Cüz 25


سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Ayet 47

Arapça: ۞ إِلَيْهِ يُرَدُّ عِلْمُ ٱلسَّاعَةِ ۚ وَمَا تَخْرُجُ مِن ثَمَرَٰتٍۢ مِّنْ أَكْمَامِهَا وَمَا تَحْمِلُ مِنْ أُنثَىٰ وَلَا تَضَعُ إِلَّا بِعِلْمِهِۦ ۚ وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ أَيْنَ شُرَكَآءِى قَالُوٓا۟ ءَاذَنَّٰكَ مَا مِنَّا مِن شَهِيدٍۢ

Türkçe Okunuşu: ileyhi yüraddü `ilmü-ssâ`ah. vemâ taḫrucü min ŝemerâtim min ekmâmihâ vemâ taḥmilü min ünŝâ velâ teḍa`u illâ bi`ilmih. veyevme yünâdîhim eyne şürakâî ḳâlû âẕennâke mâ minnâ min şehîd.

Türkçe Meali: Kıyametin ne zaman kopacağı bilgisi ona aittir. O'nun bilgisi dışında hiçbir ürün kabuğundan çıkmaz, hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz. Onlara: "Bana koştuğunuz ortaklar nerede?" diye seslendiği gün: "Sana, buna dair bizden hiçbir şahit olmadığınıarzederiz" derler.

سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Ayet 48

Arapça: وَضَلَّ عَنْهُم مَّا كَانُوا۟ يَدْعُونَ مِن قَبْلُ ۖ وَظَنُّوا۟ مَا لَهُم مِّن مَّحِيصٍۢ

Türkçe Okunuşu: veḍalle `anhüm mâ kânû yed`ûne min ḳablü veżannû mâ lehüm mim meḥîṣ.

Türkçe Meali: Önceden yalvarıp durdukları şeyler onlardan uzaklaşmıştır. Kendilerinin kaçacak yerleri olmadığını anlamışlardır.

سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Ayet 49

Arapça: لَّا يَسْـَٔمُ ٱلْإِنسَٰنُ مِن دُعَآءِ ٱلْخَيْرِ وَإِن مَّسَّهُ ٱلشَّرُّ فَيَـُٔوسٌۭ قَنُوطٌۭ

Türkçe Okunuşu: lâ yes'emü-l'insânü min dü`âi-lḫayr. veim messehü-şşerru feyeûsün ḳanûṭ.

Türkçe Meali: İnsan, iyilik istemekten usanmaz da, kendisine bir kötülük gelince umutsuzluğa düşer, meyus olur.

سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Ayet 50

Arapça: وَلَئِنْ أَذَقْنَٰهُ رَحْمَةًۭ مِّنَّا مِنۢ بَعْدِ ضَرَّآءَ مَسَّتْهُ لَيَقُولَنَّ هَٰذَا لِى وَمَآ أَظُنُّ ٱلسَّاعَةَ قَآئِمَةًۭ وَلَئِن رُّجِعْتُ إِلَىٰ رَبِّىٓ إِنَّ لِى عِندَهُۥ لَلْحُسْنَىٰ ۚ فَلَنُنَبِّئَنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ بِمَا عَمِلُوا۟ وَلَنُذِيقَنَّهُم مِّنْ عَذَابٍ غَلِيظٍۢ

Türkçe Okunuşu: velein eẕaḳnâhü raḥmetem minnâ mim ba`di ḍarrâe messethü leyeḳûlenne hâẕâ lî vemâ eżunnü-ssâ`ate ḳâimetev veleir ruci`tü ilâ rabbî inne lî `indehû lelḥusnâ. felenünebbienne-lleẕîne keferû bimâ `amilû. velenüẕîḳannehüm min `aẕâbin galîż.

Türkçe Meali: Başına gelen sıkıntıdan sonra, kendisine katımızdan bir rahmet tattırsak: "Bu benim hakkımdır; kıyametin kopacağını sanmıyorum. Rabbime döndürülürsem, O'nun katında and olsun ki, benim için daha güzel şeyler vardır" der. İnkar edenlere, işlediklerini, and olsun ki bildireceğiz. Onlara and olsun ki çetin bir azap tattıracağız.

سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Ayet 51

Arapça: وَإِذَآ أَنْعَمْنَا عَلَى ٱلْإِنسَٰنِ أَعْرَضَ وَنَـَٔا بِجَانِبِهِۦ وَإِذَا مَسَّهُ ٱلشَّرُّ فَذُو دُعَآءٍ عَرِيضٍۢ

Türkçe Okunuşu: veiẕâ en`amnâ `ale-l'insâni a`raḍa veneâ bicânibih. veiẕâ messehü-şşerru feẕû dü`âin `arîḍ.

Türkçe Meali: İnsana nimet verdiğimiz zaman yüz çevirerek yan çizer; başına bir kötülük gelince uzun uzun yalvarır.

سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Ayet 52

Arapça: قُلْ أَرَءَيْتُمْ إِن كَانَ مِنْ عِندِ ٱللَّهِ ثُمَّ كَفَرْتُم بِهِۦ مَنْ أَضَلُّ مِمَّنْ هُوَ فِى شِقَاقٍۭ بَعِيدٍۢ

Türkçe Okunuşu: ḳul era'eytüm in kâne min `indi-llâhi ŝümme kefertüm bihî men eḍallü mimmen hüve fî şiḳâḳim be`îd.

Türkçe Meali: De ki: "Kuran Allah katından gelmiş olup da siz de onu inkar etmişseniz, söyleyin bana, derin bir çıkmazda bulunan kimseden daha sapık kim vardır?"

سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Ayet 53

Arapça: سَنُرِيهِمْ ءَايَٰتِنَا فِى ٱلْءَافَاقِ وَفِىٓ أَنفُسِهِمْ حَتَّىٰ يَتَبَيَّنَ لَهُمْ أَنَّهُ ٱلْحَقُّ ۗ أَوَلَمْ يَكْفِ بِرَبِّكَ أَنَّهُۥ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ شَهِيدٌ

Türkçe Okunuşu: senürîhim âyâtinâ fi-l'âfâḳi vefî enfüsihim ḥattâ yetebeyyene lehüm ennehü-lḥaḳḳ. evelem yekfi birabbike ennehû `alâ külli şey'in şehîd.

Türkçe Meali: Onun hak olduğu meydana çıkıncaya kadar varlığımızın belgelerini onlara hem dış dünyada ve hem de kendi içlerinde göstereceğiz. Rabbinin her şeye şahit olması yetmez mi?

سُورَةُ فُصِّلَتۡ - Ayet 54

Arapça: أَلَآ إِنَّهُمْ فِى مِرْيَةٍۢ مِّن لِّقَآءِ رَبِّهِمْ ۗ أَلَآ إِنَّهُۥ بِكُلِّ شَىْءٍۢ مُّحِيطٌۢ

Türkçe Okunuşu: elâ innehüm fî miryetim mil liḳâi rabbihim. elâ innehû bikülli şey'im müḥîṭ.

Türkçe Meali: Dikkat edin; onlar Rablerine kavuşmaktan şüphededirler; dikkat edin; Allah şüphesiz her şeyi bilgisiyle kuşatandır.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 1

Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ حمٓ

Türkçe Okunuşu: ḥâ-mîm.

Türkçe Meali: Ha, Mim.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 2

Arapça: عٓسٓقٓ

Türkçe Okunuşu: `ayn-sîn-ḳâf.

Türkçe Meali: Ayn, Sin, Kaf,

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 3

Arapça: كَذَٰلِكَ يُوحِىٓ إِلَيْكَ وَإِلَى ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِكَ ٱللَّهُ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ

Türkçe Okunuşu: keẕâlike yûḥî ileyke veile-lleẕîne min ḳablike-llâhü-l`azîzü-lḥakîm.

Türkçe Meali: Güçlü olan, Hakim olan Allah, sana da, senden öncekilere de böyle vahyeder.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 4

Arapça: لَهُۥ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ ۖ وَهُوَ ٱلْعَلِىُّ ٱلْعَظِيمُ

Türkçe Okunuşu: lehû mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'arḍ. vehüve-l`aliyyü-l`ażîm.

Türkçe Meali: Göklerde olanlar da, yerde olanlar da O'nundur. O, çok yücedir ve büyüktür.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 5

Arapça: تَكَادُ ٱلسَّمَٰوَٰتُ يَتَفَطَّرْنَ مِن فَوْقِهِنَّ ۚ وَٱلْمَلَٰٓئِكَةُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِمَن فِى ٱلْأَرْضِ ۗ أَلَآ إِنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلْغَفُورُ ٱلرَّحِيمُ

Türkçe Okunuşu: tekâdü-ssemâvâtü yetefeṭṭarne min fevḳihinne velmelâiketü yüsebbiḥûne biḥamdi rabbihim veyestagfirûne limen fi-l'arḍ. elâ inne-llâhe hüve-lgafûru-rraḥîm.

Türkçe Meali: Gökler neredeyse üstlerinden çatlayacak. Melekler Rablerini överek tesbih eder ve yeryüzünde bulunanlar için O'ndan bağışlanma dilerler. İyi bilin ki Allah Şüphesiz bağışlayandır, merhametli olandır.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 6

Arapça: وَٱلَّذِينَ ٱتَّخَذُوا۟ مِن دُونِهِۦٓ أَوْلِيَآءَ ٱللَّهُ حَفِيظٌ عَلَيْهِمْ وَمَآ أَنتَ عَلَيْهِم بِوَكِيلٍۢ

Türkçe Okunuşu: velleẕîne-tteḫaẕû min dûnihî evliyâe-llâhü ḥafîżun `aleyhim. vemâ ente `aleyhim bivekîl.

Türkçe Meali: Allah'ı bırakıp da dostlar edinenlerin işlediklerini Allah gözetlemektedir. Sen, onlara vekil olmağa memur değilsin.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 7

Arapça: وَكَذَٰلِكَ أَوْحَيْنَآ إِلَيْكَ قُرْءَانًا عَرَبِيًّۭا لِّتُنذِرَ أُمَّ ٱلْقُرَىٰ وَمَنْ حَوْلَهَا وَتُنذِرَ يَوْمَ ٱلْجَمْعِ لَا رَيْبَ فِيهِ ۚ فَرِيقٌۭ فِى ٱلْجَنَّةِ وَفَرِيقٌۭ فِى ٱلسَّعِيرِ

Türkçe Okunuşu: vekeẕâlike evḥaynâ ileyke ḳur'ânen `arabiyyel litünẕira ümme-lḳurâ vemen ḥavlehâ vetünẕira yevme-lcem`i lâ raybe fîh. ferîḳun fi-lcenneti veferîḳun fi-sse`îr.

Türkçe Meali: Böylece şehirlerin anası olan Mekke'de ve çevresinde bulunanları uyarman, şüphe götürmeyen toplanma günü ile uyarman için sana Arapça okunan bir Kitap vahyettik. İnsanların bir takımı cennete, bir takımı da çılgın alevli cehenneme girer.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 8

Arapça: وَلَوْ شَآءَ ٱللَّهُ لَجَعَلَهُمْ أُمَّةًۭ وَٰحِدَةًۭ وَلَٰكِن يُدْخِلُ مَن يَشَآءُ فِى رَحْمَتِهِۦ ۚ وَٱلظَّٰلِمُونَ مَا لَهُم مِّن وَلِىٍّۢ وَلَا نَصِيرٍ

Türkçe Okunuşu: velev şâe-llâhü lece`alehüm ümmetev vâḥidetev velâkiy yüdḫilü mey yeşâü fî raḥmetih. veżżâlimûne mâ lehüm miv veliyyiv velâ neṣîr.

Türkçe Meali: Eğer dilemiş olsaydı hepsini bir tek ümmet yapardı. Ama, O, rahmetine dilediğini kavuşturur. Zalimlerin ise bir dost ve yardımcısı olmaz.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 9

Arapça: أَمِ ٱتَّخَذُوا۟ مِن دُونِهِۦٓ أَوْلِيَآءَ ۖ فَٱللَّهُ هُوَ ٱلْوَلِىُّ وَهُوَ يُحْىِ ٱلْمَوْتَىٰ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ قَدِيرٌۭ

Türkçe Okunuşu: emi-tteḫaẕû min dûnihî evliyâ'. fellâhü hüve-lveliyyü vehüve yuḥyi-lmevtâ. vehüve `alâ külli şey'in ḳadîr.

Türkçe Meali: Demek onlar Allah'tan başka dostlar edindiler? Oysa dost, ancak Allah'tır. O, ölüleri diriltir. Her şeye Kadir'dir.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 10

Arapça: وَمَا ٱخْتَلَفْتُمْ فِيهِ مِن شَىْءٍۢ فَحُكْمُهُۥٓ إِلَى ٱللَّهِ ۚ ذَٰلِكُمُ ٱللَّهُ رَبِّى عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَإِلَيْهِ أُنِيبُ

Türkçe Okunuşu: veme-ḫteleftüm fîhi min şey'in feḥukmühû ile-llâh. ẕâlikümü-llâhü rabbî `aleyhi tevekkelt. veileyhi ünîb.

Türkçe Meali: Ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyde hüküm vermek, Allah'a aittir; "İşte bu Allah, benim Rabbimdir. O'na güvenirim ve O'na yönelirim." (demek gerekir)

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 11

Arapça: فَاطِرُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۚ جَعَلَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَٰجًۭا وَمِنَ ٱلْأَنْعَٰمِ أَزْوَٰجًۭا ۖ يَذْرَؤُكُمْ فِيهِ ۚ لَيْسَ كَمِثْلِهِۦ شَىْءٌۭ ۖ وَهُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلْبَصِيرُ

Türkçe Okunuşu: fâṭiru-ssemâvâti vel'arḍ. ce`ale leküm min enfüsiküm ezvâcev vemine-l'en`âmi ezvâcâ. yeẕraüküm fîh. leyse kemiŝlihî şey'. vehüve-ssemî`u-lbeṣîr.

Türkçe Meali: Göklerin ve yerin yaratanı, size içinizden eşler, çift çift hayvanlar var etmiştir. Bu suretle, çoğalmanızı sağlamıştır. O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, işitendir, görendir.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 12

Arapça: لَهُۥ مَقَالِيدُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۖ يَبْسُطُ ٱلرِّزْقَ لِمَن يَشَآءُ وَيَقْدِرُ ۚ إِنَّهُۥ بِكُلِّ شَىْءٍ عَلِيمٌۭ

Türkçe Okunuşu: lehû meḳâlîdü-ssemâvâti vel'arḍ. yebsüṭu-rrizḳa limey yeşâü veyaḳdir. innehû bikülli şey'in `alîm.

Türkçe Meali: Göklerin ve yerin kilitleri O'nundur. Dilediğine rızkı yayar ve isterse kısar, bir ölçüye göre verir. Doğrusu O herşeyi bilendir.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 13

Arapça: ۞ شَرَعَ لَكُم مِّنَ ٱلدِّينِ مَا وَصَّىٰ بِهِۦ نُوحًۭا وَٱلَّذِىٓ أَوْحَيْنَآ إِلَيْكَ وَمَا وَصَّيْنَا بِهِۦٓ إِبْرَٰهِيمَ وَمُوسَىٰ وَعِيسَىٰٓ ۖ أَنْ أَقِيمُوا۟ ٱلدِّينَ وَلَا تَتَفَرَّقُوا۟ فِيهِ ۚ كَبُرَ عَلَى ٱلْمُشْرِكِينَ مَا تَدْعُوهُمْ إِلَيْهِ ۚ ٱللَّهُ يَجْتَبِىٓ إِلَيْهِ مَن يَشَآءُ وَيَهْدِىٓ إِلَيْهِ مَن يُنِيبُ

Türkçe Okunuşu: şera`a leküm mine-ddîni mâ veṣṣâ bihî nûḥav velleẕî evḥaynâ ileyke vemâ veṣṣaynâ bihî ibrâhîme vemûsâ ve`îsâ en eḳîmü-ddîne velâ teteferraḳû fîh. kebüra `ale-lmüşrikîne mâ ted`ûhüm ileyh. allâhü yectebî ileyhi mey yeşâü veyehdî ileyhi mey yünîb.

Türkçe Meali: Allah Nuh'a buyurduğu şeyleri size de din olarak buyurmuştur. Sana vahyettik; İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya da buyurduk ki: "Dine bağlı kalın, onda ayrılığa düşmeyin." Ortak koşanları çağırdığın şey onların gözünde büyümektedir. Allah dilediğini kendine seçer, kendisine yöneleni de doğru yola eriştirir.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 14

Arapça: وَمَا تَفَرَّقُوٓا۟ إِلَّا مِنۢ بَعْدِ مَا جَآءَهُمُ ٱلْعِلْمُ بَغْيًۢا بَيْنَهُمْ ۚ وَلَوْلَا كَلِمَةٌۭ سَبَقَتْ مِن رَّبِّكَ إِلَىٰٓ أَجَلٍۢ مُّسَمًّۭى لَّقُضِىَ بَيْنَهُمْ ۚ وَإِنَّ ٱلَّذِينَ أُورِثُوا۟ ٱلْكِتَٰبَ مِنۢ بَعْدِهِمْ لَفِى شَكٍّۢ مِّنْهُ مُرِيبٍۢ

Türkçe Okunuşu: vemâ teferraḳû illâ mim ba`di mâ câehümü-l`ilmü bagyem beynehüm. velevlâ kelimetün sebeḳat mir rabbike ilâ ecelim müsemmel leḳuḍiye beynehüm. veinne-lleẕîne ûriŝü-lkitâbe mim ba`dihim lefî şekkim minhü mürîbün.

Türkçe Meali: Kendilerine ilim geldikten sonra ayrılığa düşmeleri, ancak, birbirini çekememekten oldu. Eğer belirli bir süre için Rabbinin verilmiş bir sözü olmasaydı, aralarında hemen hükmedilirdi. Arkalarından Kitaba varis kılınanlar da ondan şüphe ve endişe içindedirler.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 15

Arapça: فَلِذَٰلِكَ فَٱدْعُ ۖ وَٱسْتَقِمْ كَمَآ أُمِرْتَ ۖ وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَآءَهُمْ ۖ وَقُلْ ءَامَنتُ بِمَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ مِن كِتَٰبٍۢ ۖ وَأُمِرْتُ لِأَعْدِلَ بَيْنَكُمُ ۖ ٱللَّهُ رَبُّنَا وَرَبُّكُمْ ۖ لَنَآ أَعْمَٰلُنَا وَلَكُمْ أَعْمَٰلُكُمْ ۖ لَا حُجَّةَ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ ۖ ٱللَّهُ يَجْمَعُ بَيْنَنَا ۖ وَإِلَيْهِ ٱلْمَصِيرُ

Türkçe Okunuşu: feliẕâlike fed`u. vesteḳim kemâ ümirt. velâ tettebi` ehvâehüm. veḳul âmentü bimâ enzele-llâhü min kitâb. veümirtü lia`dile beyneküm. allâhü rabbünâ verabbüküm. lenâ a`mâlünâ veleküm a`mâlüküm. lâ ḥuccete beynenâ vebeyneküm. allâhü yecme`u beynenâ. veileyhi-lmeṣîr.

Türkçe Meali: Bundan ötürü sen birliğe çağır ve emrolunduğun gibi doğru ol; onların heveslerine uyma ve şöyle söyle: "Allah'ın indirdiği Kitap'a inandım; aranızda adaletle hükmetmek ile emrolundum; Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir; bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz kendinizedir. Bizimle sizin aranızda tartışılacak bir şey yoktur. Allah hepimizi bir araya toplar; dönüş O'nadır."

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 16

Arapça: وَٱلَّذِينَ يُحَآجُّونَ فِى ٱللَّهِ مِنۢ بَعْدِ مَا ٱسْتُجِيبَ لَهُۥ حُجَّتُهُمْ دَاحِضَةٌ عِندَ رَبِّهِمْ وَعَلَيْهِمْ غَضَبٌۭ وَلَهُمْ عَذَابٌۭ شَدِيدٌ

Türkçe Okunuşu: velleẕîne yüḥâccûne fi-llâhi mim ba`di me-stücîbe lehû ḥuccetühüm dâḥiḍatün `inde rabbihim ve`aleyhim gaḍabüv velehüm `aẕâbün şedîd.

Türkçe Meali: Allah'ın çağrısına icabet eden bulunduktan sonra, O'nun hakkında tartışmağa girişenlerin delilleri Rableri katında hükümsüzdür. Onlara bir gazap vardır, çetin bir azap da onlar içindir.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 17

Arapça: ٱللَّهُ ٱلَّذِىٓ أَنزَلَ ٱلْكِتَٰبَ بِٱلْحَقِّ وَٱلْمِيزَانَ ۗ وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّ ٱلسَّاعَةَ قَرِيبٌۭ

Türkçe Okunuşu: allâhü-lleẕî enzele-lkitâbe bilḥaḳḳi velmîzân. vemâ yüdrîke le`alle-ssâ`ate ḳarîb.

Türkçe Meali: Gerçekten Kitap'ı ve ölçüyü indiren Allah'tır. Ne bilirsin, belki de kıyamet saati yakındır.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 18

Arapça: يَسْتَعْجِلُ بِهَا ٱلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِهَا ۖ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ مُشْفِقُونَ مِنْهَا وَيَعْلَمُونَ أَنَّهَا ٱلْحَقُّ ۗ أَلَآ إِنَّ ٱلَّذِينَ يُمَارُونَ فِى ٱلسَّاعَةِ لَفِى ضَلَٰلٍۭ بَعِيدٍ

Türkçe Okunuşu: yesta`cilü bihe-lleẕîne lâ yü'minûne bihâ. velleẕîne âmenû müşfiḳûne minhâ veya`lemûne ennehe-lḥaḳḳ. elâ inne-lleẕîne yümârûne fi-ssâ`ati lefî ḍalâlim be`îd.

Türkçe Meali: O'na inanmayanlar, acele olmasını beklerler; inananlar ise korku ile titrerler ve onun gerçek olduğunu bilirler. İyi bilin ki kıyamet günü hakkında tartışanlar derin bir sapıklık içindedirler.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 19

Arapça: ٱللَّهُ لَطِيفٌۢ بِعِبَادِهِۦ يَرْزُقُ مَن يَشَآءُ ۖ وَهُوَ ٱلْقَوِىُّ ٱلْعَزِيزُ

Türkçe Okunuşu: allâhü leṭîfüm bi`ibâdihî yerzüḳu mey yeşâ'. vehüve-lḳaviyyü-l`azîz.

Türkçe Meali: Allah, kullarına lütufta bulunandır. Dilediğini rızıklandırır. Kuvvetli olan da güçlü olan da O'dur.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 20

Arapça: مَن كَانَ يُرِيدُ حَرْثَ ٱلْءَاخِرَةِ نَزِدْ لَهُۥ فِى حَرْثِهِۦ ۖ وَمَن كَانَ يُرِيدُ حَرْثَ ٱلدُّنْيَا نُؤْتِهِۦ مِنْهَا وَمَا لَهُۥ فِى ٱلْءَاخِرَةِ مِن نَّصِيبٍ

Türkçe Okunuşu: men kâne yürîdü ḥarŝe-l'âḫirati nezid lehû fî ḥarŝih. vemen kâne yürîdü ḥarŝe-ddünyâ nü'tihî minhâ vemâ lehû fi-l'âḫirati min neṣîb.

Türkçe Meali: Ahiret kazancını isteyenin kazancını artırırız; dünya kazancını isteyene de ondan veririz; ama ahirette bir payı bulunmaz.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 21

Arapça: أَمْ لَهُمْ شُرَكَٰٓؤُا۟ شَرَعُوا۟ لَهُم مِّنَ ٱلدِّينِ مَا لَمْ يَأْذَنۢ بِهِ ٱللَّهُ ۚ وَلَوْلَا كَلِمَةُ ٱلْفَصْلِ لَقُضِىَ بَيْنَهُمْ ۗ وَإِنَّ ٱلظَّٰلِمِينَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌۭ

Türkçe Okunuşu: em lehüm şürakâü şera`û lehüm mine-ddîni mâ lem ye'ẕem bihi-llâh. velevlâ kelimetü-lfaṣli leḳuḍiye beynehüm. veinne-żżâlimîne lehüm `aẕâbün elîm.

Türkçe Meali: Yoksa, Allah'ın dinde izin vermediği bir şeyi onlara meşru kılacak ortakları mı vardır? Eğer kesin yargı bulunmayacak olsaydı aralarında hemen hükmedilirdi. Doğrusu, zalimlere can yakıcı azap vardır.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 22

Arapça: تَرَى ٱلظَّٰلِمِينَ مُشْفِقِينَ مِمَّا كَسَبُوا۟ وَهُوَ وَاقِعٌۢ بِهِمْ ۗ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ فِى رَوْضَاتِ ٱلْجَنَّاتِ ۖ لَهُم مَّا يَشَآءُونَ عِندَ رَبِّهِمْ ۚ ذَٰلِكَ هُوَ ٱلْفَضْلُ ٱلْكَبِيرُ

Türkçe Okunuşu: tera-żżâlimîne müşfiḳîne mimmâ kesebû vehüve vâḳi`um bihim. velleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti fî ravḍâti-lcennât. lehüm mâ yeşâûne `inde rabbihim. ẕâlike hüve-lfaḍlü-lkebîr.

Türkçe Meali: Yaptıkları şeyler başlarına gelirken, zalimlerin korkudan titrediklerini görürsün. İnanıp yararlı işler işleyenler cennet bahçelerindedirler. Rablerinin katında, onlara diledikleri verilir. İşte büyük lütuf budur.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 23

Arapça: ذَٰلِكَ ٱلَّذِى يُبَشِّرُ ٱللَّهُ عِبَادَهُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ ۗ قُل لَّآ أَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ أَجْرًا إِلَّا ٱلْمَوَدَّةَ فِى ٱلْقُرْبَىٰ ۗ وَمَن يَقْتَرِفْ حَسَنَةًۭ نَّزِدْ لَهُۥ فِيهَا حُسْنًا ۚ إِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٌۭ شَكُورٌ

Türkçe Okunuşu: ẕâlike-lleẕî yübeşşiru-llâhü `ibâdehü-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti. ḳul lâ es'elüküm `aleyhi ecran ille-lmeveddete fi-lḳurbâ. vemey yaḳterif ḥaseneten nezid lehû fîhâ ḥusnâ. inne-llâhe gafûrun şekûr.

Türkçe Meali: Allah, inanıp yararlı işler işleyen kullarını bununla müjdeler. De ki: "Ben sizden buna karşı yakınlara sevgiden (veya Allah'a yaklaşmaktan) başka bir ücret istemem." Kim güzel bir iş işlerse onun güzelliğini arttırırız. Doğrusu Allah bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 24

Arapça: أَمْ يَقُولُونَ ٱفْتَرَىٰ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبًۭا ۖ فَإِن يَشَإِ ٱللَّهُ يَخْتِمْ عَلَىٰ قَلْبِكَ ۗ وَيَمْحُ ٱللَّهُ ٱلْبَٰطِلَ وَيُحِقُّ ٱلْحَقَّ بِكَلِمَٰتِهِۦٓ ۚ إِنَّهُۥ عَلِيمٌۢ بِذَاتِ ٱلصُّدُورِ

Türkçe Okunuşu: em yeḳûlûne-fterâ `ale-llâhi keẕibâ. feiy yeşei-llâhü yaḫtim `alâ ḳalbik. veyemḥu-llâhü-lbâṭile veyüḥiḳḳu-lḥaḳḳa bikelimâtih. innehû `alîmüm biẕâti-ṣṣudûr.

Türkçe Meali: Yoksa senin için "Allah'a karşı yalan yere iftira etti" mi derler? Allah dilerse senin kalbini mühürler, batılı da yok eder, hakkı sözleriyle gerçekleştirir. Doğrusu O, kalplerde olanı bilendir.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 25

Arapça: وَهُوَ ٱلَّذِى يَقْبَلُ ٱلتَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِهِۦ وَيَعْفُوا۟ عَنِ ٱلسَّيِّـَٔاتِ وَيَعْلَمُ مَا تَفْعَلُونَ

Türkçe Okunuşu: vehüve-lleẕî yaḳbelü-ttevbete `an `ibâdihî veya`fû `ani-sseyyiâti veya`lemü mâ tef`alûn.

Türkçe Meali: Kullarının tevbesini kabul eden, kötülükleri affeden, yaptıklarınızı bilen, inanıp yararlı işler işleyenlerin duasını kabul eden, lütfuyla onların ecrini arttıran O'dur. Ama, inkarcılar için çetin azap vardır.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 26

Arapça: وَيَسْتَجِيبُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ وَيَزِيدُهُم مِّن فَضْلِهِۦ ۚ وَٱلْكَٰفِرُونَ لَهُمْ عَذَابٌۭ شَدِيدٌۭ

Türkçe Okunuşu: veyestecîbü-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti veyezîdühüm min faḍlih. velkâfirûne lehüm `aẕâbün şedîd.

Türkçe Meali: Kullarının tevbesini kabul eden, kötülükleri affeden, yaptıklarınızı bilen, inanıp yararlı işler işleyenlerin duasını kabul eden, lütfuyla onların ecrini arttıran O'dur. Ama, inkarcılar için çetin azap vardır.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 27

Arapça: ۞ وَلَوْ بَسَطَ ٱللَّهُ ٱلرِّزْقَ لِعِبَادِهِۦ لَبَغَوْا۟ فِى ٱلْأَرْضِ وَلَٰكِن يُنَزِّلُ بِقَدَرٍۢ مَّا يَشَآءُ ۚ إِنَّهُۥ بِعِبَادِهِۦ خَبِيرٌۢ بَصِيرٌۭ

Türkçe Okunuşu: velev beseṭa-llâhü-rrizḳa li`ibâdihî lebegav fi-l'arḍi velâkiy yünezzilü biḳaderim mâ yeşâ'. innehû bi`ibâdihî ḫabîrum beṣîr.

Türkçe Meali: Eğer Allah rızkı kullarının hepsine bol bol verseydi, yeryüzünde azgınlık ederlerdi. Ama O, dilediğini bir ölçüye göre indirir. Doğrusu O, kullarından haberdardır, onları görendir.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 28

Arapça: وَهُوَ ٱلَّذِى يُنَزِّلُ ٱلْغَيْثَ مِنۢ بَعْدِ مَا قَنَطُوا۟ وَيَنشُرُ رَحْمَتَهُۥ ۚ وَهُوَ ٱلْوَلِىُّ ٱلْحَمِيدُ

Türkçe Okunuşu: vehüve-lleẕî yünezzilü-lgayŝe mim ba`di mâ ḳaneṭû veyenşüru raḥmeteh. vehüve-lveliyyü-lḥamîd.

Türkçe Meali: Umutsuzluğa düşmelerinin ardından yağmuru indiren, rahmetini yayan O'dur. O, övülmeğe layık olan dosttur.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 29

Arapça: وَمِنْ ءَايَٰتِهِۦ خَلْقُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَثَّ فِيهِمَا مِن دَآبَّةٍۢ ۚ وَهُوَ عَلَىٰ جَمْعِهِمْ إِذَا يَشَآءُ قَدِيرٌۭ

Türkçe Okunuşu: vemin âyâtihî ḫalḳu-ssemâvâti vel'arḍi vemâ beŝŝe fîhimâ min dâbbeh. vehüve `alâ cem`ihim iẕâ yeşâü ḳadîr.

Türkçe Meali: Gökleri, yeri ve ikisinde yaydığı canlıları yaratması varlığının delillerindendir.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 30

Arapça: وَمَآ أَصَٰبَكُم مِّن مُّصِيبَةٍۢ فَبِمَا كَسَبَتْ أَيْدِيكُمْ وَيَعْفُوا۟ عَن كَثِيرٍۢ

Türkçe Okunuşu: vemâ eṣâbeküm mim müṣîbetin febimâ kesebet eydîküm veya`fû `an keŝîr.

Türkçe Meali: Başınıza gelen herhangi bir musibet ellerinizle işlediklerinizden ötürüdür. O, yine de çoğunu affeder.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 31

Arapça: وَمَآ أَنتُم بِمُعْجِزِينَ فِى ٱلْأَرْضِ ۖ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ مِن وَلِىٍّۢ وَلَا نَصِيرٍۢ

Türkçe Okunuşu: vemâ entüm bimü`cizîne fi-l'arḍ. vemâ leküm min dûni-llâhi miv veliyyiv velâ neṣîr.

Türkçe Meali: Yeryüzünde O'nu aciz bırakamazsınız. Allah'tan başka bir dostunuz da yardımcınız da yoktur.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 32

Arapça: وَمِنْ ءَايَٰتِهِ ٱلْجَوَارِ فِى ٱلْبَحْرِ كَٱلْأَعْلَٰمِ

Türkçe Okunuşu: vemin âyâtihi-lcevâri fi-lbaḥri kel'a`lâm.

Türkçe Meali: Denizde yüce dağlar gibi gemilerin yürümesi O'nun varlığının delillerindendir.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 33

Arapça: إِن يَشَأْ يُسْكِنِ ٱلرِّيحَ فَيَظْلَلْنَ رَوَاكِدَ عَلَىٰ ظَهْرِهِۦٓ ۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَٰتٍۢ لِّكُلِّ صَبَّارٍۢ شَكُورٍ

Türkçe Okunuşu: iy yeşe' yüskini-rrîḥa feyażlelne ravâkide `alâ żahrih. inne fî ẕâlike leâyâtil likülli ṣabbârin şekûr.

Türkçe Meali: O, dilerse rüzgarı durdurur, yelkenle giden gemiler o zaman denizin yüzünde durakalır. Bunlarda, sabırlı olan ve çok şükreden kimseler için deliller vardır.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 34

Arapça: أَوْ يُوبِقْهُنَّ بِمَا كَسَبُوا۟ وَيَعْفُ عَن كَثِيرٍۢ

Türkçe Okunuşu: ev yûbiḳhünne bimâ kesebû veya`fü `an keŝîr.

Türkçe Meali: Yahut yaptıklarına karşılık onları ortadan kaldırır, bir çoğunu da bağışlar.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 35

Arapça: وَيَعْلَمَ ٱلَّذِينَ يُجَٰدِلُونَ فِىٓ ءَايَٰتِنَا مَا لَهُم مِّن مَّحِيصٍۢ

Türkçe Okunuşu: veya`leme-lleẕîne yücâdilûne fî âyâtinâ. mâ lehüm mim meḥîṣ.

Türkçe Meali: Ayetlerimiz üzerinde tartışanlar, kendilerine kaçacak yer olmadığını bilsinler.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 36

Arapça: فَمَآ أُوتِيتُم مِّن شَىْءٍۢ فَمَتَٰعُ ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا ۖ وَمَا عِندَ ٱللَّهِ خَيْرٌۭ وَأَبْقَىٰ لِلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَلَىٰ رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ

Türkçe Okunuşu: femâ ûtîtüm min şey'in femetâ`u-lḥayâti-ddünyâ. vemâ `inde-llâhi ḫayruv veebḳâ lilleẕîne âmenû ve`alâ rabbihim yetevekkelûn.

Türkçe Meali: Size verilen herhangi bir şey, sadece dünya hayatının bir geçimliğidir. Allah katında olan; inanıp Rablerine güvenen, büyük günahlardan ve hayasızlıklardan çekinen, öfkelendiklerinde bile bağışlayanlar, Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namaz kılanlar için daha iyi ve daha süreklidir. Onların işleri aralarında danışma iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da sarfederler.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 37

Arapça: وَٱلَّذِينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَٰٓئِرَ ٱلْإِثْمِ وَٱلْفَوَٰحِشَ وَإِذَا مَا غَضِبُوا۟ هُمْ يَغْفِرُونَ

Türkçe Okunuşu: velleẕîne yectenibûne kebâira-l'iŝmi velfevâḥişe veiẕâ mâ gaḍibû hüm yagfirûn.

Türkçe Meali: Size verilen herhangi bir şey, sadece dünya hayatının bir geçimliğidir. Allah katında olan; inanıp Rablerine güvenen, büyük günahlardan ve hayasızlıklardan çekinen, öfkelendiklerinde bile bağışlayanlar, Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namaz kılanlar için daha iyi ve daha süreklidir. Onların işleri aralarında danışma iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da sarfederler.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 38

Arapça: وَٱلَّذِينَ ٱسْتَجَابُوا۟ لِرَبِّهِمْ وَأَقَامُوا۟ ٱلصَّلَوٰةَ وَأَمْرُهُمْ شُورَىٰ بَيْنَهُمْ وَمِمَّا رَزَقْنَٰهُمْ يُنفِقُونَ

Türkçe Okunuşu: velleẕîne-stecâbû lirabbihim veeḳâmu-ṣṣalâh. veemruhüm şûrâ beynehüm. vemimmâ razaḳnâhüm yünfiḳûn.

Türkçe Meali: Size verilen herhangi bir şey, sadece dünya hayatının bir geçimliğidir. Allah katında olan; inanıp Rablerine güvenen, büyük günahlardan ve hayasızlıklardan çekinen, öfkelendiklerinde bile bağışlayanlar, Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namaz kılanlar için daha iyi ve daha süreklidir. Onların işleri aralarında danışma iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da sarfederler.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 39

Arapça: وَٱلَّذِينَ إِذَآ أَصَابَهُمُ ٱلْبَغْىُ هُمْ يَنتَصِرُونَ

Türkçe Okunuşu: velleẕîne iẕâ eṣâbehümü-lbagyü hüm yenteṣirûn.

Türkçe Meali: Bir haksızlığa uğradıklarında, üstün gelmek için aralarında yardımlaşırlar.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 40

Arapça: وَجَزَٰٓؤُا۟ سَيِّئَةٍۢ سَيِّئَةٌۭ مِّثْلُهَا ۖ فَمَنْ عَفَا وَأَصْلَحَ فَأَجْرُهُۥ عَلَى ٱللَّهِ ۚ إِنَّهُۥ لَا يُحِبُّ ٱلظَّٰلِمِينَ

Türkçe Okunuşu: vecezâü seyyietin seyyietüm miŝlühâ. femen `afâ veaṣleḥa feecruhû `ale-llâh. innehû lâ yüḥibbu-żżâlimîn.

Türkçe Meali: Bir kötülüğün karşılığı, aynı şekilde bir kötülüktür. Ama kim affeder ve barışırsa, onun ecri Allah'a aittir. Doğrusu O, zulmedenleri sevmez.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 41

Arapça: وَلَمَنِ ٱنتَصَرَ بَعْدَ ظُلْمِهِۦ فَأُو۟لَٰٓئِكَ مَا عَلَيْهِم مِّن سَبِيلٍ

Türkçe Okunuşu: velemeni-nteṣara ba`de żulmihî feülâike mâ `aleyhim min sebîl.

Türkçe Meali: Zulüm gördükten sonra hakkını alan kimselere, işte onların aleyhine bir yol yoktur.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 42

Arapça: إِنَّمَا ٱلسَّبِيلُ عَلَى ٱلَّذِينَ يَظْلِمُونَ ٱلنَّاسَ وَيَبْغُونَ فِى ٱلْأَرْضِ بِغَيْرِ ٱلْحَقِّ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌۭ

Türkçe Okunuşu: inneme-ssebîlü `ale-lleẕîne yażlimûne-nnâse veyebgûne fi-l'arḍi bigayri-lḥaḳḳ. ülâike lehüm `aẕâbün elîm.

Türkçe Meali: İnsanlara zulmedenlere, yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenlere karşı durulmalıdır. İşte, can yakıcı azap bunlaradır.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 43

Arapça: وَلَمَن صَبَرَ وَغَفَرَ إِنَّ ذَٰلِكَ لَمِنْ عَزْمِ ٱلْأُمُورِ

Türkçe Okunuşu: velemen ṣabera vegafera inne ẕâlike lemin `azmi-l'ümûr.

Türkçe Meali: Ama sabredip bağışlayanın işi, işte bu, azmedilmeye değer işlerdendir.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 44

Arapça: وَمَن يُضْلِلِ ٱللَّهُ فَمَا لَهُۥ مِن وَلِىٍّۢ مِّنۢ بَعْدِهِۦ ۗ وَتَرَى ٱلظَّٰلِمِينَ لَمَّا رَأَوُا۟ ٱلْعَذَابَ يَقُولُونَ هَلْ إِلَىٰ مَرَدٍّۢ مِّن سَبِيلٍۢ

Türkçe Okunuşu: vemey yuḍlili-llâhü femâ lehû miv veliyyim mim ba`dih. vetera-żżâlimîne lemmâ raevu-l`aẕâbe yeḳûlûne hel ilâ meraddim min sebîl.

Türkçe Meali: Allah kimi saptırırsa, artık onun bundan sonra bir dostu olmaz. Azabı gördüklerinde, zalimlerin: "Dönecek bir yol yok mudur?" dediklerini görürsün.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 45

Arapça: وَتَرَىٰهُمْ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا خَٰشِعِينَ مِنَ ٱلذُّلِّ يَنظُرُونَ مِن طَرْفٍ خَفِىٍّۢ ۗ وَقَالَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ إِنَّ ٱلْخَٰسِرِينَ ٱلَّذِينَ خَسِرُوٓا۟ أَنفُسَهُمْ وَأَهْلِيهِمْ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ ۗ أَلَآ إِنَّ ٱلظَّٰلِمِينَ فِى عَذَابٍۢ مُّقِيمٍۢ

Türkçe Okunuşu: veterâhüm yü`raḍûne `aleyhâ ḫâşi`îne mine-ẕẕülli yenżurûne min ṭarfin ḫafiyy. veḳâle-lleẕîne âmenû inne-lḫâsirîne-lleẕîne ḫasirû enfüsehüm veehlîhim yevme-lḳiyâmeh. elâ inne-żżâlimîne fî `aẕâbim müḳîm.

Türkçe Meali: Aşağılıktan başları öne eğilmiş, göz ucuyla gizli gizli etrafa bakarken, ateşe sunulduklarını görürsün. İnananlar: "Hüsranda olanlar, kıyamet günü kendilerini de, ailelerini de hüsranda bırakanlardır" derler. İyi bilin ki, zalimler sürekli bir azap içindedirler.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 46

Arapça: وَمَا كَانَ لَهُم مِّنْ أَوْلِيَآءَ يَنصُرُونَهُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ ۗ وَمَن يُضْلِلِ ٱللَّهُ فَمَا لَهُۥ مِن سَبِيلٍ

Türkçe Okunuşu: vemâ kâne lehüm min evliyâe yenṣurûnehüm min dûni-llâh. vemey yuḍlili-llâhü femâ lehû min sebîl.

Türkçe Meali: Onların, Allah'tan başka kendilerine yardım edecek dostları da yoktur. Allah'ın saptırdığı kimsenin çıkar yolu olmaz.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 47

Arapça: ٱسْتَجِيبُوا۟ لِرَبِّكُم مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِىَ يَوْمٌۭ لَّا مَرَدَّ لَهُۥ مِنَ ٱللَّهِ ۚ مَا لَكُم مِّن مَّلْجَإٍۢ يَوْمَئِذٍۢ وَمَا لَكُم مِّن نَّكِيرٍۢ

Türkçe Okunuşu: istecîbû lirabbiküm min ḳabli ey ye'tiye yevmül lâ meradde lehû mine-llâh. mâ leküm mim melceiy yevmeiẕiv vemâ leküm min nekîr.

Türkçe Meali: Allah katından, geri çevrilemeyecek günün gelmesinden önce Rabbinizin çağrısına cevap verin. O gün hiçbirinize sığınacak yer bulunmaz, inkar de edemezsiniz.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 48

Arapça: فَإِنْ أَعْرَضُوا۟ فَمَآ أَرْسَلْنَٰكَ عَلَيْهِمْ حَفِيظًا ۖ إِنْ عَلَيْكَ إِلَّا ٱلْبَلَٰغُ ۗ وَإِنَّآ إِذَآ أَذَقْنَا ٱلْإِنسَٰنَ مِنَّا رَحْمَةًۭ فَرِحَ بِهَا ۖ وَإِن تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌۢ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ فَإِنَّ ٱلْإِنسَٰنَ كَفُورٌۭ

Türkçe Okunuşu: fein a`raḍû femâ erselnâke `aleyhim ḥafîżâ. in `aleyke ille-lbelâg. veinnâ iẕâ eẕaḳne-l'insâne minnâ raḥmeten feriḥa bihâ. vein tüṣibhüm seyyietüm bimâ ḳaddemet eydîhim feinne-l'insâne kefûr.

Türkçe Meali: Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki, Biz seni onlara bekçi göndermedik; sana düşen sadece tebliğdir. Doğrusu Biz insana katımızdan bir rahmet tattırırsak ona sevinir; ama elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir kötülük gelirse işte o zaman görürsün ki insan gerçekten pek nankördür.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 49

Arapça: لِّلَّهِ مُلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۚ يَخْلُقُ مَا يَشَآءُ ۚ يَهَبُ لِمَن يَشَآءُ إِنَٰثًۭا وَيَهَبُ لِمَن يَشَآءُ ٱلذُّكُورَ

Türkçe Okunuşu: lillâhi mülkü-ssemâvâti vel'arḍ. yaḫlüḳu mâ yeşâ'. yehebü limey yeşâü inâŝev veyehebü limey yeşâü-ẕẕükûra.

Türkçe Meali: Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır. Dilediğini yaratır, dilediğine kız çocuk, dilediğine de erkek çocuk verir.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 50

Arapça: أَوْ يُزَوِّجُهُمْ ذُكْرَانًۭا وَإِنَٰثًۭا ۖ وَيَجْعَلُ مَن يَشَآءُ عَقِيمًا ۚ إِنَّهُۥ عَلِيمٌۭ قَدِيرٌۭ

Türkçe Okunuşu: ev yüzevvicühüm ẕükrânev veinâŝâ. veyec`alü mey yeşâü `aḳîmâ. innehû `alîmün ḳadîr.

Türkçe Meali: Yahut hem kız hem erkek çocuk verir, dilediğini de kısır kılar. O, bilendir, her şeye Kadir'dir.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 51

Arapça: ۞ وَمَا كَانَ لِبَشَرٍ أَن يُكَلِّمَهُ ٱللَّهُ إِلَّا وَحْيًا أَوْ مِن وَرَآئِ حِجَابٍ أَوْ يُرْسِلَ رَسُولًۭا فَيُوحِىَ بِإِذْنِهِۦ مَا يَشَآءُ ۚ إِنَّهُۥ عَلِىٌّ حَكِيمٌۭ

Türkçe Okunuşu: vemâ kâne libeşerin ey yükellimehü-llâhü illâ vaḥyen ev miv verâi ḥicâbin ev yürsile rasûlen feyûḥiye biiẕnihî mâ yeşâ'. innehû `aliyyün ḥakîm.

Türkçe Meali: Allah bir insanla ancak vahiy suretiyle veya perde arkasından konuşur, yahut bir elçi gönderir; izniyle, dilediğini vahyeder. Doğrusu O yücedir, Hakim'dir.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 52

Arapça: وَكَذَٰلِكَ أَوْحَيْنَآ إِلَيْكَ رُوحًۭا مِّنْ أَمْرِنَا ۚ مَا كُنتَ تَدْرِى مَا ٱلْكِتَٰبُ وَلَا ٱلْإِيمَٰنُ وَلَٰكِن جَعَلْنَٰهُ نُورًۭا نَّهْدِى بِهِۦ مَن نَّشَآءُ مِنْ عِبَادِنَا ۚ وَإِنَّكَ لَتَهْدِىٓ إِلَىٰ صِرَٰطٍۢ مُّسْتَقِيمٍۢ

Türkçe Okunuşu: vekeẕâlike evḥaynâ ileyke rûḥam min emrinâ. mâ künte tedrî me-lkitâbü vele-l'îmânü velâkin ce`alnâhü nûran nehdî bihî men neşâü min `ibâdinâ. veinneke letehdî ilâ ṣirâṭim müsteḳîm.

Türkçe Meali: İşte sana da buyruğumuzla Cebrail'i gönderdik; sen Kitap nedir, iman nedir önceleri bilmezdin, fakat Biz onu, kullarımızdan dilediğimizi onunla doğru yola eriştirdiğimiz bir nur kıldık. Şüphesiz sen de insanlara, göklerde ve yerde ne varsa kendisininolan Allah'ın yolunu, doğru yolu göstermektesin. İyi bilin ki işler sonunda Allah'a döner.

سُورَةُ الشُّورَىٰ - Ayet 53

Arapça: صِرَٰطِ ٱللَّهِ ٱلَّذِى لَهُۥ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ ۗ أَلَآ إِلَى ٱللَّهِ تَصِيرُ ٱلْأُمُورُ

Türkçe Okunuşu: ṣirâṭi-llâhi-lleẕî lehû mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'arḍ. elâ ile-llâhi teṣîru-l'ümûr.

Türkçe Meali: İşte sana da buyruğumuzla Cebrail'i gönderdik; sen Kitap nedir, iman nedir önceleri bilmezdin, fakat Biz onu, kullarımızdan dilediğimizi onunla doğru yola eriştirdiğimiz bir nur kıldık. Şüphesiz sen de insanlara, göklerde ve yerde ne varsa kendisininolan Allah'ın yolunu, doğru yolu göstermektesin. İyi bilin ki işler sonunda Allah'a döner.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 1

Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ حمٓ

Türkçe Okunuşu: ḥâ-mîm.

Türkçe Meali: Ha, Mim,

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 2

Arapça: وَٱلْكِتَٰبِ ٱلْمُبِينِ

Türkçe Okunuşu: velkitâbi-lmübîn.

Türkçe Meali: Apaçık Kitap'a and olsun ki, akledesiniz diye Kuran'ı Arapça okunan bir Kitap kılmışızdır.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 3

Arapça: إِنَّا جَعَلْنَٰهُ قُرْءَٰنًا عَرَبِيًّۭا لَّعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ

Türkçe Okunuşu: innâ ce`alnâhü ḳur'ânen `arabiyyel le`alleküm ta`ḳilûn.

Türkçe Meali: Apaçık Kitap'a and olsun ki, akledesiniz diye Kuran'ı Arapça okunan bir Kitap kılmışızdır.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 4

Arapça: وَإِنَّهُۥ فِىٓ أُمِّ ٱلْكِتَٰبِ لَدَيْنَا لَعَلِىٌّ حَكِيمٌ

Türkçe Okunuşu: veinnehû fî ümmi-lkitâbi ledeynâ le`aliyyün ḥakîm.

Türkçe Meali: Şüphesiz o, Bizim katımızda Ana Kitap'ta mevcut, yüce ve hikmet dolu bir Kitap'dır.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 5

Arapça: أَفَنَضْرِبُ عَنكُمُ ٱلذِّكْرَ صَفْحًا أَن كُنتُمْ قَوْمًۭا مُّسْرِفِينَ

Türkçe Okunuşu: efenaḍribü `ankümü-ẕẕikra ṣafḥan en küntüm ḳavmem müsrifîn.

Türkçe Meali: Ey inkarcılar! Aşırı giden kimselersiniz diye sizi Kuran'la uyarmaktan vaz mı geçelim?

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 6

Arapça: وَكَمْ أَرْسَلْنَا مِن نَّبِىٍّۢ فِى ٱلْأَوَّلِينَ

Türkçe Okunuşu: vekem erselnâ min nebiyyin fi-l'evvelîn.

Türkçe Meali: Öncekilere nice peygamberler göndermişizdir.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 7

Arapça: وَمَا يَأْتِيهِم مِّن نَّبِىٍّ إِلَّا كَانُوا۟ بِهِۦ يَسْتَهْزِءُونَ

Türkçe Okunuşu: vemâ ye'tîhim min nebiyyin illâ kânû bihî yestehziûn.

Türkçe Meali: Kendilerine gelen her peygamberi onlar mutlaka alaya alırlardı.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 8

Arapça: فَأَهْلَكْنَآ أَشَدَّ مِنْهُم بَطْشًۭا وَمَضَىٰ مَثَلُ ٱلْأَوَّلِينَ

Türkçe Okunuşu: feehleknâ eşedde minhüm baṭşev vemeḍâ meŝelü-l'evvelîn.

Türkçe Meali: Bunun için Biz de, bunlardan daha kuvvetli olanları yok etmişizdir. Öncekilere dair nice misaller geçmiştir.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 9

Arapça: وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّنْ خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ خَلَقَهُنَّ ٱلْعَزِيزُ ٱلْعَلِيمُ

Türkçe Okunuşu: velein seeltehüm men ḫaleḳa-ssemâvâti vel'arḍa leyeḳûlünne ḫaleḳahünne-l`azîzü-l`alîm.

Türkçe Meali: And olsun ki onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, "Onları güçlü olan, her şeyi bilen yaratmıştır" derler.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 10

Arapça: ٱلَّذِى جَعَلَ لَكُمُ ٱلْأَرْضَ مَهْدًۭا وَجَعَلَ لَكُمْ فِيهَا سُبُلًۭا لَّعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ

Türkçe Okunuşu: elleẕî ce`ale lekümü-l'arḍa mehdev vece`ale leküm fîhâ sübülel le`alleküm tehtedûn.

Türkçe Meali: O, size yeri beşik kılmış ve orada, doğru gidesiniz diye yollar var etmiştir.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 11

Arapça: وَٱلَّذِى نَزَّلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءًۢ بِقَدَرٍۢ فَأَنشَرْنَا بِهِۦ بَلْدَةًۭ مَّيْتًۭا ۚ كَذَٰلِكَ تُخْرَجُونَ

Türkçe Okunuşu: velleẕî nezzele mine-ssemâi mâem biḳader. feenşernâ bihî beldetem meytâ. keẕâlike tuḫracûn.

Türkçe Meali: O, suyu gökten bir ölçüye göre indirir. Biz onunla ölü memleketi diriltiriz. İşte siz de böyle diriltileceksiniz.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 12

Arapça: وَٱلَّذِى خَلَقَ ٱلْأَزْوَٰجَ كُلَّهَا وَجَعَلَ لَكُم مِّنَ ٱلْفُلْكِ وَٱلْأَنْعَٰمِ مَا تَرْكَبُونَ

Türkçe Okunuşu: velleẕî ḫaleḳa-l'ezvâce küllehâ vece`ale leküm mine-lfülki vel'en`âmi mâ terkebûn.

Türkçe Meali: Her sınıf varlığı yaratan O'dur. Gemiler ve hayvanlardan binesiniz diye size binekler var etmiştir. Bütün bunlar; üzerlerine oturunca Rabbinizin nimetini anarak: "Bunları buyruğumuza veren ne yücedir; zaten bizim takatimiz bunlara yetmezdi; şüphesiz Rabbimize döneceğiz" demeniz içindir.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 13

Arapça: لِتَسْتَوُۥا۟ عَلَىٰ ظُهُورِهِۦ ثُمَّ تَذْكُرُوا۟ نِعْمَةَ رَبِّكُمْ إِذَا ٱسْتَوَيْتُمْ عَلَيْهِ وَتَقُولُوا۟ سُبْحَٰنَ ٱلَّذِى سَخَّرَ لَنَا هَٰذَا وَمَا كُنَّا لَهُۥ مُقْرِنِينَ

Türkçe Okunuşu: litestevû `alâ żuhûrihî ŝümme teẕkürû ni`mete rabbiküm iẕe-steveytüm `aleyhi veteḳûlû sübḥâne-lleẕî seḫḫara lenâ hâẕâ vemâ künnâ lehû muḳrinîn.

Türkçe Meali: Her sınıf varlığı yaratan O'dur. Gemiler ve hayvanlardan binesiniz diye size binekler var etmiştir. Bütün bunlar; üzerlerine oturunca Rabbinizin nimetini anarak: "Bunları buyruğumuza veren ne yücedir; zaten bizim takatimiz bunlara yetmezdi; şüphesiz Rabbimize döneceğiz" demeniz içindir.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 14

Arapça: وَإِنَّآ إِلَىٰ رَبِّنَا لَمُنقَلِبُونَ

Türkçe Okunuşu: veinnâ ilâ rabbinâ lemünḳalibûn.

Türkçe Meali: Her sınıf varlığı yaratan O'dur. Gemiler ve hayvanlardan binesiniz diye size binekler var etmiştir. Bütün bunlar; üzerlerine oturunca Rabbinizin nimetini anarak: "Bunları buyruğumuza veren ne yücedir; zaten bizim takatimiz bunlara yetmezdi; şüphesiz Rabbimize döneceğiz" demeniz içindir.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 15

Arapça: وَجَعَلُوا۟ لَهُۥ مِنْ عِبَادِهِۦ جُزْءًا ۚ إِنَّ ٱلْإِنسَٰنَ لَكَفُورٌۭ مُّبِينٌ

Türkçe Okunuşu: vece`alû lehû min `ibâdihî cüz'â. inne-l'insâne lekefûrum mübîn.

Türkçe Meali: Ama inkarcılar O'na çocuk isnat ettiler. İnsan gerçekten apaçık nankördür.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 16

Arapça: أَمِ ٱتَّخَذَ مِمَّا يَخْلُقُ بَنَاتٍۢ وَأَصْفَىٰكُم بِٱلْبَنِينَ

Türkçe Okunuşu: emi-tteḫaẕe mimmâ yaḫlüḳu benâtiv veaṣfâküm bilbenîn.

Türkçe Meali: Demek O yarattıkları arasından kızları kendisine alıp da oğulları size verdi öyle mi?

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 17

Arapça: وَإِذَا بُشِّرَ أَحَدُهُم بِمَا ضَرَبَ لِلرَّحْمَٰنِ مَثَلًۭا ظَلَّ وَجْهُهُۥ مُسْوَدًّۭا وَهُوَ كَظِيمٌ

Türkçe Okunuşu: veiẕâ büşşira eḥadühüm bimâ ḍarabe lirraḥmâni meŝelen żalle vechühû müsveddev vehüve keżîm.

Türkçe Meali: Ama Rahman olan Allah'a isnat ettiği kız evlat kendilerinden birine müjdelenince, o kimsenin içi gayzla dolarak yüzü simsiyah kesilir.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 18

Arapça: أَوَمَن يُنَشَّؤُا۟ فِى ٱلْحِلْيَةِ وَهُوَ فِى ٱلْخِصَامِ غَيْرُ مُبِينٍۢ

Türkçe Okunuşu: evemey yüneşşeü fi-lḥilyeti vehüve fi-lḫiṣâmi gayru mübîn.

Türkçe Meali: Demek, süs içinde yetiştirilecek de çekişmeyi beceremeyecek olanı Allah'a değil mi?

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 19

Arapça: وَجَعَلُوا۟ ٱلْمَلَٰٓئِكَةَ ٱلَّذِينَ هُمْ عِبَٰدُ ٱلرَّحْمَٰنِ إِنَٰثًا ۚ أَشَهِدُوا۟ خَلْقَهُمْ ۚ سَتُكْتَبُ شَهَٰدَتُهُمْ وَيُسْـَٔلُونَ

Türkçe Okunuşu: vece`alü-lmelâikete-lleẕîne hüm `ibâdü-rraḥmâni inâŝâ. eşehidû ḫalḳahüm. setüktebü şehâdetühüm veyüs'elûn.

Türkçe Meali: Onlar, Rahman olan Allah'ın kulları melekleri de dişi saydılar. Yaratılışlarını mı görmüşler? Onların bu şahidlikleri yazılacak ve sorguya çekileceklerdir.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 20

Arapça: وَقَالُوا۟ لَوْ شَآءَ ٱلرَّحْمَٰنُ مَا عَبَدْنَٰهُم ۗ مَّا لَهُم بِذَٰلِكَ مِنْ عِلْمٍ ۖ إِنْ هُمْ إِلَّا يَخْرُصُونَ

Türkçe Okunuşu: veḳâlû lev şâe-rraḥmânü mâ `abednâhüm. mâ lehüm biẕâlike min `ilm. in hüm illâ yaḫruṣûn.

Türkçe Meali: "Eğer Rahman dilemiş olsaydı, biz bunlara kulluk etmezdik" derler. Buna dair bir bilgileri yoktur; onlar sadece vehimde bulunuyorlar.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 21

Arapça: أَمْ ءَاتَيْنَٰهُمْ كِتَٰبًۭا مِّن قَبْلِهِۦ فَهُم بِهِۦ مُسْتَمْسِكُونَ

Türkçe Okunuşu: em âteynâhüm kitâbem min ḳablihî fehüm bihî müstemsikûn.

Türkçe Meali: Yoksa onlara daha önce bir kitap verdik de ona mı bağlanıyorlar?

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 22

Arapça: بَلْ قَالُوٓا۟ إِنَّا وَجَدْنَآ ءَابَآءَنَا عَلَىٰٓ أُمَّةٍۢ وَإِنَّا عَلَىٰٓ ءَاثَٰرِهِم مُّهْتَدُونَ

Türkçe Okunuşu: bel ḳâlû innâ vecednâ âbâenâ `alâ ümmetiv veinnâ `alâ âŝârihim mühtedûn.

Türkçe Meali: Hayır; "Doğrusu Biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerinden gitmekteyiz" derler.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 23

Arapça: وَكَذَٰلِكَ مَآ أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ فِى قَرْيَةٍۢ مِّن نَّذِيرٍ إِلَّا قَالَ مُتْرَفُوهَآ إِنَّا وَجَدْنَآ ءَابَآءَنَا عَلَىٰٓ أُمَّةٍۢ وَإِنَّا عَلَىٰٓ ءَاثَٰرِهِم مُّقْتَدُونَ

Türkçe Okunuşu: vekeẕâlike mâ erselnâ min ḳablike fî ḳaryetim min neẕîrin illâ ḳâle mütrafûhâ innâ vecednâ âbâenâ `alâ ümmetiv veinnâ `alâ âŝârihim muḳtedûn.

Türkçe Meali: Senden önce, herhangi bir şehre gönderdiğimiz uyarıcıya, şımarık varlıklıları sadece: "Doğrusu babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerini izlemekteyiz" dediler.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 24

Arapça: ۞ قَٰلَ أَوَلَوْ جِئْتُكُم بِأَهْدَىٰ مِمَّا وَجَدتُّمْ عَلَيْهِ ءَابَآءَكُمْ ۖ قَالُوٓا۟ إِنَّا بِمَآ أُرْسِلْتُم بِهِۦ كَٰفِرُونَ

Türkçe Okunuşu: ḳâle evelev ci'tüküm biehdâ mimmâ vecettüm `aleyhi âbâeküm. ḳâlû innâ bimâ ürsiltüm bihî kâfirûn.

Türkçe Meali: Gönderilen uyarıcı: "Eğer size, babalarınızı üzerinde bulduğunuz dinden daha doğrusunu getirmiş isem de mi bana uymazsınız?" dedi. Onlar: "Doğrusu sizinle gönderilen şeyi inkar ediyoruz" dediler.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 25

Arapça: فَٱنتَقَمْنَا مِنْهُمْ ۖ فَٱنظُرْ كَيْفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلْمُكَذِّبِينَ

Türkçe Okunuşu: fenteḳamnâ minhüm fenżur keyfe kâne `âḳibetü-lmükeẕẕibîn.

Türkçe Meali: Bunun üzerine Biz de onlardan öç aldık. Yalancıların sonunun nasıl olduğuna bir bak!

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 26

Arapça: وَإِذْ قَالَ إِبْرَٰهِيمُ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِۦٓ إِنَّنِى بَرَآءٌۭ مِّمَّا تَعْبُدُونَ

Türkçe Okunuşu: veiẕ ḳâle ibrâhîmü liebîhi veḳavmihî innenî berâüm mimmâ ta`büdûn.

Türkçe Meali: İbrahim, babasına ve milletine demişti ki: "Beni yaratan hariç, sizin taptığınız şeylerden uzağım. Beni doğru yola eriştirecek olan şüphesiz O'dur."

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 27

Arapça: إِلَّا ٱلَّذِى فَطَرَنِى فَإِنَّهُۥ سَيَهْدِينِ

Türkçe Okunuşu: ille-lleẕî feṭaranî feinnehû seyehdîn.

Türkçe Meali: İbrahim, babasına ve milletine demişti ki: "Beni yaratan hariç, sizin taptığınız şeylerden uzağım. Beni doğru yola eriştirecek olan şüphesiz O'dur."

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 28

Arapça: وَجَعَلَهَا كَلِمَةًۢ بَاقِيَةًۭ فِى عَقِبِهِۦ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ

Türkçe Okunuşu: vece`alehâ kelimetem bâḳiyeten fî `aḳibihî le`allehüm yerci`ûn.

Türkçe Meali: İbrahim ardından geleceklere bu sözü, devamlı kalacak bir miras olarak bıraktı. Artık belki doğru yola dönerler.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 29

Arapça: بَلْ مَتَّعْتُ هَٰٓؤُلَآءِ وَءَابَآءَهُمْ حَتَّىٰ جَآءَهُمُ ٱلْحَقُّ وَرَسُولٌۭ مُّبِينٌۭ

Türkçe Okunuşu: bel metta`tü hâülâi veâbâehüm ḥattâ câehümü-lḥaḳḳu verasûlüm mübîn.

Türkçe Meali: Hayır; Ben bunları ve babalarını gerçek ve onu açıklayan bir peygamber gelene kadar geçindirdim.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 30

Arapça: وَلَمَّا جَآءَهُمُ ٱلْحَقُّ قَالُوا۟ هَٰذَا سِحْرٌۭ وَإِنَّا بِهِۦ كَٰفِرُونَ

Türkçe Okunuşu: velemmâ câehümü-lḥaḳḳu ḳâlû hâẕâ siḥruv veinnâ bihî kâfirûn.

Türkçe Meali: Gerçek kendilerine geldiği zaman: "Bu bir büyüdür. Doğrusu biz onu inkar ediyoruz" dediler.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 31

Arapça: وَقَالُوا۟ لَوْلَا نُزِّلَ هَٰذَا ٱلْقُرْءَانُ عَلَىٰ رَجُلٍۢ مِّنَ ٱلْقَرْيَتَيْنِ عَظِيمٍ

Türkçe Okunuşu: veḳâlû levlâ nüzzile hâẕe-lḳur'ânü `alâ racülim mine-lḳaryeteyni `ażîm.

Türkçe Meali: "Bu Kuran, iki şehrin birinden bir büyük adama indirilmeli değil miydi?" dediler.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 32

Arapça: أَهُمْ يَقْسِمُونَ رَحْمَتَ رَبِّكَ ۚ نَحْنُ قَسَمْنَا بَيْنَهُم مَّعِيشَتَهُمْ فِى ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا ۚ وَرَفَعْنَا بَعْضَهُمْ فَوْقَ بَعْضٍۢ دَرَجَٰتٍۢ لِّيَتَّخِذَ بَعْضُهُم بَعْضًۭا سُخْرِيًّۭا ۗ وَرَحْمَتُ رَبِّكَ خَيْرٌۭ مِّمَّا يَجْمَعُونَ

Türkçe Okunuşu: ehüm yaḳsimûne raḥmete rabbik. naḥnü ḳasemnâ beynehüm me`îşetehüm fi-lḥayâti-ddünyâ verafa`nâ ba`ḍahüm fevḳa ba`ḍin deracâtil liyetteḫiẕe ba`ḍuhüm ba`ḍan suḫriyyâ. veraḥmetü rabbike ḫayrum mimmâ yecme`ûn.

Türkçe Meali: Rabbinin rahmetini onlar mı taksim edip paylaştırıyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında Biz taksim ettik; birbirlerine iş gördürmeleri için kimini kimine derecelerle üstün kıldık; Rabbinin rahmeti, onların biriktirdikleri şeylerden daha iyidir.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 33

Arapça: وَلَوْلَآ أَن يَكُونَ ٱلنَّاسُ أُمَّةًۭ وَٰحِدَةًۭ لَّجَعَلْنَا لِمَن يَكْفُرُ بِٱلرَّحْمَٰنِ لِبُيُوتِهِمْ سُقُفًۭا مِّن فِضَّةٍۢ وَمَعَارِجَ عَلَيْهَا يَظْهَرُونَ

Türkçe Okunuşu: velevlâ ey yekûne-nnâsü ümmetev vâḥidetel lece`alnâ limey yekfüru birraḥmâni libüyûtihim süḳufem min fiḍḍativ veme`ârice `aleyhâ yażherûn.

Türkçe Meali: Eğer bütün insanlar tek ümmet olma durumuna gelmeyecek olsaydı, Rahman olan Allah'ı inkar edenlerin evlerinin tavanlarını, üzerinde yükseldikleri merdivenleri, evlerinin kapılarını, üzerine yaslanacakları kerevetleri gümüşten yapar ve altın bezeklerle işlerdik. Bunların hepsi ancak dünya hayatının geçimliğidir. Ahiret, Rabbinin katında O'na karşı gelmekten sakınanlaradır.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 34

Arapça: وَلِبُيُوتِهِمْ أَبْوَٰبًۭا وَسُرُرًا عَلَيْهَا يَتَّكِـُٔونَ

Türkçe Okunuşu: velibüyûtihim ebvâbev vesüruran `aleyhâ yettekiûn.

Türkçe Meali: Eğer bütün insanlar tek ümmet olma durumuna gelmeyecek olsaydı, Rahman olan Allah'ı inkar edenlerin evlerinin tavanlarını, üzerinde yükseldikleri merdivenleri, evlerinin kapılarını, üzerine yaslanacakları kerevetleri gümüşten yapar ve altın bezeklerle işlerdik. Bunların hepsi ancak dünya hayatının geçimliğidir. Ahiret, Rabbinin katında O'na karşı gelmekten sakınanlaradır.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 35

Arapça: وَزُخْرُفًۭا ۚ وَإِن كُلُّ ذَٰلِكَ لَمَّا مَتَٰعُ ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا ۚ وَٱلْءَاخِرَةُ عِندَ رَبِّكَ لِلْمُتَّقِينَ

Türkçe Okunuşu: vezuḫrufâ. vein küllü ẕâlike lemmâ metâ`u-lḥayâti-ddünyâ. vel'âḫiratü `inde rabbike lilmütteḳîn.

Türkçe Meali: Eğer bütün insanlar tek ümmet olma durumuna gelmeyecek olsaydı, Rahman olan Allah'ı inkar edenlerin evlerinin tavanlarını, üzerinde yükseldikleri merdivenleri, evlerinin kapılarını, üzerine yaslanacakları kerevetleri gümüşten yapar ve altın bezeklerle işlerdik. Bunların hepsi ancak dünya hayatının geçimliğidir. Ahiret, Rabbinin katında O'na karşı gelmekten sakınanlaradır.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 36

Arapça: وَمَن يَعْشُ عَن ذِكْرِ ٱلرَّحْمَٰنِ نُقَيِّضْ لَهُۥ شَيْطَٰنًۭا فَهُوَ لَهُۥ قَرِينٌۭ

Türkçe Okunuşu: vemey ya`şü `an ẕikri-rraḥmâni nüḳayyiḍ lehû şeyṭânen fehüve lehû ḳarîn.

Türkçe Meali: Rahman olan Allah'ı anmayı görmezlikten gelene, yanından ayrılmayacak bir şeytanı arkadaş veririz.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 37

Arapça: وَإِنَّهُمْ لَيَصُدُّونَهُمْ عَنِ ٱلسَّبِيلِ وَيَحْسَبُونَ أَنَّهُم مُّهْتَدُونَ

Türkçe Okunuşu: veinnehüm leyeṣuddûnehüm `ani-ssebîli veyaḥsebûne ennehüm mühtedûn.

Türkçe Meali: Şüphesiz onlar bunları yoldan alıkorlar, bunlar da doğru yola eriştiklerini sanırlar.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 38

Arapça: حَتَّىٰٓ إِذَا جَآءَنَا قَالَ يَٰلَيْتَ بَيْنِى وَبَيْنَكَ بُعْدَ ٱلْمَشْرِقَيْنِ فَبِئْسَ ٱلْقَرِينُ

Türkçe Okunuşu: ḥattâ iẕâ câenâ ḳâle yâ leyte beynî vebeyneke bü`de-lmeşriḳayni febi'se-lḳarîn.

Türkçe Meali: Sonunda Bize gelince arkadaşına: "Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arasındaki kadar uzaklık olsaydı, sen ne kötü arkadaş imişsin!" der. Nedametin bugün size hiç faydası dokunmaz; zira haksızlık etmiştiniz, şimdi azabda ortaksınız.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 39

Arapça: وَلَن يَنفَعَكُمُ ٱلْيَوْمَ إِذ ظَّلَمْتُمْ أَنَّكُمْ فِى ٱلْعَذَابِ مُشْتَرِكُونَ

Türkçe Okunuşu: veley yenfe`akümü-lyevme iż żalemtüm enneküm fi-l`aẕâbi müşterikûn.

Türkçe Meali: Sonunda Bize gelince arkadaşına: "Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arasındaki kadar uzaklık olsaydı, sen ne kötü arkadaş imişsin!" der. Nedametin bugün size hiç faydası dokunmaz; zira haksızlık etmiştiniz, şimdi azabda ortaksınız.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 40

Arapça: أَفَأَنتَ تُسْمِعُ ٱلصُّمَّ أَوْ تَهْدِى ٱلْعُمْىَ وَمَن كَانَ فِى ضَلَٰلٍۢ مُّبِينٍۢ

Türkçe Okunuşu: efeente tüsmi`u-ṣṣumme ev tehdi-l`umye vemen kâne fî ḍalâlim mübîn.

Türkçe Meali: Sağırlara sen mi duyuracaksın? Yoksa körleri ve apaçık sapıklıkta olanları doğru yola sen mi eriştireceksin?

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 41

Arapça: فَإِمَّا نَذْهَبَنَّ بِكَ فَإِنَّا مِنْهُم مُّنتَقِمُونَ

Türkçe Okunuşu: feimmâ neẕhebenne bike feinnâ minhüm münteḳimûn.

Türkçe Meali: Seni onlardan uzaklaştırsak bile doğrusu Biz kendilerinden öç alırız; yahut onlara vadettiğimizi sana gösteririz. Çünkü onlara karşı gücü yetenleriz.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 42

Arapça: أَوْ نُرِيَنَّكَ ٱلَّذِى وَعَدْنَٰهُمْ فَإِنَّا عَلَيْهِم مُّقْتَدِرُونَ

Türkçe Okunuşu: ev nüriyenneke-lleẕî ve`adnâhüm feinnâ `aleyhim muḳtedirûn.

Türkçe Meali: Seni onlardan uzaklaştırsak bile doğrusu Biz kendilerinden öç alırız; yahut onlara vadettiğimizi sana gösteririz. Çünkü onlara karşı gücü yetenleriz.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 43

Arapça: فَٱسْتَمْسِكْ بِٱلَّذِىٓ أُوحِىَ إِلَيْكَ ۖ إِنَّكَ عَلَىٰ صِرَٰطٍۢ مُّسْتَقِيمٍۢ

Türkçe Okunuşu: festemsik billeẕî ûḥiye ileyk. inneke `alâ ṣirâṭim müsteḳîm.

Türkçe Meali: Sana vahyolunana sarıl, sen, şüphesiz doğru yol üzerindesin.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 44

Arapça: وَإِنَّهُۥ لَذِكْرٌۭ لَّكَ وَلِقَوْمِكَ ۖ وَسَوْفَ تُسْـَٔلُونَ

Türkçe Okunuşu: veinnehû leẕikrul leke veliḳavmik. vesevfe tüs'elûn.

Türkçe Meali: Doğrusu bu Kuran sana ve ümmetine bir öğüttür, ondan sorumlu tutulacaksınız.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 45

Arapça: وَسْـَٔلْ مَنْ أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ مِن رُّسُلِنَآ أَجَعَلْنَا مِن دُونِ ٱلرَّحْمَٰنِ ءَالِهَةًۭ يُعْبَدُونَ

Türkçe Okunuşu: ves'el men erselnâ min ḳablike mir rusülinâ. ece`alnâ min dûni-rraḥmâni âlihetey yü`bedûn.

Türkçe Meali: Senden önce gönderdiğimiz elçilerimizden sor; Biz, Rahman olan Allah'tan başka, kulluk edilecek tanrılar meşru kılmış mıyız?

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 46

Arapça: وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مُوسَىٰ بِـَٔايَٰتِنَآ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ وَمَلَإِي۟هِۦ فَقَالَ إِنِّى رَسُولُ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ

Türkçe Okunuşu: veleḳad erselnâ mûsâ biâyâtinâ ilâ fir`avne vemeleihî feḳâle innî rasûlü rabbi-l`âlemîn.

Türkçe Meali: And olsun ki Biz Musa'yı mucizelerimizle Firavun'a ve erkanına göndermiştik, "Şüphesiz ben, Alemlerin Rabbinin elçisiyim" demişti.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 47

Arapça: فَلَمَّا جَآءَهُم بِـَٔايَٰتِنَآ إِذَا هُم مِّنْهَا يَضْحَكُونَ

Türkçe Okunuşu: felemmâ câehüm biâyâtinâ iẕâ hüm minhâ yaḍḥakûn.

Türkçe Meali: Onlara mucizelerimizi getirdiği zaman, bunlara gülüvermişlerdi.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 48

Arapça: وَمَا نُرِيهِم مِّنْ ءَايَةٍ إِلَّا هِىَ أَكْبَرُ مِنْ أُخْتِهَا ۖ وَأَخَذْنَٰهُم بِٱلْعَذَابِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ

Türkçe Okunuşu: vemâ nürîhim min âyetin illâ hiye ekberu min uḫtihâ. veeḫaẕnâhüm bil`aẕâbi le`allehüm yerci`ûn.

Türkçe Meali: Onlara gösterdiğimiz her mucize diğerinden daha büyüktü; doğru yola dönmeleri için onları azaba uğrattık.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 49

Arapça: وَقَالُوا۟ يَٰٓأَيُّهَ ٱلسَّاحِرُ ٱدْعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِندَكَ إِنَّنَا لَمُهْتَدُونَ

Türkçe Okunuşu: veḳâlû yâ eyyühe-ssâḥiru-d`u lenâ rabbeke bimâ `ahide `indeke innenâ lemühtedûn.

Türkçe Meali: "Ey Sihirbaz! Sana verdiği ahde göre Rabbine bizim için yalvar da doğru yola erişelim" dediler.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 50

Arapça: فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمُ ٱلْعَذَابَ إِذَا هُمْ يَنكُثُونَ

Türkçe Okunuşu: felemmâ keşefnâ `anhümü-l`aẕâbe iẕâ hüm yenküŝûn.

Türkçe Meali: Ama, azabı üzerlerinden kaldırdığımızda hemen sözlerinden döndüler.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 51

Arapça: وَنَادَىٰ فِرْعَوْنُ فِى قَوْمِهِۦ قَالَ يَٰقَوْمِ أَلَيْسَ لِى مُلْكُ مِصْرَ وَهَٰذِهِ ٱلْأَنْهَٰرُ تَجْرِى مِن تَحْتِىٓ ۖ أَفَلَا تُبْصِرُونَ

Türkçe Okunuşu: venâdâ fir`avnü fî ḳavmihî ḳâle yâ ḳavmi eleyse lî mülkü miṣra vehâẕihi-l'enhâru tecrî min taḥtî. efelâ tübṣirûn.

Türkçe Meali: Firavun, milletine şöyle seslendi: "Ey milletim! Mısır hükümdarlığı ve memleketimde akan bu ırmaklar benim değil mi? Görmüyor musunuz?"

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 52

Arapça: أَمْ أَنَا۠ خَيْرٌۭ مِّنْ هَٰذَا ٱلَّذِى هُوَ مَهِينٌۭ وَلَا يَكَادُ يُبِينُ

Türkçe Okunuşu: em ene ḫayrum min hâẕe-lleẕî hüve mehînüv velâ yekâdü yübîn.

Türkçe Meali: "Yahut, ben zavallı ve nerdeyse konuşamayan bu kimseden daha üstün değil miyim?"

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 53

Arapça: فَلَوْلَآ أُلْقِىَ عَلَيْهِ أَسْوِرَةٌۭ مِّن ذَهَبٍ أَوْ جَآءَ مَعَهُ ٱلْمَلَٰٓئِكَةُ مُقْتَرِنِينَ

Türkçe Okunuşu: felevlâ ülḳiye `aleyhi esviratüm min ẕehebin ev câe me`ahü-lmelâiketü muḳterinîn.

Türkçe Meali: "Ona altın bilezikler verilmeli veya yanında ona yardım edecek melekler gelmeli değil mi?"

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 54

Arapça: فَٱسْتَخَفَّ قَوْمَهُۥ فَأَطَاعُوهُ ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا۟ قَوْمًۭا فَٰسِقِينَ

Türkçe Okunuşu: festeḫaffe ḳavmehû feeṭâ`ûh. innehüm kânû ḳavmen fâsiḳîn.

Türkçe Meali: Firavun, milletini küçümsedi ama, onlar kendisine yine de itaat ettiler. Doğrusu onlar yoldan çıkmış bir milletti.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 55

Arapça: فَلَمَّآ ءَاسَفُونَا ٱنتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَأَغْرَقْنَٰهُمْ أَجْمَعِينَ

Türkçe Okunuşu: felemmâ âsefûne-nteḳamnâ minhüm feagraḳnâhüm ecme`în.

Türkçe Meali: Böylece Bizi öfkelendirince onlardan öç aldık, hepsini suda boğduk.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 56

Arapça: فَجَعَلْنَٰهُمْ سَلَفًۭا وَمَثَلًۭا لِّلْءَاخِرِينَ

Türkçe Okunuşu: fece`alnâhüm selefev vemeŝelel lil'âḫirîn.

Türkçe Meali: Onları, sonradan gelecek inkarcılara ibret alınacak bir geçmiş kıldık.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 57

Arapça: ۞ وَلَمَّا ضُرِبَ ٱبْنُ مَرْيَمَ مَثَلًا إِذَا قَوْمُكَ مِنْهُ يَصِدُّونَ

Türkçe Okunuşu: velemmâ ḍuribe-bnü meryeme meŝelen iẕâ ḳavmüke minhü yeṣiddûn.

Türkçe Meali: Meryem oğlu misal verilince, senin milletin buna gülüp geçiverdi.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 58

Arapça: وَقَالُوٓا۟ ءَأَٰلِهَتُنَا خَيْرٌ أَمْ هُوَ ۚ مَا ضَرَبُوهُ لَكَ إِلَّا جَدَلًۢا ۚ بَلْ هُمْ قَوْمٌ خَصِمُونَ

Türkçe Okunuşu: veḳâlû eâlihetünâ ḫayrun em hû. mâ ḍarabûhü leke illâ cedelâ. bel hüm ḳavmün ḫasimûn.

Türkçe Meali: "Bizim tanrımız mı yoksa o mu daha iyidir?" dediler. Sana böyle söylemeleri, sadece, tartışmaya girişmek içindir. Onlar şüphesiz kavgacı bir millettir.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 59

Arapça: إِنْ هُوَ إِلَّا عَبْدٌ أَنْعَمْنَا عَلَيْهِ وَجَعَلْنَٰهُ مَثَلًۭا لِّبَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ

Türkçe Okunuşu: in hüve illâ `abdün en`amnâ `aleyhi vece`alnâhü meŝelel libenî isrâîl.

Türkçe Meali: Meryemoğlu, ancak kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğullarına örnek kıldığımız bir kuldur.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 60

Arapça: وَلَوْ نَشَآءُ لَجَعَلْنَا مِنكُم مَّلَٰٓئِكَةًۭ فِى ٱلْأَرْضِ يَخْلُفُونَ

Türkçe Okunuşu: velev neşâü lece`alnâ minküm melâiketen fi-l'arḍi yaḫlüfûn.

Türkçe Meali: Eğer dileseydik, size bedel yeryüzünde sizin yerinizi tutacak melekler var ederdik.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 61

Arapça: وَإِنَّهُۥ لَعِلْمٌۭ لِّلسَّاعَةِ فَلَا تَمْتَرُنَّ بِهَا وَٱتَّبِعُونِ ۚ هَٰذَا صِرَٰطٌۭ مُّسْتَقِيمٌۭ

Türkçe Okunuşu: veinnehû le`ilmül lissâ`ati felâ temterunne bihâ vettebi`ûn. hâẕâ ṣirâṭum müsteḳîm.

Türkçe Meali: O kıyametin kopacağını bildirir; o saatin geleceğinden şüphe etmeyin, Bana uyun, bu doğru yoldur.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 62

Arapça: وَلَا يَصُدَّنَّكُمُ ٱلشَّيْطَٰنُ ۖ إِنَّهُۥ لَكُمْ عَدُوٌّۭ مُّبِينٌۭ

Türkçe Okunuşu: velâ yeṣuddennekümü-şşeyṭân. innehû leküm `adüvvüm mübîn.

Türkçe Meali: Sakın şeytan sizi bu yoldan alıkoymasın; şüphesiz o size apaçık bir düşmandır.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 63

Arapça: وَلَمَّا جَآءَ عِيسَىٰ بِٱلْبَيِّنَٰتِ قَالَ قَدْ جِئْتُكُم بِٱلْحِكْمَةِ وَلِأُبَيِّنَ لَكُم بَعْضَ ٱلَّذِى تَخْتَلِفُونَ فِيهِ ۖ فَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ

Türkçe Okunuşu: velemmâ câe `îsâ bilbeyyinâti ḳâle ḳad ci'tüküm bilḥikmeti veliübeyyine leküm ba`ḍa-lleẕî taḫtelifûne fîh. fetteḳu-llâhe veeṭî`ûn.

Türkçe Meali: İsa, belgeleri getirdiği zaman demişti ki: "Size hikmetle ve ayrılığa düştüğünüz şeylerin bir kısmını açıklamak üzere geldim. Allah'a karşı gelmekten sakının, bana itaat edin."

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 64

Arapça: إِنَّ ٱللَّهَ هُوَ رَبِّى وَرَبُّكُمْ فَٱعْبُدُوهُ ۚ هَٰذَا صِرَٰطٌۭ مُّسْتَقِيمٌۭ

Türkçe Okunuşu: inne-llâhe hüve rabbî verabbüküm fa`büdûh. hâẕâ ṣirâṭum müsteḳîm.

Türkçe Meali: "Doğrusu Allah benim de Rabbimdir, sizin de Rabbinizdir, artık O'na kulluk edin, bu, doğru yoldur."

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 65

Arapça: فَٱخْتَلَفَ ٱلْأَحْزَابُ مِنۢ بَيْنِهِمْ ۖ فَوَيْلٌۭ لِّلَّذِينَ ظَلَمُوا۟ مِنْ عَذَابِ يَوْمٍ أَلِيمٍ

Türkçe Okunuşu: faḫtelefe-l'aḥzâbü mim beynihim. feveylül lilleẕîne żalemû min `aẕâbi yevmin elîm.

Türkçe Meali: Ama, aralarında guruplaştılar, ayrılığa düştüler. Kıyamet gününün can yakıcı azabına uğrayacak zalimlerin vay haline!

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 66

Arapça: هَلْ يَنظُرُونَ إِلَّا ٱلسَّاعَةَ أَن تَأْتِيَهُم بَغْتَةًۭ وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ

Türkçe Okunuşu: hel yenżurûne ille-ssâ`ate en te'tiyehüm bagtetev vehüm lâ yeş`urûn.

Türkçe Meali: Onlar farkında değillerken kıyamet gününün kendilerine ansızın gelmesini mi bekliyorlar?

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 67

Arapça: ٱلْأَخِلَّآءُ يَوْمَئِذٍۭ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ إِلَّا ٱلْمُتَّقِينَ

Türkçe Okunuşu: el'eḫillâü yevmeiẕim ba`ḍuhüm liba`ḍin `adüvvün ille-lmütteḳîn.

Türkçe Meali: O gün Allah'a karşı gelmekten sakınanlar dışında, dost olanlar birbirine düşman olurlar.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 68

Arapça: يَٰعِبَادِ لَا خَوْفٌ عَلَيْكُمُ ٱلْيَوْمَ وَلَآ أَنتُمْ تَحْزَنُونَ

Türkçe Okunuşu: yâ `ibâdi lâ ḫavfün `aleykümü-lyevme velâ entüm taḥzenûn.

Türkçe Meali: Allah: "Ey kullarım! Bugün size korku yoktur, siz üzülmeyeceksiniz" der.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 69

Arapça: ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَا وَكَانُوا۟ مُسْلِمِينَ

Türkçe Okunuşu: elleẕîne âmenû biâyâtinâ vekânû müslimîn.

Türkçe Meali: Bunlar, ayetlerimize inanmış ve kendilerini Bize vermişlerdir.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 70

Arapça: ٱدْخُلُوا۟ ٱلْجَنَّةَ أَنتُمْ وَأَزْوَٰجُكُمْ تُحْبَرُونَ

Türkçe Okunuşu: üdḫulü-lcennete entüm veezvâcüküm tuḥberûn.

Türkçe Meali: Şöyle denir: "Siz ve eşleriniz, ağırlanmış olarak cennete giriniz."

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 71

Arapça: يُطَافُ عَلَيْهِم بِصِحَافٍۢ مِّن ذَهَبٍۢ وَأَكْوَابٍۢ ۖ وَفِيهَا مَا تَشْتَهِيهِ ٱلْأَنفُسُ وَتَلَذُّ ٱلْأَعْيُنُ ۖ وَأَنتُمْ فِيهَا خَٰلِدُونَ

Türkçe Okunuşu: yüṭâfü `aleyhim biṣiḥâfim min ẕehebiv veekvâb. vefîhâ mâ teştehîhi-l'enfüsü veteleẕẕü-l'a`yün. veentüm fîhâ ḫâlidûn.

Türkçe Meali: Onlar için altın kadeh ve tepsiler dolaştırılır, canlarının istediği ve gözlerinin hoşlandığı her şey oradadır. Siz orada ebedi kalacaksınız.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 72

Arapça: وَتِلْكَ ٱلْجَنَّةُ ٱلَّتِىٓ أُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

Türkçe Okunuşu: vetilke-lcennetü-lletî ûriŝtümûhâ bimâ küntüm ta`melûn.

Türkçe Meali: İşlediklerinize karşılık, size miras verilen işte bu cennettir.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 73

Arapça: لَكُمْ فِيهَا فَٰكِهَةٌۭ كَثِيرَةٌۭ مِّنْهَا تَأْكُلُونَ

Türkçe Okunuşu: leküm fîhâ fâkihetün keŝîratüm minhâ te'külûn.

Türkçe Meali: Orada sizin için bol yemiş vardır, onlardan yersiniz.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 74

Arapça: إِنَّ ٱلْمُجْرِمِينَ فِى عَذَابِ جَهَنَّمَ خَٰلِدُونَ

Türkçe Okunuşu: inne-lmücrimîne fî `aẕâbi cehenneme ḫâlidûn.

Türkçe Meali: Doğrusu suçlular, temelli kalacakları cehennemin azabı içindedirler.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 75

Arapça: لَا يُفَتَّرُ عَنْهُمْ وَهُمْ فِيهِ مُبْلِسُونَ

Türkçe Okunuşu: lâ yüfetteru `anhüm vehüm fîhi müblisûn.

Türkçe Meali: Azaba hiç ara verilmez, onlar orada tamamen umutsuzdurlar.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 76

Arapça: وَمَا ظَلَمْنَٰهُمْ وَلَٰكِن كَانُوا۟ هُمُ ٱلظَّٰلِمِينَ

Türkçe Okunuşu: vemâ żalemnâhüm velâkin kânû hümu-żżâlimîn.

Türkçe Meali: Biz onlara zulmetmedik, ama onlar zalim kimselerdi.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 77

Arapça: وَنَادَوْا۟ يَٰمَٰلِكُ لِيَقْضِ عَلَيْنَا رَبُّكَ ۖ قَالَ إِنَّكُم مَّٰكِثُونَ

Türkçe Okunuşu: venâdev yâ mâlikü liyaḳḍi `aleynâ rabbük. ḳâle inneküm mâkiŝûn.

Türkçe Meali: Cehennemde şöyle seslenilir: "Ey Nöbetçi! Rabbin hiç değilse canımızı alsın." Nöbetçi: "Siz böyle kalacaksınız" der.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 78

Arapça: لَقَدْ جِئْنَٰكُم بِٱلْحَقِّ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَكُمْ لِلْحَقِّ كَٰرِهُونَ

Türkçe Okunuşu: leḳad ci'nâküm bilḥaḳḳi velâkinne ekŝeraküm lilḥaḳḳi kârihûn.

Türkçe Meali: And olsun ki, size gerçeği getirdik; fakat çoğunuz gerçeği sevmiyorsunuz.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 79

Arapça: أَمْ أَبْرَمُوٓا۟ أَمْرًۭا فَإِنَّا مُبْرِمُونَ

Türkçe Okunuşu: em ebramû emran feinnâ mübrimûn.

Türkçe Meali: Yoksa bir işe mi karar verdiler? Doğrusu Biz de kararlıyız.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 80

Arapça: أَمْ يَحْسَبُونَ أَنَّا لَا نَسْمَعُ سِرَّهُمْ وَنَجْوَىٰهُم ۚ بَلَىٰ وَرُسُلُنَا لَدَيْهِمْ يَكْتُبُونَ

Türkçe Okunuşu: em yaḥsebûne ennâ lâ nesme`u sirrahüm venecvâhüm. belâ verusülünâ ledeyhim yektübûn.

Türkçe Meali: Yoksa, kendilerinin gizli veya açık konuşmalarını duymayız mı sanırlar? Hayır; öyle değil; yanlarındaki elçilerimiz yazmaktadır.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 81

Arapça: قُلْ إِن كَانَ لِلرَّحْمَٰنِ وَلَدٌۭ فَأَنَا۠ أَوَّلُ ٱلْعَٰبِدِينَ

Türkçe Okunuşu: ḳul in kâne lirraḥmâni veled. feenâ evvelü-l`âbidîn.

Türkçe Meali: De ki: "Eğer Rahman olan Allah'ın çocuğu olsa, kulluk edenlerin ilki ben olurdum."

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 82

Arapça: سُبْحَٰنَ رَبِّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ رَبِّ ٱلْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ

Türkçe Okunuşu: sübḥâne rabbi-ssemâvâti vel'arḍi rabbi-l`arşi `ammâ yeṣifûn.

Türkçe Meali: Göklerin ve yerin Rabbi, Arşın Rabbi onların vasıflandırmalarından münezzehtir.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 83

Arapça: فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا۟ وَيَلْعَبُوا۟ حَتَّىٰ يُلَٰقُوا۟ يَوْمَهُمُ ٱلَّذِى يُوعَدُونَ

Türkçe Okunuşu: feẕerhüm yeḫûḍû veyel`abû ḥattâ yülâḳû yevmehümü-lleẕî yû`adûn.

Türkçe Meali: Bırak onları, kendilerine söz verilen güne kavuşana kadar, dalsınlar, oynasınlar.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 84

Arapça: وَهُوَ ٱلَّذِى فِى ٱلسَّمَآءِ إِلَٰهٌۭ وَفِى ٱلْأَرْضِ إِلَٰهٌۭ ۚ وَهُوَ ٱلْحَكِيمُ ٱلْعَلِيمُ

Türkçe Okunuşu: vehüve-lleẕî fi-ssemâi ilâhüv vefi-l'arḍi ilâhün. vehüve-lḥakîmü-l`alîm.

Türkçe Meali: Gökte de Tanrı, yerde de Tanrı O'dur. Hakim olan, her şeyi bilen O'dur.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 85

Arapça: وَتَبَارَكَ ٱلَّذِى لَهُۥ مُلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَعِندَهُۥ عِلْمُ ٱلسَّاعَةِ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

Türkçe Okunuşu: vetebârake-lleẕî lehû mülkü-ssemâvâti vel'arḍi vemâ beynehümâ. ve`indehû `ilmü-ssâ`ah. veileyhi türce`ûn.

Türkçe Meali: Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların hükümranlığı kendisinin olan Allah ne yücedir! Kıyamet saatini bilmek O'na aittir. O'na döneceksiniz.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 86

Arapça: وَلَا يَمْلِكُ ٱلَّذِينَ يَدْعُونَ مِن دُونِهِ ٱلشَّفَٰعَةَ إِلَّا مَن شَهِدَ بِٱلْحَقِّ وَهُمْ يَعْلَمُونَ

Türkçe Okunuşu: velâ yemlikü-lleẕîne yed`ûne min dûnihi-şşefâ`ate illâ men şehide bilḥaḳḳi vehüm ya`lemûn.

Türkçe Meali: Allah'ı bırakıp yalvardıkları şeyler, şefaat edemezler. Ancak hakkı bilip ona şahidlik edenler bunun dışındadır.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 87

Arapça: وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّنْ خَلَقَهُمْ لَيَقُولُنَّ ٱللَّهُ ۖ فَأَنَّىٰ يُؤْفَكُونَ

Türkçe Okunuşu: velein seeltehüm men ḫaleḳahüm leyeḳûlünne-llâhü feennâ yü'fekûn.

Türkçe Meali: And olsun ki, onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan: "Allah" derler. Öyleyken nasıl da aldatılıp döndürülüyorlar?

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 88

Arapça: وَقِيلِهِۦ يَٰرَبِّ إِنَّ هَٰٓؤُلَآءِ قَوْمٌۭ لَّا يُؤْمِنُونَ

Türkçe Okunuşu: veḳîlihî yâ rabbi inne hâülâi ḳavmül lâ yü'minûn.

Türkçe Meali: Onlar hakkında: "Ey Rabbim! Bunlar inanmayan bir millettir" demesi üzerine Allah: "Onlardan geç, esenlik dile; yakında bileceklerdir" buyurdu.

سُورَةُ الزُّخۡرُفِ - Ayet 89

Arapça: فَٱصْفَحْ عَنْهُمْ وَقُلْ سَلَٰمٌۭ ۚ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ

Türkçe Okunuşu: faṣfaḥ `anhüm veḳul selâm. fesevfe ya`lemûn.

Türkçe Meali: Onlar hakkında: "Ey Rabbim! Bunlar inanmayan bir millettir" demesi üzerine Allah: "Onlardan geç, esenlik dile; yakında bileceklerdir" buyurdu.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 1

Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ حمٓ

Türkçe Okunuşu: ḥâ-mîm.

Türkçe Meali: Ha, Mim.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 2

Arapça: وَٱلْكِتَٰبِ ٱلْمُبِينِ

Türkçe Okunuşu: velkitâbi-lmübîn.

Türkçe Meali: Apaçık olan Kitap'a and olsun ki, Biz onu, kutlu bir gecede indirdik. Doğrusu Biz, insanları uyarmaktayız.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 3

Arapça: إِنَّآ أَنزَلْنَٰهُ فِى لَيْلَةٍۢ مُّبَٰرَكَةٍ ۚ إِنَّا كُنَّا مُنذِرِينَ

Türkçe Okunuşu: innâ enzelnâhü fî leyletim mübâraketin innâ künnâ münẕirîn.

Türkçe Meali: Apaçık olan Kitap'a and olsun ki, Biz onu, kutlu bir gecede indirdik. Doğrusu Biz, insanları uyarmaktayız.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 4

Arapça: فِيهَا يُفْرَقُ كُلُّ أَمْرٍ حَكِيمٍ

Türkçe Okunuşu: fîhâ yüfraḳu küllü emrin ḥakîm.

Türkçe Meali: Katımızdan bir buyrukla, her hikmetli işe o gecede hükmedilir. Doğrusu Biz öteden beri peygamberler göndermekteyiz. Eğer kesin olarak inanırsanız bilin ki, bu senin Rabbinden, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbinden bir rahmettir. O, işitendir, bilendir.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 5

Arapça: أَمْرًۭا مِّنْ عِندِنَآ ۚ إِنَّا كُنَّا مُرْسِلِينَ

Türkçe Okunuşu: emram min `indinâ. innâ künnâ mürsilîn.

Türkçe Meali: Katımızdan bir buyrukla, her hikmetli işe o gecede hükmedilir. Doğrusu Biz öteden beri peygamberler göndermekteyiz. Eğer kesin olarak inanırsanız bilin ki, bu senin Rabbinden, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbinden bir rahmettir. O, işitendir, bilendir.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 6

Arapça: رَحْمَةًۭ مِّن رَّبِّكَ ۚ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلْعَلِيمُ

Türkçe Okunuşu: raḥmetem mir rabbik. innehû hüve-ssemî`u-l`alîm.

Türkçe Meali: Katımızdan bir buyrukla, her hikmetli işe o gecede hükmedilir. Doğrusu Biz öteden beri peygamberler göndermekteyiz. Eğer kesin olarak inanırsanız bilin ki, bu senin Rabbinden, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbinden bir rahmettir. O, işitendir, bilendir.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 7

Arapça: رَبِّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَآ ۖ إِن كُنتُم مُّوقِنِينَ

Türkçe Okunuşu: rabbi-ssemâvâti vel'arḍi vemâ beynehümâ. in küntüm mûḳinîn.

Türkçe Meali: Katımızdan bir buyrukla, her hikmetli işe o gecede hükmedilir. Doğrusu Biz öteden beri peygamberler göndermekteyiz. Eğer kesin olarak inanırsanız bilin ki, bu senin Rabbinden, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbinden bir rahmettir. O, işitendir, bilendir.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 8

Arapça: لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ يُحْىِۦ وَيُمِيتُ ۖ رَبُّكُمْ وَرَبُّ ءَابَآئِكُمُ ٱلْأَوَّلِينَ

Türkçe Okunuşu: lâ ilâhe illâ hüve yuḥyî veyümît. rabbüküm verabbü âbâikümü-l'evvelîn.

Türkçe Meali: O'ndan başka tanrı yoktur; diriltir ve öldürür. Sizin de Rabbiniz önceki atalarınızın da Rabbidir.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 9

Arapça: بَلْ هُمْ فِى شَكٍّۢ يَلْعَبُونَ

Türkçe Okunuşu: bel hüm fî şekkiy yel`abûn.

Türkçe Meali: Ama inkarcılar, dirilmekten şüphededirler, bunu eğlenceye alırlar.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 10

Arapça: فَٱرْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِى ٱلسَّمَآءُ بِدُخَانٍۢ مُّبِينٍۢ

Türkçe Okunuşu: ferteḳib yevme te'ti-ssemâü bidüḫânim mübîn.

Türkçe Meali: Göğün, insanları bürüyecek ve gözle görülecek bir duman çıkaracağı günü bekle; bu, can yakan bir azabdır.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 11

Arapça: يَغْشَى ٱلنَّاسَ ۖ هَٰذَا عَذَابٌ أَلِيمٌۭ

Türkçe Okunuşu: yagşe-nnâs. hâẕâ `aẕâbün elîm.

Türkçe Meali: Göğün, insanları bürüyecek ve gözle görülecek bir duman çıkaracağı günü bekle; bu, can yakan bir azabdır.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 12

Arapça: رَّبَّنَا ٱكْشِفْ عَنَّا ٱلْعَذَابَ إِنَّا مُؤْمِنُونَ

Türkçe Okunuşu: rabbene-kşif `anne-l`aẕâbe innâ mü'minûn.

Türkçe Meali: İnsanlar: "Rabbimiz! Bu azabı bizden kaldır; doğrusu artık biz inananlarız" derler.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 13

Arapça: أَنَّىٰ لَهُمُ ٱلذِّكْرَىٰ وَقَدْ جَآءَهُمْ رَسُولٌۭ مُّبِينٌۭ

Türkçe Okunuşu: ennâ lehümü-ẕẕikrâ veḳad câehüm rasûlüm mübîn.

Türkçe Meali: Nerde onlarda öğüt almak? Kendilerine gerçeği açıklayan bir peygamber gelmişti ve ondan yüz çevirmişler, "Belletilmiş bir deli" demişlerdi.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 14

Arapça: ثُمَّ تَوَلَّوْا۟ عَنْهُ وَقَالُوا۟ مُعَلَّمٌۭ مَّجْنُونٌ

Türkçe Okunuşu: ŝümme tevellev `anhü veḳâlû mü`allemüm mecnûn.

Türkçe Meali: Nerde onlarda öğüt almak? Kendilerine gerçeği açıklayan bir peygamber gelmişti ve ondan yüz çevirmişler, "Belletilmiş bir deli" demişlerdi.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 15

Arapça: إِنَّا كَاشِفُوا۟ ٱلْعَذَابِ قَلِيلًا ۚ إِنَّكُمْ عَآئِدُونَ

Türkçe Okunuşu: innâ kâşifü-l`aẕâbi ḳalîlen inneküm `âidûn.

Türkçe Meali: Biz sizden azabı az bir süre için kaldıracağız, siz yine de eski inkarcılığınıza döneceksiniz.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 16

Arapça: يَوْمَ نَبْطِشُ ٱلْبَطْشَةَ ٱلْكُبْرَىٰٓ إِنَّا مُنتَقِمُونَ

Türkçe Okunuşu: yevme nebṭişü-lbaṭşete-lkübrâ. innâ münteḳimûn.

Türkçe Meali: Onları çarptıkça çarpacağımız gün öcümüzü şüphesiz alırız.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 17

Arapça: ۞ وَلَقَدْ فَتَنَّا قَبْلَهُمْ قَوْمَ فِرْعَوْنَ وَجَآءَهُمْ رَسُولٌۭ كَرِيمٌ

Türkçe Okunuşu: veleḳad fetennâ ḳablehüm ḳavme fir`avne vecâehüm rasûlün kerîm.

Türkçe Meali: And olsun ki, onlardan önce, Firavun milletini denemiştik. Onlara gelen değerli bir peygamber demişti ki:

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 18

Arapça: أَنْ أَدُّوٓا۟ إِلَىَّ عِبَادَ ٱللَّهِ ۖ إِنِّى لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌۭ

Türkçe Okunuşu: en eddû ileyye `ibâde-llâh. innî leküm rasûlün emîn.

Türkçe Meali: "Ey Allah'ın kulları! Bana gelin, doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim."

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 19

Arapça: وَأَن لَّا تَعْلُوا۟ عَلَى ٱللَّهِ ۖ إِنِّىٓ ءَاتِيكُم بِسُلْطَٰنٍۢ مُّبِينٍۢ

Türkçe Okunuşu: veel lâ ta`lû `ale-llâh. innî âtîküm bisülṭânim mübîn.

Türkçe Meali: "Allah'a karşı üstün gelmeye kalkışmayın; doğrusu ben size apaçık bir delil getirdim."

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 20

Arapça: وَإِنِّى عُذْتُ بِرَبِّى وَرَبِّكُمْ أَن تَرْجُمُونِ

Türkçe Okunuşu: veinnî `uẕtü birabbî verabbiküm en tercümûn.

Türkçe Meali: "Beni taşlamanızdan ötürü, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığındım."

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 21

Arapça: وَإِن لَّمْ تُؤْمِنُوا۟ لِى فَٱعْتَزِلُونِ

Türkçe Okunuşu: veil lem tü'minû lî fa`tezilûn.

Türkçe Meali: "Bana inanmazsanız, başımdan çekilin."

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 22

Arapça: فَدَعَا رَبَّهُۥٓ أَنَّ هَٰٓؤُلَآءِ قَوْمٌۭ مُّجْرِمُونَ

Türkçe Okunuşu: fede`â rabbehû enne hâülâi ḳavmüm mücrimûn.

Türkçe Meali: Bunlar, suçlu bir millet olduğu için, Rabbine yardım etmesi için yalvardı.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 23

Arapça: فَأَسْرِ بِعِبَادِى لَيْلًا إِنَّكُم مُّتَّبَعُونَ

Türkçe Okunuşu: feesri bi`ibâdî leylen inneküm müttebe`ûn.

Türkçe Meali: Allah da şöyle buyurdu: "Kullarımı geceleyin yola çıkar; şüphesiz takip olunacaksınız."

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 24

Arapça: وَٱتْرُكِ ٱلْبَحْرَ رَهْوًا ۖ إِنَّهُمْ جُندٌۭ مُّغْرَقُونَ

Türkçe Okunuşu: vetruki-lbaḥra rahvâ. innehüm cündüm mugraḳûn.

Türkçe Meali: "Denizi sakin iken geride bırak, doğrusu onlar suda boğulacak bir ordudur."

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 25

Arapça: كَمْ تَرَكُوا۟ مِن جَنَّٰتٍۢ وَعُيُونٍۢ

Türkçe Okunuşu: kem terakû min cennâtiv ve`uyûn.

Türkçe Meali: Orada nice bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel konaklar, eğlenip durdukları nimetler bırakmışlardı.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 26

Arapça: وَزُرُوعٍۢ وَمَقَامٍۢ كَرِيمٍۢ

Türkçe Okunuşu: vezürû`iv vemeḳâmin kerîm.

Türkçe Meali: Orada nice bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel konaklar, eğlenip durdukları nimetler bırakmışlardı.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 27

Arapça: وَنَعْمَةٍۢ كَانُوا۟ فِيهَا فَٰكِهِينَ

Türkçe Okunuşu: vena`metin kânû fîhâ fâkihîn.

Türkçe Meali: Orada nice bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel konaklar, eğlenip durdukları nimetler bırakmışlardı.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 28

Arapça: كَذَٰلِكَ ۖ وَأَوْرَثْنَٰهَا قَوْمًا ءَاخَرِينَ

Türkçe Okunuşu: keẕâlik. veevraŝnâhâ ḳavmen âḫarîn.

Türkçe Meali: Bu böyledir; onları başka bir millete miras bıraktık.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 29

Arapça: فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ ٱلسَّمَآءُ وَٱلْأَرْضُ وَمَا كَانُوا۟ مُنظَرِينَ

Türkçe Okunuşu: femâ beket `aleyhimü-ssemâü vel'arḍu vemâ kânû münżarîn.

Türkçe Meali: Gök ve yer, onlar için gözyaşı dökmedi, onlar erteye bırakılmamışlardı.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 30

Arapça: وَلَقَدْ نَجَّيْنَا بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ مِنَ ٱلْعَذَابِ ٱلْمُهِينِ

Türkçe Okunuşu: veleḳad necceynâ benî isrâîle mine-l`aẕâbi-lmühîn.

Türkçe Meali: And olsun ki, İsrailoğullarını, azgın bir zorba olan Firavun'un alçaltıcı azabından kurtardık.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 31

Arapça: مِن فِرْعَوْنَ ۚ إِنَّهُۥ كَانَ عَالِيًۭا مِّنَ ٱلْمُسْرِفِينَ

Türkçe Okunuşu: min fir`avn. innehû kâne `âliyem mine-lmüsrifîn.

Türkçe Meali: And olsun ki, İsrailoğullarını, azgın bir zorba olan Firavun'un alçaltıcı azabından kurtardık.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 32

Arapça: وَلَقَدِ ٱخْتَرْنَٰهُمْ عَلَىٰ عِلْمٍ عَلَى ٱلْعَٰلَمِينَ

Türkçe Okunuşu: veleḳadi-ḫternâhüm `alâ `ilmin `ale-l`âlemîn.

Türkçe Meali: And olsun ki, onların durumunu bilerek dünyaların üzerinde seçkin kıldık.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 33

Arapça: وَءَاتَيْنَٰهُم مِّنَ ٱلْءَايَٰتِ مَا فِيهِ بَلَٰٓؤٌۭا۟ مُّبِينٌ

Türkçe Okunuşu: veâteynâhüm mine-l'âyâti mâ fîhi belâüm mübîn.

Türkçe Meali: Onlara, her birinde açıkça bir imtihan bulunan, mucizeler verdik.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 34

Arapça: إِنَّ هَٰٓؤُلَآءِ لَيَقُولُونَ

Türkçe Okunuşu: inne hâülâi leyeḳûlûn.

Türkçe Meali: Doğrusu inkarcılar, "Ölum bir defadır, tekrar diriltilmeyeceğiz. Eğer doğru sözlü iseniz bize babalarımızı getirsenize" derler.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 35

Arapça: إِنْ هِىَ إِلَّا مَوْتَتُنَا ٱلْأُولَىٰ وَمَا نَحْنُ بِمُنشَرِينَ

Türkçe Okunuşu: in hiye illâ mevtetüne-l'ûlâ vemâ naḥnü bimünşerîn.

Türkçe Meali: Doğrusu inkarcılar, "Ölum bir defadır, tekrar diriltilmeyeceğiz. Eğer doğru sözlü iseniz bize babalarımızı getirsenize" derler.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 36

Arapça: فَأْتُوا۟ بِـَٔابَآئِنَآ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ

Türkçe Okunuşu: fe'tû biâbâinâ in küntüm ṣâdiḳîn.

Türkçe Meali: Doğrusu inkarcılar, "Ölum bir defadır, tekrar diriltilmeyeceğiz. Eğer doğru sözlü iseniz bize babalarımızı getirsenize" derler.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 37

Arapça: أَهُمْ خَيْرٌ أَمْ قَوْمُ تُبَّعٍۢ وَٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ ۚ أَهْلَكْنَٰهُمْ ۖ إِنَّهُمْ كَانُوا۟ مُجْرِمِينَ

Türkçe Okunuşu: ehüm ḫayrun em ḳavmü tübbe`iv velleẕîne min ḳablihim. ehleknâhüm. innehüm kânû mücrimîn.

Türkçe Meali: Bunlar mı daha üstün yoksa Tubba milleti ve onlardan öncekiler mi? Onları yok etmişizdir, çünkü onlar suçlu idiler.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 38

Arapça: وَمَا خَلَقْنَا ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَٰعِبِينَ

Türkçe Okunuşu: vemâ ḫalaḳne-ssemâvâti vel'arḍa vemâ beynehümâ lâ`ibîn.

Türkçe Meali: Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları oyun olsun diye yaratmadık.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 39

Arapça: مَا خَلَقْنَٰهُمَآ إِلَّا بِٱلْحَقِّ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ

Türkçe Okunuşu: mâ ḫalaḳnâhümâ illâ bilḥaḳḳi velâkinne ekŝerahüm lâ ya`lemûn.

Türkçe Meali: Biz onları, ancak ve ancak gerektiği gibi yarattık, ama insanların çoğu bilmezler.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 40

Arapça: إِنَّ يَوْمَ ٱلْفَصْلِ مِيقَٰتُهُمْ أَجْمَعِينَ

Türkçe Okunuşu: inne yevme-lfaṣli mîḳâtühüm ecme`în.

Türkçe Meali: Doğrusu hüküm günü hepsinin bir arada bulunacağı gündür.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 41

Arapça: يَوْمَ لَا يُغْنِى مَوْلًى عَن مَّوْلًۭى شَيْـًۭٔا وَلَا هُمْ يُنصَرُونَ

Türkçe Okunuşu: yevme lâ yugnî mevlen `am mevlen şey'ev velâ hüm yünṣarûn.

Türkçe Meali: O gün, dostun dosta hiçbir faydası olmaz, yardım da görmezler.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 42

Arapça: إِلَّا مَن رَّحِمَ ٱللَّهُ ۚ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ

Türkçe Okunuşu: illâ mer raḥime-llâh. innehû hüve-l`azîzü-rraḥîm.

Türkçe Meali: Yalnız, Allah'ın merhamet ettiği kimseler bunların dışındadır. O, şüphesiz güçlüdür, merhametlidir.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 43

Arapça: إِنَّ شَجَرَتَ ٱلزَّقُّومِ

Türkçe Okunuşu: inne şecerate-zzeḳḳûm.

Türkçe Meali: Doğrusu günahkarların yiyeceği zakkum ağacıdır; karınlarda suyun kaynaması gibi kaynayan, erimiş maden gibidir.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 44

Arapça: طَعَامُ ٱلْأَثِيمِ

Türkçe Okunuşu: ṭa`âmü-l'eŝîm.

Türkçe Meali: Doğrusu günahkarların yiyeceği zakkum ağacıdır; karınlarda suyun kaynaması gibi kaynayan, erimiş maden gibidir.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 45

Arapça: كَٱلْمُهْلِ يَغْلِى فِى ٱلْبُطُونِ

Türkçe Okunuşu: kelmühl. yaglî fi-lbüṭûn.

Türkçe Meali: Doğrusu günahkarların yiyeceği zakkum ağacıdır; karınlarda suyun kaynaması gibi kaynayan, erimiş maden gibidir.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 46

Arapça: كَغَلْىِ ٱلْحَمِيمِ

Türkçe Okunuşu: kegalyi-lḥamîm.

Türkçe Meali: Doğrusu günahkarların yiyeceği zakkum ağacıdır; karınlarda suyun kaynaması gibi kaynayan, erimiş maden gibidir.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 47

Arapça: خُذُوهُ فَٱعْتِلُوهُ إِلَىٰ سَوَآءِ ٱلْجَحِيمِ

Türkçe Okunuşu: ḫuẕûhü fa`tilûhü ilâ sevâi-lceḥîm.

Türkçe Meali: "Suçluyu yakalayın, cehennemin ortasına sürükleyin, sonra başına azap olarak kaynar su dökün" denir, sonra ona: "Tad bakalım, hani şerefli olan, değerli olan yalnız sendin. İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir" denir.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 48

Arapça: ثُمَّ صُبُّوا۟ فَوْقَ رَأْسِهِۦ مِنْ عَذَابِ ٱلْحَمِيمِ

Türkçe Okunuşu: ŝümme ṣubbû fevḳa ra'sihî min `aẕâbi-lḥamîm.

Türkçe Meali: "Suçluyu yakalayın, cehennemin ortasına sürükleyin, sonra başına azap olarak kaynar su dökün" denir, sonra ona: "Tad bakalım, hani şerefli olan, değerli olan yalnız sendin. İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir" denir.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 49

Arapça: ذُقْ إِنَّكَ أَنتَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْكَرِيمُ

Türkçe Okunuşu: ẕuḳ. inneke ente-l`azîzü-lkerîm.

Türkçe Meali: "Suçluyu yakalayın, cehennemin ortasına sürükleyin, sonra başına azap olarak kaynar su dökün" denir, sonra ona: "Tad bakalım, hani şerefli olan, değerli olan yalnız sendin. İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir" denir.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 50

Arapça: إِنَّ هَٰذَا مَا كُنتُم بِهِۦ تَمْتَرُونَ

Türkçe Okunuşu: inne hâẕâ mâ küntüm bihî temterûn.

Türkçe Meali: "Suçluyu yakalayın, cehennemin ortasına sürükleyin, sonra başına azap olarak kaynar su dökün" denir, sonra ona: "Tad bakalım, hani şerefli olan, değerli olan yalnız sendin. İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir" denir.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 51

Arapça: إِنَّ ٱلْمُتَّقِينَ فِى مَقَامٍ أَمِينٍۢ

Türkçe Okunuşu: inne-lmütteḳîne fî meḳâmin emîn.

Türkçe Meali: Allah'a karşı gelmekten sakınmış olanlar ise, güvenli bir yerde, bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 52

Arapça: فِى جَنَّٰتٍۢ وَعُيُونٍۢ

Türkçe Okunuşu: fî cennâtiv ve`uyûn.

Türkçe Meali: Allah'a karşı gelmekten sakınmış olanlar ise, güvenli bir yerde, bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 53

Arapça: يَلْبَسُونَ مِن سُندُسٍۢ وَإِسْتَبْرَقٍۢ مُّتَقَٰبِلِينَ

Türkçe Okunuşu: yelbesûne min sündüsiv veistebraḳim müteḳâbilîn.

Türkçe Meali: İnce ipekten ve parlak atlastan giyinerek karşılıklı otururlar.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 54

Arapça: كَذَٰلِكَ وَزَوَّجْنَٰهُم بِحُورٍ عِينٍۢ

Türkçe Okunuşu: keẕâlik. vezevvecnâhüm biḥûrin `în.

Türkçe Meali: Bu böyledir; onları iri siyah gözlü hurilerle eşlendiririz.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 55

Arapça: يَدْعُونَ فِيهَا بِكُلِّ فَٰكِهَةٍ ءَامِنِينَ

Türkçe Okunuşu: yed`ûne fîhâ bikülli fâkihetin âminîn.

Türkçe Meali: Orada, güven içinde olarak her yemişi isteyebilirler.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 56

Arapça: لَا يَذُوقُونَ فِيهَا ٱلْمَوْتَ إِلَّا ٱلْمَوْتَةَ ٱلْأُولَىٰ ۖ وَوَقَىٰهُمْ عَذَابَ ٱلْجَحِيمِ

Türkçe Okunuşu: lâ yeẕûḳûne fîhe-lmevte ille-lmevtete-l'ûlâ. veveḳâhüm `aẕâbe-lceḥîm.

Türkçe Meali: Orada, ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Rabbin lütfuyla onları cehennem azabından korumuştur. İşte büyük kurtuluş budur.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 57

Arapça: فَضْلًۭا مِّن رَّبِّكَ ۚ ذَٰلِكَ هُوَ ٱلْفَوْزُ ٱلْعَظِيمُ

Türkçe Okunuşu: faḍlem mir rabbik. ẕâlike hüve-lfevzü-l`ażîm.

Türkçe Meali: Orada, ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Rabbin lütfuyla onları cehennem azabından korumuştur. İşte büyük kurtuluş budur.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 58

Arapça: فَإِنَّمَا يَسَّرْنَٰهُ بِلِسَانِكَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ

Türkçe Okunuşu: feinnemâ yessernâhü bilisânike le`allehüm yeteẕekkerûn.

Türkçe Meali: Biz, öğüt alırlar diye, Kuran'ı senin dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık. Sen bekle, onlar da beklemektedirler.

سُورَةُ الدُّخَانِ - Ayet 59

Arapça: فَٱرْتَقِبْ إِنَّهُم مُّرْتَقِبُونَ

Türkçe Okunuşu: ferteḳib innehüm mürteḳibûn.

Türkçe Meali: Biz, öğüt alırlar diye, Kuran'ı senin dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık. Sen bekle, onlar da beklemektedirler.

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 1

Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ حمٓ

Türkçe Okunuşu: ḥâ-mîm.

Türkçe Meali: Ha, Mim.

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 2

Arapça: تَنزِيلُ ٱلْكِتَٰبِ مِنَ ٱللَّهِ ٱلْعَزِيزِ ٱلْحَكِيمِ

Türkçe Okunuşu: tenzîlü-lkitâbi mine-llâhi-l`azîzi-lḥakîm.

Türkçe Meali: Kitap'ın indirilmesi, güçlü ve Hakim olan Allah katındandır.

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 3

Arapça: إِنَّ فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ لَءَايَٰتٍۢ لِّلْمُؤْمِنِينَ

Türkçe Okunuşu: inne fi-ssemâvâti vel'arḍi leâyâtil lilmü'minîn.

Türkçe Meali: Göklerde ve yerde inananlara nice dersler vardır.

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 4

Arapça: وَفِى خَلْقِكُمْ وَمَا يَبُثُّ مِن دَآبَّةٍ ءَايَٰتٌۭ لِّقَوْمٍۢ يُوقِنُونَ

Türkçe Okunuşu: vefî ḫalḳiküm vemâ yebüŝŝü min dâbbetin âyâtül liḳavmiy yûḳinûn.

Türkçe Meali: Ey insanlar! Sizin yaratılmanızda ve canlıların yeryüzünde yayılmasında, kesin olarak inanan kimseler için ibretler vardır.

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 5

Arapça: وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ وَمَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مِن رِّزْقٍۢ فَأَحْيَا بِهِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَتَصْرِيفِ ٱلرِّيَٰحِ ءَايَٰتٌۭ لِّقَوْمٍۢ يَعْقِلُونَ

Türkçe Okunuşu: vaḫtilâfi-lleyli vennehâri vemâ enzele-llâhü mine-ssemâi mir rizḳin feaḥyâ bihi-l'arḍa ba`de mevtihâ vetaṣrîfi-rriyâḥi âyâtül liḳavmiy ya`ḳilûn.

Türkçe Meali: Gece ile gündüzün birbiri ardından gelmesinde, gökten, Allah'ın rızık vermek için yağmur indirip, yeri onunla, ölümünden sonra diriltmesinde, rüzgarları yönetmesinde, akleden kimseler için dersler vardır.

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 6

Arapça: تِلْكَ ءَايَٰتُ ٱللَّهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِٱلْحَقِّ ۖ فَبِأَىِّ حَدِيثٍۭ بَعْدَ ٱللَّهِ وَءَايَٰتِهِۦ يُؤْمِنُونَ

Türkçe Okunuşu: tilke âyâtü-llâhi netlûhâ `aleyke bilḥaḳḳ. febieyyi ḥadîŝim ba`de-llâhi veâyâtihî yü'minûn.

Türkçe Meali: İşte sana gerçek olarak anlattığımız bunlar, Allah'ın varlığının delilleridir. Artık Allah'tan ve O'nun delillerinden sonra hangi söze inanırlar?

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 7

Arapça: وَيْلٌۭ لِّكُلِّ أَفَّاكٍ أَثِيمٍۢ

Türkçe Okunuşu: veylül likülli effâkin eŝîm.

Türkçe Meali: Kendine okunan Allah'ın ayetlerini dinleyip, sonra, onları hiç duymamış gibi büyüklük taslamakta direnen, yalancı ve günahkar kişinin vay haline! Ona can yakıcı bir azap müjdele.

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 8

Arapça: يَسْمَعُ ءَايَٰتِ ٱللَّهِ تُتْلَىٰ عَلَيْهِ ثُمَّ يُصِرُّ مُسْتَكْبِرًۭا كَأَن لَّمْ يَسْمَعْهَا ۖ فَبَشِّرْهُ بِعَذَابٍ أَلِيمٍۢ

Türkçe Okunuşu: yesme`u âyâti-llâhi tütlâ `aleyhi ŝümme yüṣirru müstekbiran keel lem yesma`hâ. febeşşirhü bi`aẕâbin elîm.

Türkçe Meali: Kendine okunan Allah'ın ayetlerini dinleyip, sonra, onları hiç duymamış gibi büyüklük taslamakta direnen, yalancı ve günahkar kişinin vay haline! Ona can yakıcı bir azap müjdele.

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 9

Arapça: وَإِذَا عَلِمَ مِنْ ءَايَٰتِنَا شَيْـًٔا ٱتَّخَذَهَا هُزُوًا ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌۭ مُّهِينٌۭ

Türkçe Okunuşu: veiẕâ `alime min âyâtinâ şey'en-tteḫaẕehâ hüzüvâ. ülâike lehüm `aẕâbüm mühîn.

Türkçe Meali: Ayetlerimizden bir şey öğrendiğinde onu alaya alır. İşte bunlara alçaltıcı bir azap ve ardından da cehennem vardır. Kazandıkları şeyler de, Allah'ı bırakıp edindikleri dostlar da onlara bir fayda vermez. Büyük azap onlaradır.

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 10

Arapça: مِّن وَرَآئِهِمْ جَهَنَّمُ ۖ وَلَا يُغْنِى عَنْهُم مَّا كَسَبُوا۟ شَيْـًۭٔا وَلَا مَا ٱتَّخَذُوا۟ مِن دُونِ ٱللَّهِ أَوْلِيَآءَ ۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ

Türkçe Okunuşu: miv verâihim cehennem. velâ yugnî `anhüm mâ kesebû şey'ev velâ me-tteḫaẕû min dûni-llâhi evliyâ'. velehüm `aẕâbün `ażîm.

Türkçe Meali: Ayetlerimizden bir şey öğrendiğinde onu alaya alır. İşte bunlara alçaltıcı bir azap ve ardından da cehennem vardır. Kazandıkları şeyler de, Allah'ı bırakıp edindikleri dostlar da onlara bir fayda vermez. Büyük azap onlaradır.

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 11

Arapça: هَٰذَا هُدًۭى ۖ وَٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ بِـَٔايَٰتِ رَبِّهِمْ لَهُمْ عَذَابٌۭ مِّن رِّجْزٍ أَلِيمٌ

Türkçe Okunuşu: hâẕâ hüdâ. velleẕîne keferû biâyâti rabbihim lehüm `aẕâbüm mir riczin elîm.

Türkçe Meali: İşte bu Kuran doğruluk rehberidir. Rablerinin ayetlerini inkar edenlere, onlara, tiksindiren, can yakan bir azap vardır.

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 12

Arapça: ۞ ٱللَّهُ ٱلَّذِى سَخَّرَ لَكُمُ ٱلْبَحْرَ لِتَجْرِىَ ٱلْفُلْكُ فِيهِ بِأَمْرِهِۦ وَلِتَبْتَغُوا۟ مِن فَضْلِهِۦ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

Türkçe Okunuşu: allâhü-lleẕî seḫḫara lekümü-lbaḥra litecriye-lfülkü fîhi biemrihî velitebtegû min faḍlihî vele`alleküm teşkürûn.

Türkçe Meali: Emri gereğince denizde yüzmek üzere gemileri, lütfedip verdiği rızkı aramanız için denizi buyruğunuz altına veren Allah'tır, belki artık şükredersiniz.

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 13

Arapça: وَسَخَّرَ لَكُم مَّا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ جَمِيعًۭا مِّنْهُ ۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَٰتٍۢ لِّقَوْمٍۢ يَتَفَكَّرُونَ

Türkçe Okunuşu: veseḫḫara leküm mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'arḍi cemî`am minh. inne fî ẕâlike leâyâtil liḳavmiy yetefekkerûn.

Türkçe Meali: Göklerde olanları, yerde olanları, hepsini sizin buyruğunuz altına vermiştir. Doğrusu bunlarda, düşünen kimseler için dersler vardır.

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 14

Arapça: قُل لِّلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ يَغْفِرُوا۟ لِلَّذِينَ لَا يَرْجُونَ أَيَّامَ ٱللَّهِ لِيَجْزِىَ قَوْمًۢا بِمَا كَانُوا۟ يَكْسِبُونَ

Türkçe Okunuşu: ḳul lilleẕîne âmenû yagfirû lilleẕîne lâ yercûne eyyâme-llâhi liyecziye ḳavmem bimâ kânû yeksibûn.

Türkçe Meali: İnanmışlara de ki: Allah'ın bir milleti yaptıklarına karşılık cezalandıracağı günlerin geleceğini ummayanları şimdilik bağışlasınlar.

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 15

Arapça: مَنْ عَمِلَ صَٰلِحًۭا فَلِنَفْسِهِۦ ۖ وَمَنْ أَسَآءَ فَعَلَيْهَا ۖ ثُمَّ إِلَىٰ رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ

Türkçe Okunuşu: men `amile ṣâliḥan felinefsih. vemen esâe fe`aleyhâ. ŝümme ilâ rabbiküm türce`ûn.

Türkçe Meali: Kim yararlı iş işlerse kendinedir; kim kötülük yaparsa kendi aleyhinedir. Sonra Rabbinize döndürülürsünüz.

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 16

Arapça: وَلَقَدْ ءَاتَيْنَا بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ ٱلْكِتَٰبَ وَٱلْحُكْمَ وَٱلنُّبُوَّةَ وَرَزَقْنَٰهُم مِّنَ ٱلطَّيِّبَٰتِ وَفَضَّلْنَٰهُمْ عَلَى ٱلْعَٰلَمِينَ

Türkçe Okunuşu: veleḳad âteynâ benî isrâîle-lkitâbe velḥukme vennübüvvete verazaḳnâhüm mine-ṭṭayyibâti vefeḍḍalnâhüm `ale-l`âlemîn.

Türkçe Meali: And olsun ki Biz, İsrailoğullarına Kitap, hüküm ve peygamberlik verdik; onları temiz şeylerle rızıklandırdık; onları dünyalara üstün kıldık.

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 17

Arapça: وَءَاتَيْنَٰهُم بَيِّنَٰتٍۢ مِّنَ ٱلْأَمْرِ ۖ فَمَا ٱخْتَلَفُوٓا۟ إِلَّا مِنۢ بَعْدِ مَا جَآءَهُمُ ٱلْعِلْمُ بَغْيًۢا بَيْنَهُمْ ۚ إِنَّ رَبَّكَ يَقْضِى بَيْنَهُمْ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ فِيمَا كَانُوا۟ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ

Türkçe Okunuşu: veâteynâhüm beyyinâtim mine-l'emr. feme-ḫtelefû illâ mim ba`di mâ câehümü-l`ilmü bagyem beynehüm. inne rabbeke yaḳḍî beynehüm yevme-lḳiyâmeti fîmâ kânû fîhi yaḫtelifûn.

Türkçe Meali: Din konusunda, onlara belgeler verdik; ancak, kendilerine ilim geldikten sonra birbirini çekememezlikten ayrılığa düştüler. Rabbin kıyamet günü, ayrılığa düştükleri şeyler hakkında şüphesiz aralarında hükmedecektir.

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 18

Arapça: ثُمَّ جَعَلْنَٰكَ عَلَىٰ شَرِيعَةٍۢ مِّنَ ٱلْأَمْرِ فَٱتَّبِعْهَا وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَآءَ ٱلَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ

Türkçe Okunuşu: ŝümme ce`alnâke `alâ şerî`atim mine-l'emri fettebi`hâ velâ tettebi` ehvâe-lleẕîne lâ ya`lemûn.

Türkçe Meali: Sonra seni de din konusunda bir şeriat sahibi kıldık, ona uy; bilmeyenlerin heveslerine uyma.

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 19

Arapça: إِنَّهُمْ لَن يُغْنُوا۟ عَنكَ مِنَ ٱللَّهِ شَيْـًۭٔا ۚ وَإِنَّ ٱلظَّٰلِمِينَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَآءُ بَعْضٍۢ ۖ وَٱللَّهُ وَلِىُّ ٱلْمُتَّقِينَ

Türkçe Okunuşu: innehüm ley yugnû `anke mine-llâhi şey'â. veinne-żżâlimîne ba`ḍuhüm evliyâü ba`ḍ. vellâhü veliyyü-lmütteḳîn.

Türkçe Meali: Şüphesiz onlar, seni Allah'tan müstağni kılamazlar. Doğrusu zalimler birbirlerinin dostudurlar. Sakınanların dostu ise Allah'tır.

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 20

Arapça: هَٰذَا بَصَٰٓئِرُ لِلنَّاسِ وَهُدًۭى وَرَحْمَةٌۭ لِّقَوْمٍۢ يُوقِنُونَ

Türkçe Okunuşu: hâẕâ beṣâiru linnâsi vehüdev veraḥmetül liḳavmiy yûḳinûn.

Türkçe Meali: Bu Kuran, insanlar için açık belgeler; kesin olarak inanan millet için doğruluk rehberi ve rahmettir.

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 21

Arapça: أَمْ حَسِبَ ٱلَّذِينَ ٱجْتَرَحُوا۟ ٱلسَّيِّـَٔاتِ أَن نَّجْعَلَهُمْ كَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ سَوَآءًۭ مَّحْيَاهُمْ وَمَمَاتُهُمْ ۚ سَآءَ مَا يَحْكُمُونَ

Türkçe Okunuşu: em ḥasibe-lleẕîne-cteraḥü-sseyyiâti en nec`alehüm kelleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti sevâem maḥyâhüm vememâtühüm. sâe mâ yaḥkümûn.

Türkçe Meali: Yoksa, kötülük işleyen kimseler, ölümlerinde ve diriliklerinde kendilerini, inanıp yararlı iş işleyen kimseler ile bir mi tutacağımızı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar!

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 22

Arapça: وَخَلَقَ ٱللَّهُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ بِٱلْحَقِّ وَلِتُجْزَىٰ كُلُّ نَفْسٍۭ بِمَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ

Türkçe Okunuşu: veḫaleḳa-llâhü-ssemâvâti vel'arḍa bilḥaḳḳi velitüczâ küllü nefsim bimâ kesebet vehüm lâ yużlemûn.

Türkçe Meali: Allah gökleri ve yeri gerçekle yaratmıştır; her cana, kazandığının karşılığı verilir, onlara zulmedilmez.

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 23

Arapça: أَفَرَءَيْتَ مَنِ ٱتَّخَذَ إِلَٰهَهُۥ هَوَىٰهُ وَأَضَلَّهُ ٱللَّهُ عَلَىٰ عِلْمٍۢ وَخَتَمَ عَلَىٰ سَمْعِهِۦ وَقَلْبِهِۦ وَجَعَلَ عَلَىٰ بَصَرِهِۦ غِشَٰوَةًۭ فَمَن يَهْدِيهِ مِنۢ بَعْدِ ٱللَّهِ ۚ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ

Türkçe Okunuşu: eferaeyte meni-tteḫaẕe ilâhehû hevâhü veeḍallehü-llâhü `alâ `ilmiv veḫateme `alâ sem`ihî veḳalbihî vece`ale `alâ beṣarihî gişâveh. femey yehdîhi mim ba`di-llâh. efelâ teẕekkerûn.

Türkçe Meali: Heva ve hevesini tanrı edinen, bilgisi olduğu halde Allah'ın şaşırttığı, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözünü perdelediği kimseyi gördün mü? Onu Allah'tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Ey insanlar! Anlamaz mısınız?

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 24

Arapça: وَقَالُوا۟ مَا هِىَ إِلَّا حَيَاتُنَا ٱلدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا يُهْلِكُنَآ إِلَّا ٱلدَّهْرُ ۚ وَمَا لَهُم بِذَٰلِكَ مِنْ عِلْمٍ ۖ إِنْ هُمْ إِلَّا يَظُنُّونَ

Türkçe Okunuşu: veḳâlû mâ hiye illâ ḥayâtüne-ddünyâ nemûtü venaḥyâ vemâ yühlikünâ ille-ddehr. vemâ lehüm biẕâlike min `ilmin. in hüm illâ yeżunnûn.

Türkçe Meali: "Hayat, ancak bu dünyadaki hayatımızdır. Ölürüz ve yaşarız; bizi ancak zamanın geçişi yokluğa sürükler" derler. Onların bu hususta bir bilgisi yoktur, sadece böyle sanırlar.

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 25

Arapça: وَإِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ ءَايَٰتُنَا بَيِّنَٰتٍۢ مَّا كَانَ حُجَّتَهُمْ إِلَّآ أَن قَالُوا۟ ٱئْتُوا۟ بِـَٔابَآئِنَآ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ

Türkçe Okunuşu: veiẕâ tütlâ `aleyhim âyâtünâ beyyinâtim mâ kâne ḥuccetehüm illâ en ḳâlü-'tû biâbâinâ in küntüm ṣâdiḳîn.

Türkçe Meali: Ayetlerimiz onlara açıkça okunduğu zaman, delilleri yalnızca: "Doğru sözlü iseniz babalarımızı getirin bakalım" demek olur.

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 26

Arapça: قُلِ ٱللَّهُ يُحْيِيكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يَجْمَعُكُمْ إِلَىٰ يَوْمِ ٱلْقِيَٰمَةِ لَا رَيْبَ فِيهِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ

Türkçe Okunuşu: ḳuli-llâhü yuḥyîküm ŝümme yümîtüküm ŝümme yecme`uküm ilâ yevmi-lḳiyâmeti lâ raybe fîhi velâkinne ekŝera-nnâsi lâ ya`lemûn.

Türkçe Meali: De ki: "Sizi Allah diriltir, sonra öldürür, sonra sizi şüphe götürmeyen kıyamet gününde toplar. Ama insanların çoğu bilmezler."

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 27

Arapça: وَلِلَّهِ مُلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۚ وَيَوْمَ تَقُومُ ٱلسَّاعَةُ يَوْمَئِذٍۢ يَخْسَرُ ٱلْمُبْطِلُونَ

Türkçe Okunuşu: velillâhi mülkü-ssemâvâti vel'arḍ. veyevme teḳûmü-ssâ`atü yevmeiẕiy yaḫseru-lmübṭilûn.

Türkçe Meali: Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır. Kıyamet kopacağı gün, işte o gün, batıl sözlere uymuş olanlar hüsranda kalırlar.

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 28

Arapça: وَتَرَىٰ كُلَّ أُمَّةٍۢ جَاثِيَةًۭ ۚ كُلُّ أُمَّةٍۢ تُدْعَىٰٓ إِلَىٰ كِتَٰبِهَا ٱلْيَوْمَ تُجْزَوْنَ مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

Türkçe Okunuşu: veterâ külle ümmetin câŝiyeh. küllü ümmetin tüd`â ilâ kitâbihâ. elyevme tüczevne mâ küntüm ta`melûn.

Türkçe Meali: Her ümmeti diz üstü çökmüş olarak görürsün. Her ümmet kitabına çağrılır. Onlara denir ki: "Bugün, size işlediğinizin karşılığı verilecektir."

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 29

Arapça: هَٰذَا كِتَٰبُنَا يَنطِقُ عَلَيْكُم بِٱلْحَقِّ ۚ إِنَّا كُنَّا نَسْتَنسِخُ مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

Türkçe Okunuşu: hâẕâ kitâbünâ yenṭiḳu `aleyküm bilḥaḳḳ. innâ künnâ nestensiḫu mâ küntüm ta`melûn.

Türkçe Meali: "Bu kitabımız gerçekten sizin aleyhinize konuşur. Biz yaptıklarınızı şüphesiz bir bir kaydediyorduk."

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 30

Arapça: فَأَمَّا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ فَيُدْخِلُهُمْ رَبُّهُمْ فِى رَحْمَتِهِۦ ۚ ذَٰلِكَ هُوَ ٱلْفَوْزُ ٱلْمُبِينُ

Türkçe Okunuşu: feemme-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti feyüdḫilühüm rabbühüm fî raḥmetih. ẕâlike hüve-lfevzü-lmübîn.

Türkçe Meali: İnanıp, yararlı iş işleyenlere gelince, Rableri onları rahmetine garkeder. İşte bu, apaçık kurtuluştur.

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 31

Arapça: وَأَمَّا ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓا۟ أَفَلَمْ تَكُنْ ءَايَٰتِى تُتْلَىٰ عَلَيْكُمْ فَٱسْتَكْبَرْتُمْ وَكُنتُمْ قَوْمًۭا مُّجْرِمِينَ

Türkçe Okunuşu: veemme-lleẕîne keferû. efelem tekün âyâtî tütlâ `aleyküm festekbertüm veküntüm ḳavmem mücrimîn.

Türkçe Meali: Ama, inkar eden kimselere denir ki: "Ayetlerim size okunmuş, siz de büyüklenip suçlu bir millet olmuştunuz değil mi?"

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 32

Arapça: وَإِذَا قِيلَ إِنَّ وَعْدَ ٱللَّهِ حَقٌّۭ وَٱلسَّاعَةُ لَا رَيْبَ فِيهَا قُلْتُم مَّا نَدْرِى مَا ٱلسَّاعَةُ إِن نَّظُنُّ إِلَّا ظَنًّۭا وَمَا نَحْنُ بِمُسْتَيْقِنِينَ

Türkçe Okunuşu: veiẕâ ḳîle inne va`de-llâhi ḥaḳḳuv vessâ`atü lâ raybe fîhâ ḳultüm mâ nedrî me-ssâ`atü in neżunnü illâ żannâ vemâ naḥnü bimüsteyḳinîn.

Türkçe Meali: "Doğrusu Allah'ın verdiği söz gerçektir, kıyamet saati şüphe götürmez" dendiği zaman: "Kıyametin ne olduğunu bilmiyoruz, yalnız yoktur sanıyoruz, buna dair kesin bir bilgi elde etmiş değiliz" derdiniz.

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 33

Arapça: وَبَدَا لَهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا عَمِلُوا۟ وَحَاقَ بِهِم مَّا كَانُوا۟ بِهِۦ يَسْتَهْزِءُونَ

Türkçe Okunuşu: vebedâ lehüm seyyietü mâ `amilû veḥâḳa bihim mâ kânû bihî yestehziûn.

Türkçe Meali: İşledikleri kötülükler kendilerine belli oldu ve onları, alaya aldıkları şeyler kuşatıp mahvetti.

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 34

Arapça: وَقِيلَ ٱلْيَوْمَ نَنسَىٰكُمْ كَمَا نَسِيتُمْ لِقَآءَ يَوْمِكُمْ هَٰذَا وَمَأْوَىٰكُمُ ٱلنَّارُ وَمَا لَكُم مِّن نَّٰصِرِينَ

Türkçe Okunuşu: veḳîle-lyevme nensâküm kemâ nesîtüm liḳâe yevmiküm hâẕâ veme'vâküm-nnâru vemâ leküm min nâṣirîn.

Türkçe Meali: Onlara denir ki: "Bugüne kavuşacağınızı unuttuğunuz gibi Biz de sizi unuttuk; varacağınız yer ateştir, yardımcılarınız da yoktur."

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 35

Arapça: ذَٰلِكُم بِأَنَّكُمُ ٱتَّخَذْتُمْ ءَايَٰتِ ٱللَّهِ هُزُوًۭا وَغَرَّتْكُمُ ٱلْحَيَوٰةُ ٱلدُّنْيَا ۚ فَٱلْيَوْمَ لَا يُخْرَجُونَ مِنْهَا وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ

Türkçe Okunuşu: ẕâliküm biennekümü-tteḫaẕtüm âyâti-llâhi hüzüvev vegarratkümü-lḥayâtü-ddünyâ. felyevme lâ yuḫracûne minhâ velâ hüm yüsta`tebûn.

Türkçe Meali: "Bu, Allah'ın ayetlerini alaya almanızdan ve dünya hayatının sizi aldatmış olmasından ötürüdür." O gün, ne oradan çıkarılırlar ve ne de özürleri dinlenir.

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 36

Arapça: فَلِلَّهِ ٱلْحَمْدُ رَبِّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَرَبِّ ٱلْأَرْضِ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ

Türkçe Okunuşu: felillâhi-lḥamdü rabbi-ssemâvâti verabbi-l'arḍi rabbi-l`âlemîn.

Türkçe Meali: Övülmek, göklerin Rabbi, yerin Rabbi ve alemlerin Rabbi olan Allah içindir.

سُورَةُ الجَاثِيَةِ - Ayet 37

Arapça: وَلَهُ ٱلْكِبْرِيَآءُ فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۖ وَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ

Türkçe Okunuşu: velehü-lkibriyâü fi-ssemâvâti vel'arḍ. vehüve-l`azîzü-lḥakîm.

Türkçe Meali: Göklerde ve yerde azamet O'nundur, O, güçlüdür, Hakim'dir.