Cüz 27


سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Ayet 31

Arapça: ۞ قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا ٱلْمُرْسَلُونَ

Türkçe Okunuşu: ḳâle femâ ḫaṭbüküm eyyühe-lmürselûn.

Türkçe Meali: İbrahim: "Ey Elçiler! Göreviniz nedir?" dedi.

سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Ayet 32

Arapça: قَالُوٓا۟ إِنَّآ أُرْسِلْنَآ إِلَىٰ قَوْمٍۢ مُّجْرِمِينَ

Türkçe Okunuşu: ḳâlû innâ ürsilnâ ilâ ḳavmim mücrimîn.

Türkçe Meali: Elçiler: "Suçlu bir milletin üzerine, Rabbinin katından işaretli olarak, aşırı gidenlere mahsus sert taşlar göndermekle görevlendirildik" dediler.

سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Ayet 33

Arapça: لِنُرْسِلَ عَلَيْهِمْ حِجَارَةًۭ مِّن طِينٍۢ

Türkçe Okunuşu: linürsile `aleyhim ḥicâratem min ṭîn.

Türkçe Meali: Elçiler: "Suçlu bir milletin üzerine, Rabbinin katından işaretli olarak, aşırı gidenlere mahsus sert taşlar göndermekle görevlendirildik" dediler.

سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Ayet 34

Arapça: مُّسَوَّمَةً عِندَ رَبِّكَ لِلْمُسْرِفِينَ

Türkçe Okunuşu: müsevvemeten `inde rabbike lilmüsrifîn.

Türkçe Meali: Elçiler: "Suçlu bir milletin üzerine, Rabbinin katından işaretli olarak, aşırı gidenlere mahsus sert taşlar göndermekle görevlendirildik" dediler.

سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Ayet 35

Arapça: فَأَخْرَجْنَا مَن كَانَ فِيهَا مِنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ

Türkçe Okunuşu: feaḫracnâ men kâne fîhâ mine-lmü'minîn.

Türkçe Meali: Bunun üzerine, suçlu milletin arasında bulunan müminleri çıkardık.

سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Ayet 36

Arapça: فَمَا وَجَدْنَا فِيهَا غَيْرَ بَيْتٍۢ مِّنَ ٱلْمُسْلِمِينَ

Türkçe Okunuşu: femâ vecednâ fîhâ gayra beytim mine-lmüslimîn.

Türkçe Meali: Zaten orada, kendini Allah'a vermiş sadece bir tek ev halkı bulduk.

سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Ayet 37

Arapça: وَتَرَكْنَا فِيهَآ ءَايَةًۭ لِّلَّذِينَ يَخَافُونَ ٱلْعَذَابَ ٱلْأَلِيمَ

Türkçe Okunuşu: veteraknâ fîhâ âyetel lilleẕîne yeḫâfûne-l`aẕâbe-l'elîm.

Türkçe Meali: Can yakıcı azabdan korkanlar için, o beldede bir işaret, bir kalıntı bıraktık.

سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Ayet 38

Arapça: وَفِى مُوسَىٰٓ إِذْ أَرْسَلْنَٰهُ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ بِسُلْطَٰنٍۢ مُّبِينٍۢ

Türkçe Okunuşu: vefî mûsâ iẕ erselnâhü ilâ fir`avne bisülṭânim mübîn.

Türkçe Meali: Musa'nın başından geçenlerde de ibret vardır: Onu apaçık delille Firavun'a gönderdik.

سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Ayet 39

Arapça: فَتَوَلَّىٰ بِرُكْنِهِۦ وَقَالَ سَٰحِرٌ أَوْ مَجْنُونٌۭ

Türkçe Okunuşu: fetevellâ biruknihî veḳâle sâḥirun ev mecnûn.

Türkçe Meali: Firavun, erkaniyle birlikte hakdan yüz çevirdi; "sihirbazdır veya delidir" dedi.

سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Ayet 40

Arapça: فَأَخَذْنَٰهُ وَجُنُودَهُۥ فَنَبَذْنَٰهُمْ فِى ٱلْيَمِّ وَهُوَ مُلِيمٌۭ

Türkçe Okunuşu: feeḫaẕnâhü vecünûdehû fenebeẕnâhüm fi-lyemmi vehüve mülîm.

Türkçe Meali: Sonunda onu ve ordularını yakalayıp denize attık. O, kınanmayı haketmişti.

سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Ayet 41

Arapça: وَفِى عَادٍ إِذْ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ ٱلرِّيحَ ٱلْعَقِيمَ

Türkçe Okunuşu: vefî `âdin iẕ erselnâ `aleyhimü-rrîḥa-l`aḳîm.

Türkçe Meali: Ad milletinin başından geçende de ibret vardır: Onların üzerine, uğradığı her şeyi bırakmayıp toza çeviren kuru bir rüzgar gönderdik.

سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Ayet 42

Arapça: مَا تَذَرُ مِن شَىْءٍ أَتَتْ عَلَيْهِ إِلَّا جَعَلَتْهُ كَٱلرَّمِيمِ

Türkçe Okunuşu: mâ teẕeru min şey'in etet `aleyhi illâ ce`alethü kelramîm.

Türkçe Meali: Ad milletinin başından geçende de ibret vardır: Onların üzerine, uğradığı her şeyi bırakmayıp toza çeviren kuru bir rüzgar gönderdik.

سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Ayet 43

Arapça: وَفِى ثَمُودَ إِذْ قِيلَ لَهُمْ تَمَتَّعُوا۟ حَتَّىٰ حِينٍۢ

Türkçe Okunuşu: vefî ŝemûde iẕ ḳîle lehüm temette`û ḥattâ ḥîn.

Türkçe Meali: Semud milletinin başına gelende de ibret vardır: Onlara, "Bir süreye kadar zevklenin" denmişti.

سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Ayet 44

Arapça: فَعَتَوْا۟ عَنْ أَمْرِ رَبِّهِمْ فَأَخَذَتْهُمُ ٱلصَّٰعِقَةُ وَهُمْ يَنظُرُونَ

Türkçe Okunuşu: fe`atev `an emri rabbihim feeḫaẕethümu-ṣṣâ`iḳatü vehüm yenżurûn.

Türkçe Meali: Onlar Rablerinin buyruğundan çıkmışlardı; bunun üzerine kendilerini gözleri göre göre yıldırım çarptı.

سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Ayet 45

Arapça: فَمَا ٱسْتَطَٰعُوا۟ مِن قِيَامٍۢ وَمَا كَانُوا۟ مُنتَصِرِينَ

Türkçe Okunuşu: feme-steṭâ`û min ḳiyâmiv vemâ kânû münteṣirîn.

Türkçe Meali: Ayağa kalkacak güçleri kalmadı, yardım da görmediler.

سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Ayet 46

Arapça: وَقَوْمَ نُوحٍۢ مِّن قَبْلُ ۖ إِنَّهُمْ كَانُوا۟ قَوْمًۭا فَٰسِقِينَ

Türkçe Okunuşu: veḳavme nûḥim min ḳabl. innehüm kânû ḳavmen fâsiḳîn.

Türkçe Meali: Daha önce de Nuh milletini cezalandırmıştık. Çünkü onlar da yoldan çıkmış bir milletti.

سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Ayet 47

Arapça: وَٱلسَّمَآءَ بَنَيْنَٰهَا بِأَيْي۟دٍۢ وَإِنَّا لَمُوسِعُونَ

Türkçe Okunuşu: vessemâe beneynâhâ bieydiv veinnâ lemûsi`ûn.

Türkçe Meali: Göğü, gücümüzle Biz kurduk; şüphesiz biz onu genişleticiyiz.

سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Ayet 48

Arapça: وَٱلْأَرْضَ فَرَشْنَٰهَا فَنِعْمَ ٱلْمَٰهِدُونَ

Türkçe Okunuşu: vel'arḍa feraşnâhâ feni`me-lmâhidûn.

Türkçe Meali: Yeryüzünü biz yayıp döşedik: Ne güzel döşeyiciyiz!

سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Ayet 49

Arapça: وَمِن كُلِّ شَىْءٍ خَلَقْنَا زَوْجَيْنِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ

Türkçe Okunuşu: vemin külli şey'in ḫalaḳnâ zevceyni le`alleküm teẕekkerûn.

Türkçe Meali: İbret alasınız diye her şeyi çift çift yaratmışızdır.

سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Ayet 50

Arapça: فَفِرُّوٓا۟ إِلَى ٱللَّهِ ۖ إِنِّى لَكُم مِّنْهُ نَذِيرٌۭ مُّبِينٌۭ

Türkçe Okunuşu: fefirrû ile-llâh. innî leküm minhü neẕîrum mübîn.

Türkçe Meali: De ki: "Öyleyse Allah'a koşusun; doğrusu ben sizi O'nun azabı ile açıkça uyaranım."

سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Ayet 51

Arapça: وَلَا تَجْعَلُوا۟ مَعَ ٱللَّهِ إِلَٰهًا ءَاخَرَ ۖ إِنِّى لَكُم مِّنْهُ نَذِيرٌۭ مُّبِينٌۭ

Türkçe Okunuşu: velâ tec`alû me`a-llâhi ilâhen âḫar. innî leküm minhü neẕîrum mübîn.

Türkçe Meali: "Allah'ın yanında başkasını tanrı kılmayın; doğrusu ben sizi O'nun azabı ile açıkça uyaranım."

سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Ayet 52

Arapça: كَذَٰلِكَ مَآ أَتَى ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا قَالُوا۟ سَاحِرٌ أَوْ مَجْنُونٌ

Türkçe Okunuşu: keẕâlike mâ ete-lleẕîne min ḳablihim mir rasûlin illâ ḳâlû sâḥirun ev mecnûn.

Türkçe Meali: Onlardan öncekilere, herhangi bir peygamber gelince: "sihirbazdır" veya "Delidir" derlerdi.

سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Ayet 53

Arapça: أَتَوَاصَوْا۟ بِهِۦ ۚ بَلْ هُمْ قَوْمٌۭ طَاغُونَ

Türkçe Okunuşu: etevâṣav bih. bel hüm ḳavmün ṭâgûn.

Türkçe Meali: Öncekiler sonrakilere böyle mi vasiyet ettiler? Hayır; bunlar azgın bir millettir.

سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Ayet 54

Arapça: فَتَوَلَّ عَنْهُمْ فَمَآ أَنتَ بِمَلُومٍۢ

Türkçe Okunuşu: fetevelle `anhüm femâ ente bimelûm.

Türkçe Meali: Onlardan yüz çevir; sen kınanacak değilsin.

سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Ayet 55

Arapça: وَذَكِّرْ فَإِنَّ ٱلذِّكْرَىٰ تَنفَعُ ٱلْمُؤْمِنِينَ

Türkçe Okunuşu: veẕekkir feinne-ẕẕikrâ tenfe`u-lmü'minîn.

Türkçe Meali: Öğüt ver; doğrusu öğüt inananlara fayda verir.

سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Ayet 56

Arapça: وَمَا خَلَقْتُ ٱلْجِنَّ وَٱلْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ

Türkçe Okunuşu: vemâ ḫalaḳtü-lcinne vel'inse illâ liya`büdûn.

Türkçe Meali: Cinleri ve insanları ancak Bana kulluk etmeleri için yaratmışımdır.

سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Ayet 57

Arapça: مَآ أُرِيدُ مِنْهُم مِّن رِّزْقٍۢ وَمَآ أُرِيدُ أَن يُطْعِمُونِ

Türkçe Okunuşu: mâ ürîdü minhüm mir rizḳiv vemâ ürîdü ey yuṭ`imûn.

Türkçe Meali: Onlardan bir rızık istemem; Beni doyurmalarını da istemem.

سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Ayet 58

Arapça: إِنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلرَّزَّاقُ ذُو ٱلْقُوَّةِ ٱلْمَتِينُ

Türkçe Okunuşu: inne-llâhe hüve-rrazzâḳu ẕü-lḳuvveti-lmetîn.

Türkçe Meali: Şüphesiz rızıklandıran da, güç ve kuvvet sahibi olan da Allah'tır.

سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Ayet 59

Arapça: فَإِنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا۟ ذَنُوبًۭا مِّثْلَ ذَنُوبِ أَصْحَٰبِهِمْ فَلَا يَسْتَعْجِلُونِ

Türkçe Okunuşu: feinne lilleẕîne żalemû ẕenûbem miŝle ẕenûbi aṣḥâbihim felâ yesta`cilûn.

Türkçe Meali: Zulmedenlerin, geçmiş arkadaşlarının suçlarına benzer suçları vardır; cezalarını Benden acele istemesinler.

سُورَةُ الذَّارِيَاتِ - Ayet 60

Arapça: فَوَيْلٌۭ لِّلَّذِينَ كَفَرُوا۟ مِن يَوْمِهِمُ ٱلَّذِى يُوعَدُونَ

Türkçe Okunuşu: feveylül lilleẕîne keferû miy yevmihimü-lleẕî yû`adûn.

Türkçe Meali: Söz verilen günün azabından vay o inkar edenlere!

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 1

Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ وَٱلطُّورِ

Türkçe Okunuşu: veṭṭûr.

Türkçe Meali: Tura, yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yükseltilmiş tavan gibi göğe, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir. Onu savacak yoktur.

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 2

Arapça: وَكِتَٰبٍۢ مَّسْطُورٍۢ

Türkçe Okunuşu: vekitâbim mesṭûr.

Türkçe Meali: Tura, yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yükseltilmiş tavan gibi göğe, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir. Onu savacak yoktur.

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 3

Arapça: فِى رَقٍّۢ مَّنشُورٍۢ

Türkçe Okunuşu: fî raḳḳim menşûr.

Türkçe Meali: Tura, yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yükseltilmiş tavan gibi göğe, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir. Onu savacak yoktur.

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 4

Arapça: وَٱلْبَيْتِ ٱلْمَعْمُورِ

Türkçe Okunuşu: velbeyti-lma`mûr.

Türkçe Meali: Tura, yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yükseltilmiş tavan gibi göğe, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir. Onu savacak yoktur.

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 5

Arapça: وَٱلسَّقْفِ ٱلْمَرْفُوعِ

Türkçe Okunuşu: vessaḳfi-lmerfû`.

Türkçe Meali: Tura, yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yükseltilmiş tavan gibi göğe, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir. Onu savacak yoktur.

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 6

Arapça: وَٱلْبَحْرِ ٱلْمَسْجُورِ

Türkçe Okunuşu: velbaḥri-lmescûr.

Türkçe Meali: Tura, yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yükseltilmiş tavan gibi göğe, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir. Onu savacak yoktur.

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 7

Arapça: إِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ لَوَٰقِعٌۭ

Türkçe Okunuşu: inne `aẕâbe rabbike levâḳi`.

Türkçe Meali: Tura, yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yükseltilmiş tavan gibi göğe, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir. Onu savacak yoktur.

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 8

Arapça: مَّا لَهُۥ مِن دَافِعٍۢ

Türkçe Okunuşu: mâ lehû min dâfi`.

Türkçe Meali: Tura, yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yükseltilmiş tavan gibi göğe, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir. Onu savacak yoktur.

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 9

Arapça: يَوْمَ تَمُورُ ٱلسَّمَآءُ مَوْرًۭا

Türkçe Okunuşu: yevme temûru-ssemâü mevrâ.

Türkçe Meali: Göğün sarsıldıkça sarsılacağı, dağların yürüdükçe yürüyeceği gün; işte o gün, daldıkları yerde eğlenip oyalanarak kıyameti yalanlayanlara yazık olacak!

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 10

Arapça: وَتَسِيرُ ٱلْجِبَالُ سَيْرًۭا

Türkçe Okunuşu: vetesîru-lcibâlü seyrâ.

Türkçe Meali: Göğün sarsıldıkça sarsılacağı, dağların yürüdükçe yürüyeceği gün; işte o gün, daldıkları yerde eğlenip oyalanarak kıyameti yalanlayanlara yazık olacak!

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 11

Arapça: فَوَيْلٌۭ يَوْمَئِذٍۢ لِّلْمُكَذِّبِينَ

Türkçe Okunuşu: feveylüy yevmeiẕil lilmükeẕẕibîn.

Türkçe Meali: Göğün sarsıldıkça sarsılacağı, dağların yürüdükçe yürüyeceği gün; işte o gün, daldıkları yerde eğlenip oyalanarak kıyameti yalanlayanlara yazık olacak!

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 12

Arapça: ٱلَّذِينَ هُمْ فِى خَوْضٍۢ يَلْعَبُونَ

Türkçe Okunuşu: elleẕîne hüm fî ḫavḍiy yel`abûn.

Türkçe Meali: Göğün sarsıldıkça sarsılacağı, dağların yürüdükçe yürüyeceği gün; işte o gün, daldıkları yerde eğlenip oyalanarak kıyameti yalanlayanlara yazık olacak!

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 13

Arapça: يَوْمَ يُدَعُّونَ إِلَىٰ نَارِ جَهَنَّمَ دَعًّا

Türkçe Okunuşu: yevme yüde``ûne ilâ nâri cehenneme da``â.

Türkçe Meali: Cehennem ateşine itildikçe itildikleri gün, onlara: "İşte yalanlayıp durduğunuz ateş budur;

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 14

Arapça: هَٰذِهِ ٱلنَّارُ ٱلَّتِى كُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ

Türkçe Okunuşu: hâẕihi-nnâru-lletî küntüm bihâ tükeẕẕibûn.

Türkçe Meali: Cehennem ateşine itildikçe itildikleri gün, onlara: "İşte yalanlayıp durduğunuz ateş budur;

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 15

Arapça: أَفَسِحْرٌ هَٰذَآ أَمْ أَنتُمْ لَا تُبْصِرُونَ

Türkçe Okunuşu: efesiḥrun hâẕâ em entüm lâ tübṣirûn.

Türkçe Meali: Bu bir büyü müdür, yoksa hala görmez misiniz? Girin oraya, sabretseniz de sabretmeseniz de artık birdir; ancak işlediklerinizin karşılığını görüyorsunuz" denir.

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 16

Arapça: ٱصْلَوْهَا فَٱصْبِرُوٓا۟ أَوْ لَا تَصْبِرُوا۟ سَوَآءٌ عَلَيْكُمْ ۖ إِنَّمَا تُجْزَوْنَ مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

Türkçe Okunuşu: iṣlevhâ faṣbirû ev lâ taṣbirû. sevâün `aleyküm. innemâ tüczevne mâ küntüm ta`melûn.

Türkçe Meali: Bu bir büyü müdür, yoksa hala görmez misiniz? Girin oraya, sabretseniz de sabretmeseniz de artık birdir; ancak işlediklerinizin karşılığını görüyorsunuz" denir.

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 17

Arapça: إِنَّ ٱلْمُتَّقِينَ فِى جَنَّٰتٍۢ وَنَعِيمٍۢ

Türkçe Okunuşu: inne-lmütteḳîne fî cennâtiv vene`îm.

Türkçe Meali: Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, şüphesiz, cennetlerde ve Rablerinin kendilerine verdikleriyle zevk duyarak nimetler içindedirler. Rableri onları cehennem azabından korumuştur.

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 18

Arapça: فَٰكِهِينَ بِمَآ ءَاتَىٰهُمْ رَبُّهُمْ وَوَقَىٰهُمْ رَبُّهُمْ عَذَابَ ٱلْجَحِيمِ

Türkçe Okunuşu: fâkihîne bimâ âtâhüm rabbühüm. veveḳâhüm rabbühüm `aẕâbe-lceḥîm.

Türkçe Meali: Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, şüphesiz, cennetlerde ve Rablerinin kendilerine verdikleriyle zevk duyarak nimetler içindedirler. Rableri onları cehennem azabından korumuştur.

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 19

Arapça: كُلُوا۟ وَٱشْرَبُوا۟ هَنِيٓـًٔۢا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

Türkçe Okunuşu: külû veşrabû henîem bimâ küntüm ta`melûn.

Türkçe Meali: Onlara şöyle denir: "İşlediklerinizden ötürü, dizi dizi tahtlara yaslanarak afiyetle yiyin için." Onlara, ceylan gözlü eşler veririz.

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 20

Arapça: مُتَّكِـِٔينَ عَلَىٰ سُرُرٍۢ مَّصْفُوفَةٍۢ ۖ وَزَوَّجْنَٰهُم بِحُورٍ عِينٍۢ

Türkçe Okunuşu: müttekiîne `alâ sürurim maṣfûfeh. vezevvecnâhüm biḥûrin `în.

Türkçe Meali: Onlara şöyle denir: "İşlediklerinizden ötürü, dizi dizi tahtlara yaslanarak afiyetle yiyin için." Onlara, ceylan gözlü eşler veririz.

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 21

Arapça: وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَٱتَّبَعَتْهُمْ ذُرِّيَّتُهُم بِإِيمَٰنٍ أَلْحَقْنَا بِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَمَآ أَلَتْنَٰهُم مِّنْ عَمَلِهِم مِّن شَىْءٍۢ ۚ كُلُّ ٱمْرِئٍۭ بِمَا كَسَبَ رَهِينٌۭ

Türkçe Okunuşu: velleẕîne âmenû vettebe`athüm ẕürriyyetühüm biîmânin elḥaḳnâ bihim ẕürriyyetehüm vemâ eletnâhüm min `amelihim min şey'. küllü-mriim bimâ kesebe rahîn.

Türkçe Meali: İnanan, soyları da inançta kendilerine uyan kimselere soylarını da katarız. Onların işlediklerinden hiçbir şey eksiltmeyiz. Herkes kazancına bağlıdır.

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 22

Arapça: وَأَمْدَدْنَٰهُم بِفَٰكِهَةٍۢ وَلَحْمٍۢ مِّمَّا يَشْتَهُونَ

Türkçe Okunuşu: veemdednâhüm bifâkihetiv velaḥmim mimmâ yeştehûn.

Türkçe Meali: Cennette olanlara diledikleri meyve ve etten bol bol veririz.

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 23

Arapça: يَتَنَٰزَعُونَ فِيهَا كَأْسًۭا لَّا لَغْوٌۭ فِيهَا وَلَا تَأْثِيمٌۭ

Türkçe Okunuşu: yetenâza`ûne fîhâ ke'sel lâ lagvun fîhâ velâ te'ŝîm.

Türkçe Meali: Orada kadeh tokuştururlar; fakat bunda ne bir saçmalama, ne de bir günaha girme vardır.

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 24

Arapça: ۞ وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ غِلْمَانٌۭ لَّهُمْ كَأَنَّهُمْ لُؤْلُؤٌۭ مَّكْنُونٌۭ

Türkçe Okunuşu: veyeṭûfü `aleyhim gilmânül lehüm keennehüm lü'lüüm meknûn.

Türkçe Meali: Sedefteki inciler gibi olan gençler yanlarında dolaşırlar.

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 25

Arapça: وَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍۢ يَتَسَآءَلُونَ

Türkçe Okunuşu: veaḳbele ba`ḍuhüm `alâ ba`ḍiy yetesâelûn.

Türkçe Meali: Birbirlerine dönüp soruşurlar:

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 26

Arapça: قَالُوٓا۟ إِنَّا كُنَّا قَبْلُ فِىٓ أَهْلِنَا مُشْفِقِينَ

Türkçe Okunuşu: ḳâlû innâ künnâ ḳablü fî ehlinâ müşfiḳîn.

Türkçe Meali: "Doğrusu bundan önce ailemizin yanında bile korku içindeydik; Allah lütfedip bizi kavurucu azabdan korudu; doğrusu bundan önce de O'na yalvarıyorduk; şüphesiz O, iyilik yapandır, acıyandır" derler.

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 27

Arapça: فَمَنَّ ٱللَّهُ عَلَيْنَا وَوَقَىٰنَا عَذَابَ ٱلسَّمُومِ

Türkçe Okunuşu: femenne-llâhü `aleynâ veveḳânâ `aẕâbe-ssemûm.

Türkçe Meali: "Doğrusu bundan önce ailemizin yanında bile korku içindeydik; Allah lütfedip bizi kavurucu azabdan korudu; doğrusu bundan önce de O'na yalvarıyorduk; şüphesiz O, iyilik yapandır, acıyandır" derler.

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 28

Arapça: إِنَّا كُنَّا مِن قَبْلُ نَدْعُوهُ ۖ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلْبَرُّ ٱلرَّحِيمُ

Türkçe Okunuşu: innâ künnâ min ḳablü ned`ûh. innehû hüve-lberru-rraḥîm.

Türkçe Meali: "Doğrusu bundan önce ailemizin yanında bile korku içindeydik; Allah lütfedip bizi kavurucu azabdan korudu; doğrusu bundan önce de O'na yalvarıyorduk; şüphesiz O, iyilik yapandır, acıyandır" derler.

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 29

Arapça: فَذَكِّرْ فَمَآ أَنتَ بِنِعْمَتِ رَبِّكَ بِكَاهِنٍۢ وَلَا مَجْنُونٍ

Türkçe Okunuşu: feẕekkir femâ ente bini`meti rabbike bikâhiniv velâ mecnûn.

Türkçe Meali: Öğüt ver; Rabbinin nimetiyle sen, ne kahinsin ne de delisin.

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 30

Arapça: أَمْ يَقُولُونَ شَاعِرٌۭ نَّتَرَبَّصُ بِهِۦ رَيْبَ ٱلْمَنُونِ

Türkçe Okunuşu: em yeḳûlûne şâ`irun neterabbeṣu bihî raybe-lmenûn.

Türkçe Meali: Yoksa senin için şöyle mi derler: "Şairdir, zamanın onun aleyhine dönmesini gözlüyoruz."

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 31

Arapça: قُلْ تَرَبَّصُوا۟ فَإِنِّى مَعَكُم مِّنَ ٱلْمُتَرَبِّصِينَ

Türkçe Okunuşu: ḳul terabbeṣû feinnî me`aküm mine-lmüterabbiṣîn.

Türkçe Meali: De ki: "Gözleyin, doğrusu ben de sizinle beraber gözlemekteyim."

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 32

Arapça: أَمْ تَأْمُرُهُمْ أَحْلَٰمُهُم بِهَٰذَآ ۚ أَمْ هُمْ قَوْمٌۭ طَاغُونَ

Türkçe Okunuşu: em te'müruhüm aḥlâmühüm bihâẕâ em hüm ḳavmün ṭâgûn.

Türkçe Meali: Bunu onlara akılları mı buyuruyor? Yoksa onlar azgın bir millet midirler?

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 33

Arapça: أَمْ يَقُولُونَ تَقَوَّلَهُۥ ۚ بَل لَّا يُؤْمِنُونَ

Türkçe Okunuşu: em yeḳûlûne teḳavveleh. bel lâ yü'minûn.

Türkçe Meali: Yahut: "Onu kendi uydurdu" diyorlar öyle mi? Hayır, inanmıyorlar.

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 34

Arapça: فَلْيَأْتُوا۟ بِحَدِيثٍۢ مِّثْلِهِۦٓ إِن كَانُوا۟ صَٰدِقِينَ

Türkçe Okunuşu: felye'tû biḥadîŝim miŝlihî in kânû ṣâdiḳîn.

Türkçe Meali: Eğer iddialarında samimi iseler Kuran'ın benzeri bir söz meydana getirsinler.

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 35

Arapça: أَمْ خُلِقُوا۟ مِنْ غَيْرِ شَىْءٍ أَمْ هُمُ ٱلْخَٰلِقُونَ

Türkçe Okunuşu: em ḫuliḳû min gayri şey'in em hümü-lḫâliḳûn.

Türkçe Meali: Onlar, yaratan olmaksızın mı yaratıldılar yoksa yaratanlar kendileri midir?

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 36

Arapça: أَمْ خَلَقُوا۟ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ ۚ بَل لَّا يُوقِنُونَ

Türkçe Okunuşu: em ḫaleḳu-ssemâvâti vel'arḍ. bel lâ yûḳinûn.

Türkçe Meali: Yoksa gökleri ve yeri kendileri mi yarattılar? Hayır, Allah'a kesin olarak inanmıyorlar.

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 37

Arapça: أَمْ عِندَهُمْ خَزَآئِنُ رَبِّكَ أَمْ هُمُ ٱلْمُصَۣيْطِرُونَ

Türkçe Okunuşu: em `indehüm ḫazâinü rabbike em hümü-lmüṣayṭirûn.

Türkçe Meali: Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yoksa onlar mı işe hakimdirler?

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 38

Arapça: أَمْ لَهُمْ سُلَّمٌۭ يَسْتَمِعُونَ فِيهِ ۖ فَلْيَأْتِ مُسْتَمِعُهُم بِسُلْطَٰنٍۢ مُّبِينٍ

Türkçe Okunuşu: em lehüm süllemüy yestemi`ûne fîh. felye'ti müstemi`uhüm bisülṭânim mübîn.

Türkçe Meali: Yoksa, üzerine çıkıp vahiy dinledikleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse, dinleyenleri açık bir delil getirsin.

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 39

Arapça: أَمْ لَهُ ٱلْبَنَٰتُ وَلَكُمُ ٱلْبَنُونَ

Türkçe Okunuşu: em lehü-lbenâtü velekümü-lbenûn.

Türkçe Meali: Demek kızlar Allah'ın, oğullar sizin öyle mi?

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 40

Arapça: أَمْ تَسْـَٔلُهُمْ أَجْرًۭا فَهُم مِّن مَّغْرَمٍۢ مُّثْقَلُونَ

Türkçe Okunuşu: em tes'elühüm ecran fehüm mim magramim müŝḳalûn.

Türkçe Meali: Yahut sen onlardan bir ücret istiyorsun da onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar?

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 41

Arapça: أَمْ عِندَهُمُ ٱلْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ

Türkçe Okunuşu: em `indehümü-lgaybü fehüm yektübûn.

Türkçe Meali: Veya, görülmeyeni bilmek kendilerine aittir de, onlar mı yazıyorlar?

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 42

Arapça: أَمْ يُرِيدُونَ كَيْدًۭا ۖ فَٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ هُمُ ٱلْمَكِيدُونَ

Türkçe Okunuşu: em yürîdûne keydâ. felleẕîne keferû hümü-lmekîdûn.

Türkçe Meali: Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Ama o tuzağa yakalanacak olanlar inkar edenlerdir.

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 43

Arapça: أَمْ لَهُمْ إِلَٰهٌ غَيْرُ ٱللَّهِ ۚ سُبْحَٰنَ ٱللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ

Türkçe Okunuşu: em lehüm ilâhün gayru-llâh. sübḥâne-llâhi `ammâ yüşrikûn.

Türkçe Meali: Yoksa Allah'tan başka bir tanrıları mı vardır? Allah, onların ortak koşmalarından münezzehtir.

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 44

Arapça: وَإِن يَرَوْا۟ كِسْفًۭا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ سَاقِطًۭا يَقُولُوا۟ سَحَابٌۭ مَّرْكُومٌۭ

Türkçe Okunuşu: veiy yerav kisfem mine-ssemâi sâḳiṭay yeḳûlû seḥâbüm merkûm.

Türkçe Meali: Gökten azap olarak düşen bir parça görseler: "Bulut kümesidir" derler.

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 45

Arapça: فَذَرْهُمْ حَتَّىٰ يُلَٰقُوا۟ يَوْمَهُمُ ٱلَّذِى فِيهِ يُصْعَقُونَ

Türkçe Okunuşu: feẕerhüm ḥattâ yülâḳû yevmehümü-lleẕî fîhi yuṣ`aḳûn.

Türkçe Meali: Çarpılacakları güne erişmelerine kadar onları bırak.

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 46

Arapça: يَوْمَ لَا يُغْنِى عَنْهُمْ كَيْدُهُمْ شَيْـًۭٔا وَلَا هُمْ يُنصَرُونَ

Türkçe Okunuşu: yevme lâ yugnî `anhüm keydühüm şey'ev velâ hüm yünṣarûn.

Türkçe Meali: O gün, düzenleri kendilerine bir fayda vermez; yardım da görmezler.

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 47

Arapça: وَإِنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا۟ عَذَابًۭا دُونَ ذَٰلِكَ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ

Türkçe Okunuşu: veinne lilleẕîne żalemû `aẕâben dûne ẕâlike velâkinne ekŝerahüm lâ ya`lemûn.

Türkçe Meali: Zulmedenlere, şüphesiz, bundan başka da azap vardır; fakat onların çoğu bilmezler.

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 48

Arapça: وَٱصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ فَإِنَّكَ بِأَعْيُنِنَا ۖ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ حِينَ تَقُومُ

Türkçe Okunuşu: vaṣbir liḥukmi rabbike feinneke bia`yüninâ vesebbiḥ biḥamdi rabbike ḥîne teḳûm.

Türkçe Meali: Rabbinin hükmü yerine gelinceye kadar sabret; doğrusu sen, Bizim nezaretimiz altındasın; kalkarken Rabbini överek tesbih et;

سُورَةُ الطُّورِ - Ayet 49

Arapça: وَمِنَ ٱلَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَإِدْبَٰرَ ٱلنُّجُومِ

Türkçe Okunuşu: vemine-lleyli fesebbiḥhü veidbâra-nnücûm.

Türkçe Meali: Geceleyin ve yıldızlar kaybolurken de O'nu tesbih et.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 1

Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ وَٱلنَّجْمِ إِذَا هَوَىٰ

Türkçe Okunuşu: vennecmi iẕâ hevâ.

Türkçe Meali: Batmakta olan yıldıza and olsun ki,

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 2

Arapça: مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوَىٰ

Türkçe Okunuşu: mâ ḍalle ṣâḥibüküm vemâ gavâ.

Türkçe Meali: Arkadaşınız (Muhammed) sapmamış ve azmamıştır.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 3

Arapça: وَمَا يَنطِقُ عَنِ ٱلْهَوَىٰٓ

Türkçe Okunuşu: vemâ yenṭiḳu `ani-lhevâ.

Türkçe Meali: O, kendiliğinden konuşmamaktadır.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 4

Arapça: إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْىٌۭ يُوحَىٰ

Türkçe Okunuşu: in hüve illâ vaḥyüy yûḥâ.

Türkçe Meali: Onun konuşması ancak, bildirilen bir vahy iledir.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 5

Arapça: عَلَّمَهُۥ شَدِيدُ ٱلْقُوَىٰ

Türkçe Okunuşu: `allemehû şedîdü-lḳuvâ.

Türkçe Meali: Ona, çetin kuvvetlere sahip ve güçlü olan Cebrail öğretmiştir; en yüksek ufukta iken doğruluvermiş.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 6

Arapça: ذُو مِرَّةٍۢ فَٱسْتَوَىٰ

Türkçe Okunuşu: ẕû mirrah. festevâ.

Türkçe Meali: Ona, çetin kuvvetlere sahip ve güçlü olan Cebrail öğretmiştir; en yüksek ufukta iken doğruluvermiş.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 7

Arapça: وَهُوَ بِٱلْأُفُقِ ٱلْأَعْلَىٰ

Türkçe Okunuşu: vehüve bil'üfüḳi-l'a`lâ.

Türkçe Meali: Ona, çetin kuvvetlere sahip ve güçlü olan Cebrail öğretmiştir; en yüksek ufukta iken doğruluvermiş.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 8

Arapça: ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّىٰ

Türkçe Okunuşu: ŝümme denâ fetedellâ.

Türkçe Meali: Sonra yaklaşmış ve inmiştir.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 9

Arapça: فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَىٰ

Türkçe Okunuşu: fekâne ḳâbe ḳavseyni ev ednâ.

Türkçe Meali: Araları iki yay aralığı kadar veya daha da yakın oldu.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 10

Arapça: فَأَوْحَىٰٓ إِلَىٰ عَبْدِهِۦ مَآ أَوْحَىٰ

Türkçe Okunuşu: feevḥâ ilâ `abdihî mâ evḥâ.

Türkçe Meali: Allah o anda kuluna vahyedeceğini etti.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 11

Arapça: مَا كَذَبَ ٱلْفُؤَادُ مَا رَأَىٰٓ

Türkçe Okunuşu: mâ keẕebe-lfüâdü mâ raâ.

Türkçe Meali: Gözünün gördüğünü gönlü yalanlamadı.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 12

Arapça: أَفَتُمَٰرُونَهُۥ عَلَىٰ مَا يَرَىٰ

Türkçe Okunuşu: efetümârûnehû `alâ mâ yerâ.

Türkçe Meali: Ey inkarcılar! Onun gördüğü şey hakkında kendisi ile tartışır mısınız?

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 13

Arapça: وَلَقَدْ رَءَاهُ نَزْلَةً أُخْرَىٰ

Türkçe Okunuşu: veleḳad raâhü nezleten uḫrâ.

Türkçe Meali: And olsun ki o, Cebrail'i sınırın sonunda başka bir inişinde de görmüştür.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 14

Arapça: عِندَ سِدْرَةِ ٱلْمُنتَهَىٰ

Türkçe Okunuşu: `inde sidrati-lmüntehâ.

Türkçe Meali: And olsun ki o, Cebrail'i sınırın sonunda başka bir inişinde de görmüştür.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 15

Arapça: عِندَهَا جَنَّةُ ٱلْمَأْوَىٰٓ

Türkçe Okunuşu: `indehâ cennetü-lme'vâ.

Türkçe Meali: Orada Me'va cenneti vardır.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 16

Arapça: إِذْ يَغْشَى ٱلسِّدْرَةَ مَا يَغْشَىٰ

Türkçe Okunuşu: iẕ yagşe-ssidrate mâ yagşâ.

Türkçe Meali: Sidre'yi bürüyen bürüyordu.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 17

Arapça: مَا زَاغَ ٱلْبَصَرُ وَمَا طَغَىٰ

Türkçe Okunuşu: mâ zâga-lbeṣaru vemâ ṭagâ.

Türkçe Meali: Gözü oradan ne kaydı ve ne de onu aştı.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 18

Arapça: لَقَدْ رَأَىٰ مِنْ ءَايَٰتِ رَبِّهِ ٱلْكُبْرَىٰٓ

Türkçe Okunuşu: leḳad raâ min âyâti rabbihi-lkübrâ.

Türkçe Meali: And olsun ki Rabbinin varlığının büyük delillerini gördü.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 19

Arapça: أَفَرَءَيْتُمُ ٱللَّٰتَ وَٱلْعُزَّىٰ

Türkçe Okunuşu: eferaeytümü-llâte vel`uzzâ.

Türkçe Meali: Ey inkarcılar! Şimdi Lat, Uzza ve bundan başka üçüncüleri olan Menat'ın ne olduğunu söyler misiniz?

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 20

Arapça: وَمَنَوٰةَ ٱلثَّالِثَةَ ٱلْأُخْرَىٰٓ

Türkçe Okunuşu: vemenâte-ŝŝâliŝete-l'uḫrâ.

Türkçe Meali: Ey inkarcılar! Şimdi Lat, Uzza ve bundan başka üçüncüleri olan Menat'ın ne olduğunu söyler misiniz?

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 21

Arapça: أَلَكُمُ ٱلذَّكَرُ وَلَهُ ٱلْأُنثَىٰ

Türkçe Okunuşu: elekümü-ẕẕekeru velehü-l'ünŝâ.

Türkçe Meali: Demek erkekler sizin, dişiler Allah'ın mı?

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 22

Arapça: تِلْكَ إِذًۭا قِسْمَةٌۭ ضِيزَىٰٓ

Türkçe Okunuşu: tilke iẕen ḳismetün ḍîzâ.

Türkçe Meali: Öyleyse bu haksız bir paylaşma;

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 23

Arapça: إِنْ هِىَ إِلَّآ أَسْمَآءٌۭ سَمَّيْتُمُوهَآ أَنتُمْ وَءَابَآؤُكُم مَّآ أَنزَلَ ٱللَّهُ بِهَا مِن سُلْطَٰنٍ ۚ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا ٱلظَّنَّ وَمَا تَهْوَى ٱلْأَنفُسُ ۖ وَلَقَدْ جَآءَهُم مِّن رَّبِّهِمُ ٱلْهُدَىٰٓ

Türkçe Okunuşu: in hiye illâ esmâün semmeytümûhâ entüm veâbâüküm mâ enzele-llâhü bihâ min sülṭân. iy yettebi`ûne ille-żżanne vemâ tehve-l'enfüs. veleḳad câehüm mir rabbihimü-lhüdâ.

Türkçe Meali: Bunlar sizin ve babalarınızın taktığı adlardan başka bir şey değildir. Allah onları destekleyen bir delil indirmemiştir. Onlar sadece sanıya ve canlarının istediğine uymaktadırlar. Oysa onlara Rablerinden and olsun ki doğruluk rehberi gelmiştir.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 24

Arapça: أَمْ لِلْإِنسَٰنِ مَا تَمَنَّىٰ

Türkçe Okunuşu: em lil'insâni mâ temennâ.

Türkçe Meali: Yoksa, her umduğu şey insanın mıdır?

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 25

Arapça: فَلِلَّهِ ٱلْءَاخِرَةُ وَٱلْأُولَىٰ

Türkçe Okunuşu: felillâhi-l'âḫiratü vel'ûlâ.

Türkçe Meali: Hayatın ilki de sonu da Allah'ındır.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 26

Arapça: ۞ وَكَم مِّن مَّلَكٍۢ فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ لَا تُغْنِى شَفَٰعَتُهُمْ شَيْـًٔا إِلَّا مِنۢ بَعْدِ أَن يَأْذَنَ ٱللَّهُ لِمَن يَشَآءُ وَيَرْضَىٰٓ

Türkçe Okunuşu: vekem mim melekin fi-ssemâvâti lâ tugnî şefâ`atühüm şey'en illâ mim ba`di ey ye'ẕene-llâhü limey yeşâü veyerḍâ.

Türkçe Meali: Allah, dilediğine ve hoşnut olduğuna izin vermedikçe, göklerde bulunan nice meleklerin şefaati bir şeye yaramaz.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 27

Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِٱلْءَاخِرَةِ لَيُسَمُّونَ ٱلْمَلَٰٓئِكَةَ تَسْمِيَةَ ٱلْأُنثَىٰ

Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne lâ yü'minûne bil'âḫirati leyüsemmûne-lmelâikete tesmiyete-l'ünŝâ.

Türkçe Meali: Doğrusu ahirete inanmayanlar, meleklere "dişi" adını takarlar.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 28

Arapça: وَمَا لَهُم بِهِۦ مِنْ عِلْمٍ ۖ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا ٱلظَّنَّ ۖ وَإِنَّ ٱلظَّنَّ لَا يُغْنِى مِنَ ٱلْحَقِّ شَيْـًۭٔا

Türkçe Okunuşu: vemâ lehüm bihî min `ilm. iy yettebi`ûne ille-żżanne. veinne-żżanne lâ yugnî mine-lḥaḳḳi şey'â.

Türkçe Meali: Oysa onların bu hususta bir bilgileri yoktur, sadece sanıya uyarlar. Sanı ise şüphesiz gerçeği ifade etmez.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 29

Arapça: فَأَعْرِضْ عَن مَّن تَوَلَّىٰ عَن ذِكْرِنَا وَلَمْ يُرِدْ إِلَّا ٱلْحَيَوٰةَ ٱلدُّنْيَا

Türkçe Okunuşu: fea`riḍ `am men tevellâ `an ẕikrinâ velem yürid ille-lḥayâte-ddünyâ.

Türkçe Meali: Bizi anmaktan yüz çevirenlere ve dünya hayatından başka bir şey istemeyenlere aldırma.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 30

Arapça: ذَٰلِكَ مَبْلَغُهُم مِّنَ ٱلْعِلْمِ ۚ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِۦ وَهُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ ٱهْتَدَىٰ

Türkçe Okunuşu: ẕâlike mebleguhüm mine-l`ilm. inne rabbeke hüve a`lemü bimen ḍalle `an sebîlihî vehüve a`lemü bimeni-htedâ.

Türkçe Meali: Bu onların ulaştıkları bilginin seviyesini gösterir. Doğrusu Rabbin yolundan sapmış olanı pek iyi bilir, doğru yolda olanı da çok iyi bilir.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 31

Arapça: وَلِلَّهِ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ لِيَجْزِىَ ٱلَّذِينَ أَسَٰٓـُٔوا۟ بِمَا عَمِلُوا۟ وَيَجْزِىَ ٱلَّذِينَ أَحْسَنُوا۟ بِٱلْحُسْنَى

Türkçe Okunuşu: velillâhi mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'arḍi liyecziye-lleẕîne esâü bimâ `amilû veyecziye-lleẕîne aḥsenû bilḥusnâ.

Türkçe Meali: Göklerde olanlar ve yerde olanlar Allah'ındır ki O, kötülük yapanlara işlerinin karşılığını verir; iyi davrananlara, ufak tefek kabahatleri bir yana büyük günahlardan ve hayasızlıklardan kaçınanlara işlediklerinden daha iyisiyle karşılığını verir. Doğrusu Rabbinin bağışı boldur. Sizi yerden var ederken ve siz annelerinizin karınlarında cenin halinde iken sizleri çok iyi bilen O'dur. Kendinizi temize çıkarmayın. O, sakınanı çok iyi bilir.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 32

Arapça: ٱلَّذِينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَٰٓئِرَ ٱلْإِثْمِ وَٱلْفَوَٰحِشَ إِلَّا ٱللَّمَمَ ۚ إِنَّ رَبَّكَ وَٰسِعُ ٱلْمَغْفِرَةِ ۚ هُوَ أَعْلَمُ بِكُمْ إِذْ أَنشَأَكُم مِّنَ ٱلْأَرْضِ وَإِذْ أَنتُمْ أَجِنَّةٌۭ فِى بُطُونِ أُمَّهَٰتِكُمْ ۖ فَلَا تُزَكُّوٓا۟ أَنفُسَكُمْ ۖ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ ٱتَّقَىٰٓ

Türkçe Okunuşu: elleẕîne yectenibûne kebâira-l'iŝmi velfevâḥişe ille-llemem. inne rabbeke vâsi`u-lmagfirah. hüve a`lemü biküm iẕ enşeeküm mine-l'arḍi veiẕ entüm ecinnetün fî büṭûni ümmehâtiküm. felâ tüzekkû enfüseküm. hüve a`lemü bimeni-tteḳâ.

Türkçe Meali: Göklerde olanlar ve yerde olanlar Allah'ındır ki O, kötülük yapanlara işlerinin karşılığını verir; iyi davrananlara, ufak tefek kabahatleri bir yana büyük günahlardan ve hayasızlıklardan kaçınanlara işlediklerinden daha iyisiyle karşılığını verir. Doğrusu Rabbinin bağışı boldur. Sizi yerden var ederken ve siz annelerinizin karınlarında cenin halinde iken sizleri çok iyi bilen O'dur. Kendinizi temize çıkarmayın. O, sakınanı çok iyi bilir.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 33

Arapça: أَفَرَءَيْتَ ٱلَّذِى تَوَلَّىٰ

Türkçe Okunuşu: eferaeyte-lleẕî tevellâ.

Türkçe Meali: Yüz çevireni ve malından biraz verip sonra vermemekte direneni gördün mü?"

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 34

Arapça: وَأَعْطَىٰ قَلِيلًۭا وَأَكْدَىٰٓ

Türkçe Okunuşu: vea`ṭâ ḳalîlev veekdâ.

Türkçe Meali: Yüz çevireni ve malından biraz verip sonra vermemekte direneni gördün mü?"

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 35

Arapça: أَعِندَهُۥ عِلْمُ ٱلْغَيْبِ فَهُوَ يَرَىٰٓ

Türkçe Okunuşu: e`indehû `ilmü-lgaybi fehüve yerâ.

Türkçe Meali: Görülmeyenin ilmi yanında da o mu görüyor?

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 36

Arapça: أَمْ لَمْ يُنَبَّأْ بِمَا فِى صُحُفِ مُوسَىٰ

Türkçe Okunuşu: em lem yünebbe' bimâ fî ṣuḥufi mûsâ.

Türkçe Meali: Yoksa Musa'nın ve sözünü yerine getiren İbrahim'in kitablarında olanlar kendisine bildirilmedi mi ki?

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 37

Arapça: وَإِبْرَٰهِيمَ ٱلَّذِى وَفَّىٰٓ

Türkçe Okunuşu: veibrâhime-lleẕî veffâ.

Türkçe Meali: Yoksa Musa'nın ve sözünü yerine getiren İbrahim'in kitablarında olanlar kendisine bildirilmedi mi ki?

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 38

Arapça: أَلَّا تَزِرُ وَازِرَةٌۭ وِزْرَ أُخْرَىٰ

Türkçe Okunuşu: ellâ teziru vâziratüv vizra uḫrâ.

Türkçe Meali: Hiç bir günahkar başkasının günah yükünü yüklenmez;

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 39

Arapça: وَأَن لَّيْسَ لِلْإِنسَٰنِ إِلَّا مَا سَعَىٰ

Türkçe Okunuşu: veel leyse lil'insâni illâ mâ se`â.

Türkçe Meali: İnsan ancak çalıştığına erişir.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 40

Arapça: وَأَنَّ سَعْيَهُۥ سَوْفَ يُرَىٰ

Türkçe Okunuşu: veenne sa`yehû sevfe yürâ.

Türkçe Meali: Onun çalışması şüphesiz görülecektir.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 41

Arapça: ثُمَّ يُجْزَىٰهُ ٱلْجَزَآءَ ٱلْأَوْفَىٰ

Türkçe Okunuşu: ŝümme yüczâhü-lcezâe-l'evfâ.

Türkçe Meali: Sonra ona karşılığı eksiksiz verilecektir.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 42

Arapça: وَأَنَّ إِلَىٰ رَبِّكَ ٱلْمُنتَهَىٰ

Türkçe Okunuşu: veenne ilâ rabbike-lmüntehâ.

Türkçe Meali: Doğrusu son varış Rabbinedir.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 43

Arapça: وَأَنَّهُۥ هُوَ أَضْحَكَ وَأَبْكَىٰ

Türkçe Okunuşu: veennehû hüve aḍḥake veebkâ.

Türkçe Meali: Doğrusu, güldüren de ağlatan da O'dur.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 44

Arapça: وَأَنَّهُۥ هُوَ أَمَاتَ وَأَحْيَا

Türkçe Okunuşu: veennehû hüve emâte veaḥyâ.

Türkçe Meali: Doğrusu dirilten de öldüren de O'dur.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 45

Arapça: وَأَنَّهُۥ خَلَقَ ٱلزَّوْجَيْنِ ٱلذَّكَرَ وَٱلْأُنثَىٰ

Türkçe Okunuşu: veennehû ḫaleḳa-zzevceyni-ẕẕekera vel'ünŝâ.

Türkçe Meali: Doğrusu, atıldığında meniden erkek ve dişiyi, iki çifti yaratan O'dur.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 46

Arapça: مِن نُّطْفَةٍ إِذَا تُمْنَىٰ

Türkçe Okunuşu: min nuṭfetin iẕâ tümnâ.

Türkçe Meali: Doğrusu, atıldığında meniden erkek ve dişiyi, iki çifti yaratan O'dur.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 47

Arapça: وَأَنَّ عَلَيْهِ ٱلنَّشْأَةَ ٱلْأُخْرَىٰ

Türkçe Okunuşu: veenne `aleyhi-nneş'ete-l'uḫrâ.

Türkçe Meali: Doğrusu ölümden sonra tekrar dirilten de O'dur.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 48

Arapça: وَأَنَّهُۥ هُوَ أَغْنَىٰ وَأَقْنَىٰ

Türkçe Okunuşu: veennehû hüve agnâ veaḳnâ.

Türkçe Meali: Doğrusu zengin eden de varlıklı kılan da O'dur.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 49

Arapça: وَأَنَّهُۥ هُوَ رَبُّ ٱلشِّعْرَىٰ

Türkçe Okunuşu: veennehû hüve rabbü-şşi`râ.

Türkçe Meali: Doğrusu Şira yıldızının Rabbi O'dur.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 50

Arapça: وَأَنَّهُۥٓ أَهْلَكَ عَادًا ٱلْأُولَىٰ

Türkçe Okunuşu: veennehû ehleke `âden-l'ûlâ.

Türkçe Meali: İlk Ad milletini, Semud milletini yok edip geri bırakmayan O'dur.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 51

Arapça: وَثَمُودَا۟ فَمَآ أَبْقَىٰ

Türkçe Okunuşu: veŝemûde femâ ebḳâ.

Türkçe Meali: İlk Ad milletini, Semud milletini yok edip geri bırakmayan O'dur.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 52

Arapça: وَقَوْمَ نُوحٍۢ مِّن قَبْلُ ۖ إِنَّهُمْ كَانُوا۟ هُمْ أَظْلَمَ وَأَطْغَىٰ

Türkçe Okunuşu: veḳavme nûḥim min ḳabl. innehüm kânû hüm ażleme veaṭgâ.

Türkçe Meali: Daha önce de Nuh milletini yok eden O'dur; çünkü onlar çok zalim ve pek taşkın kimselerdi.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 53

Arapça: وَٱلْمُؤْتَفِكَةَ أَهْوَىٰ

Türkçe Okunuşu: velmü'tefikete ehvâ.

Türkçe Meali: Lut milletinin kasabalarını yere batıran, onları gömdükçe gömen O'dur.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 54

Arapça: فَغَشَّىٰهَا مَا غَشَّىٰ

Türkçe Okunuşu: fegaşşâhâ mâ gaşşâ.

Türkçe Meali: Lut milletinin kasabalarını yere batıran, onları gömdükçe gömen O'dur.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 55

Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكَ تَتَمَارَىٰ

Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbike tetemârâ.

Türkçe Meali: Ey kişi! Rabbinin hangi nimetinden şüpheye düşersin?

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 56

Arapça: هَٰذَا نَذِيرٌۭ مِّنَ ٱلنُّذُرِ ٱلْأُولَىٰٓ

Türkçe Okunuşu: hâẕâ neẕîrum mine-nnüẕüri-l'ûlâ.

Türkçe Meali: İşte ilk uyaranlar gibi bu da bir uyarandır.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 57

Arapça: أَزِفَتِ ٱلْءَازِفَةُ

Türkçe Okunuşu: ezifeti-l'âzifeh.

Türkçe Meali: Kıyamet yaklaştıkça yaklaşmıştır.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 58

Arapça: لَيْسَ لَهَا مِن دُونِ ٱللَّهِ كَاشِفَةٌ

Türkçe Okunuşu: leyse lehâ min dûni-llâhi kâşifeh.

Türkçe Meali: Onu Allah'tan başka ortaya koyacak yoktur.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 59

Arapça: أَفَمِنْ هَٰذَا ٱلْحَدِيثِ تَعْجَبُونَ

Türkçe Okunuşu: efemin hâẕe-lḥadîŝi ta`cebûn.

Türkçe Meali: Bu söze mi şaşıyorsunuz?

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 60

Arapça: وَتَضْحَكُونَ وَلَا تَبْكُونَ

Türkçe Okunuşu: vetaḍḥakûne velâ tebkûn.

Türkçe Meali: Gülüyorsunuz... Ağlamıyorsunuz.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 61

Arapça: وَأَنتُمْ سَٰمِدُونَ

Türkçe Okunuşu: veentüm sâmidûn.

Türkçe Meali: Habersiz oyalanmaktasınız.

سُورَةُ النَّجۡمِ - Ayet 62

Arapça: فَٱسْجُدُوا۟ لِلَّهِ وَٱعْبُدُوا۟ ۩

Türkçe Okunuşu: fescüdû lillâhi va`büdû.

Türkçe Meali: Artık secdeye varın, Allah'a kulluk edin.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 1

Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ ٱقْتَرَبَتِ ٱلسَّاعَةُ وَٱنشَقَّ ٱلْقَمَرُ

Türkçe Okunuşu: iḳterabeti-ssâ`atü venşeḳḳa-lḳamer.

Türkçe Meali: Kıyamet saati yaklaşır, ay yarılır; onlar bir delil görünce hala yüz çevirirler ve: "Süregelen bir sihir" derler.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 2

Arapça: وَإِن يَرَوْا۟ ءَايَةًۭ يُعْرِضُوا۟ وَيَقُولُوا۟ سِحْرٌۭ مُّسْتَمِرٌّۭ

Türkçe Okunuşu: veiy yerav âyetey yü`riḍû veyeḳûlû siḥrum müstemirr.

Türkçe Meali: Kıyamet saati yaklaşır, ay yarılır; onlar bir delil görünce hala yüz çevirirler ve: "Süregelen bir sihir" derler.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 3

Arapça: وَكَذَّبُوا۟ وَٱتَّبَعُوٓا۟ أَهْوَآءَهُمْ ۚ وَكُلُّ أَمْرٍۢ مُّسْتَقِرٌّۭ

Türkçe Okunuşu: vekeẕẕebû vettebe`û ehvâehüm veküllü emrim müsteḳirr.

Türkçe Meali: Yalanlarlar da kendi heveslerine uyarlar. Ama her işin karar kılacağı bir sonucu vardır.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 4

Arapça: وَلَقَدْ جَآءَهُم مِّنَ ٱلْأَنۢبَآءِ مَا فِيهِ مُزْدَجَرٌ

Türkçe Okunuşu: veleḳad câehüm mine-l'embâi mâ fîhi müzdecer.

Türkçe Meali: And olsun ki, onları bu hallerinden vazgeçirecek nice haberler gelmiştir.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 5

Arapça: حِكْمَةٌۢ بَٰلِغَةٌۭ ۖ فَمَا تُغْنِ ٱلنُّذُرُ

Türkçe Okunuşu: ḥikmetüm bâligatün femâ tugni-nnüẕür.

Türkçe Meali: Bu haberlerin her birinde üstün hikmet vardır; ama uyarmalar fayda vermiyor.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 6

Arapça: فَتَوَلَّ عَنْهُمْ ۘ يَوْمَ يَدْعُ ٱلدَّاعِ إِلَىٰ شَىْءٍۢ نُّكُرٍ

Türkçe Okunuşu: fetevelle `anhüm. yevme yed`u-ddâ`i ilâ şey'in nükür.

Türkçe Meali: Öyleyse onlardan yüz çevir; çağıran, görülmemiş ve tanınmamış bir şeye çağırdığı gün;

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 7

Arapça: خُشَّعًا أَبْصَٰرُهُمْ يَخْرُجُونَ مِنَ ٱلْأَجْدَاثِ كَأَنَّهُمْ جَرَادٌۭ مُّنتَشِرٌۭ

Türkçe Okunuşu: ḫuşşe`an ebṣâruhüm yaḫrucûne mine-l'ecdâŝi keennehüm cerâdüm münteşir.

Türkçe Meali: Gözleri dalgın dalgın, çekirgeler gibi yayılmış, o çağırana koşarak kabirlerden çıkarlar. İnkarcılar: "Bu, zorlu bir gündür" derler.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 8

Arapça: مُّهْطِعِينَ إِلَى ٱلدَّاعِ ۖ يَقُولُ ٱلْكَٰفِرُونَ هَٰذَا يَوْمٌ عَسِرٌۭ

Türkçe Okunuşu: mühti`îne ile-ddâ`. yeḳûlü-lkâfirûne hâẕâ yevmün `asir.

Türkçe Meali: Gözleri dalgın dalgın, çekirgeler gibi yayılmış, o çağırana koşarak kabirlerden çıkarlar. İnkarcılar: "Bu, zorlu bir gündür" derler.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 9

Arapça: ۞ كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍۢ فَكَذَّبُوا۟ عَبْدَنَا وَقَالُوا۟ مَجْنُونٌۭ وَٱزْدُجِرَ

Türkçe Okunuşu: keẕẕebet ḳablehüm ḳavmü nûḥin fekeẕẕebû `abdenâ veḳâlû mecnûnüv vezdücira.

Türkçe Meali: Bu ortak koşanlardan önce Nuh milleti de yalanlamış, kulumuzu yalanlayarak: "Delidir" demişlerdi, yolu kesilmişti.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 10

Arapça: فَدَعَا رَبَّهُۥٓ أَنِّى مَغْلُوبٌۭ فَٱنتَصِرْ

Türkçe Okunuşu: fede`â rabbehû ennî maglûbün fenteṣir.

Türkçe Meali: O da: "Ben yenildim, bana yardım et" diye Rabbine yalvarmıştı.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 11

Arapça: فَفَتَحْنَآ أَبْوَٰبَ ٱلسَّمَآءِ بِمَآءٍۢ مُّنْهَمِرٍۢ

Türkçe Okunuşu: fefetaḥnâ ebvâbe-ssemâi bimâim münhemir.

Türkçe Meali: Biz de bunun üzerine gök kapılarını boşanan sularla açtık.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 12

Arapça: وَفَجَّرْنَا ٱلْأَرْضَ عُيُونًۭا فَٱلْتَقَى ٱلْمَآءُ عَلَىٰٓ أَمْرٍۢ قَدْ قُدِرَ

Türkçe Okunuşu: vefeccerne-l'arḍa `uyûnen felteḳe-lmâü `alâ emrin ḳad ḳudir.

Türkçe Meali: Yeryüzünde kaynaklar fışkırttık; her iki su, takdir edilen bir ölçüye göre birleşti.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 13

Arapça: وَحَمَلْنَٰهُ عَلَىٰ ذَاتِ أَلْوَٰحٍۢ وَدُسُرٍۢ

Türkçe Okunuşu: veḥamelnâhü `alâ ẕâti elvâḥiv vedüsür.

Türkçe Meali: Onu, tahtadan yapılmış, mıhla çakılmış bir gemiye bindirdik; inkar edilmiş olan Nuh'a mükafat olarak verdiğimiz gemi nezaretimiz altında yüzüyordu.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 14

Arapça: تَجْرِى بِأَعْيُنِنَا جَزَآءًۭ لِّمَن كَانَ كُفِرَ

Türkçe Okunuşu: tecrî bia`yüninâ. cezâel limen kâne küfira.

Türkçe Meali: Onu, tahtadan yapılmış, mıhla çakılmış bir gemiye bindirdik; inkar edilmiş olan Nuh'a mükafat olarak verdiğimiz gemi nezaretimiz altında yüzüyordu.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 15

Arapça: وَلَقَد تَّرَكْنَٰهَآ ءَايَةًۭ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍۢ

Türkçe Okunuşu: veleḳat teraknâhâ âyeten fehel mim müddekir.

Türkçe Meali: And olsun ki Biz, o gemiyi bir ibret olarak bıraktık; öğüt alan yok mudur?

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 16

Arapça: فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِى وَنُذُرِ

Türkçe Okunuşu: fekeyfe kâne `aẕâbî venüẕür.

Türkçe Meali: Benim azabım ve uyarmam nasılmış?

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 17

Arapça: وَلَقَدْ يَسَّرْنَا ٱلْقُرْءَانَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍۢ

Türkçe Okunuşu: veleḳad yesserne-lḳur'âne liẕẕikri fehel mim müddekir.

Türkçe Meali: And olsun ki Kuran'ı, öğüt olsun diye kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur?

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 18

Arapça: كَذَّبَتْ عَادٌۭ فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِى وَنُذُرِ

Türkçe Okunuşu: keẕẕebet `âdün fekeyfe kâne `aẕâbî venüẕür.

Türkçe Meali: Ad milleti peygamberini yalanlamıştı; Benim azabım ve uyarmam nasılmış?

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 19

Arapça: إِنَّآ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِيحًۭا صَرْصَرًۭا فِى يَوْمِ نَحْسٍۢ مُّسْتَمِرٍّۢ

Türkçe Okunuşu: innâ erselnâ `aleyhim rîḥan ṣarṣaran fî yevmi naḥsim müstemirr.

Türkçe Meali: Nitekim üzerlerine, insanları, sökülmüş hurma kütüğü gibi kopararak yere seren, dondurucu bir rüzgarı uğursuzluğu devam eden bir günde gönderdik.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 20

Arapça: تَنزِعُ ٱلنَّاسَ كَأَنَّهُمْ أَعْجَازُ نَخْلٍۢ مُّنقَعِرٍۢ

Türkçe Okunuşu: tenzi`u-nnâse keennehüm a`câzü naḫlim münḳa`ir.

Türkçe Meali: Nitekim üzerlerine, insanları, sökülmüş hurma kütüğü gibi kopararak yere seren, dondurucu bir rüzgarı uğursuzluğu devam eden bir günde gönderdik.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 21

Arapça: فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِى وَنُذُرِ

Türkçe Okunuşu: fekeyfe kâne `aẕâbî venüẕür.

Türkçe Meali: Benim azabım ve uyarmam nasılmış?

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 22

Arapça: وَلَقَدْ يَسَّرْنَا ٱلْقُرْءَانَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍۢ

Türkçe Okunuşu: veleḳad yesserne-lḳur'âne liẕẕikri fehel mim müddekir.

Türkçe Meali: And olsun ki, Kuran'ı öğüt olsun diye kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur?

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 23

Arapça: كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِٱلنُّذُرِ

Türkçe Okunuşu: keẕẕebet ŝemûdü binnüẕür.

Türkçe Meali: Semud milleti uyaran peygamberleri yalanladı.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 24

Arapça: فَقَالُوٓا۟ أَبَشَرًۭا مِّنَّا وَٰحِدًۭا نَّتَّبِعُهُۥٓ إِنَّآ إِذًۭا لَّفِى ضَلَٰلٍۢ وَسُعُرٍ

Türkçe Okunuşu: feḳâlû ebeşeram minnâ vâḥiden nettebi`uhû innâ iẕel lefî ḍalâliv vesü`ur.

Türkçe Meali: "İçimizden bir insana mı uyacağız? O zaman biz sapıklık ve delilik etmiş oluruz. Kitap, aramızda, ona mı verilmiş? Hayır, o pek yalancı ve şımarığın biridir" dediler.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 25

Arapça: أَءُلْقِىَ ٱلذِّكْرُ عَلَيْهِ مِنۢ بَيْنِنَا بَلْ هُوَ كَذَّابٌ أَشِرٌۭ

Türkçe Okunuşu: eülḳiye-ẕẕikru `aleyhi mim beyninâ bel hüve keẕẕâbün eşir.

Türkçe Meali: "İçimizden bir insana mı uyacağız? O zaman biz sapıklık ve delilik etmiş oluruz. Kitap, aramızda, ona mı verilmiş? Hayır, o pek yalancı ve şımarığın biridir" dediler.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 26

Arapça: سَيَعْلَمُونَ غَدًۭا مَّنِ ٱلْكَذَّابُ ٱلْأَشِرُ

Türkçe Okunuşu: seya`lemûne gadem meni-lkeẕẕâbü-l'eşir.

Türkçe Meali: Yarın, kimin pek yalancı ve şımarık olduğunu bileceklerdir.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 27

Arapça: إِنَّا مُرْسِلُوا۟ ٱلنَّاقَةِ فِتْنَةًۭ لَّهُمْ فَٱرْتَقِبْهُمْ وَٱصْطَبِرْ

Türkçe Okunuşu: innâ mürsilü-nnâḳati fitnetel lehüm ferteḳibhüm vaṣṭabir.

Türkçe Meali: Doğrusu, onları denemek üzere dişi deveyi gönderen Biziz. Salih'e şöyle demiştik: "Onları gözetle ve sabret;

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 28

Arapça: وَنَبِّئْهُمْ أَنَّ ٱلْمَآءَ قِسْمَةٌۢ بَيْنَهُمْ ۖ كُلُّ شِرْبٍۢ مُّحْتَضَرٌۭ

Türkçe Okunuşu: venebbi'hüm enne-lmâe ḳismetüm beynehüm. küllü şirbim muḥteḍar.

Türkçe Meali: Onlara, sıralarına göre suyun kendileriyle o deve aralarında pay edilmiş olunduğunu söyle."

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 29

Arapça: فَنَادَوْا۟ صَاحِبَهُمْ فَتَعَاطَىٰ فَعَقَرَ

Türkçe Okunuşu: fenâdev ṣâḥibehüm fete`âṭâ fe`aḳara.

Türkçe Meali: Ama bir arkadaşlarını çağırdılar, o da kılıcını alarak deveyi kesti.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 30

Arapça: فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِى وَنُذُرِ

Türkçe Okunuşu: fekeyfe kâne `aẕâbî venüẕür.

Türkçe Meali: Benim azabım ve uyarmam nasılmış?

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 31

Arapça: إِنَّآ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ صَيْحَةًۭ وَٰحِدَةًۭ فَكَانُوا۟ كَهَشِيمِ ٱلْمُحْتَظِرِ

Türkçe Okunuşu: innâ erselnâ `aleyhim ṣayḥatev vâḥideten fekânû keheşîmi-lmuḥteżir.

Türkçe Meali: Nitekim üzerlerine bir çığlık gönderdik de, ağılcıların kullandığı kurumuş ot gibi oldular.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 32

Arapça: وَلَقَدْ يَسَّرْنَا ٱلْقُرْءَانَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍۢ

Türkçe Okunuşu: veleḳad yesserne-lḳur'âne liẕẕikri fehel mim müddekir.

Türkçe Meali: And olsun ki, Kuran'ı öğüt olsun diye kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur?

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 33

Arapça: كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍۭ بِٱلنُّذُرِ

Türkçe Okunuşu: keẕẕebet ḳavmü lûṭim binnüẕür.

Türkçe Meali: Lut milleti uyaran peygamberleri yalanladı.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 34

Arapça: إِنَّآ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ حَاصِبًا إِلَّآ ءَالَ لُوطٍۢ ۖ نَّجَّيْنَٰهُم بِسَحَرٍۢ

Türkçe Okunuşu: innâ erselnâ `aleyhim ḥâṣiben illâ âle lûṭ. necceynâhüm biseḥar.

Türkçe Meali: Biz de üzerlerine taş yağdıran bir rüzgar gönderdik. Ancak, Lut'un taraftarlarını, katımızdan bir nimet olarak seher vakti kurtardık. Şükredene işte böyle mükafat veririz.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 35

Arapça: نِّعْمَةًۭ مِّنْ عِندِنَا ۚ كَذَٰلِكَ نَجْزِى مَن شَكَرَ

Türkçe Okunuşu: ni`metem min `indinâ. keẕâlike neczî men şekera.

Türkçe Meali: Biz de üzerlerine taş yağdıran bir rüzgar gönderdik. Ancak, Lut'un taraftarlarını, katımızdan bir nimet olarak seher vakti kurtardık. Şükredene işte böyle mükafat veririz.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 36

Arapça: وَلَقَدْ أَنذَرَهُم بَطْشَتَنَا فَتَمَارَوْا۟ بِٱلنُّذُرِ

Türkçe Okunuşu: veleḳad enẕerahüm baṭşetenâ fetemârav binnüẕür.

Türkçe Meali: Lut, and olsun ki, onları Bizim yakalamamızla uyarmıştı, ama onlar uyarmaları şüphe ile karşılayarak dinlemediler.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 37

Arapça: وَلَقَدْ رَٰوَدُوهُ عَن ضَيْفِهِۦ فَطَمَسْنَآ أَعْيُنَهُمْ فَذُوقُوا۟ عَذَابِى وَنُذُرِ

Türkçe Okunuşu: veleḳad râvedûhü `an ḍayfihî feṭamesnâ a`yünehüm feẕûḳû `aẕâbî venüẕür.

Türkçe Meali: And olsun ki, onlar Lut'un konukları olan melekleri elde etmeye kalkıştılar, bunun üzerine gözlerini kör ettik. "Azabımı ve uyarmalarımı dinlememenin sonucunu tadın" dedik.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 38

Arapça: وَلَقَدْ صَبَّحَهُم بُكْرَةً عَذَابٌۭ مُّسْتَقِرٌّۭ

Türkçe Okunuşu: veleḳad ṣabbeḥahüm bükraten `aẕâbüm müsteḳirr.

Türkçe Meali: And olsun ki, sabah erken, önü alınmaz bir azap başlarına geldi.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 39

Arapça: فَذُوقُوا۟ عَذَابِى وَنُذُرِ

Türkçe Okunuşu: feẕûḳû `aẕâbî venüẕür.

Türkçe Meali: "Azabımı ve uyarmalarımı dinlememenin sonucunu tadın" dedik.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 40

Arapça: وَلَقَدْ يَسَّرْنَا ٱلْقُرْءَانَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍۢ

Türkçe Okunuşu: veleḳad yesserne-lḳur'âne liẕẕikri fehel mim müddekir.

Türkçe Meali: And olsun ki, Kuran'ı öğüt olsun diye kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur?

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 41

Arapça: وَلَقَدْ جَآءَ ءَالَ فِرْعَوْنَ ٱلنُّذُرُ

Türkçe Okunuşu: veleḳad câe âle fir`avne-nnüẕür.

Türkçe Meali: And olsun ki, Firavun erkanına uyaranlar geldi.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 42

Arapça: كَذَّبُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَا كُلِّهَا فَأَخَذْنَٰهُمْ أَخْذَ عَزِيزٍۢ مُّقْتَدِرٍ

Türkçe Okunuşu: keẕẕebû biâyâtinâ küllihâ feeḫaẕnâhüm aḫẕe `azîzim muḳtedir.

Türkçe Meali: Mucizelerimizin hepsini yalanladılar. Bunun üzerine onları güç ve kuvvet sahibi olana yakışır bir şekilde yakaladık.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 43

Arapça: أَكُفَّارُكُمْ خَيْرٌۭ مِّنْ أُو۟لَٰٓئِكُمْ أَمْ لَكُم بَرَآءَةٌۭ فِى ٱلزُّبُرِ

Türkçe Okunuşu: eküffâruküm ḫayrum min ülâiküm em leküm berâetün fi-zzübür.

Türkçe Meali: Sizin inkarcılarınız bunlardan daha mı üstündür? Yoksa Kitablarda size bir kurtuluş belgesi mi var?

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 44

Arapça: أَمْ يَقُولُونَ نَحْنُ جَمِيعٌۭ مُّنتَصِرٌۭ

Türkçe Okunuşu: em yeḳûlûne naḥnü cemî`um münteṣir.

Türkçe Meali: Yoksa: "Biz öç alabilecek bir topluluğuz" mu diyorlar?

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 45

Arapça: سَيُهْزَمُ ٱلْجَمْعُ وَيُوَلُّونَ ٱلدُّبُرَ

Türkçe Okunuşu: seyühzemü-lcem`u veyüvellûne-ddübüra.

Türkçe Meali: Toplulukları dağıtılacak, yüzgeri edileceklerdir.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 46

Arapça: بَلِ ٱلسَّاعَةُ مَوْعِدُهُمْ وَٱلسَّاعَةُ أَدْهَىٰ وَأَمَرُّ

Türkçe Okunuşu: beli-ssâ`atü mev`idühüm vessâ`atü edhâ veemerr.

Türkçe Meali: Kıyamet onların azap ile vadedildikleri gündür. O ne korkunç, ne acı bir gündür!

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 47

Arapça: إِنَّ ٱلْمُجْرِمِينَ فِى ضَلَٰلٍۢ وَسُعُرٍۢ

Türkçe Okunuşu: inne-lmücrimîne fî ḍalâliv vesü`ur.

Türkçe Meali: Doğrusu suçlular sapıklık ve çılgınlık içindedirler.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 48

Arapça: يَوْمَ يُسْحَبُونَ فِى ٱلنَّارِ عَلَىٰ وُجُوهِهِمْ ذُوقُوا۟ مَسَّ سَقَرَ

Türkçe Okunuşu: yevme yüsḥabûne fi-nnâri `alâ vucûhihim. ẕûḳû messe seḳara.

Türkçe Meali: Ateşe yüzüstü sürüldükleri gün, onlara: "Cehennemin dokunan azabını tadın" denir.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 49

Arapça: إِنَّا كُلَّ شَىْءٍ خَلَقْنَٰهُ بِقَدَرٍۢ

Türkçe Okunuşu: innâ külle şey'in ḫalaḳnâhü biḳader.

Türkçe Meali: Şüphesiz Biz her şeyi bir ölçüye göre yaratmışızdır.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 50

Arapça: وَمَآ أَمْرُنَآ إِلَّا وَٰحِدَةٌۭ كَلَمْحٍۭ بِٱلْبَصَرِ

Türkçe Okunuşu: vemâ emrunâ illâ vâḥidetün kelemḥim bilbeṣar.

Türkçe Meali: Bizim buyruğumuz bir göz kırpması gibi anidir.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 51

Arapça: وَلَقَدْ أَهْلَكْنَآ أَشْيَاعَكُمْ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍۢ

Türkçe Okunuşu: veleḳad ehleknâ eşyâ`aküm fehel mim müddekir.

Türkçe Meali: And olsun ki, benzerlerinizi yok etti, öğüt alan yok mudur?

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 52

Arapça: وَكُلُّ شَىْءٍۢ فَعَلُوهُ فِى ٱلزُّبُرِ

Türkçe Okunuşu: veküllü şey'in fe`alûhü fi-zzübür.

Türkçe Meali: İnsanların yaptıkları her şey kitablarda kayıtlıdır.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 53

Arapça: وَكُلُّ صَغِيرٍۢ وَكَبِيرٍۢ مُّسْتَطَرٌ

Türkçe Okunuşu: veküllü ṣagîriv vekebîrim müsteṭar.

Türkçe Meali: Küçük ve büyük, hepsi satır satırdır.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 54

Arapça: إِنَّ ٱلْمُتَّقِينَ فِى جَنَّٰتٍۢ وَنَهَرٍۢ

Türkçe Okunuşu: inne-lmütteḳîne fî cennâtiv veneher.

Türkçe Meali: Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, güçlü hükümdarın katında, yüksek bir derecede, cennetlerde ferahlık ve aydınlık içindedirler.

سُورَةُ القَمَرِ - Ayet 55

Arapça: فِى مَقْعَدِ صِدْقٍ عِندَ مَلِيكٍۢ مُّقْتَدِرٍۭ

Türkçe Okunuşu: fî maḳ`adi ṣidḳin `inde melîkim muḳtedir.

Türkçe Meali: Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, güçlü hükümdarın katında, yüksek bir derecede, cennetlerde ferahlık ve aydınlık içindedirler.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 1

Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ ٱلرَّحْمَٰنُ

Türkçe Okunuşu: erraḥmân.

Türkçe Meali: Rahman olan Allah Kuran'ı öğretti;

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 2

Arapça: عَلَّمَ ٱلْقُرْءَانَ

Türkçe Okunuşu: `alleme-lḳur'ân.

Türkçe Meali: Rahman olan Allah Kuran'ı öğretti;

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 3

Arapça: خَلَقَ ٱلْإِنسَٰنَ

Türkçe Okunuşu: ḫaleḳa-l'insân.

Türkçe Meali: İnsanı yarattı, ona konuşmayı öğretti.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 4

Arapça: عَلَّمَهُ ٱلْبَيَانَ

Türkçe Okunuşu: `allemehü-lbeyân.

Türkçe Meali: İnsanı yarattı, ona konuşmayı öğretti.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 5

Arapça: ٱلشَّمْسُ وَٱلْقَمَرُ بِحُسْبَانٍۢ

Türkçe Okunuşu: eşşemsü velḳameru biḥusbân.

Türkçe Meali: Güneş ve ayın hareketleri bir hesaba göredir.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 6

Arapça: وَٱلنَّجْمُ وَٱلشَّجَرُ يَسْجُدَانِ

Türkçe Okunuşu: vennecmü veşşeceru yescüdân.

Türkçe Meali: Bitkiler ve ağaçlar O'nun buyruğuna boyun eğerler.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 7

Arapça: وَٱلسَّمَآءَ رَفَعَهَا وَوَضَعَ ٱلْمِيزَانَ

Türkçe Okunuşu: vessemâe rafe`ahâ veveḍa`a-lmîzân.

Türkçe Meali: O, göğü yükseltmiştir; tartıyı koymuştur.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 8

Arapça: أَلَّا تَطْغَوْا۟ فِى ٱلْمِيزَانِ

Türkçe Okunuşu: ellâ taṭgav fi-lmîzân.

Türkçe Meali: Artık tartıda tecavüz etmeyin.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 9

Arapça: وَأَقِيمُوا۟ ٱلْوَزْنَ بِٱلْقِسْطِ وَلَا تُخْسِرُوا۟ ٱلْمِيزَانَ

Türkçe Okunuşu: veeḳîmü-lvezne bilḳisṭi velâ tuḫsirü-lmîzân.

Türkçe Meali: Tartmayı doğru yapın, tartıyı eksik tutmayın.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 10

Arapça: وَٱلْأَرْضَ وَضَعَهَا لِلْأَنَامِ

Türkçe Okunuşu: vel'arḍa veḍa`ahâ lil'enâm.

Türkçe Meali: Allah, yeri yaratıkları için meydana getirmiştir.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 11

Arapça: فِيهَا فَٰكِهَةٌۭ وَٱلنَّخْلُ ذَاتُ ٱلْأَكْمَامِ

Türkçe Okunuşu: fîhâ fâkiheh. vennaḫlü ẕâtü-l'ekmâm.

Türkçe Meali: Orada meyveler, salkımlı hurma ağaçları, kabuklu taneler, güzel kokulu otlar vardır.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 12

Arapça: وَٱلْحَبُّ ذُو ٱلْعَصْفِ وَٱلرَّيْحَانُ

Türkçe Okunuşu: velḥabbü ẕü-l`aṣfi verrayḥân.

Türkçe Meali: Orada meyveler, salkımlı hurma ağaçları, kabuklu taneler, güzel kokulu otlar vardır.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 13

Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikümâ tükeẕẕibân.

Türkçe Meali: Ey insanlar ve cinler! Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 14

Arapça: خَلَقَ ٱلْإِنسَٰنَ مِن صَلْصَٰلٍۢ كَٱلْفَخَّارِ

Türkçe Okunuşu: ḫaleḳa-l'insâne min ṣalṣâlin kelfeḫḫâr.

Türkçe Meali: O, insanı pişmiş çamur gibi kuru balçıktan yaratmıştır.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 15

Arapça: وَخَلَقَ ٱلْجَآنَّ مِن مَّارِجٍۢ مِّن نَّارٍۢ

Türkçe Okunuşu: veḫaleḳa-lcânne mim mâricim min nâr.

Türkçe Meali: Cinleri de yalın bir alevden yaratmıştır.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 16

Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikümâ tükeẕẕibân.

Türkçe Meali: Öyleyken; Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 17

Arapça: رَبُّ ٱلْمَشْرِقَيْنِ وَرَبُّ ٱلْمَغْرِبَيْنِ

Türkçe Okunuşu: rabbü-lmeşriḳayni verabbü-lmagribeyn.

Türkçe Meali: O, iki doğunun Rabbidir, iki batının Rabbidir.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 18

Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikümâ tükeẕẕibân.

Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 19

Arapça: مَرَجَ ٱلْبَحْرَيْنِ يَلْتَقِيَانِ

Türkçe Okunuşu: merace-lbaḥrayni yelteḳiyân.

Türkçe Meali: Acı ve tatlı sulu iki denizi birbirine kavuşmamak üzere salıvermiştir.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 20

Arapça: بَيْنَهُمَا بَرْزَخٌۭ لَّا يَبْغِيَانِ

Türkçe Okunuşu: beynehümâ berzeḫul lâ yebgiyân.

Türkçe Meali: Aralarında bir engel vardır; birbirinin sınırını aşamazlar.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 21

Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikümâ tükeẕẕibân.

Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 22

Arapça: يَخْرُجُ مِنْهُمَا ٱللُّؤْلُؤُ وَٱلْمَرْجَانُ

Türkçe Okunuşu: yaḫrucü minhüme-llü'lüü velmercân.

Türkçe Meali: Bu iki denizden de inci ve mercan çıkar.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 23

Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikümâ tükeẕẕibân.

Türkçe Meali: Öyleyken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 24

Arapça: وَلَهُ ٱلْجَوَارِ ٱلْمُنشَـَٔاتُ فِى ٱلْبَحْرِ كَٱلْأَعْلَٰمِ

Türkçe Okunuşu: velehü-lcevâri-lmünşeâtü fi-lbaḥri kel'a`lâm.

Türkçe Meali: Denizde yürüyen dağlar gibi gemiler O'nundur.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 25

Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikümâ tükeẕẕibân.

Türkçe Meali: Öyleyken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 26

Arapça: كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍۢ

Türkçe Okunuşu: küllü men `aleyhâ fân.

Türkçe Meali: Yeryüzünde bulunan her şey fanidir.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 27

Arapça: وَيَبْقَىٰ وَجْهُ رَبِّكَ ذُو ٱلْجَلَٰلِ وَٱلْإِكْرَامِ

Türkçe Okunuşu: veyebḳâ vechü rabbike ẕü-lcelâli vel'ikrâm.

Türkçe Meali: Ancak, yüce ve cömert olan Rabbinin varlığı bakidir.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 28

Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikümâ tükeẕẕibân.

Türkçe Meali: Öyleyken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 29

Arapça: يَسْـَٔلُهُۥ مَن فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۚ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِى شَأْنٍۢ

Türkçe Okunuşu: yes'elühû men fi-ssemâvâti vel'arḍ. külle yevmin hüve fî şe'n.

Türkçe Meali: Göklerde ve yerde olan kimseler her şeyi O'ndan isterler; O her an kainata tasarruf etmektedir.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 30

Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikümâ tükeẕẕibân.

Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 31

Arapça: سَنَفْرُغُ لَكُمْ أَيُّهَ ٱلثَّقَلَانِ

Türkçe Okunuşu: senefrugu leküm eyyühe-ŝŝeḳalân.

Türkçe Meali: Ey insan ve cin toplulukları! Sizin de hesabınızı ele alacağız.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 32

Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikümâ tükeẕẕibân.

Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 33

Arapça: يَٰمَعْشَرَ ٱلْجِنِّ وَٱلْإِنسِ إِنِ ٱسْتَطَعْتُمْ أَن تَنفُذُوا۟ مِنْ أَقْطَارِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ فَٱنفُذُوا۟ ۚ لَا تَنفُذُونَ إِلَّا بِسُلْطَٰنٍۢ

Türkçe Okunuşu: yâ ma`şera-lcinni vel'insi ini-steṭa`tüm en tenfüẕû min aḳṭâri-ssemâvâti vel'arḍi fenfüẕû. lâ tenfüẕûne illâ bisülṭân.

Türkçe Meali: Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin çevresini aşıp geçmeye gücünüz yetiyorsa geçin! Ama Allah'ın verdiği bir güç olmaksızın geçemezsiniz ki!

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 34

Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikümâ tükeẕẕibân.

Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 35

Arapça: يُرْسَلُ عَلَيْكُمَا شُوَاظٌۭ مِّن نَّارٍۢ وَنُحَاسٌۭ فَلَا تَنتَصِرَانِ

Türkçe Okunuşu: yürselü `aleykümâ şüvâżum min nâriv venüḥâsün felâ tenteṣirân.

Türkçe Meali: Ey insanlar ve cinler! Üzerinize dumansız bir alev ve ateşsiz bir duman gönderilir de kurtulamazsınız.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 36

Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikümâ tükeẕẕibân.

Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 37

Arapça: فَإِذَا ٱنشَقَّتِ ٱلسَّمَآءُ فَكَانَتْ وَرْدَةًۭ كَٱلدِّهَانِ

Türkçe Okunuşu: feiẕe-nşeḳḳati-ssemâü fekânet verdeten keldihân.

Türkçe Meali: Gök yarılıp da, gül gibi kızardığı, yağ gibi eridiği zaman haliniz nice olur?

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 38

Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikümâ tükeẕẕibân.

Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 39

Arapça: فَيَوْمَئِذٍۢ لَّا يُسْـَٔلُ عَن ذَنۢبِهِۦٓ إِنسٌۭ وَلَا جَآنٌّۭ

Türkçe Okunuşu: feyevmeiẕil lâ yüs'elü `an ẕembihî insüv velâ cânn.

Türkçe Meali: O gün ne insana ve ne cine suçu sorulur.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 40

Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikümâ tükeẕẕibân.

Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 41

Arapça: يُعْرَفُ ٱلْمُجْرِمُونَ بِسِيمَٰهُمْ فَيُؤْخَذُ بِٱلنَّوَٰصِى وَٱلْأَقْدَامِ

Türkçe Okunuşu: yü`rafü-lmücrimûne bisîmâhüm feyü'ḫaẕü binnevâṣî vel'aḳdâm.

Türkçe Meali: Suçlular simalarından tanınırlar da, alın saçlarından ve ayaklarından yakalanırlar.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 42

Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikümâ tükeẕẕibân.

Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 43

Arapça: هَٰذِهِۦ جَهَنَّمُ ٱلَّتِى يُكَذِّبُ بِهَا ٱلْمُجْرِمُونَ

Türkçe Okunuşu: hâẕihî cehennemü-lletî yükeẕẕibü bihe-lmücrimûn.

Türkçe Meali: İşte suçluların yalanladıkları cehennem budur.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 44

Arapça: يَطُوفُونَ بَيْنَهَا وَبَيْنَ حَمِيمٍ ءَانٍۢ

Türkçe Okunuşu: yeṭûfûne beynehâ vebeyne ḥamîmin ân.

Türkçe Meali: Onlar, cehennem ateşiyle kaynar su arasında dolaşır dururlar.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 45

Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikümâ tükeẕẕibân.

Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 46

Arapça: وَلِمَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِۦ جَنَّتَانِ

Türkçe Okunuşu: velimen ḫâfe meḳâme rabbihî cennetân.

Türkçe Meali: Rabbine karşı durmaktan korkan kimseye iki cennet vardır.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 47

Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikümâ tükeẕẕibân.

Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 48

Arapça: ذَوَاتَآ أَفْنَانٍۢ

Türkçe Okunuşu: ẕevâtâ efnân.

Türkçe Meali: Bu iki cennet türlü ağaçlarla doludur.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 49

Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikümâ tükeẕẕibân.

Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 50

Arapça: فِيهِمَا عَيْنَانِ تَجْرِيَانِ

Türkçe Okunuşu: fîhimâ `aynâni tecriyân.

Türkçe Meali: Bu cennetlerden akan iki kaynak vardır.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 51

Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikümâ tükeẕẕibân.

Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 52

Arapça: فِيهِمَا مِن كُلِّ فَٰكِهَةٍۢ زَوْجَانِ

Türkçe Okunuşu: fîhimâ min külli fâkihetin zevcân.

Türkçe Meali: Bu cennetlerde türlü meyveden çift çift vardır.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 53

Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikümâ tükeẕẕibân.

Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 54

Arapça: مُتَّكِـِٔينَ عَلَىٰ فُرُشٍۭ بَطَآئِنُهَا مِنْ إِسْتَبْرَقٍۢ ۚ وَجَنَى ٱلْجَنَّتَيْنِ دَانٍۢ

Türkçe Okunuşu: müttekiîne `alâ füruşim beṭâinühâ min istebraḳ. vecene-lcenneteyni dân.

Türkçe Meali: Orada, örtüleri parlak atlastan yataklara yaslanırlar; iki cennetin meyvelerini de kolayca toplarlar.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 55

Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikümâ tükeẕẕibân.

Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 56

Arapça: فِيهِنَّ قَٰصِرَٰتُ ٱلطَّرْفِ لَمْ يَطْمِثْهُنَّ إِنسٌۭ قَبْلَهُمْ وَلَا جَآنٌّۭ

Türkçe Okunuşu: fîhinne ḳâṣirâtu-ṭṭarfi lem yaṭmiŝhünne insün ḳablehüm velâ cânn.

Türkçe Meali: Orada, bakışlarını yalnız eşlerine çevirmiş, daha önce ne insan ve ne de cinlerin dokunmuş olduğu eşler vardır.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 57

Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikümâ tükeẕẕibân.

Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 58

Arapça: كَأَنَّهُنَّ ٱلْيَاقُوتُ وَٱلْمَرْجَانُ

Türkçe Okunuşu: keennehünne-lyâḳûtü velmercân.

Türkçe Meali: Onlar yakut ve mercan gibidirler.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 59

Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikümâ tükeẕẕibân.

Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 60

Arapça: هَلْ جَزَآءُ ٱلْإِحْسَٰنِ إِلَّا ٱلْإِحْسَٰنُ

Türkçe Okunuşu: hel cezâü-l'iḥsâni ille-l'iḥsân.

Türkçe Meali: İyiliğin karşılığı ancak iyilik değil midir?

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 61

Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikümâ tükeẕẕibân.

Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 62

Arapça: وَمِن دُونِهِمَا جَنَّتَانِ

Türkçe Okunuşu: vemin dûnihimâ cennetân.

Türkçe Meali: Bu iki cennetten başka iki cennet daha vardır.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 63

Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikümâ tükeẕẕibân.

Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 64

Arapça: مُدْهَآمَّتَانِ

Türkçe Okunuşu: müẕâmmetân.

Türkçe Meali: Renkleri koyu yeşildir.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 65

Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikümâ tükeẕẕibân.

Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 66

Arapça: فِيهِمَا عَيْنَانِ نَضَّاخَتَانِ

Türkçe Okunuşu: fîhimâ `aynâni neḍḍâḫatân.

Türkçe Meali: İkisinde de durmadan fışkıran iki kaynak vardır.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 67

Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikümâ tükeẕẕibân.

Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 68

Arapça: فِيهِمَا فَٰكِهَةٌۭ وَنَخْلٌۭ وَرُمَّانٌۭ

Türkçe Okunuşu: fîhimâ fâkihetüv venaḫlüv verummân.

Türkçe Meali: İkisinde de türlü türlü meyveler, hurmalıklar ve nar ağaçları vardır.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 69

Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikümâ tükeẕẕibân.

Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 70

Arapça: فِيهِنَّ خَيْرَٰتٌ حِسَانٌۭ

Türkçe Okunuşu: fîhinne ḫayrâtün ḥisân.

Türkçe Meali: Oralarda iyi huylu güzel kadınlar vardır.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 71

Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikümâ tükeẕẕibân.

Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 72

Arapça: حُورٌۭ مَّقْصُورَٰتٌۭ فِى ٱلْخِيَامِ

Türkçe Okunuşu: ḥûrum maḳṣûrâtün fi-lḫiyâm.

Türkçe Meali: Çadırlar içinde ceylan gözlüler vardır.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 73

Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikümâ tükeẕẕibân.

Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 74

Arapça: لَمْ يَطْمِثْهُنَّ إِنسٌۭ قَبْلَهُمْ وَلَا جَآنٌّۭ

Türkçe Okunuşu: lem yaṭmiŝhünne insün ḳablehüm velâ cânn.

Türkçe Meali: Onlara daha önce insan da, cin de dokunmamıştır.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 75

Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikümâ tükeẕẕibân.

Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 76

Arapça: مُتَّكِـِٔينَ عَلَىٰ رَفْرَفٍ خُضْرٍۢ وَعَبْقَرِىٍّ حِسَانٍۢ

Türkçe Okunuşu: müttekiîne `alâ rafrafin ḫuḍriv ve`abḳariyyin ḥisân.

Türkçe Meali: Cennetlikler orada yeşil yastıklara ve harikulade işlemeli döşeklere yaslanırlar.

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 77

Arapça: فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Türkçe Okunuşu: febieyyi âlâi rabbikümâ tükeẕẕibân.

Türkçe Meali: Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

سُورَةُ الرَّحۡمَٰن - Ayet 78

Arapça: تَبَٰرَكَ ٱسْمُ رَبِّكَ ذِى ٱلْجَلَٰلِ وَٱلْإِكْرَامِ

Türkçe Okunuşu: tebârake-smü rabbike ẕi-lcelâli vel'ikrâm.

Türkçe Meali: Büyük ve pek cömert olan Rabbinin adı ne yücedir!

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 1

Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ إِذَا وَقَعَتِ ٱلْوَاقِعَةُ

Türkçe Okunuşu: iẕâ veḳa`ati-lvâḳi`ah.

Türkçe Meali: Kıyamet koptuğunda kimini alçaltacak ve kimini yükseltecek olan o hadisenin yalan olmadığı ortaya çıkacaktır.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 2

Arapça: لَيْسَ لِوَقْعَتِهَا كَاذِبَةٌ

Türkçe Okunuşu: leyse livaḳ`atihâ kâẕibeh.

Türkçe Meali: Kıyamet koptuğunda kimini alçaltacak ve kimini yükseltecek olan o hadisenin yalan olmadığı ortaya çıkacaktır.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 3

Arapça: خَافِضَةٌۭ رَّافِعَةٌ

Türkçe Okunuşu: ḫâfiḍatür râfi`ah.

Türkçe Meali: Kıyamet koptuğunda kimini alçaltacak ve kimini yükseltecek olan o hadisenin yalan olmadığı ortaya çıkacaktır.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 4

Arapça: إِذَا رُجَّتِ ٱلْأَرْضُ رَجًّۭا

Türkçe Okunuşu: iẕâ rucceti-l'arḍu raccâ.

Türkçe Meali: Ey insanlar! Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar ufalandıkça ufalanıp da toz duman haline geldiği zaman, siz de üç sınıf olursunuz.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 5

Arapça: وَبُسَّتِ ٱلْجِبَالُ بَسًّۭا

Türkçe Okunuşu: vebüsseti-lcibâlü bessâ.

Türkçe Meali: Ey insanlar! Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar ufalandıkça ufalanıp da toz duman haline geldiği zaman, siz de üç sınıf olursunuz.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 6

Arapça: فَكَانَتْ هَبَآءًۭ مُّنۢبَثًّۭا

Türkçe Okunuşu: fekânet hebâem mümbeŝŝâ.

Türkçe Meali: Ey insanlar! Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar ufalandıkça ufalanıp da toz duman haline geldiği zaman, siz de üç sınıf olursunuz.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 7

Arapça: وَكُنتُمْ أَزْوَٰجًۭا ثَلَٰثَةًۭ

Türkçe Okunuşu: veküntüm ezvâcen ŝelâŝeh.

Türkçe Meali: Ey insanlar! Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar ufalandıkça ufalanıp da toz duman haline geldiği zaman, siz de üç sınıf olursunuz.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 8

Arapça: فَأَصْحَٰبُ ٱلْمَيْمَنَةِ مَآ أَصْحَٰبُ ٱلْمَيْمَنَةِ

Türkçe Okunuşu: feaṣḥâbü-lmeymeneti mâ aṣḥâbü-lmeymeneh.

Türkçe Meali: İyi işler işlediklerini belirtmek için, amel defterleri sağdan verilenler; ne mutlu o sağcılara!

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 9

Arapça: وَأَصْحَٰبُ ٱلْمَشْـَٔمَةِ مَآ أَصْحَٰبُ ٱلْمَشْـَٔمَةِ

Türkçe Okunuşu: veaṣḥâbü-lmeş'emeti mâ aṣḥâbü-lmeş'emeh.

Türkçe Meali: Kötülük işlediklerini belirtmek üzere, amel defterleri soldan verilenler; ne yazık o solculara!

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 10

Arapça: وَٱلسَّٰبِقُونَ ٱلسَّٰبِقُونَ

Türkçe Okunuşu: vessâbiḳûne-ssâbiḳûn.

Türkçe Meali: İyilik işlemekte önde olanlar, karşılıklarını almakta da önde olanlardır.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 11

Arapça: أُو۟لَٰٓئِكَ ٱلْمُقَرَّبُونَ

Türkçe Okunuşu: ülâike-lmüḳarrabûn.

Türkçe Meali: Naim cennetlerinde Allah'a en çok yaklaştırılmış olanlar işte bunlardır.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 12

Arapça: فِى جَنَّٰتِ ٱلنَّعِيمِ

Türkçe Okunuşu: fî cennâti-nne`îm.

Türkçe Meali: Naim cennetlerinde Allah'a en çok yaklaştırılmış olanlar işte bunlardır.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 13

Arapça: ثُلَّةٌۭ مِّنَ ٱلْأَوَّلِينَ

Türkçe Okunuşu: ŝülletüm mine-l'evvelîn.

Türkçe Meali: Onların büyük kısmı eski ümmetlerden, bir kısmı da sonrakilerdendir.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 14

Arapça: وَقَلِيلٌۭ مِّنَ ٱلْءَاخِرِينَ

Türkçe Okunuşu: veḳalîlüm mine-l'âḫirîn.

Türkçe Meali: Onların büyük kısmı eski ümmetlerden, bir kısmı da sonrakilerdendir.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 15

Arapça: عَلَىٰ سُرُرٍۢ مَّوْضُونَةٍۢ

Türkçe Okunuşu: `alâ sürurim mevḍûneh.

Türkçe Meali: Mücevheratla işlenmiş tahtlara karşılıklı olarak yaslanırlar.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 16

Arapça: مُّتَّكِـِٔينَ عَلَيْهَا مُتَقَٰبِلِينَ

Türkçe Okunuşu: müttekiîne `aleyhâ müteḳâbilîn.

Türkçe Meali: Mücevheratla işlenmiş tahtlara karşılıklı olarak yaslanırlar.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 17

Arapça: يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَٰنٌۭ مُّخَلَّدُونَ

Türkçe Okunuşu: yeṭûfü `aleyhim vildânüm müḫalledûn.

Türkçe Meali: Ölümsüz gençler yanlarında, baş ağrısı ve dönmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kaseler, ibrikler, kadehler; seçecekleri meyveler, arzulayacakları kuş eti ile dolaşırlar.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 18

Arapça: بِأَكْوَابٍۢ وَأَبَارِيقَ وَكَأْسٍۢ مِّن مَّعِينٍۢ

Türkçe Okunuşu: biekvâbiv veebârîḳa veke'sim mim me`în.

Türkçe Meali: Ölümsüz gençler yanlarında, baş ağrısı ve dönmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kaseler, ibrikler, kadehler; seçecekleri meyveler, arzulayacakları kuş eti ile dolaşırlar.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 19

Arapça: لَّا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنزِفُونَ

Türkçe Okunuşu: lâ yüṣadde`ûne `anhâ velâ yünzifûn.

Türkçe Meali: Ölümsüz gençler yanlarında, baş ağrısı ve dönmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kaseler, ibrikler, kadehler; seçecekleri meyveler, arzulayacakları kuş eti ile dolaşırlar.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 20

Arapça: وَفَٰكِهَةٍۢ مِّمَّا يَتَخَيَّرُونَ

Türkçe Okunuşu: vefâkihetim mimmâ yeteḫayyerûn.

Türkçe Meali: Ölümsüz gençler yanlarında, baş ağrısı ve dönmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kaseler, ibrikler, kadehler; seçecekleri meyveler, arzulayacakları kuş eti ile dolaşırlar.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 21

Arapça: وَلَحْمِ طَيْرٍۢ مِّمَّا يَشْتَهُونَ

Türkçe Okunuşu: velaḥmi ṭayrim mimmâ yeştehûn.

Türkçe Meali: Ölümsüz gençler yanlarında, baş ağrısı ve dönmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kaseler, ibrikler, kadehler; seçecekleri meyveler, arzulayacakları kuş eti ile dolaşırlar.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 22

Arapça: وَحُورٌ عِينٌۭ

Türkçe Okunuşu: veḥûrun `în.

Türkçe Meali: İşlediklerine karşılık olarak, sedefteki inciler gibi ceylan gözlüler vardır. Orada boş ve günaha sokacak bir söz duymazlar.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 23

Arapça: كَأَمْثَٰلِ ٱللُّؤْلُؤِ ٱلْمَكْنُونِ

Türkçe Okunuşu: keemŝâli-llü'lüi-lmeknûn.

Türkçe Meali: İşlediklerine karşılık olarak, sedefteki inciler gibi ceylan gözlüler vardır. Orada boş ve günaha sokacak bir söz duymazlar.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 24

Arapça: جَزَآءًۢ بِمَا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ

Türkçe Okunuşu: cezâem bimâ kânû ya`melûn.

Türkçe Meali: İşlediklerine karşılık olarak, sedefteki inciler gibi ceylan gözlüler vardır. Orada boş ve günaha sokacak bir söz duymazlar.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 25

Arapça: لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًۭا وَلَا تَأْثِيمًا

Türkçe Okunuşu: lâ yesme`ûne fîhâ lagvev velâ te'ŝîmâ.

Türkçe Meali: Sadece selama karşılık selam sözü işitirler.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 26

Arapça: إِلَّا قِيلًۭا سَلَٰمًۭا سَلَٰمًۭا

Türkçe Okunuşu: illâ ḳîlen selâmen selâmâ.

Türkçe Meali: Defterleri sağdan verilenler; ne mutlu o sağcılara!

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 27

Arapça: وَأَصْحَٰبُ ٱلْيَمِينِ مَآ أَصْحَٰبُ ٱلْيَمِينِ

Türkçe Okunuşu: veaṣḥâbü-lyemîni mâ aṣḥâbü-lyemîn.

Türkçe Meali: Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 28

Arapça: فِى سِدْرٍۢ مَّخْضُودٍۢ

Türkçe Okunuşu: fî sidrim maḫḍûd.

Türkçe Meali: Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 29

Arapça: وَطَلْحٍۢ مَّنضُودٍۢ

Türkçe Okunuşu: veṭalḥim menḍûd.

Türkçe Meali: Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 30

Arapça: وَظِلٍّۢ مَّمْدُودٍۢ

Türkçe Okunuşu: veżillim memdûd.

Türkçe Meali: Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 31

Arapça: وَمَآءٍۢ مَّسْكُوبٍۢ

Türkçe Okunuşu: vemâim meskûb.

Türkçe Meali: Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 32

Arapça: وَفَٰكِهَةٍۢ كَثِيرَةٍۢ

Türkçe Okunuşu: vefâkihetin keŝîrah.

Türkçe Meali: Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 33

Arapça: لَّا مَقْطُوعَةٍۢ وَلَا مَمْنُوعَةٍۢ

Türkçe Okunuşu: lâ maḳṭû`ativ velâ memnû`ah.

Türkçe Meali: Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 34

Arapça: وَفُرُشٍۢ مَّرْفُوعَةٍ

Türkçe Okunuşu: vefüruşim merfû`ah.

Türkçe Meali: Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 35

Arapça: إِنَّآ أَنشَأْنَٰهُنَّ إِنشَآءًۭ

Türkçe Okunuşu: innâ enşe'nâhünne inşââ.

Türkçe Meali: Biz ceylan gözlüleri, defterleri sağdan verilenler için yeniden yaratmışızdır; onları bakire, eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 36

Arapça: فَجَعَلْنَٰهُنَّ أَبْكَارًا

Türkçe Okunuşu: fece`alnâhünne ebkârâ.

Türkçe Meali: Biz ceylan gözlüleri, defterleri sağdan verilenler için yeniden yaratmışızdır; onları bakire, eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 37

Arapça: عُرُبًا أَتْرَابًۭا

Türkçe Okunuşu: `uruben etrâbâ.

Türkçe Meali: Biz ceylan gözlüleri, defterleri sağdan verilenler için yeniden yaratmışızdır; onları bakire, eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 38

Arapça: لِّأَصْحَٰبِ ٱلْيَمِينِ

Türkçe Okunuşu: liaṣḥâbi-lyemîn.

Türkçe Meali: Biz ceylan gözlüleri, defterleri sağdan verilenler için yeniden yaratmışızdır; onları bakire, eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 39

Arapça: ثُلَّةٌۭ مِّنَ ٱلْأَوَّلِينَ

Türkçe Okunuşu: ŝülletüm mine-l'evvelîn.

Türkçe Meali: Bunların bir kısmı eski ümmetlerden, bir kısmı da sonrakilerdendir.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 40

Arapça: وَثُلَّةٌۭ مِّنَ ٱلْءَاخِرِينَ

Türkçe Okunuşu: veŝülletüm mine-l'âḫirîn.

Türkçe Meali: Bunların bir kısmı eski ümmetlerden, bir kısmı da sonrakilerdendir.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 41

Arapça: وَأَصْحَٰبُ ٱلشِّمَالِ مَآ أَصْحَٰبُ ٱلشِّمَالِ

Türkçe Okunuşu: veaṣḥâbü-şşimâli mâ aṣḥâbü-şşimâl.

Türkçe Meali: Defterleri soldan verilenler; ne yazık o solculara!

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 42

Arapça: فِى سَمُومٍۢ وَحَمِيمٍۢ

Türkçe Okunuşu: fî semûmiv veḥamîm.

Türkçe Meali: İnsanın içine işleyen bir sıcaklık ve kaynar su içinde, serinliği ve hoşluğu olmayan kara bir dumanın gölgesinde bulunurlar.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 43

Arapça: وَظِلٍّۢ مِّن يَحْمُومٍۢ

Türkçe Okunuşu: veżillim miy yaḥmûm.

Türkçe Meali: İnsanın içine işleyen bir sıcaklık ve kaynar su içinde, serinliği ve hoşluğu olmayan kara bir dumanın gölgesinde bulunurlar.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 44

Arapça: لَّا بَارِدٍۢ وَلَا كَرِيمٍ

Türkçe Okunuşu: lâ bâridiv velâ kerîm.

Türkçe Meali: İnsanın içine işleyen bir sıcaklık ve kaynar su içinde, serinliği ve hoşluğu olmayan kara bir dumanın gölgesinde bulunurlar.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 45

Arapça: إِنَّهُمْ كَانُوا۟ قَبْلَ ذَٰلِكَ مُتْرَفِينَ

Türkçe Okunuşu: innehüm kânû ḳable ẕâlike mütrafîn.

Türkçe Meali: Çünkü onlar, bundan önce, dünyada, nimet içinde bulunurlar iken, büyük günah işlemekte direnir dururlardı.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 46

Arapça: وَكَانُوا۟ يُصِرُّونَ عَلَى ٱلْحِنثِ ٱلْعَظِيمِ

Türkçe Okunuşu: vekânû yüṣirrûne `ale-lḥinŝi-l`ażîm.

Türkçe Meali: Çünkü onlar, bundan önce, dünyada, nimet içinde bulunurlar iken, büyük günah işlemekte direnir dururlardı.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 47

Arapça: وَكَانُوا۟ يَقُولُونَ أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًۭا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَبْعُوثُونَ

Türkçe Okunuşu: vekânû yeḳûlûne eiẕâ mitnâ vekünnâ türâbev ve`iżâmen einnâ lemeb`ûŝûn.

Türkçe Meali: Şöyle söylerlerdi: "Öldüğümüzde, toprak ve kemik yığını olduğumuzda mı, biz mi tekrar dirileceğiz?"

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 48

Arapça: أَوَءَابَآؤُنَا ٱلْأَوَّلُونَ

Türkçe Okunuşu: eveâbâüne-l'evvelûn.

Türkçe Meali: "Önce gelip geçmiş babalarımız da mı?"

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 49

Arapça: قُلْ إِنَّ ٱلْأَوَّلِينَ وَٱلْءَاخِرِينَ

Türkçe Okunuşu: ḳul inne-l'evvelîne vel'âḫirîn.

Türkçe Meali: De ki: "Şüphesiz öncekiler de, sonrakiler de belli bir günün belirli bir vaktinde toplanacaklardır."

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 50

Arapça: لَمَجْمُوعُونَ إِلَىٰ مِيقَٰتِ يَوْمٍۢ مَّعْلُومٍۢ

Türkçe Okunuşu: lemecmû`ûne ilâ mîḳâti yevmim ma`lûm.

Türkçe Meali: De ki: "Şüphesiz öncekiler de, sonrakiler de belli bir günün belirli bir vaktinde toplanacaklardır."

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 51

Arapça: ثُمَّ إِنَّكُمْ أَيُّهَا ٱلضَّآلُّونَ ٱلْمُكَذِّبُونَ

Türkçe Okunuşu: ŝümme inneküm eyyühe-ḍḍâllûne-lmükeẕẕibûn.

Türkçe Meali: Sonra, siz ey sapıklar, yalanlayanlar!

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 52

Arapça: لَءَاكِلُونَ مِن شَجَرٍۢ مِّن زَقُّومٍۢ

Türkçe Okunuşu: leâkilûne min şecerim min zeḳḳûm.

Türkçe Meali: Doğrusu bir zakkum ağacından yiyeceksiniz.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 53

Arapça: فَمَالِـُٔونَ مِنْهَا ٱلْبُطُونَ

Türkçe Okunuşu: femâliûne minhe-lbüṭûn.

Türkçe Meali: Karınlarınızı onunla dolduracaksınız;

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 54

Arapça: فَشَٰرِبُونَ عَلَيْهِ مِنَ ٱلْحَمِيمِ

Türkçe Okunuşu: feşâribûne `aleyhi mine-lḥamîm.

Türkçe Meali: Onun üzerine kaynar su içeceksiniz;

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 55

Arapça: فَشَٰرِبُونَ شُرْبَ ٱلْهِيمِ

Türkçe Okunuşu: feşâribûne şürbe-lhîm.

Türkçe Meali: Hem de susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz;

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 56

Arapça: هَٰذَا نُزُلُهُمْ يَوْمَ ٱلدِّينِ

Türkçe Okunuşu: hâẕâ nüzülühüm yevme-ddîn.

Türkçe Meali: İşte onlara, ceza günü sunulacak konukluk budur.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 57

Arapça: نَحْنُ خَلَقْنَٰكُمْ فَلَوْلَا تُصَدِّقُونَ

Türkçe Okunuşu: naḥnü ḫalaḳnâküm felevlâ tüṣaddiḳûn.

Türkçe Meali: Sizi yaratan Biziz; hala tasdik etmez misiniz?

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 58

Arapça: أَفَرَءَيْتُم مَّا تُمْنُونَ

Türkçe Okunuşu: eferaeytüm mâ tümnûn.

Türkçe Meali: Söyleyin; akıttığınız meniden insanı yaratan siz misiniz, yoksa Biz mi yaratmaktayız?

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 59

Arapça: ءَأَنتُمْ تَخْلُقُونَهُۥٓ أَمْ نَحْنُ ٱلْخَٰلِقُونَ

Türkçe Okunuşu: eentüm taḫlüḳûnehû em naḥnü-lḫâliḳûn.

Türkçe Meali: Söyleyin; akıttığınız meniden insanı yaratan siz misiniz, yoksa Biz mi yaratmaktayız?

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 60

Arapça: نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ ٱلْمَوْتَ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوقِينَ

Türkçe Okunuşu: naḥnü ḳaddernâ beynekümü-lmevte vemâ naḥnü bimesbûḳîn.

Türkçe Meali: Ölümü aranızda Biz tayin ettik; sizi ortadan kaldırıp benzerlerinizi yerinize getirmeyi, sizi bilmediğiniz şekilde var etmeyi dilesek kimse önümüze geçemez.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 61

Arapça: عَلَىٰٓ أَن نُّبَدِّلَ أَمْثَٰلَكُمْ وَنُنشِئَكُمْ فِى مَا لَا تَعْلَمُونَ

Türkçe Okunuşu: `alâ en nübeddile emŝâleküm venünşieküm fî mâ lâ ta`lemûn.

Türkçe Meali: Ölümü aranızda Biz tayin ettik; sizi ortadan kaldırıp benzerlerinizi yerinize getirmeyi, sizi bilmediğiniz şekilde var etmeyi dilesek kimse önümüze geçemez.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 62

Arapça: وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ ٱلنَّشْأَةَ ٱلْأُولَىٰ فَلَوْلَا تَذَكَّرُونَ

Türkçe Okunuşu: veleḳad `alimtümü-nneş'ete-l'ûlâ felevlâ teẕekkerûn.

Türkçe Meali: And olsun ki, ilk yaratmayı bilirsiniz, yine de düşünmez misiniz?

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 63

Arapça: أَفَرَءَيْتُم مَّا تَحْرُثُونَ

Türkçe Okunuşu: eferaeytüm mâ taḥruŝûn.

Türkçe Meali: Söyleyin, ektiklerinizi yerden bitirenler sizler misiniz, yoksa Biz mi bitiriyoruz?

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 64

Arapça: ءَأَنتُمْ تَزْرَعُونَهُۥٓ أَمْ نَحْنُ ٱلزَّٰرِعُونَ

Türkçe Okunuşu: eentüm tezra`ûnehû em naḥnü-zzâri`ûn.

Türkçe Meali: Söyleyin, ektiklerinizi yerden bitirenler sizler misiniz, yoksa Biz mi bitiriyoruz?

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 65

Arapça: لَوْ نَشَآءُ لَجَعَلْنَٰهُ حُطَٰمًۭا فَظَلْتُمْ تَفَكَّهُونَ

Türkçe Okunuşu: lev neşâü lece`alnâhü ḥuṭâmen feżaltüm tefekkehûn.

Türkçe Meali: Dilersek Biz onu çerçöp yaparız, şaşar kalırsınız; "Doğrusu borç altına girdik, hatta yoksun kaldık".

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 66

Arapça: إِنَّا لَمُغْرَمُونَ

Türkçe Okunuşu: innâ lemugramûn.

Türkçe Meali: Dilersek Biz onu çerçöp yaparız, şaşar kalırsınız; "Doğrusu borç altına girdik, hatta yoksun kaldık".

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 67

Arapça: بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ

Türkçe Okunuşu: bel naḥnü maḥrûmûn.

Türkçe Meali: Dilersek Biz onu çerçöp yaparız, şaşar kalırsınız; "Doğrusu borç altına girdik, hatta yoksun kaldık".

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 68

Arapça: أَفَرَءَيْتُمُ ٱلْمَآءَ ٱلَّذِى تَشْرَبُونَ

Türkçe Okunuşu: eferaeytümü-lmâe-lleẕî teşrabûn.

Türkçe Meali: Söyleyin; içtiğiniz suyu buluttan indirenler sizler misiniz yoksa onu Biz mi indiririz?

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 69

Arapça: ءَأَنتُمْ أَنزَلْتُمُوهُ مِنَ ٱلْمُزْنِ أَمْ نَحْنُ ٱلْمُنزِلُونَ

Türkçe Okunuşu: eentüm enzeltümûhü mine-lmüzni em naḥnü-lmünzilûn.

Türkçe Meali: Söyleyin; içtiğiniz suyu buluttan indirenler sizler misiniz yoksa onu Biz mi indiririz?

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 70

Arapça: لَوْ نَشَآءُ جَعَلْنَٰهُ أُجَاجًۭا فَلَوْلَا تَشْكُرُونَ

Türkçe Okunuşu: lev neşâü ce`alnâhü ücâcen felevlâ teşkürûn.

Türkçe Meali: Dileseydik onu acılaştırırdık; hala şükretmez misiniz?

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 71

Arapça: أَفَرَءَيْتُمُ ٱلنَّارَ ٱلَّتِى تُورُونَ

Türkçe Okunuşu: eferaeytümü-nnâra-lletî tûrûn.

Türkçe Meali: Söyleyin; yaktığınız ateşin ağacını var eden sizler misiniz, yoksa onu Biz mi var ederiz?

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 72

Arapça: ءَأَنتُمْ أَنشَأْتُمْ شَجَرَتَهَآ أَمْ نَحْنُ ٱلْمُنشِـُٔونَ

Türkçe Okunuşu: eentüm enşe'tüm şeceratehâ em naḥnü-lmünşiûn.

Türkçe Meali: Söyleyin; yaktığınız ateşin ağacını var eden sizler misiniz, yoksa onu Biz mi var ederiz?

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 73

Arapça: نَحْنُ جَعَلْنَٰهَا تَذْكِرَةًۭ وَمَتَٰعًۭا لِّلْمُقْوِينَ

Türkçe Okunuşu: naḥnü ce`alnâhâ teẕkiratev vemetâ`al lilmuḳvîn.

Türkçe Meali: Biz onu bir ibret ve çölde konaklayanlar için yararlı kıldık.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 74

Arapça: فَسَبِّحْ بِٱسْمِ رَبِّكَ ٱلْعَظِيمِ

Türkçe Okunuşu: fesebbiḥ bismi rabbike-l`ażîm.

Türkçe Meali: Öyleyse çok büyük Rabbinin adını tesbih et.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 75

Arapça: ۞ فَلَآ أُقْسِمُ بِمَوَٰقِعِ ٱلنُّجُومِ

Türkçe Okunuşu: felâ uḳsimü bimevâḳi`i-nnücûm.

Türkçe Meali: Hayır; yıldızların yerleri üzerine yemin ederim; ki bunun ne büyük yemin olduğunu bir bilseniz!

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 76

Arapça: وَإِنَّهُۥ لَقَسَمٌۭ لَّوْ تَعْلَمُونَ عَظِيمٌ

Türkçe Okunuşu: veinnehû leḳasemül lev ta`lemûne `ażîm.

Türkçe Meali: Hayır; yıldızların yerleri üzerine yemin ederim; ki bunun ne büyük yemin olduğunu bir bilseniz!

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 77

Arapça: إِنَّهُۥ لَقُرْءَانٌۭ كَرِيمٌۭ

Türkçe Okunuşu: innehû leḳur'ânün kerîm.

Türkçe Meali: Doğrusu bu Kitap, sadece arınmış olanların dokunabileceği, saklı bir Kitap'da mevcutken Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiş olan Kuranı Kerim'dir.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 78

Arapça: فِى كِتَٰبٍۢ مَّكْنُونٍۢ

Türkçe Okunuşu: fî kitâbim meknûn.

Türkçe Meali: Doğrusu bu Kitap, sadece arınmış olanların dokunabileceği, saklı bir Kitap'da mevcutken Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiş olan Kuranı Kerim'dir.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 79

Arapça: لَّا يَمَسُّهُۥٓ إِلَّا ٱلْمُطَهَّرُونَ

Türkçe Okunuşu: lâ yemessühû ille-lmüṭahherûn.

Türkçe Meali: Doğrusu bu Kitap, sadece arınmış olanların dokunabileceği, saklı bir Kitap'da mevcutken Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiş olan Kuranı Kerim'dir.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 80

Arapça: تَنزِيلٌۭ مِّن رَّبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ

Türkçe Okunuşu: tenzîlüm mir rabbi-l`âlemîn.

Türkçe Meali: Doğrusu bu Kitap, sadece arınmış olanların dokunabileceği, saklı bir Kitap'da mevcutken Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiş olan Kuranı Kerim'dir.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 81

Arapça: أَفَبِهَٰذَا ٱلْحَدِيثِ أَنتُم مُّدْهِنُونَ

Türkçe Okunuşu: efebihâẕe-lḥadîŝi entüm müdhinûn.

Türkçe Meali: Siz bu sözü mü hor görüyorsunuz?

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 82

Arapça: وَتَجْعَلُونَ رِزْقَكُمْ أَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ

Türkçe Okunuşu: vetec`alûne rizḳaküm enneküm tükeẕẕibûn.

Türkçe Meali: Rızkınıza şükredeceğiniz yere onu vereni mi yalanlıyorsunuz?

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 83

Arapça: فَلَوْلَآ إِذَا بَلَغَتِ ٱلْحُلْقُومَ

Türkçe Okunuşu: felevlâ iẕâ belegati-lḥulḳûm.

Türkçe Meali: Kişinin canı boğaza dayanınca ve siz o zaman bakıp kalırken, Biz o kişiye sizden daha yakınızdır, ama görmezsiniz.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 84

Arapça: وَأَنتُمْ حِينَئِذٍۢ تَنظُرُونَ

Türkçe Okunuşu: veentüm ḥîneiẕin tenżurûn.

Türkçe Meali: Kişinin canı boğaza dayanınca ve siz o zaman bakıp kalırken, Biz o kişiye sizden daha yakınızdır, ama görmezsiniz.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 85

Arapça: وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنكُمْ وَلَٰكِن لَّا تُبْصِرُونَ

Türkçe Okunuşu: venaḥnü aḳrabü ileyhi minküm velâkil lâ tübṣirûn.

Türkçe Meali: Kişinin canı boğaza dayanınca ve siz o zaman bakıp kalırken, Biz o kişiye sizden daha yakınızdır, ama görmezsiniz.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 86

Arapça: فَلَوْلَآ إِن كُنتُمْ غَيْرَ مَدِينِينَ

Türkçe Okunuşu: felevlâ in küntüm gayra medînîn.

Türkçe Meali: Siz dirilip yaptıklarınıza karşılık görmeyecekseniz ve eğer bu sözünüzde samimi iseniz, o çıkmak üzere olan canı geri çevirsenize!

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 87

Arapça: تَرْجِعُونَهَآ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ

Türkçe Okunuşu: terci`ûnehâ in küntüm ṣâdiḳîn.

Türkçe Meali: Siz dirilip yaptıklarınıza karşılık görmeyecekseniz ve eğer bu sözünüzde samimi iseniz, o çıkmak üzere olan canı geri çevirsenize!

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 88

Arapça: فَأَمَّآ إِن كَانَ مِنَ ٱلْمُقَرَّبِينَ

Türkçe Okunuşu: feemmâ in kâne mine-lmüḳarrabîn.

Türkçe Meali: Eğer ölen o kişi, gözdelerden ise, rahatlık, hoşluk ve nimet cenneti onundur.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 89

Arapça: فَرَوْحٌۭ وَرَيْحَانٌۭ وَجَنَّتُ نَعِيمٍۢ

Türkçe Okunuşu: feravḥuv verayḥânüv vecennâtü ne`îm.

Türkçe Meali: Eğer ölen o kişi, gözdelerden ise, rahatlık, hoşluk ve nimet cenneti onundur.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 90

Arapça: وَأَمَّآ إِن كَانَ مِنْ أَصْحَٰبِ ٱلْيَمِينِ

Türkçe Okunuşu: veemmâ in kâne min aṣḥâbi-lyemîn.

Türkçe Meali: Eğer defteri sağdan verilenlerden ise,

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 91

Arapça: فَسَلَٰمٌۭ لَّكَ مِنْ أَصْحَٰبِ ٱلْيَمِينِ

Türkçe Okunuşu: feselâmül leke min aṣḥâbi-lyemîn.

Türkçe Meali: "Ey sağcılardan olan kişi, sana selam olsun!" denir.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 92

Arapça: وَأَمَّآ إِن كَانَ مِنَ ٱلْمُكَذِّبِينَ ٱلضَّآلِّينَ

Türkçe Okunuşu: veemmâ in kâne mine-lmükeẕẕibîne-ḍḍâllîn.

Türkçe Meali: Eğer, sapık yalancılardan ise,

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 93

Arapça: فَنُزُلٌۭ مِّنْ حَمِيمٍۢ

Türkçe Okunuşu: fenüzülüm min ḥamîm.

Türkçe Meali: Ona kaynar sudan konukluk sunulur.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 94

Arapça: وَتَصْلِيَةُ جَحِيمٍ

Türkçe Okunuşu: vetaṣliyetü ceḥîm.

Türkçe Meali: Cehenneme sokulur.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 95

Arapça: إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ حَقُّ ٱلْيَقِينِ

Türkçe Okunuşu: inne hâẕâ lehüve ḥaḳḳu-lyeḳîn.

Türkçe Meali: Doğrusu kesin gerçek budur.

سُورَةُ الوَاقِعَةِ - Ayet 96

Arapça: فَسَبِّحْ بِٱسْمِ رَبِّكَ ٱلْعَظِيمِ

Türkçe Okunuşu: fesebbiḥ bismi rabbike-l`ażîm.

Türkçe Meali: Öyleyse çok büyük Rabbinin adını tesbih et.

سُورَةُ الحَدِيدِ - Ayet 1

Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ سَبَّحَ لِلَّهِ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۖ وَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ

Türkçe Okunuşu: sebbeḥa lillâhi mâ fi-ssemâvâti vel'arḍ. vehüve-l`azîzü-lḥakîm.

Türkçe Meali: Göklerde ve yerde olanlar Allah'ı tesbih ederler. O güçlüdür, Hakim'dir.

سُورَةُ الحَدِيدِ - Ayet 2

Arapça: لَهُۥ مُلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۖ يُحْىِۦ وَيُمِيتُ ۖ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ قَدِيرٌ

Türkçe Okunuşu: lehû mülkü-ssemâvâti vel'arḍ. yuḥyî veyümît. vehüve `alâ külli şey'in ḳadîr.

Türkçe Meali: Göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur; diriltir, öldürür. O, her şeye Kadir'dir.

سُورَةُ الحَدِيدِ - Ayet 3

Arapça: هُوَ ٱلْأَوَّلُ وَٱلْءَاخِرُ وَٱلظَّٰهِرُ وَٱلْبَاطِنُ ۖ وَهُوَ بِكُلِّ شَىْءٍ عَلِيمٌ

Türkçe Okunuşu: hüve-l'evvelü vel'âḫiru veżżâhiru velbâṭin. vehüve bikülli şey'in `alîm.

Türkçe Meali: O her şeyden öncedir; kendisinden sonraya hiçbir şeyin kalmayacağı son'dur; varlığı aşikardır; gerçek mahiyeti insan için gizlidir. O her şeyi bilir.

سُورَةُ الحَدِيدِ - Ayet 4

Arapça: هُوَ ٱلَّذِى خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ فِى سِتَّةِ أَيَّامٍۢ ثُمَّ ٱسْتَوَىٰ عَلَى ٱلْعَرْشِ ۚ يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِى ٱلْأَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنزِلُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ وَمَا يَعْرُجُ فِيهَا ۖ وَهُوَ مَعَكُمْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ ۚ وَٱللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌۭ

Türkçe Okunuşu: hüve-lleẕî ḫaleḳa-ssemâvâti vel'arḍa fî sitteti eyyâmin ŝümme-stevâ `ale-l`arş. ya`lemü mâ yelicü fi-l'arḍi vemâ yaḫrucü minhâ vemâ yenzilü mine-ssemâi vemâ ya`rucü fîhâ. vehüve me`aküm eyne mâ küntüm. vellâhü bimâ ta`melûne beṣîr.

Türkçe Meali: Gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arşa hükmeden, yere gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve oraya yükseleni bilen O'dur. Nerede olursanız olun, O, sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görür.

سُورَةُ الحَدِيدِ - Ayet 5

Arapça: لَّهُۥ مُلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۚ وَإِلَى ٱللَّهِ تُرْجَعُ ٱلْأُمُورُ

Türkçe Okunuşu: lehû mülkü-ssemâvâti vel'arḍ. veile-llâhi türce`u-l'ümûr.

Türkçe Meali: Göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur. Bütün işler Allah'a döndürülür.

سُورَةُ الحَدِيدِ - Ayet 6

Arapça: يُولِجُ ٱلَّيْلَ فِى ٱلنَّهَارِ وَيُولِجُ ٱلنَّهَارَ فِى ٱلَّيْلِ ۚ وَهُوَ عَلِيمٌۢ بِذَاتِ ٱلصُّدُورِ

Türkçe Okunuşu: yûlicü-lleyle fi-nnehâri veyûlicü-nnehâra fi-lleyl. vehüve `alîmüm biẕâti-ṣṣudûr.

Türkçe Meali: Geceyi gündüze katar, gündüzü geceye katar; O kalblerde olanı bilendir.

سُورَةُ الحَدِيدِ - Ayet 7

Arapça: ءَامِنُوا۟ بِٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦ وَأَنفِقُوا۟ مِمَّا جَعَلَكُم مُّسْتَخْلَفِينَ فِيهِ ۖ فَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ مِنكُمْ وَأَنفَقُوا۟ لَهُمْ أَجْرٌۭ كَبِيرٌۭ

Türkçe Okunuşu: âminû billâhi verasûlihî veenfiḳû mimmâ ce`aleküm müstaḫlefîne fîh. felleẕîne âmenû minküm veenfeḳû lehüm ecrun kebîr.

Türkçe Meali: Ey insanlar! Allah'a ve Peygamberine inanın; sizi varis kıldığı şeylerden sarfedin; aranızdan, inanıp da sarfeden kimselere büyük ecir vardır

سُورَةُ الحَدِيدِ - Ayet 8

Arapça: وَمَا لَكُمْ لَا تُؤْمِنُونَ بِٱللَّهِ ۙ وَٱلرَّسُولُ يَدْعُوكُمْ لِتُؤْمِنُوا۟ بِرَبِّكُمْ وَقَدْ أَخَذَ مِيثَٰقَكُمْ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ

Türkçe Okunuşu: vemâ leküm lâ tü'minûne billâh. verrasûlü yed`ûküm litü'minû birabbiküm veḳad eḫaẕe mîŝâḳaküm in küntüm mü'minîn.

Türkçe Meali: Peygamber sizi, Rabbinize inanmaya çağırdığı halde, Allah'a niçin inanmazsınız? Hem O, sizden söz almıştı, inanmışlar iseniz; bu çağrıya koşun.

سُورَةُ الحَدِيدِ - Ayet 9

Arapça: هُوَ ٱلَّذِى يُنَزِّلُ عَلَىٰ عَبْدِهِۦٓ ءَايَٰتٍۭ بَيِّنَٰتٍۢ لِّيُخْرِجَكُم مِّنَ ٱلظُّلُمَٰتِ إِلَى ٱلنُّورِ ۚ وَإِنَّ ٱللَّهَ بِكُمْ لَرَءُوفٌۭ رَّحِيمٌۭ

Türkçe Okunuşu: hüve-lleẕî yünezzilü `alâ `abdihî âyâtim beyyinâtil liyuḫriceküm mine-żżulümâti ile-nnûr. veinne-llâhe biküm leraûfür raḥîm.

Türkçe Meali: Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna, apaçık ayetler indiren O'dur. Doğrusu Allah size karşı şefkatlidir, merhametlidir.

سُورَةُ الحَدِيدِ - Ayet 10

Arapça: وَمَا لَكُمْ أَلَّا تُنفِقُوا۟ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ وَلِلَّهِ مِيرَٰثُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۚ لَا يَسْتَوِى مِنكُم مَّنْ أَنفَقَ مِن قَبْلِ ٱلْفَتْحِ وَقَٰتَلَ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ أَعْظَمُ دَرَجَةًۭ مِّنَ ٱلَّذِينَ أَنفَقُوا۟ مِنۢ بَعْدُ وَقَٰتَلُوا۟ ۚ وَكُلًّۭا وَعَدَ ٱللَّهُ ٱلْحُسْنَىٰ ۚ وَٱللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌۭ

Türkçe Okunuşu: vemâ leküm ellâ tünfiḳû fî sebîli-llâhi velillâhi mîrâŝü-ssemâvâti vel'arḍ. lâ yestevî minküm men enfeḳa min ḳabli-lfetḥi veḳâtel. ülâike a`żamü deracetem mine-lleẕîne enfeḳû mim ba`dü veḳâtelû. veküllev ve`ade-llâhü-lḥusnâ. vellâhü bimâ ta`melûne ḫabîr.

Türkçe Meali: Göklerin ve yerin mirasçısı Allah olduğu halde, Allah yolunda siz niçin sarf etmiyorsunuz? İçinizden Mekke'nin fethinden önce sarfeden ve savaşan kimseler, daha sonra sarfedip savaşan kimselerle bir değildirler, öncekiler daha üstün derecededirler. Allah, hepsine cenneti vadetmiştir. Allah, işlediklerinizden haberdardır.

سُورَةُ الحَدِيدِ - Ayet 11

Arapça: مَّن ذَا ٱلَّذِى يُقْرِضُ ٱللَّهَ قَرْضًا حَسَنًۭا فَيُضَٰعِفَهُۥ لَهُۥ وَلَهُۥٓ أَجْرٌۭ كَرِيمٌۭ

Türkçe Okunuşu: men ẕe-lleẕî yuḳriḍu-llâhe ḳarḍan ḥasenen feyüḍâ`ifehû lehû velehû ecrun kerîm.

Türkçe Meali: Allah'a kim güzel bir ödünç takdiminde bulunursa, Allah karşılığını kat kat verir, ona cömertçe verilecek bir ecir de vardır.

سُورَةُ الحَدِيدِ - Ayet 12

Arapça: يَوْمَ تَرَى ٱلْمُؤْمِنِينَ وَٱلْمُؤْمِنَٰتِ يَسْعَىٰ نُورُهُم بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَبِأَيْمَٰنِهِم بُشْرَىٰكُمُ ٱلْيَوْمَ جَنَّٰتٌۭ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَا ۚ ذَٰلِكَ هُوَ ٱلْفَوْزُ ٱلْعَظِيمُ

Türkçe Okunuşu: yevme tera-lmü'minîne velmü'minâti yes`â nûruhüm beyne eydîhim vebieymânihim büşrâkümü-lyevme cennâtün tecrî min taḥtihe-l'enhâru ḫâlidîne fîhâ. ẕâlike hüve-lfevzü-l`ażîm.

Türkçe Meali: İnanmış erkek ve kadınları, defterleri sağdan verilmiş ve ışıkları önlerinde olarak giderken gördüğün gün onlara şöyle denecektir: "Müjde; bugün içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacağınız cennetler sizindir." İşte bu büyük kurtuluştur.

سُورَةُ الحَدِيدِ - Ayet 13

Arapça: يَوْمَ يَقُولُ ٱلْمُنَٰفِقُونَ وَٱلْمُنَٰفِقَٰتُ لِلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ ٱنظُرُونَا نَقْتَبِسْ مِن نُّورِكُمْ قِيلَ ٱرْجِعُوا۟ وَرَآءَكُمْ فَٱلْتَمِسُوا۟ نُورًۭا فَضُرِبَ بَيْنَهُم بِسُورٍۢ لَّهُۥ بَابٌۢ بَاطِنُهُۥ فِيهِ ٱلرَّحْمَةُ وَظَٰهِرُهُۥ مِن قِبَلِهِ ٱلْعَذَابُ

Türkçe Okunuşu: yevme yeḳûlü-lmünâfiḳûne velmünâfiḳâtü lilleẕîne âmenü-nżurûnâ naḳtebis min nûriküm ḳîle-rci`û verâeküm feltemisû nûrâ. feḍuribe beynehüm bisûril lehû bâb. bâṭinühû fîhi-rraḥmetü veżâhiruhû min ḳibelihi-l`aẕâb.

Türkçe Meali: İkiyüzlü erkek ve kadınlar müminlere: "Bizi de gözetin; ışığınızdan faydalanalım" dedikleri gün, onlara: "Ardınıza dönün de ışık arayın" denir; inananlarla ikiyüzlüler arasına, kapısının içinde rahmet ve dışında azap olan bir sur çekilir.

سُورَةُ الحَدِيدِ - Ayet 14

Arapça: يُنَادُونَهُمْ أَلَمْ نَكُن مَّعَكُمْ ۖ قَالُوا۟ بَلَىٰ وَلَٰكِنَّكُمْ فَتَنتُمْ أَنفُسَكُمْ وَتَرَبَّصْتُمْ وَٱرْتَبْتُمْ وَغَرَّتْكُمُ ٱلْأَمَانِىُّ حَتَّىٰ جَآءَ أَمْرُ ٱللَّهِ وَغَرَّكُم بِٱللَّهِ ٱلْغَرُورُ

Türkçe Okunuşu: yünâdûnehüm elem neküm me`aküm. ḳâlû belâ velâkinneküm fetentüm enfüseküm veterabbaṣtüm vertebtüm vegarratkümü-l'emâniyyü ḥattâ câe emru-llâhi vegarraküm billâhi-lgarûr.

Türkçe Meali: İkiyüzlüler, inananlara: "Biz sizinle beraber değil miydik" diye seslenirler. Onlar: "Evet öyle; fakat sizler kendinizi aldattınız, bize pusu kurdunuz, Allah'ın buyruğu gelene kadar dinde şüpheye düştünüz; sizi kuruntular aldattı; sizi şeytanlar Allah'a karşı da ayarttı."

سُورَةُ الحَدِيدِ - Ayet 15

Arapça: فَٱلْيَوْمَ لَا يُؤْخَذُ مِنكُمْ فِدْيَةٌۭ وَلَا مِنَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ ۚ مَأْوَىٰكُمُ ٱلنَّارُ ۖ هِىَ مَوْلَىٰكُمْ ۖ وَبِئْسَ ٱلْمَصِيرُ

Türkçe Okunuşu: felyevme lâ yü'ḫaẕü minküm fidyetüv velâ mine-lleẕîne keferû. me'vâkümü-nnâr. hiye mevlâküm. vebi'se-lmeṣîr.

Türkçe Meali: Bugün sizden ve inkar edenlerden fidye kabul edilmez; varacağınız yer ateştir, layığınız orasıdır; ne kötü bir dönüştür!

سُورَةُ الحَدِيدِ - Ayet 16

Arapça: ۞ أَلَمْ يَأْنِ لِلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ أَن تَخْشَعَ قُلُوبُهُمْ لِذِكْرِ ٱللَّهِ وَمَا نَزَلَ مِنَ ٱلْحَقِّ وَلَا يَكُونُوا۟ كَٱلَّذِينَ أُوتُوا۟ ٱلْكِتَٰبَ مِن قَبْلُ فَطَالَ عَلَيْهِمُ ٱلْأَمَدُ فَقَسَتْ قُلُوبُهُمْ ۖ وَكَثِيرٌۭ مِّنْهُمْ فَٰسِقُونَ

Türkçe Okunuşu: elem ye'ni lilleẕîne âmenû en taḫşe`a ḳulûbühüm liẕikri-llâhi vemâ nezele mine-lḥaḳḳi velâ yekûnû kelleẕîne ûtü-lkitâbe min ḳablü feṭâle `aleyhimü-l'emedü feḳaset ḳulûbühüm. vekeŝîrum minhüm fâsiḳûn.

Türkçe Meali: İnananların gönüllerinin Allah'ı anması ve O'ndan inen gerçeğe içten bağlanması zamanı daha gelmedi mi? Onlar, daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar; onların üzerinden uzun zaman geçti de kalbleri katılaştı; çoğu, yoldan çıkmış kimselerdir.

سُورَةُ الحَدِيدِ - Ayet 17

Arapça: ٱعْلَمُوٓا۟ أَنَّ ٱللَّهَ يُحْىِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا ۚ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ ٱلْءَايَٰتِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ

Türkçe Okunuşu: i`lemû enne-llâhe yuḥyi-l'arḍa ba`de mevtihâ. ḳad beyyennâ lekümü-l'âyâti le`alleküm ta`ḳilûn.

Türkçe Meali: Allah'ın, yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiğini bilin; size, akledesiniz diye açık açık deliller anlattık.

سُورَةُ الحَدِيدِ - Ayet 18

Arapça: إِنَّ ٱلْمُصَّدِّقِينَ وَٱلْمُصَّدِّقَٰتِ وَأَقْرَضُوا۟ ٱللَّهَ قَرْضًا حَسَنًۭا يُضَٰعَفُ لَهُمْ وَلَهُمْ أَجْرٌۭ كَرِيمٌۭ

Türkçe Okunuşu: inne-lmüṣṣaddiḳîne velmüṣṣaddiḳâti veaḳraḍu-llâhe ḳarḍan ḥaseney yüḍâ`afü lehüm velehüm ecrun kerîm.

Türkçe Meali: Doğrusu, sadaka veren erkek ve kadınlara, Allah'a güzel bir takdimde bulunanlara kat kat karşılık verilir; onlara cömertçe verilecek bir ecir vardır.

سُورَةُ الحَدِيدِ - Ayet 19

Arapça: وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ بِٱللَّهِ وَرُسُلِهِۦٓ أُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلصِّدِّيقُونَ ۖ وَٱلشُّهَدَآءُ عِندَ رَبِّهِمْ لَهُمْ أَجْرُهُمْ وَنُورُهُمْ ۖ وَٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ وَكَذَّبُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَآ أُو۟لَٰٓئِكَ أَصْحَٰبُ ٱلْجَحِيمِ

Türkçe Okunuşu: velleẕîne âmenû billâhi verusülihî ülâike hümu-ṣṣiddîḳûn. veşşühedâü `inde rabbihim. lehüm ecruhüm venûruhüm. velleẕîne keferû vekeẕẕebû biâyâtinâ ülâike aṣḥâbü-lceḥîm.

Türkçe Meali: Allah'a ve peygamberlerine inananlara, dosdoğru olanlara ve Allah yolunda şehit düşenlere, işte onlara, Rableri katında nur ve ecir vardır. İnkar edip ayetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar da, cehennemlik olanlardır.

سُورَةُ الحَدِيدِ - Ayet 20

Arapça: ٱعْلَمُوٓا۟ أَنَّمَا ٱلْحَيَوٰةُ ٱلدُّنْيَا لَعِبٌۭ وَلَهْوٌۭ وَزِينَةٌۭ وَتَفَاخُرٌۢ بَيْنَكُمْ وَتَكَاثُرٌۭ فِى ٱلْأَمْوَٰلِ وَٱلْأَوْلَٰدِ ۖ كَمَثَلِ غَيْثٍ أَعْجَبَ ٱلْكُفَّارَ نَبَاتُهُۥ ثُمَّ يَهِيجُ فَتَرَىٰهُ مُصْفَرًّۭا ثُمَّ يَكُونُ حُطَٰمًۭا ۖ وَفِى ٱلْءَاخِرَةِ عَذَابٌۭ شَدِيدٌۭ وَمَغْفِرَةٌۭ مِّنَ ٱللَّهِ وَرِضْوَٰنٌۭ ۚ وَمَا ٱلْحَيَوٰةُ ٱلدُّنْيَآ إِلَّا مَتَٰعُ ٱلْغُرُورِ

Türkçe Okunuşu: i`lemû enneme-lḥayâtü-ddünyâ le`ibüv velehvüv vezînetüv vetefâḫurum beyneküm vetekâŝürun fi-l'emvâli vel'evlâd. kemeŝeli gayŝin a`cebe-lküffâra nebâtühû ŝümme yehîcü feterâhü muṣferran ŝümme yekûnü ḥuṭâmâ. vefi-l'âḫirati `aẕâbün şedîdüv vemagfiratüm mine-llâhi veriḍvân. veme-lḥayâtü-ddünyâ illâ metâ`u-lgurûr.

Türkçe Meali: Bilin ki, dünya hayatı oyun, oyalanma, süslenme, aranızda övünme ve daha çok mal ve çocuk sahibi olmaktan ibarettir. Bu, yağmurun bitirdiği, ekicilerin de hoşuna giden bir bitkiye benzer; sonra kurur, sapsarı olduğu görülür, sonra çerçöp olur. Ahirette çetin azap da vardır. Allah'ın hoşnudluğu ve bağışlaması da vardır; dünya hayatı ise sadece aldatıcı bir geçinmedir.

سُورَةُ الحَدِيدِ - Ayet 21

Arapça: سَابِقُوٓا۟ إِلَىٰ مَغْفِرَةٍۢ مِّن رَّبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا كَعَرْضِ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ أُعِدَّتْ لِلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ بِٱللَّهِ وَرُسُلِهِۦ ۚ ذَٰلِكَ فَضْلُ ٱللَّهِ يُؤْتِيهِ مَن يَشَآءُ ۚ وَٱللَّهُ ذُو ٱلْفَضْلِ ٱلْعَظِيمِ

Türkçe Okunuşu: sâbiḳû ilâ magfiratim mir rabbiküm vecennetin `arḍuhâ ke`arḍi-ssemâi vel'arḍi ü`iddet lilleẕîne âmenû billâhi verusülih. ẕâlike faḍlü-llâhi yü'tîhi mey yeşâ'. vellâhü ẕü-lfaḍli-l`ażîm.

Türkçe Meali: Ey İnsanlar! Rabbiniz tarafından bağışlanmaya, Allah'a ve Peygamberine inananlar için hazırlanmış, genişliği yerle göğün genişliği kadar olan cennete koşusun; bu Allah'ın dilediğine verdiği lütfudur. Allah, büyük lütuf sahibidir.

سُورَةُ الحَدِيدِ - Ayet 22

Arapça: مَآ أَصَابَ مِن مُّصِيبَةٍۢ فِى ٱلْأَرْضِ وَلَا فِىٓ أَنفُسِكُمْ إِلَّا فِى كِتَٰبٍۢ مِّن قَبْلِ أَن نَّبْرَأَهَآ ۚ إِنَّ ذَٰلِكَ عَلَى ٱللَّهِ يَسِيرٌۭ

Türkçe Okunuşu: mâ eṣâbe mim müṣîbetin fi-l'arḍi velâ fî enfüsiküm illâ fî kitâbim min ḳabli en nebraehâ. inne ẕâlike `ale-llâhi yesîr.

Türkçe Meali: Yeryüzüne ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki biz onu yaratmadan önce o, Kitap'da bulunmasın. Doğrusu bu Allah'a kolaydır.

سُورَةُ الحَدِيدِ - Ayet 23

Arapça: لِّكَيْلَا تَأْسَوْا۟ عَلَىٰ مَا فَاتَكُمْ وَلَا تَفْرَحُوا۟ بِمَآ ءَاتَىٰكُمْ ۗ وَٱللَّهُ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍۢ فَخُورٍ

Türkçe Okunuşu: likeylâ te'sev `alâ mâ fâteküm velâ tefraḥû bimâ âtâküm. vellâhü lâ yüḥibbü külle muḫtâlin feḫûr.

Türkçe Meali: Bu, kaybettiğinize üzülmemeniz ve Allah'ın size verdiği nimetlerle şımarmamanız içindir. Allah, kendini beğenip öğünen hiç kimseyi sevmez;

سُورَةُ الحَدِيدِ - Ayet 24

Arapça: ٱلَّذِينَ يَبْخَلُونَ وَيَأْمُرُونَ ٱلنَّاسَ بِٱلْبُخْلِ ۗ وَمَن يَتَوَلَّ فَإِنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلْغَنِىُّ ٱلْحَمِيدُ

Türkçe Okunuşu: elleẕîne yebḫalûne veye'mürûne-nnâse bilbuḫl. vemey yetevelle feinne-llâhe hüve-lganiyyü-lḥamîd.

Türkçe Meali: Bunlar cimrilik ederler ve insanlara da cimrilik yapmalarını söylerler. Allah'ın buyruğundan kim yüz çevirirse bilsin ki, Allah şüphesiz müstağni ve övülmeğe layık olandır.

سُورَةُ الحَدِيدِ - Ayet 25

Arapça: لَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلَنَا بِٱلْبَيِّنَٰتِ وَأَنزَلْنَا مَعَهُمُ ٱلْكِتَٰبَ وَٱلْمِيزَانَ لِيَقُومَ ٱلنَّاسُ بِٱلْقِسْطِ ۖ وَأَنزَلْنَا ٱلْحَدِيدَ فِيهِ بَأْسٌۭ شَدِيدٌۭ وَمَنَٰفِعُ لِلنَّاسِ وَلِيَعْلَمَ ٱللَّهُ مَن يَنصُرُهُۥ وَرُسُلَهُۥ بِٱلْغَيْبِ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ قَوِىٌّ عَزِيزٌۭ

Türkçe Okunuşu: leḳad erselnâ rusülenâ bilbeyyinâti veenzelnâ me`ahümü-lkitâbe velmîzâne liyeḳûme-nnâsü bilḳisṭ. veenzelne-lḥadîde fîhi be'sün şedîdüv vemenâfi`u linnâsi veliya`leme-llâhü mey yenṣuruhû verusülehû bilgayb. inne-llâhe ḳaviyyün `azîz.

Türkçe Meali: And olsun ki peygamberlerimizi belgelerle gönderdik; insanların doğru (adaletli) hareket etmeleri için peygamberlere kitap ve ölçü indirdik; pek sert olan ve insanlara birçok faydası bulunan demiri de indirdik. Bu, Allah'ın dinine ve peygamberlerine görmeksizin yardım edenleri meydana çıkarması içindir. Doğrusu Allah kuvvetlidir, güçlüdür.

سُورَةُ الحَدِيدِ - Ayet 26

Arapça: وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًۭا وَإِبْرَٰهِيمَ وَجَعَلْنَا فِى ذُرِّيَّتِهِمَا ٱلنُّبُوَّةَ وَٱلْكِتَٰبَ ۖ فَمِنْهُم مُّهْتَدٍۢ ۖ وَكَثِيرٌۭ مِّنْهُمْ فَٰسِقُونَ

Türkçe Okunuşu: veleḳad erselnâ nûḥav veibrâhime vece`alnâ fî ẕürriyyetihime-nnübüvvete velkitâbe feminhüm mühted. vekeŝîrum minhüm fâsiḳûn.

Türkçe Meali: And olsun ki Nuh'u ve İbrahim'i Biz gönderdik; ikisinin soyundan gelenlere peygamberlik ve kitap verdik; soylarından gelenlerin kimi doğru yoldadır, birçoğu da yoldan çıkmıştır.

سُورَةُ الحَدِيدِ - Ayet 27

Arapça: ثُمَّ قَفَّيْنَا عَلَىٰٓ ءَاثَٰرِهِم بِرُسُلِنَا وَقَفَّيْنَا بِعِيسَى ٱبْنِ مَرْيَمَ وَءَاتَيْنَٰهُ ٱلْإِنجِيلَ وَجَعَلْنَا فِى قُلُوبِ ٱلَّذِينَ ٱتَّبَعُوهُ رَأْفَةًۭ وَرَحْمَةًۭ وَرَهْبَانِيَّةً ٱبْتَدَعُوهَا مَا كَتَبْنَٰهَا عَلَيْهِمْ إِلَّا ٱبْتِغَآءَ رِضْوَٰنِ ٱللَّهِ فَمَا رَعَوْهَا حَقَّ رِعَايَتِهَا ۖ فَـَٔاتَيْنَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ مِنْهُمْ أَجْرَهُمْ ۖ وَكَثِيرٌۭ مِّنْهُمْ فَٰسِقُونَ

Türkçe Okunuşu: ŝümme ḳaffeynâ `alâ âŝârihim birusülinâ veḳaffeynâ bi`îse-bni meryeme veâteynâhü-l'incîle vece`alnâ fî ḳulûbi-lleẕîne-ttebe`ûhü ra'fetev veraḥmeh. verahbâniyyeten-btede`ûhâ mâ ketebnâhâ `aleyhim ille-btigâe riḍvâni-llâhi femâ ra`avhâ ḥaḳḳa ri`âyetihâ. feâteyne-lleẕîne âmenû minhüm ecrahüm. vekeŝîrum minhüm fâsiḳûn.

Türkçe Meali: Onların izleri üzerinden peygamberlerimizi ard arda gönderdik; Meryem oğlu İsa'yı da ardlarından gönderdik ve ona İncil'i verdik; ona uyanların gönüllerine şefkat ve merhamet duyguları koyduk; üzerlerine bizim gerekli kılmadığımız fakat kendilerinin güya Allah'ın rızasını kazanmak için ortaya attıkları ruhbaniyete bile gereği gibi riayet etmediler; içlerinde inanmış olan kimselere ecirlerini verdik; ama çoğu yoldan çıkmışlardır.

سُورَةُ الحَدِيدِ - Ayet 28

Arapça: يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ ٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَءَامِنُوا۟ بِرَسُولِهِۦ يُؤْتِكُمْ كِفْلَيْنِ مِن رَّحْمَتِهِۦ وَيَجْعَل لَّكُمْ نُورًۭا تَمْشُونَ بِهِۦ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ۚ وَٱللَّهُ غَفُورٌۭ رَّحِيمٌۭ

Türkçe Okunuşu: yâ eyyühe-lleẕîne âmenü-tteḳu-llâhe veâminû birasûlihî yü'tiküm kifleyni mir raḥmetihî veyec`al leküm nûran temşûne bihî veyagfir leküm. vellâhü gafûrur raḥîm.

Türkçe Meali: Ey inananlar! Allah'tan sakının, Peygamberine inanın ki, Allah size rahmetini iki kat versin; size ışığında yürüyeceğiniz bir ışık var etsin; sizi bağışlasın; Allah bağışlayandır, acıyandır.

سُورَةُ الحَدِيدِ - Ayet 29

Arapça: لِّئَلَّا يَعْلَمَ أَهْلُ ٱلْكِتَٰبِ أَلَّا يَقْدِرُونَ عَلَىٰ شَىْءٍۢ مِّن فَضْلِ ٱللَّهِ ۙ وَأَنَّ ٱلْفَضْلَ بِيَدِ ٱللَّهِ يُؤْتِيهِ مَن يَشَآءُ ۚ وَٱللَّهُ ذُو ٱلْفَضْلِ ٱلْعَظِيمِ

Türkçe Okunuşu: liellâ ya`leme ehlü-lkitâbi ellâ yaḳdirûne `alâ şey'im min faḍli-llâhi veenne-lfaḍle biyedi-llâhi yü'tîhi mey yeşâ'. vellâhü ẕü-lfaḍli-l`ażîm.

Türkçe Meali: Kitap ehli bilsinler ki, Allah'ın lütfundan hiçbir şey elde edemezler (bu lütfa malik değillerdir); lütuf Allah'ın elindedir, onu dilediğine verir; Allah büyük lütuf sahibidir.