ ءَالِهَتَكُمْ وَلَا تَذَرُنَّ وَدًّۭا وَلَا سُوَاعًۭا وَلَا يَغُوثَ وَيَعُوقَ وَنَسْرًۭا

Türkçe Okunuşu: veḳâlû lâ teẕerunne âliheteküm velâ teẕerunne veddev velâ süvâ`av velâ yegûŝe veye`ûḳa venesrâ.

Türkçe Meali: İnsanlara: "Sakın tanrılarınızı bırakmayın, Ved, Suva, Yağus, Yeuk ve Nesr putlarından asla vazgeçmeyin" dediler.

سُورَةُ نُوحٍ - Ayet 24

Arapça: وَقَدْ أَضَلُّوا۟ كَثِيرًۭا ۖ وَلَا تَزِدِ ٱلظَّٰلِمِينَ إِلَّا ضَلَٰلًۭا

Türkçe Okunuşu: veḳad eḍallû keŝîrâ. velâ tezidi-żżâlimîne illâ ḍalâlâ.

Türkçe Meali: "Böylece birçoğunu saptırdılar; Rabbim! Sen bu zalimlerin sadece şaşkınlığını artır."

سُورَةُ نُوحٍ - Ayet 25

Arapça: مِّمَّا خَطِيٓـَٰٔتِهِمْ أُغْرِقُوا۟ فَأُدْخِلُوا۟ نَارًۭا فَلَمْ يَجِدُوا۟ لَهُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ أَنصَارًۭا

Türkçe Okunuşu: mimmâ ḫaṭîâtihim ugriḳû feüdḫilû nâran felem yecidû lehüm min dûni-llâhi enṣârâ.

Türkçe Meali: Onlar, günahları yüzünden suda boğuldular; ateşe sokuldular, kendilerine Allah'tan başka yardımcı bulamadılar.

سُورَةُ نُوحٍ - Ayet 26

Arapça: وَقَالَ نُوحٌۭ رَّبِّ لَا تَذَرْ عَلَى ٱلْأَرْضِ مِنَ ٱلْكَٰفِرِينَ دَيَّارًا

Türkçe Okunuşu: veḳâle nûḥur rabbi lâ teẕer `ale-l'arḍi mine-lkâfirîne deyyârâ.

Türkçe Meali: Nuh dedi ki: "Rabbim! Yeryüzünde hiçbir inkarcı bırakma."

سُورَةُ نُوحٍ - Ayet 27

Arapça: إِنَّكَ إِن تَذَرْهُمْ يُضِلُّوا۟ عِبَادَكَ وَلَا يَلِدُوٓا۟ إِلَّا فَاجِرًۭا كَفَّارًۭا

Türkçe Okunuşu: inneke in teẕerhüm yüḍillû `ibâdeke velâ yelidû illâ fâciran keffârâ.

Türkçe Meali: "Doğrusu Sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar; sadece ahlaksız ve çok inkarcıdan başkasını doğurup yetiştirmezler."

سُورَةُ نُوحٍ - Ayet 28

Arapça: رَّبِّ ٱغْفِرْ لِى وَلِوَٰلِدَىَّ وَلِمَن دَخَلَ بَيْتِىَ مُؤْمِنًۭا وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَٱلْمُؤْمِنَٰتِ وَلَا تَزِدِ ٱلظَّٰلِمِينَ إِلَّا تَبَارًۢا

Türkçe Okunuşu: rabbi-gfir lî velivâlideyye velimen deḫale beytiye mü'minev velilmü'minîne velmü'minât. velâ tezidi-żżâlimîne illâ tebârâ.

Türkçe Meali: "Rabbim! Beni, anamı, babamı, evime inanmış olarak gireni, inanan erkek ve kadınları bağışla; zalimlerin de yalnız helakını artır."

سُورَةُ الجِنِّ - Ayet 1

Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ قُلْ أُوحِىَ إِلَىَّ أَنَّهُ ٱسْتَمَعَ نَفَرٌۭ مِّنَ ٱلْجِنِّ فَقَالُوٓا۟ إِنَّا سَمِعْنَا قُرْءَانًا عَجَبًۭا

Türkçe Okunuşu: ḳul ûḥiye ileyye ennehü-steme`a neferum mine-lcinni feḳâlû innâ semi`nâ ḳur'ânen `acebâ.

Türkçe Meali: De ki: "Cinlerden bir topluluğun Kuran'ı dinlediği bana vahyolundu; onlar şöyle demişlerdir;" "Doğrusu biz, doğru yola götüren, hayrete düşüren bir Kuran dinledik de ona inandık; biz, Rabbimize hiçbir şeyi ortak koşmayacağız."

سُورَةُ الجِنِّ - Ayet 2

Arapça: يَهْدِىٓ إِلَى ٱلرُّشْدِ فَـَٔامَنَّا بِهِۦ ۖ وَلَن نُّشْرِكَ بِرَبِّنَآ أَحَدًۭا

Türkçe Okunuşu: yehdî ile-rruşdi feâmennâ bih. velen nüşrike birabbinâ eḥadâ.

Türkçe Meali: De ki: "Cinlerden bir topluluğun Kuran'ı dinlediği bana vahyolundu; onlar şöyle demişlerdir;" "Doğrusu biz, doğru yola götüren, hayrete düşüren bir Kuran dinledik de ona inandık; biz, Rabbimize hiçbir şeyi ortak koşmayacağız."

سُورَةُ الجِنِّ - Ayet 3

Arapça: وَأَنَّهُۥ تَعَٰلَىٰ جَدُّ رَبِّنَا مَا ٱتَّخَذَ صَٰحِبَةًۭ وَلَا وَلَدًۭا

Türkçe Okunuşu: veennehû te`âlâ ceddü rabbinâ me-tteḫaẕe ṣâḥibetev velâ veledâ.

Türkçe Meali: "Doğrusu Rabbimizin yüceliği her yücelikten üstündür. O, zevce ve çocuk edinmemiştir."

سُورَةُ الجِنِّ - Ayet 4

Arapça: وَأَنَّهُۥ كَانَ يَقُولُ سَفِيهُنَا عَلَى ٱللَّهِ شَطَطًۭا

Türkçe Okunuşu: veennehû kâne yeḳûlü sefîhünâ `ale-llâhi şeṭaṭâ.

Türkçe Meali: "Doğrusu aramızdaki beyinsiz, Allah'a karşı yalanlar uyduruyordu."

سُورَةُ الجِنِّ - Ayet 5

Arapça: وَأَنَّا ظَنَنَّآ أَن لَّن تَقُولَ ٱلْإِنسُ وَٱلْجِنُّ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبًۭا

Türkçe Okunuşu: veennâ żanennâ el len teḳûle-l'insü velcinnü `ale-llâhi keẕibâ.

Türkçe Meali: "Doğrusu insanların ve cinlerin Allah'a karşı yalan uydurabileceklerini sanmazdık."

سُورَةُ الجِنِّ - Ayet 6

Arapça: وَأَنَّهُۥ كَانَ رِجَالٌۭ مِّنَ ٱلْإِنسِ يَعُوذُونَ بِرِجَالٍۢ مِّنَ ٱلْجِنِّ فَزَادُوهُمْ رَهَقًۭا

Türkçe Okunuşu: veennehû kâne ricâlüm mine-l'insi ye`ûẕûne biricâlim mine-lcinni fezâdûhüm raheḳâ.

Türkçe Meali: "Gerçekten, bir takım insanlar, cinlerin bir takımına sığınırlardı da onların azgınlıklarını artırırlardı."

سُورَةُ الجِنِّ - Ayet 7

Arapça: وَأَنَّهُمْ ظَنُّوا۟ كَمَا ظَنَنتُمْ أَن لَّن يَبْعَثَ ٱللَّهُ أَحَدًۭا

Türkçe Okunuşu: veennehüm żannû kemâ żanentüm el ley yeb`aŝe-llâhü eḥadâ.

Türkçe Meali: "Doğrusu, onlar da sizin, Allah'ın kimseyi yeniden diriltmeyeceğinizi sandığınız gibi sanıda bulunmuşlardı."

سُورَةُ الجِنِّ - Ayet 8

Arapça: وَأَنَّا لَمَسْنَا ٱلسَّمَآءَ فَوَجَدْنَٰهَا مُلِئَتْ حَرَسًۭا شَدِيدًۭا وَشُهُبًۭا

Türkçe Okunuşu: veennâ lemesne-ssemâe fevecednâhâ müliet ḥarasen şedîdev veşühübâ.

Türkçe Meali: "Doğrusu biz göğü yokladık; onu sert bekçiler ve kayan ateşlerle (ışınlarla) doldurulmuş bulduk."

سُورَةُ الجِنِّ - Ayet 9

Arapça: وَأَنَّا كُنَّا نَقْعُدُ مِنْهَا مَقَٰعِدَ لِلسَّمْعِ ۖ فَمَن يَسْتَمِعِ ٱلْءَانَ يَجِدْ لَهُۥ شِهَابًۭا رَّصَدًۭا

Türkçe Okunuşu: veennâ künnâ naḳ`udü minhâ meḳâ`ide lissem`. femey yestemi`i-l'âne yecid lehû şihâber raṣadâ.

Türkçe Meali: "Doğrusu biz, göğün dinleyebileceğimiz bir yerinde otururduk; ama şimdi kim dinleyecek olsa, kendisini gözleyen bir ateş (ışın) buluyor."

سُورَةُ الجِنِّ - Ayet 10

Arapça: وَأَنَّا لَا نَدْرِىٓ أَشَرٌّ أُرِيدَ بِمَن فِى ٱلْأَرْضِ أَمْ أَرَادَ بِهِمْ رَبُّهُمْ رَشَدًۭا

Türkçe Okunuşu: veennâ lâ nedrî eşerrun ürîde bimen fi-l'arḍi em erâde bihim rabbühüm raşedâ.

Türkçe Meali: "Yeryüzünde olanlara kötülük mü murad edildi, yahut Rableri onlara bir iyilik mi dilemiştir, doğrusu biz bilemeyiz."

سُورَةُ الجِنِّ - Ayet 11

Arapça: وَأَنَّا مِنَّا ٱلصَّٰلِحُونَ وَمِنَّا دُونَ ذَٰلِكَ ۖ كُنَّا طَرَآئِقَ قِدَدًۭا

Türkçe Okunuşu: veennâ minne-ṣṣâliḥûne veminnâ dûne ẕâlik. künnâ ṭarâiḳa ḳidedâ.

Türkçe Meali: "Doğrusu aramızda iyiler de vardır, bundan aşağı bulunanlar da vardır. Biz, türlü türlü yolda olan topluluklardık."

سُورَةُ الجِنِّ - Ayet 12

Arapça: وَأَنَّا ظَنَنَّآ أَن لَّن نُّعْجِزَ ٱللَّهَ فِى ٱلْأَرْضِ وَلَن نُّعْجِزَهُۥ هَرَبًۭا

Türkçe Okunuşu: veennâ żanennâ el len nü`cize-llâhe fi-l'arḍi velen nü`cizehû herabâ.

Türkçe Meali: "Yeryüzünde kalsak da Allah'ı aciz bırakamayacağımız, başka yere kaçsak da, O'nu aciz kılamayacağımız gerçeğini şüphesiz anladık."

سُورَةُ الجِنِّ - Ayet 13

Arapça: وَأَنَّا لَمَّا سَمِعْنَا ٱلْهُدَىٰٓ ءَامَنَّا بِهِۦ ۖ فَمَن يُؤْمِنۢ بِرَبِّهِۦ فَلَا يَخَافُ بَخْسًۭا وَلَا رَهَقًۭا

Türkçe Okunuşu: veennâ lemmâ semi`ne-lhüdâ âmennâ bih. femey yü'mim birabbihî felâ yeḫâfü baḫsev velâ raheḳâ.

Türkçe Meali: "Şüphesiz, doğruluk rehberi olan Kuran'ı dinlediğimizde ona inandık; kim Rabbine inanırsa, o, ecrinin eksiltileceğinden ve kendisine haksızlık edileceğinden korkmaz."

سُورَةُ الجِنِّ - Ayet 14

Arapça: وَأَنَّا مِنَّا ٱلْمُسْلِمُونَ وَمِنَّا ٱلْقَٰسِطُونَ ۖ فَمَنْ أَسْلَمَ فَأُو۟لَٰٓئِكَ تَحَرَّوْا۟ رَشَدًۭا

Türkçe Okunuşu: veennâ minne-lmüslimûne veminne-lḳâsiṭûn. femen esleme feülâike teḥarrav raşedâ.

Türkçe Meali: "İçimizde, kendini Allah'a vermiş olanlar da, yazık edenler de vardır. Kendini Allah'a veren kimseler, işte onlar, doğru yolu arayanlar, ona layık olanlardır."

سُورَةُ الجِنِّ - Ayet 15

Arapça: وَأَمَّا ٱلْقَٰسِطُونَ فَكَانُوا۟ لِجَهَنَّمَ حَطَبًۭا

Türkçe Okunuşu: veemme-lḳâsiṭûne fekânû licehenneme ḥaṭabâ.

Türkçe Meali: "Kendilerine yazık edenlere gelince; onlar, cehennemin odunları oldular."

سُورَةُ الجِنِّ - Ayet 16

Arapça: وَأَلَّوِ ٱسْتَقَٰمُوا۟ عَلَى ٱلطَّرِيقَةِ لَأَسْقَيْنَٰهُم مَّآءً غَدَقًۭا

Türkçe Okunuşu: veel levi-steḳâmû `ale-ṭṭarîḳati leesḳaynâhüm mâen gadeḳâ.

Türkçe Meali: Ama doğru yola girmiş olsalardı, onları bu hususta denememiz için onlara bol su içirirdik; kim Rabbini anmaktan yüz çevirirse, Rabbi onu gittikçe artan bir azaba uğratır.

سُورَةُ الجِنِّ - Ayet 17

Arapça: لِّنَفْتِنَهُمْ فِيهِ ۚ وَمَن يُعْرِضْ عَن ذِكْرِ رَبِّهِۦ يَسْلُكْهُ عَذَابًۭا صَعَدًۭا

Türkçe Okunuşu: lineftinehüm fîh. vemey yü`riḍ `an ẕikri rabbihî yeslükhü `aẕâben ṣa`adâ.

Türkçe Meali: Ama doğru yola girmiş olsalardı, onları bu hususta denememiz için onlara bol su içirirdik; kim Rabbini anmaktan yüz çevirirse, Rabbi onu gittikçe artan bir azaba uğratır.

سُورَةُ الجِنِّ - Ayet 18

Arapça: وَأَنَّ ٱلْمَسَٰجِدَ لِلَّهِ فَلَا تَدْعُوا۟ مَعَ ٱللَّهِ أَحَدًۭا

Türkçe Okunuşu: veenne-lmesâcide lillâhi felâ ted`û me`a-llâhi eḥadâ.

Türkçe Meali: Mescidler şüphesiz Allah'ındır, öyleyse oralarda Allah'a yalvarırken başkasını katmayın.

سُورَةُ الجِنِّ - Ayet 19

Arapça: وَأَنَّهُۥ لَمَّا قَامَ عَبْدُ ٱللَّهِ يَدْعُوهُ كَادُوا۟ يَكُونُونَ عَلَيْهِ لِبَدًۭا

Türkçe Okunuşu: veennehû lemmâ ḳâme `abdü-llâhi yed`ûhü kâdû yekûnûne `aleyhi libedâ.

Türkçe Meali: Allah'ın kulu Muhammed, O'na yalvarmak, namaz kılmak için kalkınca, nerdeyse, çevresinde keçeleşirler, birbirlerine girerlerdi.

سُورَةُ الجِنِّ - Ayet 20

Arapça: قُلْ إِنَّمَآ أَدْعُوا۟ رَبِّى وَلَآ أُشْرِكُ بِهِۦٓ أَحَدًۭا

Türkçe Okunuşu: ḳul innemâ ed`û rabbî velâ üşrikü bihî eḥadâ.

Türkçe Meali: De ki: "Ben sadece Rabbime yalvarırım ve O'na kimseyi ortak koşmam."

سُورَةُ الجِنِّ - Ayet 21

Arapça: قُلْ إِنِّى لَآ أَمْلِكُ لَكُمْ ضَرًّۭا وَلَا رَشَدًۭا

Türkçe Okunuşu: ḳul innî lâ emlikü leküm ḍarrav velâ raşedâ.

Türkçe Meali: De ki: "Ben size zarar vermeye de iyilik yapmaya da kadir değilim."

سُورَةُ الجِنِّ - Ayet 22

Arapça: قُلْ إِنِّى لَن يُجِيرَنِى مِنَ ٱللَّهِ أَحَدٌۭ وَلَنْ أَجِدَ مِن دُونِهِۦ مُلْتَحَدًا

Türkçe Okunuşu: ḳul innî ley yücîranî mine-llâhi eḥadüv velen ecide min dûnihî mülteḥadâ.

Türkçe Meali: De ki: "Beni kimse Allah'a karşı savunamaz ve ben O'ndan başka bir sığınak bulamam."

سُورَةُ الجِنِّ - Ayet 23

Arapça: إِلَّا بَلَٰغًۭا مِّنَ ٱللَّهِ وَرِسَٰلَٰتِهِۦ ۚ وَمَن يَعْصِ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ فَإِنَّ لَهُۥ نَارَ جَهَنَّمَ خَٰلِدِينَ فِيهَآ أَبَدًا

Türkçe Okunuşu: illâ belâgam mine-llâhi verisâlâtih. vemey ya`ṣi-llâhe verasûlehû feinne lehû nâra cehenneme ḫâlidîne fîhâ ebedâ.

Türkçe Meali: "Benim yaptığım yalnız, Allah katından olanı, O'nun gönderdiklerini tebliğdir. Allah'a ve Peygamberine kim karşı gelirse ona, içinde sonsuz ve temelli kalınacak cehennem ateşi vardır."

سُورَةُ الجِنِّ - Ayet 24

Arapça: حَتَّىٰٓ إِذَا رَأَوْا۟ مَا يُوعَدُونَ فَسَيَعْلَمُونَ مَنْ أَضْعَفُ نَاصِرًۭا وَأَقَلُّ عَدَدًۭا

Türkçe Okunuşu: ḥattâ iẕâ raev mâ yû`adûne feseya`lemûne men aḍ`afü nâṣirav veeḳallü `adedâ.

Türkçe Meali: Sonunda, kendilerine söz verileni gördükleri zaman, kimin yardımcısının daha güçsüz ve sayısının daha az olduğunu bileceklerdir.

سُورَةُ الجِنِّ - Ayet 25

Arapça: قُلْ إِنْ أَدْرِىٓ أَقَرِيبٌۭ مَّا تُوعَدُونَ أَمْ يَجْعَلُ لَهُۥ رَبِّىٓ أَمَدًا

Türkçe Okunuşu: ḳul in edrî eḳarîbüm mâ tû`adûne em yec`alü lehû rabbî emedâ.

Türkçe Meali: De ki: Size söz verilen yakın mıdır, yoksa Rabbim onu uzun süreli mi kılmıştır ben bilmem."

سُورَةُ الجِنِّ - Ayet 26

Arapça: عَٰلِمُ ٱلْغَيْبِ فَلَا يُظْهِرُ عَلَىٰ غَيْبِهِۦٓ أَحَدًا

Türkçe Okunuşu: `âlimü-lgaybi felâ yużhiru `alâ gaybihî eḥadâ.

Türkçe Meali: Görülmeyeni bilen Allah, görülmeyene kimseyi muttali kılmaz.

سُورَةُ الجِنِّ - Ayet 27

Arapça: إِلَّا مَنِ ٱرْتَضَىٰ مِن رَّسُولٍۢ فَإِنَّهُۥ يَسْلُكُ مِنۢ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِۦ رَصَدًۭا

Türkçe Okunuşu: illâ meni-rteḍâ mir rasûlin feinnehû yeslükü mim beyni yedeyhi vemin ḫalfihî raṣadâ.

Türkçe Meali: Ancak peygamberlerden, bildirmek istediği bunun dışındadır. Rablerinin bildirilerini tebliğ etmelerini ortaya koymak için her peygamberin önünden ve ardından gözcüler salar; onların yaptıklarını ilmiyle kuşatır ve herşeyi bir bir sayar.

سُورَةُ الجِنِّ - Ayet 28

Arapça: لِّيَعْلَمَ أَن قَدْ أَبْلَغُوا۟ رِسَٰلَٰتِ رَبِّهِمْ وَأَحَاطَ بِمَا لَدَيْهِمْ وَأَحْصَىٰ كُلَّ شَىْءٍ عَدَدًۢا

Türkçe Okunuşu: liya`leme en ḳad eblegû risâlâti rabbihim veeḥâṭa bimâ ledeyhim veaḥṣâ külle şey'in `adedâ.

Türkçe Meali: Ancak peygamberlerden, bildirmek istediği bunun dışındadır. Rablerinin bildirilerini tebliğ etmelerini ortaya koymak için her peygamberin önünden ve ardından gözcüler salar; onların yaptıklarını ilmiyle kuşatır ve herşeyi bir bir sayar.

سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Ayet 1

Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ يَٰٓأَيُّهَا ٱلْمُزَّمِّلُ

Türkçe Okunuşu: yâ eyyühe-lmüzzemmil.

Türkçe Meali: Ey örtünüp bürünen! Gecenin yarısında, istersen biraz sonra, istersen biraz önce bir müddet için kalk ve ağır ağır Kuran oku.

سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Ayet 2

Arapça: قُمِ ٱلَّيْلَ إِلَّا قَلِيلًۭا

Türkçe Okunuşu: ḳumi-lleyle illâ ḳalîlâ.

Türkçe Meali: Ey örtünüp bürünen! Gecenin yarısında, istersen biraz sonra, istersen biraz önce bir müddet için kalk ve ağır ağır Kuran oku.

سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Ayet 3

Arapça: نِّصْفَهُۥٓ أَوِ ٱنقُصْ مِنْهُ قَلِيلًا

Türkçe Okunuşu: niṣfehû evi-nḳuṣ minhü ḳalîlâ.

Türkçe Meali: Ey örtünüp bürünen! Gecenin yarısında, istersen biraz sonra, istersen biraz önce bir müddet için kalk ve ağır ağır Kuran oku.

سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Ayet 4

Arapça: أَوْ زِدْ عَلَيْهِ وَرَتِّلِ ٱلْقُرْءَانَ تَرْتِيلًا

Türkçe Okunuşu: ev zid `aleyhi verattili-lḳur'âne tertîlâ.

Türkçe Meali: Ey örtünüp bürünen! Gecenin yarısında, istersen biraz sonra, istersen biraz önce bir müddet için kalk ve ağır ağır Kuran oku.

سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Ayet 5

Arapça: إِنَّا سَنُلْقِى عَلَيْكَ قَوْلًۭا ثَقِيلًا

Türkçe Okunuşu: innâ senülḳî `aleyke ḳavlen ŝeḳîlâ.

Türkçe Meali: Doğrusu Biz, sana, taşıması ağır bir söz vahyedeceğiz.

سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Ayet 6

Arapça: إِنَّ نَاشِئَةَ ٱلَّيْلِ هِىَ أَشَدُّ وَطْـًۭٔا وَأَقْوَمُ قِيلًا

Türkçe Okunuşu: inne nâşiete-lleyli hiye eşeddü vaṭ'ev veaḳvemü ḳîlâ.

Türkçe Meali: şüphesiz, gece kalkışı daha tesirli ve o zaman okumak daha elverişlidir.

سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Ayet 7

Arapça: إِنَّ لَكَ فِى ٱلنَّهَارِ سَبْحًۭا طَوِيلًۭا

Türkçe Okunuşu: inne leke fi-nnehâri sebḥan ṭavîlâ.

Türkçe Meali: Çünkü gündüz, seni uzun uzun alıkoyacak işler vardır.

سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Ayet 8

Arapça: وَٱذْكُرِ ٱسْمَ رَبِّكَ وَتَبَتَّلْ إِلَيْهِ تَبْتِيلًۭا

Türkçe Okunuşu: veẕküri-sme rabbike vetebettel ileyhi tebtîlâ.

Türkçe Meali: Rabbinin adını an; herşeyi bırakıp yalnız O'na yönel,

سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Ayet 9

Arapça: رَّبُّ ٱلْمَشْرِقِ وَٱلْمَغْرِبِ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ فَٱتَّخِذْهُ وَكِيلًۭا

Türkçe Okunuşu: rabbü-lmeşriḳi velmagribi lâ ilâhe illâ hüve fetteḫiẕhü vekîlâ.

Türkçe Meali: O, doğunun ve batının Rabbidir; O'ndan başka tanrı yoktur. Öyleyse O'nu vekil tut.

سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Ayet 10

Arapça: وَٱصْبِرْ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَٱهْجُرْهُمْ هَجْرًۭا جَمِيلًۭا

Türkçe Okunuşu: vaṣbir `alâ mâ yeḳûlûne vehcürhüm hecran cemîlâ.

Türkçe Meali: Onların söylediklerine sabret, yanlarından güzellikle ayrıl.

سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Ayet 11

Arapça: وَذَرْنِى وَٱلْمُكَذِّبِينَ أُو۟لِى ٱلنَّعْمَةِ وَمَهِّلْهُمْ قَلِيلًا

Türkçe Okunuşu: veẕernî velmükeẕẕibîne üli-nna`meti vemehhilhüm ḳalîlâ.

Türkçe Meali: Varlık sahibi olup da seni yalanlayanları Bana bırak; onlara az bir mehil ver.

سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Ayet 12

Arapça: إِنَّ لَدَيْنَآ أَنكَالًۭا وَجَحِيمًۭا

Türkçe Okunuşu: inne ledeynâ enkâlev veceḥîmâ.

Türkçe Meali: Şüphesiz katımızda onlar için ağır boyunduruklar, cehennem, boğazı tıkayan bir yiyecek ve can yakan azap vardır.

سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Ayet 13

Arapça: وَطَعَامًۭا ذَا غُصَّةٍۢ وَعَذَابًا أَلِيمًۭا

Türkçe Okunuşu: veṭa`âmen ẕâ guṣṣativ ve`aẕâben elîmâ.

Türkçe Meali: Şüphesiz katımızda onlar için ağır boyunduruklar, cehennem, boğazı tıkayan bir yiyecek ve can yakan azap vardır.

سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Ayet 14

Arapça: يَوْمَ تَرْجُفُ ٱلْأَرْضُ وَٱلْجِبَالُ وَكَانَتِ ٱلْجِبَالُ كَثِيبًۭا مَّهِيلًا

Türkçe Okunuşu: yevme tercüfü-l'arḍu velcibâlü vekâneti-lcibâlü keŝîbem mehîlâ.

Türkçe Meali: Kıyametin koptuğu gün, yeryüzü ve dağlar sarsılır; dağlar, yumuşak kum yığını haline gelir.

سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Ayet 15

Arapça: إِنَّآ أَرْسَلْنَآ إِلَيْكُمْ رَسُولًۭا شَٰهِدًا عَلَيْكُمْ كَمَآ أَرْسَلْنَآ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ رَسُولًۭا

Türkçe Okunuşu: innâ erselnâ ileyküm rasûlen şâhiden `aleyküm kemâ erselnâ ilâ fir`avne rasûlâ.

Türkçe Meali: Firavun'a bir peygamber gönderdiğimiz gibi, size de, hakkınızda şahidlik edecek bir peygamber gönderdik.

سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Ayet 16

Arapça: فَعَصَىٰ فِرْعَوْنُ ٱلرَّسُولَ فَأَخَذْنَٰهُ أَخْذًۭا وَبِيلًۭا

Türkçe Okunuşu: fe`aṣâ fir`avnü-rrasûle feeḫaẕnâhü aḫẕev vebîlâ.

Türkçe Meali: Ama Firavun o peygambere karşı gelmişti de onu çok ağır bir şekilde tutup cezalandırmıştık.

سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Ayet 17

Arapça: فَكَيْفَ تَتَّقُونَ إِن كَفَرْتُمْ يَوْمًۭا يَجْعَلُ ٱلْوِلْدَٰنَ شِيبًا

Türkçe Okunuşu: fekeyfe tetteḳûne in kefertüm yevmey yec`alü-lvildâne şîbâ.

Türkçe Meali: Eğer inkar ederseniz, gençleri ihtiyarlatan günden nasıl korunursunuz?

سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Ayet 18

Arapça: ٱلسَّمَآءُ مُنفَطِرٌۢ بِهِۦ ۚ كَانَ وَعْدُهُۥ مَفْعُولًا

Türkçe Okunuşu: essemâü münfeṭirum bih. kâne va`dühû mef`ûlâ.

Türkçe Meali: O günün şiddetiyle gök bile parçalanır. O'nun sözü yerine gelir.

سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Ayet 19

Arapça: إِنَّ هَٰذِهِۦ تَذْكِرَةٌۭ ۖ فَمَن شَآءَ ٱتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِۦ سَبِيلًا

Türkçe Okunuşu: inne hâẕihî teẕkirah. femen şâe-tteḫaẕe ilâ rabbihî sebîlâ.

Türkçe Meali: Doğrusu bu anlatılanlar birer öğüttür. Dileyen kimse, Rabbine doğru giden bir yol tutar.

سُورَةُ المُزَّمِّلِ - Ayet 20

Arapça: ۞ إِنَّ رَبَّكَ يَعْلَمُ أَنَّكَ تَقُومُ أَدْنَىٰ مِن ثُلُثَىِ ٱلَّيْلِ وَنِصْفَهُۥ وَثُلُثَهُۥ وَطَآئِفَةٌۭ مِّنَ ٱلَّذِينَ مَعَكَ ۚ وَٱللَّهُ يُقَدِّرُ ٱلَّيْلَ وَٱلنَّهَارَ ۚ عَلِمَ أَن لَّن تُحْصُوهُ فَتَابَ عَلَيْكُمْ ۖ فَٱقْرَءُوا۟ مَا تَيَسَّرَ مِنَ ٱلْقُرْءَانِ ۚ عَلِمَ أَن سَيَكُونُ مِنكُم مَّرْضَىٰ ۙ وَءَاخَرُونَ يَضْرِبُونَ فِى ٱلْأَرْضِ يَبْتَغُونَ مِن فَضْلِ ٱللَّهِ ۙ وَءَاخَرُونَ يُقَٰتِلُونَ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ ۖ فَٱقْرَءُوا۟ مَا تَيَسَّرَ مِنْهُ ۚ وَأَقِيمُوا۟ ٱلصَّلَوٰةَ وَءَاتُوا۟ ٱلزَّكَوٰةَ وَأَقْرِضُوا۟ ٱللَّهَ قَرْضًا حَسَنًۭا ۚ وَمَا تُقَدِّمُوا۟ لِأَنفُسِكُم مِّنْ خَيْرٍۢ تَجِدُوهُ عِندَ ٱللَّهِ هُوَ خَيْرًۭا وَأَعْظَمَ أَجْرًۭا ۚ وَٱسْتَغْفِرُوا۟ ٱللَّهَ ۖ إِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٌۭ رَّحِيمٌۢ

Türkçe Okunuşu: inne rabbeke ya`lemü enneke teḳûmü ednâ min ŝülüŝeyi-lleyli veniṣfehû veŝülüŝehû veṭâifetüm mine-lleẕîne me`ak. vellâhü yüḳaddiru-lleyle vennehâr. `alime el len tuḥṣûhü fetâbe `aleyküm faḳraû mâ teyessera mine-lḳur'ân. `alime en seyekûnü minküm merḍâ veâḫarûne yaḍribûne fi-l'arḍi yebtegûne min faḍli-llâhi veâḫarûne yüḳâtilûne fî sebîli-llâh. faḳraû mâ teyessera minhü veeḳîmu-ṣṣalâte veâtü-zzekâte veaḳriḍü-llâhe ḳarḍan ḥasenâ. vemâ tüḳaddimû lienfüsiküm min ḫayrin tecidûhü `inde-llâhi hüve ḫayrav vea`żame ecrâ. vestagfirü-llâh. inne-llâhe gafûrur raḥîm.

Türkçe Meali: Şüphesiz Rabbin, senin ve beraberinde bulunanlardan bir topluluğun gecenin üçte ikisinden biraz az, yarısı ve üçte biri kadar vakit içinde kalktığını bilir. Gece ve gündüzü Allah ölçer; sizin bu vakitleri takdir edemeyeceğinizi bildiğinden tevbenizi kabul etmiştir. Artık, Kuran'dan kolayınıza geleni okuyun; Allah, içinizden, hasta olanları, Allah'ın lütfundan rızık aramak üzere yeryüzünde dolaşacak olan kimseleri ve Allah yolunda savaşacak olanları şüphesiz bilir. Kuran'dan kolayınıza geleni okuyun; namazı kılın; zekatı verin; Allah'a güzel ödünç takdiminde bulunun; kendiniz için yaptığınız iyiliği daha iyi ve daha büyük ecir olarak Allah katında bulursunuz. Allah'tan bağışlanma dileyin; Allah elbette bağışlar ve merhamet eder.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 1

Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ يَٰٓأَيُّهَا ٱلْمُدَّثِّرُ

Türkçe Okunuşu: yâ eyyühe-lmüddeŝŝir.

Türkçe Meali: Ey örtüye bürünen!

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 2

Arapça: قُمْ فَأَنذِرْ

Türkçe Okunuşu: ḳum feenẕir.

Türkçe Meali: Kalk da uyar.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 3

Arapça: وَرَبَّكَ فَكَبِّرْ

Türkçe Okunuşu: verabbeke fekebbir.

Türkçe Meali: Rabbini yücelt.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 4

Arapça: وَثِيَابَكَ فَطَهِّرْ

Türkçe Okunuşu: veŝiyâbeke feṭahhir.

Türkçe Meali: Giydiklerini temiz tut.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 5

Arapça: وَٱلرُّجْزَ فَٱهْجُرْ

Türkçe Okunuşu: verrucze fehcür.

Türkçe Meali: Kötü şeyleri terke devam et.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 6

Arapça: وَلَا تَمْنُن تَسْتَكْثِرُ

Türkçe Okunuşu: velâ temnün testekŝir.

Türkçe Meali: Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 7

Arapça: وَلِرَبِّكَ فَٱصْبِرْ

Türkçe Okunuşu: velirabbike faṣbir.

Türkçe Meali: Rabbin için sabret.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 8

Arapça: فَإِذَا نُقِرَ فِى ٱلنَّاقُورِ

Türkçe Okunuşu: feiẕâ nüḳira fi-nnâḳûr.

Türkçe Meali: Sura üflendiği vakit, işte o gün, inkarcılara kolay olmayan zorlu bir gündür.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 9

Arapça: فَذَٰلِكَ يَوْمَئِذٍۢ يَوْمٌ عَسِيرٌ

Türkçe Okunuşu: feẕâlike yevmeiẕiy yevmün `asîr.

Türkçe Meali: Sura üflendiği vakit, işte o gün, inkarcılara kolay olmayan zorlu bir gündür.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 10

Arapça: عَلَى ٱلْكَٰفِرِينَ غَيْرُ يَسِيرٍۢ

Türkçe Okunuşu: `ale-lkâfirîne gayru yesîr.

Türkçe Meali: Sura üflendiği vakit, işte o gün, inkarcılara kolay olmayan zorlu bir gündür.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 11

Arapça: ذَرْنِى وَمَنْ خَلَقْتُ وَحِيدًۭا

Türkçe Okunuşu: ẕernî vemen ḫalaḳtü veḥîdâ.

Türkçe Meali: Tek olarak yaratıp kendisine bol bol mal, çevresinde bulunan oğullar verdiğim ve nimetleri yaydıkça yaydığım o kimseyi Bana bırak.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 12

Arapça: وَجَعَلْتُ لَهُۥ مَالًۭا مَّمْدُودًۭا

Türkçe Okunuşu: vece`altü lehû mâlem memdûdâ.

Türkçe Meali: Tek olarak yaratıp kendisine bol bol mal, çevresinde bulunan oğullar verdiğim ve nimetleri yaydıkça yaydığım o kimseyi Bana bırak.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 13

Arapça: وَبَنِينَ شُهُودًۭا

Türkçe Okunuşu: vebenîne şühûdâ.

Türkçe Meali: Tek olarak yaratıp kendisine bol bol mal, çevresinde bulunan oğullar verdiğim ve nimetleri yaydıkça yaydığım o kimseyi Bana bırak.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 14

Arapça: وَمَهَّدتُّ لَهُۥ تَمْهِيدًۭا

Türkçe Okunuşu: vemehhettü lehû temhîdâ.

Türkçe Meali: Tek olarak yaratıp kendisine bol bol mal, çevresinde bulunan oğullar verdiğim ve nimetleri yaydıkça yaydığım o kimseyi Bana bırak.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 15

Arapça: ثُمَّ يَطْمَعُ أَنْ أَزِيدَ

Türkçe Okunuşu: ŝümme yaṭme`u en ezîd.

Türkçe Meali: Bir de verdiğim nimetten artırmamı umar;

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 16

Arapça: كَلَّآ ۖ إِنَّهُۥ كَانَ لِءَايَٰتِنَا عَنِيدًۭا

Türkçe Okunuşu: kellâ. innehû kâne liâyâtinâ `anîdâ.

Türkçe Meali: Hayır; hayır; çünkü o, Bizim ayetlerimize karşı son derece inatçıdır.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 17

Arapça: سَأُرْهِقُهُۥ صَعُودًا

Türkçe Okunuşu: seürhiḳuhû ṣa`ûdâ.

Türkçe Meali: Onu sarp bir yokuşa sardıracağım.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 18

Arapça: إِنَّهُۥ فَكَّرَ وَقَدَّرَ

Türkçe Okunuşu: innehû fekkera veḳaddera.

Türkçe Meali: Çünkü o, düşündü, ölçtü biçti;

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 19

Arapça: فَقُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ

Türkçe Okunuşu: feḳutile keyfe ḳaddera.

Türkçe Meali: Canı çıkası, ne biçim ölçüp biçti!

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 20

Arapça: ثُمَّ قُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ

Türkçe Okunuşu: ŝümme ḳutile keyfe ḳaddera.

Türkçe Meali: Canı çıkası; sonra yine ne biçim ölçüp biçti!

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 21

Arapça: ثُمَّ نَظَرَ

Türkçe Okunuşu: ŝümme neżara.

Türkçe Meali: Sonra baktı;

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 22

Arapça: ثُمَّ عَبَسَ وَبَسَرَ

Türkçe Okunuşu: ŝümme `abese vebesera.

Türkçe Meali: Sonra kaşlarını çattı, suratını aştı;

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 23

Arapça: ثُمَّ أَدْبَرَ وَٱسْتَكْبَرَ

Türkçe Okunuşu: ŝümme edbera vestekbera.

Türkçe Meali: Sonra da sırt çevirip büyüklük tasladı.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 24

Arapça: فَقَالَ إِنْ هَٰذَآ إِلَّا سِحْرٌۭ يُؤْثَرُ

Türkçe Okunuşu: feḳâle in hâẕâ illâ siḥruy yü'ŝer.

Türkçe Meali: "Bu sadece öğretilegelen bir sihirdir. Bu Kuran yalnızca bir insan sözüdür" dedi.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 25

Arapça: إِنْ هَٰذَآ إِلَّا قَوْلُ ٱلْبَشَرِ

Türkçe Okunuşu: in hâẕâ illâ ḳavlü-lbeşer.

Türkçe Meali: "Bu sadece öğretilegelen bir sihirdir. Bu Kuran yalnızca bir insan sözüdür" dedi.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 26

Arapça: سَأُصْلِيهِ سَقَرَ

Türkçe Okunuşu: seuṣlîhi seḳara.

Türkçe Meali: İşte bu adamı yakıcı bir ateşe yaslayacağım.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 27

Arapça: وَمَآ أَدْرَىٰكَ مَا سَقَرُ

Türkçe Okunuşu: vemâ edrâke mâ seḳar.

Türkçe Meali: Yakıcı ateşin ne olduğunu sen nerden bilirsin?

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 28

Arapça: لَا تُبْقِى وَلَا تَذَرُ

Türkçe Okunuşu: lâ tübḳî velâ teẕer.

Türkçe Meali: O, ne geri bırakır ne de azabdan vazgeçer.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 29

Arapça: لَوَّاحَةٌۭ لِّلْبَشَرِ

Türkçe Okunuşu: levvâḥatül lilbeşer.

Türkçe Meali: İnsanın derisini kavurur;

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 30

Arapça: عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَ

Türkçe Okunuşu: `aleyhâ tis`ate `aşer.

Türkçe Meali: Orada ondokuz bekçi vardır.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 31

Arapça: وَمَا جَعَلْنَآ أَصْحَٰبَ ٱلنَّارِ إِلَّا مَلَٰٓئِكَةًۭ ۙ وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ إِلَّا فِتْنَةًۭ لِّلَّذِينَ كَفَرُوا۟ لِيَسْتَيْقِنَ ٱلَّذِينَ أُوتُوا۟ ٱلْكِتَٰبَ وَيَزْدَادَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ إِيمَٰنًۭا ۙ وَلَا يَرْتَابَ ٱلَّذِينَ أُوتُوا۟ ٱلْكِتَٰبَ وَٱلْمُؤْمِنُونَ ۙ وَلِيَقُولَ ٱلَّذِينَ فِى قُلُوبِهِم مَّرَضٌۭ وَٱلْكَٰفِرُونَ مَاذَآ أَرَادَ ٱللَّهُ بِهَٰذَا مَثَلًۭا ۚ كَذَٰلِكَ يُضِلُّ ٱللَّهُ مَن يَشَآءُ وَيَهْدِى مَن يَشَآءُ ۚ وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُوَ ۚ وَمَا هِىَ إِلَّا ذِكْرَىٰ لِلْبَشَرِ

Türkçe Okunuşu: vemâ ce`alnâ aṣḥâbe-nnâri illâ melâikeh. vemâ ce`alnâ `iddetehüm illâ fitnetel lilleẕîne keferû liyesteyḳine-lleẕîne ûtü-lkitâbe veyezdâde-lleẕîne âmenû îmânev velâ yertâbe-lleẕîne ûtü-lkitâbe velmü'minûne veliyeḳûle-lleẕîne fî ḳulûbihim meraḍuv velkâfirûne mâẕâ erâde-llâhü bihâẕâ meŝelâ. keẕâlike yüḍillü-llâhü mey yeşâü veyehdî mey yeşâ'. vemâ ya`lemü cünûde rabbike illâ hû. vemâ hiye illâ ẕikrâ lilbeşer.

Türkçe Meali: Cehennemin bekçilerini yalnız meleklerden kılmışızdır. Sayılarını bildirmekle de, ancak inkar edenlerin denenmesini ve kendilerine kitap verilenlerin kesin bilgi edinmesini ve inananların da imanlarının artmasını sağladık. Kendilerine kitap verilenler ve inananlar şüpheye düşmesinler. Kalblerinde hastalık bulunanlar ve inkarcılar: "Allah bu misalle neyi muradetti?" desinler. İşte Allah, böylece, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola eriştirir. Rabbinin ordularını kendisinden başkası bilmez. Bu, insanoğluna bir öğütten ibarettir.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 32

Arapça: كَلَّا وَٱلْقَمَرِ

Türkçe Okunuşu: kellâ velḳamer.

Türkçe Meali: Hayır, hayır öğüt almazlar. Aya, dönüp gelen geceye, ağarmakta olan sabaha and olsun ki, içinizden öne geçmek veya geri kalmak isteyen kimseye, insanoğlunu uyarıcı olarak anlatılan cehennem büyük olaylardan biridir.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 33

Arapça: وَٱلَّيْلِ إِذْ أَدْبَرَ

Türkçe Okunuşu: velleyli iẕ edbera.

Türkçe Meali: Hayır, hayır öğüt almazlar. Aya, dönüp gelen geceye, ağarmakta olan sabaha and olsun ki, içinizden öne geçmek veya geri kalmak isteyen kimseye, insanoğlunu uyarıcı olarak anlatılan cehennem büyük olaylardan biridir.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 34

Arapça: وَٱلصُّبْحِ إِذَآ أَسْفَرَ

Türkçe Okunuşu: veṣṣubḥi iẕâ esfera.

Türkçe Meali: Hayır, hayır öğüt almazlar. Aya, dönüp gelen geceye, ağarmakta olan sabaha and olsun ki, içinizden öne geçmek veya geri kalmak isteyen kimseye, insanoğlunu uyarıcı olarak anlatılan cehennem büyük olaylardan biridir.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 35

Arapça: إِنَّهَا لَإِحْدَى ٱلْكُبَرِ

Türkçe Okunuşu: innehâ leiḥde-lküber.

Türkçe Meali: Hayır, hayır öğüt almazlar. Aya, dönüp gelen geceye, ağarmakta olan sabaha and olsun ki, içinizden öne geçmek veya geri kalmak isteyen kimseye, insanoğlunu uyarıcı olarak anlatılan cehennem büyük olaylardan biridir.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 36

Arapça: نَذِيرًۭا لِّلْبَشَرِ

Türkçe Okunuşu: neẕîral lilbeşer.

Türkçe Meali: Hayır, hayır öğüt almazlar. Aya, dönüp gelen geceye, ağarmakta olan sabaha and olsun ki, içinizden öne geçmek veya geri kalmak isteyen kimseye, insanoğlunu uyarıcı olarak anlatılan cehennem büyük olaylardan biridir.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 37

Arapça: لِمَن شَآءَ مِنكُمْ أَن يَتَقَدَّمَ أَوْ يَتَأَخَّرَ

Türkçe Okunuşu: limen şâe minküm ey yeteḳaddeme ev yeteeḫḫar.

Türkçe Meali: Hayır, hayır öğüt almazlar. Aya, dönüp gelen geceye, ağarmakta olan sabaha and olsun ki, içinizden öne geçmek veya geri kalmak isteyen kimseye, insanoğlunu uyarıcı olarak anlatılan cehennem büyük olaylardan biridir.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 38

Arapça: كُلُّ نَفْسٍۭ بِمَا كَسَبَتْ رَهِينَةٌ

Türkçe Okunuşu: küllü nefsim bimâ kesebet rahîneh.

Türkçe Meali: Herkes kazancına bağlı bir rehindir;

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 39

Arapça: إِلَّآ أَصْحَٰبَ ٱلْيَمِينِ

Türkçe Okunuşu: illâ aṣḥâbe-lyemîn.

Türkçe Meali: Ancak, defteri sağdan verilenler böyle değildir; onlar cennettedirler. Suçlulara: "Sizi bu yakıcı ateşe sürükleyen nedir?" diye sorarlar.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 40

Arapça: فِى جَنَّٰتٍۢ يَتَسَآءَلُونَ

Türkçe Okunuşu: fî cennâtin. yetesâelûn.

Türkçe Meali: Ancak, defteri sağdan verilenler böyle değildir; onlar cennettedirler. Suçlulara: "Sizi bu yakıcı ateşe sürükleyen nedir?" diye sorarlar.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 41

Arapça: عَنِ ٱلْمُجْرِمِينَ

Türkçe Okunuşu: `ani-lmücrimîn.

Türkçe Meali: Ancak, defteri sağdan verilenler böyle değildir; onlar cennettedirler. Suçlulara: "Sizi bu yakıcı ateşe sürükleyen nedir?" diye sorarlar.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 42

Arapça: مَا سَلَكَكُمْ فِى سَقَرَ

Türkçe Okunuşu: mâ selekeküm fî seḳara.

Türkçe Meali: Ancak, defteri sağdan verilenler böyle değildir; onlar cennettedirler. Suçlulara: "Sizi bu yakıcı ateşe sürükleyen nedir?" diye sorarlar.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 43

Arapça: قَالُوا۟ لَمْ نَكُ مِنَ ٱلْمُصَلِّينَ

Türkçe Okunuşu: ḳâlû lem nekü mine-lmüṣallîn.

Türkçe Meali: Onlar derler ki: "Namaz kılanlardan değildik."

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 44

Arapça: وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ ٱلْمِسْكِينَ

Türkçe Okunuşu: velem nekü nuṭ`imü-lmiskîn.

Türkçe Meali: "Düşkün kimseyi doyurmuyorduk."

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 45

Arapça: وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ ٱلْخَآئِضِينَ

Türkçe Okunuşu: vekünnâ neḫûḍu me`a-lḫâiḍîn.

Türkçe Meali: "Batıla dalanlarla biz de dalardık."

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 46

Arapça: وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ ٱلدِّينِ

Türkçe Okunuşu: vekünnâ nükeẕẕibü biyevmi-ddîn.

Türkçe Meali: "Ceza gününü yalanlardık."

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 47

Arapça: حَتَّىٰٓ أَتَىٰنَا ٱلْيَقِينُ

Türkçe Okunuşu: ḥattâ etâne-lyeḳîn.

Türkçe Meali: "Ölüm bize o haldeyken geldi."

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 48

Arapça: فَمَا تَنفَعُهُمْ شَفَٰعَةُ ٱلشَّٰفِعِينَ

Türkçe Okunuşu: femâ tenfe`uhüm şefâ`atü-şşâfi`în.

Türkçe Meali: Artık onlara, şefaatçilerin şefaati fayda vermez.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 49

Arapça: فَمَا لَهُمْ عَنِ ٱلتَّذْكِرَةِ مُعْرِضِينَ

Türkçe Okunuşu: femâ lehüm `ani-tteẕkirati mü`riḍîn.

Türkçe Meali: Öyleyken, bunlara ne oluyor ki öğütten yüz çeviriyorlar?

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 50

Arapça: كَأَنَّهُمْ حُمُرٌۭ مُّسْتَنفِرَةٌۭ

Türkçe Okunuşu: keennehüm ḥumürum müstenfirah.

Türkçe Meali: Aslandan ürkerek kaçan yabani merkeplere benzerler.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 51

Arapça: فَرَّتْ مِن قَسْوَرَةٍۭ

Türkçe Okunuşu: ferrat min ḳasverah.

Türkçe Meali: Aslandan ürkerek kaçan yabani merkeplere benzerler.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 52

Arapça: بَلْ يُرِيدُ كُلُّ ٱمْرِئٍۢ مِّنْهُمْ أَن يُؤْتَىٰ صُحُفًۭا مُّنَشَّرَةًۭ

Türkçe Okunuşu: bel yürîdü küllü-mriim minhüm ey yü'tâ ṣuḥufem müneşşerah.

Türkçe Meali: Hayır; her biri önüne açılıvermiş sahifeler verilmesini ister.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 53

Arapça: كَلَّا ۖ بَل لَّا يَخَافُونَ ٱلْءَاخِرَةَ

Türkçe Okunuşu: kellâ. bel lâ yeḫâfûne-l'âḫirah.

Türkçe Meali: Hayır; daha doğrusu ahiretten korkmazlar.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 54

Arapça: كَلَّآ إِنَّهُۥ تَذْكِرَةٌۭ

Türkçe Okunuşu: kellâ innehû teẕkirah.

Türkçe Meali: Hayır; şüphesiz bu Kuran bir öğüttür.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 55

Arapça: فَمَن شَآءَ ذَكَرَهُۥ

Türkçe Okunuşu: femen şâe ẕekerah.

Türkçe Meali: Dileyen kimse öğüt alır.

سُورَةُ المُدَّثِّرِ - Ayet 56

Arapça: وَمَا يَذْكُرُونَ إِلَّآ أَن يَشَآءَ ٱللَّهُ ۚ هُوَ أَهْلُ ٱلتَّقْوَىٰ وَأَهْلُ ٱلْمَغْفِرَةِ

Türkçe Okunuşu: vemâ yeẕkürûne illâ ey yeşâe-llâh. hüve ehlü-ttaḳvâ veehlü-lmagfirah.

Türkçe Meali: Allah dilemeksizin öğüt alamazlar. O, kendisinden korkulmaya daha layıktır ve bağışlamaya daha ehildir.

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 1

Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ لَآ أُقْسِمُ بِيَوْمِ ٱلْقِيَٰمَةِ

Türkçe Okunuşu: lâ uḳsimü biyevmi-lḳiyâmeh.

Türkçe Meali: Kıyamet gününe yemin ederim.

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 2

Arapça: وَلَآ أُقْسِمُ بِٱلنَّفْسِ ٱللَّوَّامَةِ

Türkçe Okunuşu: velâ uḳsimü binnefsi-llevvâmeh.

Türkçe Meali: Ve nedamet çeken nefse yemin ederim.

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 3

Arapça: أَيَحْسَبُ ٱلْإِنسَٰنُ أَلَّن نَّجْمَعَ عِظَامَهُۥ

Türkçe Okunuşu: eyaḥsebü-l'insânü ellen necme`a `iżâmeh.

Türkçe Meali: İnsan, kemiklerini bir araya toplayamayız mı sanıyor?

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 4

Arapça: بَلَىٰ قَٰدِرِينَ عَلَىٰٓ أَن نُّسَوِّىَ بَنَانَهُۥ

Türkçe Okunuşu: belâ ḳâdirîne `alâ en nüsevviye benâneh.

Türkçe Meali: Evet, Biz onu, parmak uçlarına varıncaya kadar bütün incelikleriyle yeniden yapmaya kadiriz.

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 5

Arapça: بَلْ يُرِيدُ ٱلْإِنسَٰنُ لِيَفْجُرَ أَمَامَهُۥ

Türkçe Okunuşu: bel yürîdü-l'insânü liyefcüra emâmeh.

Türkçe Meali: Ama, insanoğlu gelecekte de suç işlemek ister de: "Kıyamet günü ne zamanmış! " der.

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 6

Arapça: يَسْـَٔلُ أَيَّانَ يَوْمُ ٱلْقِيَٰمَةِ

Türkçe Okunuşu: yes'elü eyyâne yevmü-lḳiyâmeh.

Türkçe Meali: Ama, insanoğlu gelecekte de suç işlemek ister de: "Kıyamet günü ne zamanmış! " der.

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 7

Arapça: فَإِذَا بَرِقَ ٱلْبَصَرُ

Türkçe Okunuşu: feiẕâ beriḳa-lbeṣar.

Türkçe Meali: Gözün kamaştığı, ayın tutulduğu, güneş ve ayın bir araya getirildiği zaman, işte o gün insan: "kaçacak yer nerede?" der.

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 8

Arapça: وَخَسَفَ ٱلْقَمَرُ

Türkçe Okunuşu: veḫasefe-lḳamer.

Türkçe Meali: Gözün kamaştığı, ayın tutulduğu, güneş ve ayın bir araya getirildiği zaman, işte o gün insan: "kaçacak yer nerede?" der.

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 9

Arapça: وَجُمِعَ ٱلشَّمْسُ وَٱلْقَمَرُ

Türkçe Okunuşu: vecümi`a-şşemsü velḳamer.

Türkçe Meali: Gözün kamaştığı, ayın tutulduğu, güneş ve ayın bir araya getirildiği zaman, işte o gün insan: "kaçacak yer nerede?" der.

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 10

Arapça: يَقُولُ ٱلْإِنسَٰنُ يَوْمَئِذٍ أَيْنَ ٱلْمَفَرُّ

Türkçe Okunuşu: yeḳûlü-l'insânü yevmeiẕin eyne-lmeferr.

Türkçe Meali: Gözün kamaştığı, ayın tutulduğu, güneş ve ayın bir araya getirildiği zaman, işte o gün insan: "kaçacak yer nerede?" der.

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 11

Arapça: كَلَّا لَا وَزَرَ

Türkçe Okunuşu: kellâ lâ vezer.

Türkçe Meali: Hayır; hayır; bir sığınak yoktur.

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 12

Arapça: إِلَىٰ رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ ٱلْمُسْتَقَرُّ

Türkçe Okunuşu: ilâ rabbike yevmeiẕin-lmüsteḳarr.

Türkçe Meali: O gün, sen, Rabbinin huzuruna varıp durursun.

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 13

Arapça: يُنَبَّؤُا۟ ٱلْإِنسَٰنُ يَوْمَئِذٍۭ بِمَا قَدَّمَ وَأَخَّرَ

Türkçe Okunuşu: yünebbeü-l'insânü yevmeiẕim bimâ ḳaddeme veeḫḫar.

Türkçe Meali: O gün, insanoğluna önde ve sonda yaptığı ne varsa bildirilir.

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 14

Arapça: بَلِ ٱلْإِنسَٰنُ عَلَىٰ نَفْسِهِۦ بَصِيرَةٌۭ

Türkçe Okunuşu: beli-l'insânü `alâ nefsihî beṣîrah.

Türkçe Meali: Özürlerini sayıp dökse de, insanoğlu, artık kendi kendinin şahididir.

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 15

Arapça: وَلَوْ أَلْقَىٰ مَعَاذِيرَهُۥ

Türkçe Okunuşu: velev elḳâ me`âẕîrah.

Türkçe Meali: Özürlerini sayıp dökse de, insanoğlu, artık kendi kendinin şahididir.

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 16

Arapça: لَا تُحَرِّكْ بِهِۦ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِهِۦٓ

Türkçe Okunuşu: lâ tüḥarrik bihî lisâneke lita`cele bih.

Türkçe Meali: Cebrail sana Kuran okurken, unutmamak için acele edip onunla beraber söyleme, yalnız dinle.

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 17

Arapça: إِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُۥ وَقُرْءَانَهُۥ

Türkçe Okunuşu: inne `aleynâ cem`ahû veḳur'âneh.

Türkçe Meali: Doğrusu o vahyolunanı kalbine yerleştirmek ve onu sana okutturmak Bize düşer.

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 18

Arapça: فَإِذَا قَرَأْنَٰهُ فَٱتَّبِعْ قُرْءَانَهُۥ

Türkçe Okunuşu: feiẕâ ḳara'nâhü fettebi` ḳur'âneh.

Türkçe Meali: Biz onu Cebrail'e okuttuğumuz zaman, onun okumasını dinle.

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 19

Arapça: ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُۥ

Türkçe Okunuşu: ŝümme inne `aleynâ beyâneh.

Türkçe Meali: Sonra onu sana açıklamak Bize düşer.

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 20

Arapça: كَلَّا بَلْ تُحِبُّونَ ٱلْعَاجِلَةَ

Türkçe Okunuşu: kellâ bel tüḥibbûne-l`âcileh.

Türkçe Meali: Hayır, hayır! Sizler, çabuk elde edeceğiniz dünya nimetlerini seversiniz.

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 21

Arapça: وَتَذَرُونَ ٱلْءَاخِرَةَ

Türkçe Okunuşu: veteẕerûne-l'âḫirah.

Türkçe Meali: Ahireti bırakırsınız.

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 22

Arapça: وُجُوهٌۭ يَوْمَئِذٍۢ نَّاضِرَةٌ

Türkçe Okunuşu: vucûhüy yevmeiẕin nâḍirah.

Türkçe Meali: O gün bir takım yüzler Rablerine bakıp parlayacaktır.

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 23

Arapça: إِلَىٰ رَبِّهَا نَاظِرَةٌۭ

Türkçe Okunuşu: ilâ rabbihâ nâżirah.

Türkçe Meali: O gün bir takım yüzler Rablerine bakıp parlayacaktır.

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 24

Arapça: وَوُجُوهٌۭ يَوْمَئِذٍۭ بَاسِرَةٌۭ

Türkçe Okunuşu: vevucûhüy yevmeiẕim bâsirah.

Türkçe Meali: O gün bir takım yüzler de asıktır.

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 25

Arapça: تَظُنُّ أَن يُفْعَلَ بِهَا فَاقِرَةٌۭ

Türkçe Okunuşu: teżunnü ey yüf`ale bihâ fâḳirah.

Türkçe Meali: Kendisinin belkemiğinin kırılacağını sanır.

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 26

Arapça: كَلَّآ إِذَا بَلَغَتِ ٱلتَّرَاقِىَ

Türkçe Okunuşu: kellâ iẕâ belegati-tterâḳiy.

Türkçe Meali: Dikkat edin; can boğaza gelip köprücük kemiklerine dayandığı zaman: "Çare bulan yok mudur?" denir.

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 27

Arapça: وَقِيلَ مَنْ ۜ رَاقٍۢ

Türkçe Okunuşu: veḳîle men râḳ.

Türkçe Meali: Dikkat edin; can boğaza gelip köprücük kemiklerine dayandığı zaman: "Çare bulan yok mudur?" denir.

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 28

Arapça: وَظَنَّ أَنَّهُ ٱلْفِرَاقُ

Türkçe Okunuşu: veżanne ennehü-lfirâḳ.

Türkçe Meali: Artık ayrılık vaktinin geldiğini sanır.

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 29

Arapça: وَٱلْتَفَّتِ ٱلسَّاقُ بِٱلسَّاقِ

Türkçe Okunuşu: velteffeti-ssâḳu bissâḳ.

Türkçe Meali: Bacaklar birbirine dolaşır.

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 30

Arapça: إِلَىٰ رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ ٱلْمَسَاقُ

Türkçe Okunuşu: ilâ rabbike yevmeiẕin-lmesâḳ.

Türkçe Meali: O gün sevk Rabbin huzurunadır.

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 31

Arapça: فَلَا صَدَّقَ وَلَا صَلَّىٰ

Türkçe Okunuşu: felâ ṣaddeḳa velâ ṣallâ.

Türkçe Meali: O, Peygamberi doğrulamamış, namaz kılmamış, ama yalanlayıp yüz çevirmiş, sonra da salına salına kendinden yana olanlara gitmişti.

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 32

Arapça: وَلَٰكِن كَذَّبَ وَتَوَلَّىٰ

Türkçe Okunuşu: velâkin keẕẕebe vetevellâ.

Türkçe Meali: O, Peygamberi doğrulamamış, namaz kılmamış, ama yalanlayıp yüz çevirmiş, sonra da salına salına kendinden yana olanlara gitmişti.

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 33

Arapça: ثُمَّ ذَهَبَ إِلَىٰٓ أَهْلِهِۦ يَتَمَطَّىٰٓ

Türkçe Okunuşu: ŝümme ẕehebe ilâ ehlihî yetemeṭṭâ.

Türkçe Meali: O, Peygamberi doğrulamamış, namaz kılmamış, ama yalanlayıp yüz çevirmiş, sonra da salına salına kendinden yana olanlara gitmişti.

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 34

Arapça: أَوْلَىٰ لَكَ فَأَوْلَىٰ

Türkçe Okunuşu: evlâ leke feevlâ.

Türkçe Meali: Sana yazıklar olsun, yazıklar!

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 35

Arapça: ثُمَّ أَوْلَىٰ لَكَ فَأَوْلَىٰٓ

Türkçe Okunuşu: ŝümme evlâ leke feevlâ.

Türkçe Meali: Daha ne olsun, sana yazıklar olsun, yazıklar!

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 36

Arapça: أَيَحْسَبُ ٱلْإِنسَٰنُ أَن يُتْرَكَ سُدًى

Türkçe Okunuşu: eyaḥsebü-l'insânü ey yütrake südâ.

Türkçe Meali: İnsanoğlu kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır?

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 37

Arapça: أَلَمْ يَكُ نُطْفَةًۭ مِّن مَّنِىٍّۢ يُمْنَىٰ

Türkçe Okunuşu: elem yekü nuṭfetem mim meniyyiy yümnâ.

Türkçe Meali: O, katılan bir meni damlası değil miydi?

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 38

Arapça: ثُمَّ كَانَ عَلَقَةًۭ فَخَلَقَ فَسَوَّىٰ

Türkçe Okunuşu: ŝümme kâne `aleḳaten feḫaleḳa fesevvâ.

Türkçe Meali: Sonra kan pıhtısı olmuş, sonra Allah onu yaratıp şekil vermişti.

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 39

Arapça: فَجَعَلَ مِنْهُ ٱلزَّوْجَيْنِ ٱلذَّكَرَ وَٱلْأُنثَىٰٓ

Türkçe Okunuşu: fece`ale minhü-zzevceyni-ẕẕekera vel'ünŝâ.

Türkçe Meali: Ondan, erkek, dişi iki cins yaratmıştı.

سُورَةُ القِيَامَةِ - Ayet 40

Arapça: أَلَيْسَ ذَٰلِكَ بِقَٰدِرٍ عَلَىٰٓ أَن يُحْۦِىَ ٱلْمَوْتَىٰ

Türkçe Okunuşu: eleyse ẕâlike biḳâdirin `alâ ey yuḥyiye-lmevtâ.

Türkçe Meali: Bunları yapan Allah'ın ölüleri diriltmeye gücü yetmez mi? Elbette yeter.

سُورَةُ الإِنسَانِ - Ayet 1

Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ هَلْ أَتَىٰ عَلَى ٱلْإِنسَٰنِ حِينٌۭ مِّنَ ٱلدَّهْرِ لَمْ يَكُن شَيْـًۭٔا مَّذْكُورًا

Türkçe Okunuşu: hel etâ `ale-l'insâni ḥînüm mine-ddehri lem yekün şey'em meẕkûrâ.

Türkçe Meali: İnsanoğlu, var edilip bahse değer bir şey olana kadar, şüphesiz, uzun bir zaman geçmemiş midir?

سُورَةُ الإِنسَانِ - Ayet 2

Arapça: إِنَّا خَلَقْنَا ٱلْإِنسَٰنَ مِن نُّطْفَةٍ أَمْشَاجٍۢ نَّبْتَلِيهِ فَجَعَلْنَٰهُ سَمِيعًۢا بَصِيرًا

Türkçe Okunuşu: innâ ḫalaḳne-l'insâne min nuṭfetin emşâc. nebtelîhi fece`alnâhü semî`am beṣîrâ.

Türkçe Meali: Biz insanı katışık bir nutfeden yaratmışızdır; onu deneriz; bu yüzden, onun işitmesini ve görmesini sağlamışızdır.

سُورَةُ الإِنسَانِ - Ayet 3

Arapça: إِنَّا هَدَيْنَٰهُ ٱلسَّبِيلَ إِمَّا شَاكِرًۭا وَإِمَّا كَفُورًا

Türkçe Okunuşu: innâ hedeynâhü-ssebîle immâ şâkirav veimmâ kefûrâ.

Türkçe Meali: Şüphesiz ona yol gösterdik; buna kimi şükreder, kimi de nankörlük.

سُورَةُ الإِنسَانِ - Ayet 4

Arapça: إِنَّآ أَعْتَدْنَا لِلْكَٰفِرِينَ سَلَٰسِلَا۟ وَأَغْلَٰلًۭا وَسَعِيرًا

Türkçe Okunuşu: innâ a`tednâ lilkâfirîne selâsile veaglâlev vese`îrâ.

Türkçe Meali: Doğrusu, inkarcılar için zincirler, demir halkalar ve çılgın alevli cehennem hazırladık.

سُورَةُ الإِنسَانِ - Ayet 5

Arapça: إِنَّ ٱلْأَبْرَارَ يَشْرَبُونَ مِن كَأْسٍۢ كَانَ مِزَاجُهَا كَافُورًا

Türkçe Okunuşu: inne-l'ebrâra yeşrabûne min ke'sin kâne mizâcühâ kâfûrâ.

Türkçe Meali: Şüphesiz iyiler kafur katılmış bir tastan içerler.

سُورَةُ الإِنسَانِ - Ayet 6

Arapça: عَيْنًۭا يَشْرَبُ بِهَا عِبَادُ ٱللَّهِ يُفَجِّرُونَهَا تَفْجِيرًۭا

Türkçe Okunuşu: `ayney yeşrabü bihâ `ibâdü-llâhi yüfeccirûnehâ tefcîrâ.

Türkçe Meali: Bu ancak Allah'ın kullarının taşıra taşıra içebileceği bir pınardır.

سُورَةُ الإِنسَانِ - Ayet 7

Arapça: يُوفُونَ بِٱلنَّذْرِ وَيَخَافُونَ يَوْمًۭا كَانَ شَرُّهُۥ مُسْتَطِيرًۭا

Türkçe Okunuşu: yûfûne binneẕri veyeḫâfûne yevmen kâne şerruhû müsteṭîrâ.

Türkçe Meali: Onlar verdikleri sözleri yerine getirirler, fenalığı yaygın olan bir günden korkarlar.

سُورَةُ الإِنسَانِ - Ayet 8

Arapça: وَيُطْعِمُونَ ٱلطَّعَامَ عَلَىٰ حُبِّهِۦ مِسْكِينًۭا وَيَتِيمًۭا وَأَسِيرًا

Türkçe Okunuşu: veyuṭ`imûne-ṭṭa`âme `alâ ḥubbihî miskînev veyetîmev veesîrâ.

Türkçe Meali: Onlar içleri çektiği halde, yiyeceği yoksula, öksüze ve esire yedirirler.

سُورَةُ الإِنسَانِ - Ayet 9

Arapça: إِنَّمَا نُطْعِمُكُمْ لِوَجْهِ ٱللَّهِ لَا نُرِيدُ مِنكُمْ جَزَآءًۭ وَلَا شُكُورًا

Türkçe Okunuşu: innemâ nuṭ`imüküm livechi-llâhi lâ nürîdü minküm cezâev velâ şükûrâ.

Türkçe Meali: "Biz sizi ancak Allah rızası için doyuruyoruz, bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz. Doğrusu biz çok asık suratların bulunacağı bir günde Rabbimizden korkarız" derler.

سُورَةُ الإِنسَانِ - Ayet 10

Arapça: إِنَّا نَخَافُ مِن رَّبِّنَا يَوْمًا عَبُوسًۭا قَمْطَرِيرًۭا

Türkçe Okunuşu: innâ neḫâfü mir rabbinâ yevmen `abûsen ḳamṭarîrâ.

Türkçe Meali: "Biz sizi ancak Allah rızası için doyuruyoruz, bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz. Doğrusu biz çok asık suratların bulunacağı bir günde Rabbimizden korkarız" derler.

سُورَةُ الإِنسَانِ - Ayet 11

Arapça: فَوَقَىٰهُمُ ٱللَّهُ شَرَّ ذَٰلِكَ ٱلْيَوْمِ وَلَقَّىٰهُمْ نَضْرَةًۭ وَسُرُورًۭا

Türkçe Okunuşu: feveḳâhümü-llâhü şerra ẕâlike-lyevmi veleḳḳâhüm naḍratev vesürûrâ.

Türkçe Meali: Allah da onları bu yüzden o günün fenalığından korur; onların yüzüne parlaklık ve neşe verir.

سُورَةُ الإِنسَانِ - Ayet 12

Arapça: وَجَزَىٰهُم بِمَا صَبَرُوا۟ جَنَّةًۭ وَحَرِيرًۭا

Türkçe Okunuşu: vecezâhüm bimâ ṣaberû cennetev veḥarîrâ.

Türkçe Meali: Sabırlarının karşılığı, cennet ve oradaki ipeklerdir.

سُورَةُ الإِنسَانِ - Ayet 13

Arapça: مُّتَّكِـِٔينَ فِيهَا عَلَى ٱلْأَرَآئِكِ ۖ لَا يَرَوْنَ فِيهَا شَمْسًۭا وَلَا زَمْهَرِيرًۭا

Türkçe Okunuşu: müttekiîne fîhâ `ale-l'erâik. lâ yeravne fîhâ şemsev velâ zemherîrâ.

Türkçe Meali: Orada tahtlara yaslanırlar; orada yakıcı sıcak ve dondurucu soğuk görmezler.

سُورَةُ الإِنسَانِ - Ayet 14

Arapça: وَدَانِيَةً عَلَيْهِمْ ظِلَٰلُهَا وَذُلِّلَتْ قُطُوفُهَا تَذْلِيلًۭا

Türkçe Okunuşu: vedâniyeten `aleyhim żilâlühâ veẕüllilet ḳuṭûfühâ teẕlîlâ.

Türkçe Meali: Meyve ağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkmış ve onların koparılması kolaylaştırılmıştır.

سُورَةُ الإِنسَانِ - Ayet 15

Arapça: وَيُطَافُ عَلَيْهِم بِـَٔانِيَةٍۢ مِّن فِضَّةٍۢ وَأَكْوَابٍۢ كَانَتْ قَوَارِيرَا۠

Türkçe Okunuşu: veyüṭâfü `aleyhim biâniyetim min fiḍḍativ veekvâbin kânet ḳavârîrâ.

Türkçe Meali: Çevrelerinde gümüş kaplar ve billur kaseler dolaştırılır.

سُورَةُ الإِنسَانِ - Ayet 16

Arapça: قَوَارِيرَا۟ مِن فِضَّةٍۢ قَدَّرُوهَا تَقْدِيرًۭا

Türkçe Okunuşu: ḳavârîrae min fiḍḍatin ḳadderûhâ taḳdîrâ.

Türkçe Meali: Billurları gümüş gibi parlaktır, onları ölçüp ölçüp dağıtırlar.

سُورَةُ الإِنسَانِ - Ayet 17

Arapça: وَيُسْقَوْنَ فِيهَا كَأْسًۭا كَانَ مِزَاجُهَا زَنجَبِيلًا

Türkçe Okunuşu: veyüsḳavne fîhâ ke'sen kâne mizâcühâ zencebîlâ.

Türkçe Meali: Orada, zencefil karışık bir tasla içirilirler.

سُورَةُ الإِنسَانِ - Ayet 18

Arapça: عَيْنًۭا فِيهَا تُسَمَّىٰ سَلْسَبِيلًۭا

Türkçe Okunuşu: `aynen fîhâ tüsemmâ selsebîlâ.

Türkçe Meali: O pınara "Selsebil" denir.

سُورَةُ الإِنسَانِ - Ayet 19

Arapça: ۞ وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَٰنٌۭ مُّخَلَّدُونَ إِذَا رَأَيْتَهُمْ حَسِبْتَهُمْ لُؤْلُؤًۭا مَّنثُورًۭا

Türkçe Okunuşu: veyeṭûfü `aleyhim vildânüm müḫalledûn. iẕâ raeytehüm ḥasibtehüm lü'lüem menŝûrâ.

Türkçe Meali: Yanlarında ölümsüz gençler dolaşır; onları gördüğünde saçılmış birer inci sanırsın.

سُورَةُ الإِنسَانِ - Ayet 20

Arapça: وَإِذَا رَأَيْتَ ثَمَّ رَأَيْتَ نَعِيمًۭا وَمُلْكًۭا كَبِيرًا

Türkçe Okunuşu: veiẕâ raeyte ŝemme raeyte ne`îmev vemülken kebîrâ.

Türkçe Meali: Oranın neresine baksan, nimet ve büyük bir saltanat görürsün.

سُورَةُ الإِنسَانِ - Ayet 21

Arapça: عَٰلِيَهُمْ ثِيَابُ سُندُسٍ خُضْرٌۭ وَإِسْتَبْرَقٌۭ ۖ وَحُلُّوٓا۟ أَسَاوِرَ مِن فِضَّةٍۢ وَسَقَىٰهُمْ رَبُّهُمْ شَرَابًۭا طَهُورًا

Türkçe Okunuşu: `âliyehüm ŝiyâbü sündüsin ḫuḍruv veistebraḳ. veḥullû esâvira min fiḍḍah. veseḳâhüm rabbühüm şerâben ṭahûrâ.

Türkçe Meali: Üzerlerinde ince yeşil ipekli, parlak atlastan elbiseler vardır; gümüş bileziklerle süslenmişlerdir Rableri onlara tertemiz içecekler içirir.

سُورَةُ الإِنسَانِ - Ayet 22

Arapça: إِنَّ هَٰذَا كَانَ لَكُمْ جَزَآءًۭ وَكَانَ سَعْيُكُم مَّشْكُورًا

Türkçe Okunuşu: inne hâẕâ kâne leküm cezâev vekâne sa`yüküm meşkûrâ.

Türkçe Meali: "İşte bu sizin işlediklerinizin karşılığıdır, çalışmalarınız şükre değer" denir.

سُورَةُ الإِنسَانِ - Ayet 23

Arapça: إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا عَلَيْكَ ٱلْقُرْءَانَ تَنزِيلًۭا

Türkçe Okunuşu: innâ naḥnü nezzelnâ `aleyke-lḳur'âne tenzîlâ.

Türkçe Meali: Kuran'ı sana indiren şüphesiz Biziz.

سُورَةُ الإِنسَانِ - Ayet 24

Arapça: فَٱصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تُطِعْ مِنْهُمْ ءَاثِمًا أَوْ كَفُورًۭا

Türkçe Okunuşu: faṣbir liḥukmi rabbike velâ tüṭi` minhüm âŝimen ev kefûrâ.

Türkçe Meali: Rabbinin hükmüne kadar sabret; onların günah işleyen ve inkarcı olanlarına uyma.

سُورَةُ الإِنسَانِ - Ayet 25

Arapça: وَٱذْكُرِ ٱسْمَ رَبِّكَ بُكْرَةًۭ وَأَصِيلًۭا

Türkçe Okunuşu: veẕküri-sme rabbike bükratev veeṣîlâ.

Türkçe Meali: Rabbinin adını sabah akşam an.

سُورَةُ الإِنسَانِ - Ayet 26

Arapça: وَمِنَ ٱلَّيْلِ فَٱسْجُدْ لَهُۥ وَسَبِّحْهُ لَيْلًۭا طَوِيلًا

Türkçe Okunuşu: vemine-lleyli fescüd lehû vesebbiḥhü leylen ṭavîlâ.

Türkçe Meali: Geceleyin O'na secde et; O'nu geceleri uzun uzun tesbih et.

سُورَةُ الإِنسَانِ - Ayet 27

Arapça: إِنَّ هَٰٓؤُلَآءِ يُحِبُّونَ ٱلْعَاجِلَةَ وَيَذَرُونَ وَرَآءَهُمْ يَوْمًۭا ثَقِيلًۭا

Türkçe Okunuşu: inne hâülâi yüḥibbûne-l`âcilete veyeẕerûne verâehüm yevmen ŝeḳîlâ.

Türkçe Meali: Doğrusu insanlar, çabuk elde edilen dünya nimetlerini severler de ağırlığı çekilmez günü arkalarında bırakırlar.

سُورَةُ الإِنسَانِ - Ayet 28

Arapça: نَّحْنُ خَلَقْنَٰهُمْ وَشَدَدْنَآ أَسْرَهُمْ ۖ وَإِذَا شِئْنَا بَدَّلْنَآ أَمْثَٰلَهُمْ تَبْدِيلًا

Türkçe Okunuşu: naḥnü ḫalaḳnâhüm veşedednâ esrahüm. veiẕâ şi'nâ beddelnâ emŝâlehüm tebdîlâ.

Türkçe Meali: Onları yaratan, mafsallarını pekiştiren Biziz; dilersek onları benzerleri ile değiştiriveririz.

سُورَةُ الإِنسَانِ - Ayet 29

Arapça: إِنَّ هَٰذِهِۦ تَذْكِرَةٌۭ ۖ فَمَن شَآءَ ٱتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِۦ سَبِيلًۭا

Türkçe Okunuşu: inne hâẕihî teẕkirah. femen şâe-tteḫaẕe ilâ rabbihî sebîlâ.

Türkçe Meali: Bu sadece bir öğüttür; dileyen, Rabbine giden yolu tutar.

سُورَةُ الإِنسَانِ - Ayet 30

Arapça: وَمَا تَشَآءُونَ إِلَّآ أَن يَشَآءَ ٱللَّهُ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًۭا

Türkçe Okunuşu: vemâ teşâûne illâ ey yeşâe-llâh. inne-llâhe kâne `alîmen ḥakîmâ.

Türkçe Meali: Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Doğrusu Allah, bilendir, Hakim'dir.

سُورَةُ الإِنسَانِ - Ayet 31

Arapça: يُدْخِلُ مَن يَشَآءُ فِى رَحْمَتِهِۦ ۚ وَٱلظَّٰلِمِينَ أَعَدَّ لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًۢا

Türkçe Okunuşu: yüdḫilü mey yeşâü fî raḥmetih. veżżâlimîne e`adde lehüm `aẕâben elîmâ.

Türkçe Meali: Dilediğine rahmet eder. Zalimlere, işte onlara, can yakıcı bir azap hazırlamıştır.

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 1

Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ وَٱلْمُرْسَلَٰتِ عُرْفًۭا

Türkçe Okunuşu: velmürselâti `urfâ.

Türkçe Meali: Birbiri ardından gönderilenlere ve görevlerine koştukça koşanlara, Allah'ın buyruklarını yaydıkça yayanlara ve hak ile batılın arasını ayırdıkça ayıranlara, kötülüğü önlemek veya uyarmak için vahiy getiren meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyamet şüphesiz kopacaktır.

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 2

Arapça: فَٱلْعَٰصِفَٰتِ عَصْفًۭا

Türkçe Okunuşu: fel`âṣifâti `aṣfâ.

Türkçe Meali: Birbiri ardından gönderilenlere ve görevlerine koştukça koşanlara, Allah'ın buyruklarını yaydıkça yayanlara ve hak ile batılın arasını ayırdıkça ayıranlara, kötülüğü önlemek veya uyarmak için vahiy getiren meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyamet şüphesiz kopacaktır.

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 3

Arapça: وَٱلنَّٰشِرَٰتِ نَشْرًۭا

Türkçe Okunuşu: vennâşirâti neşrâ.

Türkçe Meali: Birbiri ardından gönderilenlere ve görevlerine koştukça koşanlara, Allah'ın buyruklarını yaydıkça yayanlara ve hak ile batılın arasını ayırdıkça ayıranlara, kötülüğü önlemek veya uyarmak için vahiy getiren meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyamet şüphesiz kopacaktır.

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 4

Arapça: فَٱلْفَٰرِقَٰتِ فَرْقًۭا

Türkçe Okunuşu: felfâriḳâti ferḳâ.

Türkçe Meali: Birbiri ardından gönderilenlere ve görevlerine koştukça koşanlara, Allah'ın buyruklarını yaydıkça yayanlara ve hak ile batılın arasını ayırdıkça ayıranlara, kötülüğü önlemek veya uyarmak için vahiy getiren meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyamet şüphesiz kopacaktır.

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 5

Arapça: فَٱلْمُلْقِيَٰتِ ذِكْرًا

Türkçe Okunuşu: felmülḳiyâti ẕikrâ.

Türkçe Meali: Birbiri ardından gönderilenlere ve görevlerine koştukça koşanlara, Allah'ın buyruklarını yaydıkça yayanlara ve hak ile batılın arasını ayırdıkça ayıranlara, kötülüğü önlemek veya uyarmak için vahiy getiren meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyamet şüphesiz kopacaktır.

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 6

Arapça: عُذْرًا أَوْ نُذْرًا

Türkçe Okunuşu: `uẕran ev nüẕrâ.

Türkçe Meali: Birbiri ardından gönderilenlere ve görevlerine koştukça koşanlara, Allah'ın buyruklarını yaydıkça yayanlara ve hak ile batılın arasını ayırdıkça ayıranlara, kötülüğü önlemek veya uyarmak için vahiy getiren meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyamet şüphesiz kopacaktır.

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 7

Arapça: إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَوَٰقِعٌۭ

Türkçe Okunuşu: innemâ tû`adûne levâḳi`.

Türkçe Meali: Birbiri ardından gönderilenlere ve görevlerine koştukça koşanlara, Allah'ın buyruklarını yaydıkça yayanlara ve hak ile batılın arasını ayırdıkça ayıranlara, kötülüğü önlemek veya uyarmak için vahiy getiren meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyamet şüphesiz kopacaktır.

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 8

Arapça: فَإِذَا ٱلنُّجُومُ طُمِسَتْ

Türkçe Okunuşu: feiẕe-nnücûmü ṭumiset.

Türkçe Meali: Yıldızların ışığı giderildiği zaman,

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 9

Arapça: وَإِذَا ٱلسَّمَآءُ فُرِجَتْ

Türkçe Okunuşu: veiẕe-ssemâü füricet.

Türkçe Meali: Gök yarıldığı zaman,

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 10

Arapça: وَإِذَا ٱلْجِبَالُ نُسِفَتْ

Türkçe Okunuşu: veiẕe-lcibâlü nüsifet.

Türkçe Meali: Dağlar pamuk gibi atıldığı zaman,

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 11

Arapça: وَإِذَا ٱلرُّسُلُ أُقِّتَتْ

Türkçe Okunuşu: veiẕe-rrusülü üḳḳitet.

Türkçe Meali: Peygamberlere ümmetleri hakkında şahidlik vakitleri bildirildiği zaman;

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 12

Arapça: لِأَىِّ يَوْمٍ أُجِّلَتْ

Türkçe Okunuşu: lieyyi yevmin üccilet.

Türkçe Meali: Bu, hangi güne bırakılmıştı?

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 13

Arapça: لِيَوْمِ ٱلْفَصْلِ

Türkçe Okunuşu: liyevmi-lfaṣl.

Türkçe Meali: Hüküm gününe bırakılmıştı.

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 14

Arapça: وَمَآ أَدْرَىٰكَ مَا يَوْمُ ٱلْفَصْلِ

Türkçe Okunuşu: vemâ edrâke mâ yevmü-lfaṣl.

Türkçe Meali: Hüküm gününün ne olduğunu sen nerden bilirsin?

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 15

Arapça: وَيْلٌۭ يَوْمَئِذٍۢ لِّلْمُكَذِّبِينَ

Türkçe Okunuşu: veylüy yevmeiẕil lilmükeẕẕibîn.

Türkçe Meali: O gün yalanlamış olanların vay haline!

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 16

Arapça: أَلَمْ نُهْلِكِ ٱلْأَوَّلِينَ

Türkçe Okunuşu: elem nühliki-l'evvelîn.

Türkçe Meali: Öncekileri yok etmedik mi? Ardından, sonrakileri de onlara katarız.

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 17

Arapça: ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ ٱلْءَاخِرِينَ

Türkçe Okunuşu: ŝümme nütbi`uhümü-l'âḫirîn.

Türkçe Meali: Öncekileri yok etmedik mi? Ardından, sonrakileri de onlara katarız.

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 18

Arapça: كَذَٰلِكَ نَفْعَلُ بِٱلْمُجْرِمِينَ

Türkçe Okunuşu: keẕâlike nef`alü bilmücrimîn.

Türkçe Meali: Suçlulara böyle yaparız.

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 19

Arapça: وَيْلٌۭ يَوْمَئِذٍۢ لِّلْمُكَذِّبِينَ

Türkçe Okunuşu: veylüy yevmeiẕil lilmükeẕẕibîn.

Türkçe Meali: O gün, yalanlamış olanların vay haline!.

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 20

Arapça: أَلَمْ نَخْلُقكُّم مِّن مَّآءٍۢ مَّهِينٍۢ

Türkçe Okunuşu: elem naḫlukküm mim mâim mehîn.

Türkçe Meali: Sizi bayağı bir sudan yaratıp onu belli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirmedik mi?

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 21

Arapça: فَجَعَلْنَٰهُ فِى قَرَارٍۢ مَّكِينٍ

Türkçe Okunuşu: fece`alnâhü fî ḳarârim mekîn.

Türkçe Meali: Sizi bayağı bir sudan yaratıp onu belli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirmedik mi?

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 22

Arapça: إِلَىٰ قَدَرٍۢ مَّعْلُومٍۢ

Türkçe Okunuşu: ilâ ḳaderim ma`lûm.

Türkçe Meali: Sizi bayağı bir sudan yaratıp onu belli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirmedik mi?

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 23

Arapça: فَقَدَرْنَا فَنِعْمَ ٱلْقَٰدِرُونَ

Türkçe Okunuşu: feḳadernâ. feni`me-lḳâdirûn.

Türkçe Meali: Buna gücümüz yeter; Biz ne güzel güç yetireniz!

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 24

Arapça: وَيْلٌۭ يَوْمَئِذٍۢ لِّلْمُكَذِّبِينَ

Türkçe Okunuşu: veylüy yevmeiẕil lilmükeẕẕibîn.

Türkçe Meali: O gün yalanlamış olanların vay haline!

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 25

Arapça: أَلَمْ نَجْعَلِ ٱلْأَرْضَ كِفَاتًا

Türkçe Okunuşu: elem nec`ali-l'arḍa kifâtâ.

Türkçe Meali: Biz yeryüzünü, dirilerin ve ölülerin toplantı yeri yapmadık mı?

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 26

Arapça: أَحْيَآءًۭ وَأَمْوَٰتًۭا

Türkçe Okunuşu: aḥyâev veemvâtâ.

Türkçe Meali: Biz yeryüzünü, dirilerin ve ölülerin toplantı yeri yapmadık mı?

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 27

Arapça: وَجَعَلْنَا فِيهَا رَوَٰسِىَ شَٰمِخَٰتٍۢ وَأَسْقَيْنَٰكُم مَّآءًۭ فُرَاتًۭا

Türkçe Okunuşu: vece`alnâ fîhâ ravâsiye şâmiḫâtiv veesḳaynâküm mâen fürâtâ.

Türkçe Meali: Orada yüksek yüksek sabit dağlar var edip size tatlı sular içirmedik mi?

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 28

Arapça: وَيْلٌۭ يَوْمَئِذٍۢ لِّلْمُكَذِّبِينَ

Türkçe Okunuşu: veylüy yevmeiẕil lilmükeẕẕibîn.

Türkçe Meali: Yalanlamış olanların vay o gün haline!

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 29

Arapça: ٱنطَلِقُوٓا۟ إِلَىٰ مَا كُنتُم بِهِۦ تُكَذِّبُونَ

Türkçe Okunuşu: inṭaliḳû ilâ mâ küntüm bihî tükeẕẕibûn.

Türkçe Meali: İnkarcılara o gün şöyle denir: "yalanlayıp durduğunuz şeye gidin;"

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 30

Arapça: ٱنطَلِقُوٓا۟ إِلَىٰ ظِلٍّۢ ذِى ثَلَٰثِ شُعَبٍۢ

Türkçe Okunuşu: inṭaliḳû ilâ żillin ẕî ŝelâŝi şu`ab.

Türkçe Meali: "gölge yapmayan ve ateşten de korumayan cehennem dumanının üç kollu gölgesine gidin."

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 31

Arapça: لَّا ظَلِيلٍۢ وَلَا يُغْنِى مِنَ ٱللَّهَبِ

Türkçe Okunuşu: lâ żalîliv velâ yugnî mine-lleheb.

Türkçe Meali: "gölge yapmayan ve ateşten de korumayan cehennem dumanının üç kollu gölgesine gidin."

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 32

Arapça: إِنَّهَا تَرْمِى بِشَرَرٍۢ كَٱلْقَصْرِ

Türkçe Okunuşu: innehâ termî bişerarin kelḳaṣr.

Türkçe Meali: O gölgenin saçtığı her bir kıvılcım sanki birer sarı devedir, konak gibi de büyüktür.

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 33

Arapça: كَأَنَّهُۥ جِمَٰلَتٌۭ صُفْرٌۭ

Türkçe Okunuşu: keennehû cimâlâtün ṣufr.

Türkçe Meali: O gölgenin saçtığı her bir kıvılcım sanki birer sarı devedir, konak gibi de büyüktür.

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 34

Arapça: وَيْلٌۭ يَوْمَئِذٍۢ لِّلْمُكَذِّبِينَ

Türkçe Okunuşu: veylüy yevmeiẕil lilmükeẕẕibîn.

Türkçe Meali: Yalanlamış olanların o gün vay haline!

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 35

Arapça: هَٰذَا يَوْمُ لَا يَنطِقُونَ

Türkçe Okunuşu: hâẕâ yevmü lâ yenṭiḳûn.

Türkçe Meali: Bu, onların konuşamayacakları gündür.

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 36

Arapça: وَلَا يُؤْذَنُ لَهُمْ فَيَعْتَذِرُونَ

Türkçe Okunuşu: velâ yü'ẕenü lehüm feya`teẕirûn.

Türkçe Meali: Onlara izin de verilmez ki özür beyan etsinler.

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 37

Arapça: وَيْلٌۭ يَوْمَئِذٍۢ لِّلْمُكَذِّبِينَ

Türkçe Okunuşu: veylüy yevmeiẕil lilmükeẕẕibîn.

Türkçe Meali: Yalanlamış olanların o gün vay haline!

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 38

Arapça: هَٰذَا يَوْمُ ٱلْفَصْلِ ۖ جَمَعْنَٰكُمْ وَٱلْأَوَّلِينَ

Türkçe Okunuşu: hâẕâ yevmü-lfaṣl. cema`nâküm vel'evvelîn.

Türkçe Meali: "Bu, sizleri ve öncekileri topladığımız hüküm günüdür."

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 39

Arapça: فَإِن كَانَ لَكُمْ كَيْدٌۭ فَكِيدُونِ

Türkçe Okunuşu: fein kâne leküm keydün fekîdûn.

Türkçe Meali: "Eğer bir düzeniniz varsa Bana kurun."

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 40

Arapça: وَيْلٌۭ يَوْمَئِذٍۢ لِّلْمُكَذِّبِينَ

Türkçe Okunuşu: veylüy yevmeiẕil lilmükeẕẕibîn.

Türkçe Meali: Yalanlamış olanların o gün vay haline!.

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 41

Arapça: إِنَّ ٱلْمُتَّقِينَ فِى ظِلَٰلٍۢ وَعُيُونٍۢ

Türkçe Okunuşu: inne-lmütteḳîne fî żilâliv ve`uyûn.

Türkçe Meali: Allah'a karşı gelmekten sakınmış olanlar, elbette gölgeliklerde ve pınar başlarındadırlar.

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 42

Arapça: وَفَوَٰكِهَ مِمَّا يَشْتَهُونَ

Türkçe Okunuşu: vefevâkihe mimmâ yeştehûn.

Türkçe Meali: Canlarının istediği meyveler arasındadırlar.

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 43

Arapça: كُلُوا۟ وَٱشْرَبُوا۟ هَنِيٓـًٔۢا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

Türkçe Okunuşu: külû veşrabû henîem bimâ küntüm ta`melûn.

Türkçe Meali: Onlara denir ki: "İşlediklerinize karşılık afiyetle yiyiniz, içiniz."

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 44

Arapça: إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلْمُحْسِنِينَ

Türkçe Okunuşu: innâ keẕâlike neczi-lmuḥsinîn.

Türkçe Meali: Biz, iyi davrananlara işte böyle karşılık veririz.

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 45

Arapça: وَيْلٌۭ يَوْمَئِذٍۢ لِّلْمُكَذِّبِينَ

Türkçe Okunuşu: veylüy yevmeiẕil lilmükeẕẕibîn.

Türkçe Meali: O gün yalanlamış olanların vay haline

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 46

Arapça: كُلُوا۟ وَتَمَتَّعُوا۟ قَلِيلًا إِنَّكُم مُّجْرِمُونَ

Türkçe Okunuşu: külû vetemette`û ḳalîlen inneküm mücrimûn.

Türkçe Meali: Yiyiniz, biraz zevkleniniz bakalım, doğrusu sizler suçlularsınız.

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 47

Arapça: وَيْلٌۭ يَوْمَئِذٍۢ لِّلْمُكَذِّبِينَ

Türkçe Okunuşu: veylüy yevmeiẕil lilmükeẕẕibîn.

Türkçe Meali: O gün yalanlamış olanların vay haline!

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 48

Arapça: وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ٱرْكَعُوا۟ لَا يَرْكَعُونَ

Türkçe Okunuşu: veiẕâ ḳîle lehümü-rke`û lâ yerke`ûn.

Türkçe Meali: Onlara "Rüku edin" denildiğinde rükua varmazlar.

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 49

Arapça: وَيْلٌۭ يَوْمَئِذٍۢ لِّلْمُكَذِّبِينَ

Türkçe Okunuşu: veylüy yevmeiẕil lilmükeẕẕibîn.

Türkçe Meali: O gün yalanlamış olanların vay haline!

سُورَةُ المُرۡسَلَاتِ - Ayet 50

Arapça: فَبِأَىِّ حَدِيثٍۭ بَعْدَهُۥ يُؤْمِنُونَ

Türkçe Okunuşu: febieyyi ḥadîŝim ba`dehû yü'minûn.

Türkçe Meali: Kuran'dan başka hangi söze inanacaklar?