Arapça: ۞ وَمَآ أَنزَلْنَا عَلَىٰ قَوْمِهِۦ مِنۢ بَعْدِهِۦ مِن جُندٍۢ مِّنَ ٱلسَّمَآءِ وَمَا كُنَّا مُنزِلِينَ
Türkçe Okunuşu: vemâ enzelnâ `alâ ḳavmihî mim ba`dihî min cündim mine-ssemâi vemâ künnâ münzilîn.
Türkçe Meali: Ondan sonra milleti üzerine gökten bir ordu indirmedik; zaten indirecek de değildik; sadece tek bir çığlık.. o kadar, hemen sönüp gittiler.
Arapça: إِن كَانَتْ إِلَّا صَيْحَةًۭ وَٰحِدَةًۭ فَإِذَا هُمْ خَٰمِدُونَ
Türkçe Okunuşu: in kânet illâ ṣayḥatev vâḥideten feiẕâ hüm ḫâmidûn.
Türkçe Meali: Ondan sonra milleti üzerine gökten bir ordu indirmedik; zaten indirecek de değildik; sadece tek bir çığlık.. o kadar, hemen sönüp gittiler.
Arapça: يَٰحَسْرَةً عَلَى ٱلْعِبَادِ ۚ مَا يَأْتِيهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا كَانُوا۟ بِهِۦ يَسْتَهْزِءُونَ
Türkçe Okunuşu: yâ ḥasraten `ale-l`ibâd. mâ ye'tîhim mir rasûlin illâ kânû bihî yestehziûn.
Türkçe Meali: Kullara yazıklar olsun! Kendilerine hangi elçi gelse, onu alaya alıyorlardı.
Arapça: أَلَمْ يَرَوْا۟ كَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّنَ ٱلْقُرُونِ أَنَّهُمْ إِلَيْهِمْ لَا يَرْجِعُونَ
Türkçe Okunuşu: elem yerav kem ehleknâ ḳablehüm mine-lḳurûni ennehüm ileyhim lâ yerci`ûn.
Türkçe Meali: Kendilerinden önce nice nesilleri yok ettiğimizi, onların bir daha kendilerine dönmediklerini görmezler mi?
Arapça: وَإِن كُلٌّۭ لَّمَّا جَمِيعٌۭ لَّدَيْنَا مُحْضَرُونَ
Türkçe Okunuşu: vein küllül lemmâ cemî`ul ledeynâ muḥḍarûn.
Türkçe Meali: Hepsi huzurumuza getirileceklerdir.
Arapça: وَءَايَةٌۭ لَّهُمُ ٱلْأَرْضُ ٱلْمَيْتَةُ أَحْيَيْنَٰهَا وَأَخْرَجْنَا مِنْهَا حَبًّۭا فَمِنْهُ يَأْكُلُونَ
Türkçe Okunuşu: veâyetül lehümü-l'arḍu-lmeyteh. aḥyeynâhâ veaḫracnâ minhâ ḥabben feminhü ye'külûn.
Türkçe Meali: İşte onlara bir delil: Ölü yeri diriltir ve oradan taneler çıkarırız da ondan yerler.
Arapça: وَجَعَلْنَا فِيهَا جَنَّٰتٍۢ مِّن نَّخِيلٍۢ وَأَعْنَٰبٍۢ وَفَجَّرْنَا فِيهَا مِنَ ٱلْعُيُونِ
Türkçe Okunuşu: vece`alnâ fîhâ cennâtim min neḫîliv vea`nâbiv vefeccernâ fîhâ mine-l`uyûn.
Türkçe Meali: Orada hurmalıklar ve üzüm bağları var ederiz, aralarında pınarlar fışkırtırız.
Arapça: لِيَأْكُلُوا۟ مِن ثَمَرِهِۦ وَمَا عَمِلَتْهُ أَيْدِيهِمْ ۖ أَفَلَا يَشْكُرُونَ
Türkçe Okunuşu: liye'külû min ŝemerihî vemâ `amilethü eydîhim. efelâ yeşkürûn.
Türkçe Meali: Onun ve elleriyle yaptıklarının ürünlerini yesinler; şükretmezler mi?
Arapça: سُبْحَٰنَ ٱلَّذِى خَلَقَ ٱلْأَزْوَٰجَ كُلَّهَا مِمَّا تُنۢبِتُ ٱلْأَرْضُ وَمِنْ أَنفُسِهِمْ وَمِمَّا لَا يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: sübḥâne-lleẕî ḫaleḳa-l'ezvâce küllehâ mimmâ tümbitü-l'arḍu vemin enfüsihim vemimmâ lâ ya`lemûn.
Türkçe Meali: Yerin yetiştirdiklerinden, kendilerinden ve daha bilmediklerinden çift çift yaratan Allah münezzehtir.
Arapça: وَءَايَةٌۭ لَّهُمُ ٱلَّيْلُ نَسْلَخُ مِنْهُ ٱلنَّهَارَ فَإِذَا هُم مُّظْلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: veâyetül lehümü-lleyl. nesleḫu minhü-nnehâra feiẕâ hüm mużlimûn.
Türkçe Meali: Onlara bir delil de gecedir; gündüzü ondan sıyırırız da karanlıkta kalıverirler.
Arapça: وَٱلشَّمْسُ تَجْرِى لِمُسْتَقَرٍّۢ لَّهَا ۚ ذَٰلِكَ تَقْدِيرُ ٱلْعَزِيزِ ٱلْعَلِيمِ
Türkçe Okunuşu: veşşemsü tecrî limüsteḳarril lehâ. ẕâlike taḳdîru-l`azîzi-l`alîm.
Türkçe Meali: Güneş de yörüngesinde yürüyüp gitmektedir. Bu, güçlü ve bilgin olan Allah'ın kanunudur.
Arapça: وَٱلْقَمَرَ قَدَّرْنَٰهُ مَنَازِلَ حَتَّىٰ عَادَ كَٱلْعُرْجُونِ ٱلْقَدِيمِ
Türkçe Okunuşu: velḳamera ḳaddernâhü menâzile ḥattâ `âde kel`urcûni-lḳadîm.
Türkçe Meali: Ay için de sonunda kuru bir hurma dalına döneceği konaklar tayin etmişizdir.
Arapça: لَا ٱلشَّمْسُ يَنۢبَغِى لَهَآ أَن تُدْرِكَ ٱلْقَمَرَ وَلَا ٱلَّيْلُ سَابِقُ ٱلنَّهَارِ ۚ وَكُلٌّۭ فِى فَلَكٍۢ يَسْبَحُونَ
Türkçe Okunuşu: le-şşemsü yembegî lehâ en tüdrike-lḳamera vele-lleylü sâbiḳu-nnehâr. veküllün fî felekiy yesbeḥûn.
Türkçe Meali: Aya erişmek güneşe düşmez. Gece de gündüzü geçemez. Her biri bir yörüngede yürürler.
Arapça: وَءَايَةٌۭ لَّهُمْ أَنَّا حَمَلْنَا ذُرِّيَّتَهُمْ فِى ٱلْفُلْكِ ٱلْمَشْحُونِ
Türkçe Okunuşu: veâyetül lehüm ennâ ḥamelnâ ẕürriyyetehüm fi-lfülki-lmeşḥûn.
Türkçe Meali: Onlara bir delil de: Soylarını dolu gemiyle taşımamız ve kendileri için bunun gibi daha nice binekler yaratmış olmamızdır.
Arapça: وَخَلَقْنَا لَهُم مِّن مِّثْلِهِۦ مَا يَرْكَبُونَ
Türkçe Okunuşu: veḫalaḳnâ lehüm mim miŝlihî mâ yerkebûn.
Türkçe Meali: Onlara bir delil de: Soylarını dolu gemiyle taşımamız ve kendileri için bunun gibi daha nice binekler yaratmış olmamızdır.
Arapça: وَإِن نَّشَأْ نُغْرِقْهُمْ فَلَا صَرِيخَ لَهُمْ وَلَا هُمْ يُنقَذُونَ
Türkçe Okunuşu: vein neşe' nugriḳhüm felâ ṣarîḫa lehüm velâ hüm yünḳaẕûn.
Türkçe Meali: Dilesek, onları suda boğardık; ne yardımlarına koşan bulunur ve ne de kendileri kurtulabilirlerdi.
Arapça: إِلَّا رَحْمَةًۭ مِّنَّا وَمَتَٰعًا إِلَىٰ حِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: illâ raḥmetem minnâ vemetâ`an ilâ ḥîn.
Türkçe Meali: Ama katımızdan bir rahmet ve bir süreye kadar geçinme olarak onları geri bıraktık.
Arapça: وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ٱتَّقُوا۟ مَا بَيْنَ أَيْدِيكُمْ وَمَا خَلْفَكُمْ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ ḳîle lehümü-tteḳû mâ beyne eydîküm vemâ ḫalfeküm le`alleküm türḥamûn.
Türkçe Meali: Onlara: "Geçmişinizden ve geleceğinizden sakının, belki acınırsınız" dendiği zaman yüz çevirirler.
Arapça: وَمَا تَأْتِيهِم مِّنْ ءَايَةٍۢ مِّنْ ءَايَٰتِ رَبِّهِمْ إِلَّا كَانُوا۟ عَنْهَا مُعْرِضِينَ
Türkçe Okunuşu: vemâ te'tîhim min âyetim min âyâti rabbihim illâ kânû `anhâ mü`riḍîn.
Türkçe Meali: Zaten Rabbinin ayetlerinden herhangi biri kendilerine geldiğinde ondan hep yüz çeviregelmişlerdi.
Arapça: وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ أَنفِقُوا۟ مِمَّا رَزَقَكُمُ ٱللَّهُ قَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ لِلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ أَنُطْعِمُ مَن لَّوْ يَشَآءُ ٱللَّهُ أَطْعَمَهُۥٓ إِنْ أَنتُمْ إِلَّا فِى ضَلَٰلٍۢ مُّبِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ ḳîle lehüm enfiḳû mimmâ razeḳakümü-llâhü ḳâle-lleẕîne keferû lilleẕîne âmenû enuṭ`imü mel lev yeşâü-llâhü aṭ`ameh. in entüm illâ fî ḍalâlim mübîn.
Türkçe Meali: Onlara: "Allah'ın size verdiği rızıktan sarfedin" denince inkar edenler inananlara: "Allah dileseydi doyurabileceği bir kimseyi biz mi doyuralım? Doğrusu siz apaçık bir sapıklıktasınız" derler.
Arapça: وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا ٱلْوَعْدُ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ
Türkçe Okunuşu: veyeḳûlûne metâ hâẕe-lva`dü in küntüm ṣâdiḳîn.
Türkçe Meali: "Doğru sözlü iseniz bildirin bu vaad ne zamandır?" derler.
Arapça: مَا يَنظُرُونَ إِلَّا صَيْحَةًۭ وَٰحِدَةًۭ تَأْخُذُهُمْ وَهُمْ يَخِصِّمُونَ
Türkçe Okunuşu: mâ yenżurûne illâ ṣayḥatev vâḥideten te'ḫuẕühüm vehüm yeḫiṣṣimûn.
Türkçe Meali: Çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak bir tek çığlığı beklerler.
Arapça: فَلَا يَسْتَطِيعُونَ تَوْصِيَةًۭ وَلَآ إِلَىٰٓ أَهْلِهِمْ يَرْجِعُونَ
Türkçe Okunuşu: felâ yesteṭî`ûne tevṣiyetev velâ ilâ ehlihim yerci`ûn.
Türkçe Meali: O zaman, artık ne vasiyet edebilirler ne de ailelerine dönebilirler.
Arapça: وَنُفِخَ فِى ٱلصُّورِ فَإِذَا هُم مِّنَ ٱلْأَجْدَاثِ إِلَىٰ رَبِّهِمْ يَنسِلُونَ
Türkçe Okunuşu: venüfiḫa fi-ṣṣûri feiẕâ hüm mine-l'ecdâŝi ilâ rabbihim yensilûn.
Türkçe Meali: Sura üflenince, kabirlerinden Rablerine koşarak çıkarlar.
Arapça: قَالُوا۟ يَٰوَيْلَنَا مَنۢ بَعَثَنَا مِن مَّرْقَدِنَا ۜ ۗ هَٰذَا مَا وَعَدَ ٱلرَّحْمَٰنُ وَصَدَقَ ٱلْمُرْسَلُونَ
Türkçe Okunuşu: ḳâlû yâ veylenâ mem be`aŝenâ mim merḳadinâ. hâẕâ mâ ve`ade-rraḥmânü veṣadeḳa-lmürselûn.
Türkçe Meali: "Vah halimize! Yattığımız yerden bizi kim kaldırdı?" derler. Onlara: "İşte Rahman olan Allah'ın vadettiği budur, peygamberler doğru söylemişlerdi" denir.
Arapça: إِن كَانَتْ إِلَّا صَيْحَةًۭ وَٰحِدَةًۭ فَإِذَا هُمْ جَمِيعٌۭ لَّدَيْنَا مُحْضَرُونَ
Türkçe Okunuşu: in kânet illâ ṣayḥatev vâḥideten feiẕâ hüm cemî`ul ledeynâ muḥḍarûn.
Türkçe Meali: Tek bir çığlık kopar, hepsi, hemen huzurumuza getirilmiş olur.
Arapça: فَٱلْيَوْمَ لَا تُظْلَمُ نَفْسٌۭ شَيْـًۭٔا وَلَا تُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: felyevme lâ tużlemü nefsün şey'ev velâ tüczevne illâ mâ küntüm ta`melûn.
Türkçe Meali: Artık bugün kimseye hiçbir haksızlıkta bulunulmaz. İşlediklerinizden başkasıyla karşılık görmezsiniz.
Arapça: إِنَّ أَصْحَٰبَ ٱلْجَنَّةِ ٱلْيَوْمَ فِى شُغُلٍۢ فَٰكِهُونَ
Türkçe Okunuşu: inne aṣḥâbe-lcennehi-lyevme fî şügulin fâkihûn.
Türkçe Meali: Doğrusu bugün, cennetlikler eğlenceyle meşguldürler.
Arapça: هُمْ وَأَزْوَٰجُهُمْ فِى ظِلَٰلٍ عَلَى ٱلْأَرَآئِكِ مُتَّكِـُٔونَ
Türkçe Okunuşu: hüm veezvâcühüm fî żilâlin `ale-l'erâiki müttekiûn.
Türkçe Meali: Onlar ve eşleri gölgeliklerde, tahtlar üzerine yaslanmışlardır.
Arapça: لَهُمْ فِيهَا فَٰكِهَةٌۭ وَلَهُم مَّا يَدَّعُونَ
Türkçe Okunuşu: lehüm fîhâ fâkihetüv velehüm mâ yedde`ûn.
Türkçe Meali: Orada meyveler ve her istedikleri onlarındır.
Arapça: سَلَٰمٌۭ قَوْلًۭا مِّن رَّبٍّۢ رَّحِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: selâmün ḳavlem mir rabbir raḥîm.
Türkçe Meali: Merhametli olan Rab katından onlara selam vardır.
Arapça: وَٱمْتَٰزُوا۟ ٱلْيَوْمَ أَيُّهَا ٱلْمُجْرِمُونَ
Türkçe Okunuşu: vemtâzü-lyevme eyyühe-lmücrimûn.
Türkçe Meali: Allah şöyle buyurur: Ey suçlular! Bugün müminlerden ayrılın. Ey insanoğulları! Ben size, şeytana tapmayın, o sizin için apaçık bir düşmandır, Bana kulluk edin, bu doğru yoldur, diye bildirmedim mi?
Arapça: ۞ أَلَمْ أَعْهَدْ إِلَيْكُمْ يَٰبَنِىٓ ءَادَمَ أَن لَّا تَعْبُدُوا۟ ٱلشَّيْطَٰنَ ۖ إِنَّهُۥ لَكُمْ عَدُوٌّۭ مُّبِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: elem a`hed ileyküm yâ benî âdeme el lâ ta`büdü-şşeyṭân. innehû leküm `adüvvüm mübîn.
Türkçe Meali: Allah şöyle buyurur: Ey suçlular! Bugün müminlerden ayrılın. Ey insanoğulları! Ben size, şeytana tapmayın, o sizin için apaçık bir düşmandır, Bana kulluk edin, bu doğru yoldur, diye bildirmedim mi?
Arapça: وَأَنِ ٱعْبُدُونِى ۚ هَٰذَا صِرَٰطٌۭ مُّسْتَقِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: veeni-`büdûnî. hâẕâ ṣirâṭum müsteḳîm.
Türkçe Meali: Allah şöyle buyurur: Ey suçlular! Bugün müminlerden ayrılın. Ey insanoğulları! Ben size, şeytana tapmayın, o sizin için apaçık bir düşmandır, Bana kulluk edin, bu doğru yoldur, diye bildirmedim mi?
Arapça: وَلَقَدْ أَضَلَّ مِنكُمْ جِبِلًّۭا كَثِيرًا ۖ أَفَلَمْ تَكُونُوا۟ تَعْقِلُونَ
Türkçe Okunuşu: veleḳad eḍalle minküm cibillen keŝîrâ. efelem tekûnû ta`ḳilûn.
Türkçe Meali: And olsun ki, o sizden nice nesilleri saptırmıştı, akletmez miydiniz?
Arapça: هَٰذِهِۦ جَهَنَّمُ ٱلَّتِى كُنتُمْ تُوعَدُونَ
Türkçe Okunuşu: hâẕihî cehennemü-lletî küntüm tû`adûn.
Türkçe Meali: İşte bu, size söz verilen cehennemdir.
Arapça: ٱصْلَوْهَا ٱلْيَوْمَ بِمَا كُنتُمْ تَكْفُرُونَ
Türkçe Okunuşu: iṣlevhe-lyevme bimâ küntüm tekfürûn.
Türkçe Meali: Bugün, inkarcılığınıza karşılık oraya girin.
Arapça: ٱلْيَوْمَ نَخْتِمُ عَلَىٰٓ أَفْوَٰهِهِمْ وَتُكَلِّمُنَآ أَيْدِيهِمْ وَتَشْهَدُ أَرْجُلُهُم بِمَا كَانُوا۟ يَكْسِبُونَ
Türkçe Okunuşu: elyevme naḫtimü `alâ efvâhihim vetükellimünâ eydîhim veteşhedü ercülühüm bimâ kânû yeksibûn.
Türkçe Meali: İşte o gün ağızlarını mühürleriz, Bizimle elleri konuşur, ayakları da yaptıklarına şahidlik eder.
Arapça: وَلَوْ نَشَآءُ لَطَمَسْنَا عَلَىٰٓ أَعْيُنِهِمْ فَٱسْتَبَقُوا۟ ٱلصِّرَٰطَ فَأَنَّىٰ يُبْصِرُونَ
Türkçe Okunuşu: velev neşâü leṭamesnâ `alâ a`yünihim festebeḳu-ṣṣirâṭa feennâ yübṣirûn.
Türkçe Meali: Dilesek, gözlerini kör ederdik de yol bulmağa çalışırlardı. Nasıl görebilirlerdi?
Arapça: وَلَوْ نَشَآءُ لَمَسَخْنَٰهُمْ عَلَىٰ مَكَانَتِهِمْ فَمَا ٱسْتَطَٰعُوا۟ مُضِيًّۭا وَلَا يَرْجِعُونَ
Türkçe Okunuşu: velev neşâü lemesaḫnâhüm `alâ mekânetihim feme-steṭâ`û müḍiyyev velâ yerci`ûn.
Türkçe Meali: Dilesek, onları oldukları yerde dondururduk da, ne ileri gidebilirler ve ne de geri dönebilirlerdi.
Arapça: وَمَن نُّعَمِّرْهُ نُنَكِّسْهُ فِى ٱلْخَلْقِ ۖ أَفَلَا يَعْقِلُونَ
Türkçe Okunuşu: vemen nü`ammirhü nünekkishü fi-lḫalḳ. efelâ ya`ḳilûn.
Türkçe Meali: Uzun ömürlü yaptığımızın hilkatini tersine çevirmişizdir. Akletmezler mi?
Arapça: وَمَا عَلَّمْنَٰهُ ٱلشِّعْرَ وَمَا يَنۢبَغِى لَهُۥٓ ۚ إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌۭ وَقُرْءَانٌۭ مُّبِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: vemâ `allemnâhü-şşi`ra vemâ yembegî leh. in hüve illâ ẕikruv veḳur'ânüm mübîn.
Türkçe Meali: Biz ona şiir öğretmedik, zaten ona gerekmezdi. Bu bir öğüt ve apaçık Kuran'dır.
Arapça: لِّيُنذِرَ مَن كَانَ حَيًّۭا وَيَحِقَّ ٱلْقَوْلُ عَلَى ٱلْكَٰفِرِينَ
Türkçe Okunuşu: liyünẕira men kâne ḥayyev veyeḥiḳḳa-lḳavlü `ale-lkâfirîn.
Türkçe Meali: Diri olan kimseyi uyarsın ve verilen söz de inkarcıların aleyhine çıksın.
Arapça: أَوَلَمْ يَرَوْا۟ أَنَّا خَلَقْنَا لَهُم مِّمَّا عَمِلَتْ أَيْدِينَآ أَنْعَٰمًۭا فَهُمْ لَهَا مَٰلِكُونَ
Türkçe Okunuşu: evelem yerav ennâ ḫalaḳnâ lehüm mimmâ `amilet eydînâ en`âmen fehüm lehâ mâlikûn.
Türkçe Meali: Kudretimizle kendileri için hayvanlar yarattığımızı görmezler mi? Onlara sahip olmaktadırlar.
Arapça: وَذَلَّلْنَٰهَا لَهُمْ فَمِنْهَا رَكُوبُهُمْ وَمِنْهَا يَأْكُلُونَ
Türkçe Okunuşu: veẕellelnâhâ lehüm feminhâ rakûbühüm veminhâ ye'külûn.
Türkçe Meali: Onları kendilerinin buyruğuna verdik; bindikleri de, etini yedikleri de vardır.
Arapça: وَلَهُمْ فِيهَا مَنَٰفِعُ وَمَشَارِبُ ۖ أَفَلَا يَشْكُرُونَ
Türkçe Okunuşu: velehüm fîhâ menâfi`u vemeşârib. efelâ yeşkürûn.
Türkçe Meali: Onlarda daha nice faydalar, içecekler vardır; şükretmezler mi?
Arapça: وَٱتَّخَذُوا۟ مِن دُونِ ٱللَّهِ ءَالِهَةًۭ لَّعَلَّهُمْ يُنصَرُونَ
Türkçe Okunuşu: vetteḫaẕû min dûni-llâhi âlihetel le`allehüm yünṣarûn.
Türkçe Meali: Allah'ı bırakıp da, kendilerine yardımı dokunur diye, başka tanrılar edindiler.
Arapça: لَا يَسْتَطِيعُونَ نَصْرَهُمْ وَهُمْ لَهُمْ جُندٌۭ مُّحْضَرُونَ
Türkçe Okunuşu: lâ yesteṭî`ûne naṣrahüm vehüm lehüm cündüm muḥḍarûn.
Türkçe Meali: Oysa onlar yardım edemezler, ancak kendileri o tanrılara koruyuculuk için nöbet beklerler.
Arapça: فَلَا يَحْزُنكَ قَوْلُهُمْ ۘ إِنَّا نَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ
Türkçe Okunuşu: felâ yaḥzünke ḳavlühüm. innâ na`lemü mâ yüsirrûne vemâ yü`linûn.
Türkçe Meali: Bunların sözü seni üzmesin. Biz onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da şüphesiz biliriz.
Arapça: أَوَلَمْ يَرَ ٱلْإِنسَٰنُ أَنَّا خَلَقْنَٰهُ مِن نُّطْفَةٍۢ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٌۭ مُّبِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: evelem yera-l'insânü ennâ ḫalaḳnâhü min nuṭfetin feiẕâ hüve ḫaṣîmüm mübîn.
Türkçe Meali: İnsan kendisini bir nutfeden yarattığımızı görmez mi ki hemen apaçık bir hasım kesilir ve kendi yaratılışını unutur da; "Çürümüş kemikleri kim yaratacak" diyerek, Bize misal vermeye kalkar?
Arapça: وَضَرَبَ لَنَا مَثَلًۭا وَنَسِىَ خَلْقَهُۥ ۖ قَالَ مَن يُحْىِ ٱلْعِظَٰمَ وَهِىَ رَمِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: veḍarabe lenâ meŝelev venesiye ḫalḳah. ḳâle mey yuḥyi-l`iżâme vehiye ramîm.
Türkçe Meali: İnsan kendisini bir nutfeden yarattığımızı görmez mi ki hemen apaçık bir hasım kesilir ve kendi yaratılışını unutur da; "Çürümüş kemikleri kim yaratacak" diyerek, Bize misal vermeye kalkar?
Arapça: قُلْ يُحْيِيهَا ٱلَّذِىٓ أَنشَأَهَآ أَوَّلَ مَرَّةٍۢ ۖ وَهُوَ بِكُلِّ خَلْقٍ عَلِيمٌ
Türkçe Okunuşu: ḳul yuḥyîhe-lleẕî enşeehâ evvele merrah. vehüve bikülli ḫalḳin `alîm.
Türkçe Meali: De ki: "Onları ilk defa yaratan diriltecektir. O, her türlü yaratmayı bilendir."
Arapça: ٱلَّذِى جَعَلَ لَكُم مِّنَ ٱلشَّجَرِ ٱلْأَخْضَرِ نَارًۭا فَإِذَآ أَنتُم مِّنْهُ تُوقِدُونَ
Türkçe Okunuşu: elleẕî ce`ale leküm mine-şşeceri-l'aḫḍari nâran feiẕâ entüm minhü tûḳidûn.
Türkçe Meali: Yaş ağaçtan size ateş çıkarandır. Ondan ateş yakarsınız.
Arapça: أَوَلَيْسَ ٱلَّذِى خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ بِقَٰدِرٍ عَلَىٰٓ أَن يَخْلُقَ مِثْلَهُم ۚ بَلَىٰ وَهُوَ ٱلْخَلَّٰقُ ٱلْعَلِيمُ
Türkçe Okunuşu: eveleyse-lleẕî ḫaleḳa-ssemâvâti vel'arḍa biḳâdirin `alâ ey yaḫlüḳa miŝlehüm. belâ vehüve-lḫallâḳu-l`alîm.
Türkçe Meali: Gökleri ve yeri yaratan, kendilerinin benzerini yaratmaya kadir olmaz mı? Elbette olur; çünkü O, yaratan ve bilendir.
Arapça: إِنَّمَآ أَمْرُهُۥٓ إِذَآ أَرَادَ شَيْـًٔا أَن يَقُولَ لَهُۥ كُن فَيَكُونُ
Türkçe Okunuşu: innemâ emruhû iẕâ erâde şey'en ey yeḳûle lehû kün feyekûn.
Türkçe Meali: Bir şeyi dilediği zaman, O'nun buyruğu sadece, o şeye "Ol" demektir, hemen olur.
Arapça: فَسُبْحَٰنَ ٱلَّذِى بِيَدِهِۦ مَلَكُوتُ كُلِّ شَىْءٍۢ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Türkçe Okunuşu: fesübḥâne-lleẕî biyedihî melekûtü külli şey'iv veileyhi türce`ûn.
Türkçe Meali: Her şeyin hükümranlığı elinde olan ve sizin de kendisine döneceğiniz Allah münezzehtir.
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ وَٱلصَّٰٓفَّٰتِ صَفًّۭا
Türkçe Okunuşu: veṣṣâffâti ṣaffâ.
Türkçe Meali: Sıra Sıra duran ve önlerindekini sürdükçe süren ve Allah'ı andıkça anan meleklere and olsun ki, sizin Tanrınız birdir; göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların -doğuların da- Rabbidir.
Arapça: فَٱلزَّٰجِرَٰتِ زَجْرًۭا
Türkçe Okunuşu: fezzâcirâti zecrâ.
Türkçe Meali: Sıra Sıra duran ve önlerindekini sürdükçe süren ve Allah'ı andıkça anan meleklere and olsun ki, sizin Tanrınız birdir; göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların -doğuların da- Rabbidir.
Arapça: فَٱلتَّٰلِيَٰتِ ذِكْرًا
Türkçe Okunuşu: fettâliyâti ẕikrâ.
Türkçe Meali: Sıra Sıra duran ve önlerindekini sürdükçe süren ve Allah'ı andıkça anan meleklere and olsun ki, sizin Tanrınız birdir; göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların -doğuların da- Rabbidir.
Arapça: إِنَّ إِلَٰهَكُمْ لَوَٰحِدٌۭ
Türkçe Okunuşu: inne ilâheküm levâḥid.
Türkçe Meali: Sıra Sıra duran ve önlerindekini sürdükçe süren ve Allah'ı andıkça anan meleklere and olsun ki, sizin Tanrınız birdir; göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların -doğuların da- Rabbidir.
Arapça: رَّبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَرَبُّ ٱلْمَشَٰرِقِ
Türkçe Okunuşu: rabbü-ssemâvâti vel'arḍi vemâ beynehümâ verabbü-lmeşâriḳ.
Türkçe Meali: Sıra Sıra duran ve önlerindekini sürdükçe süren ve Allah'ı andıkça anan meleklere and olsun ki, sizin Tanrınız birdir; göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların -doğuların da- Rabbidir.
Arapça: إِنَّا زَيَّنَّا ٱلسَّمَآءَ ٱلدُّنْيَا بِزِينَةٍ ٱلْكَوَاكِبِ
Türkçe Okunuşu: innâ zeyyenne-ssemâe-ddünyâ bizînetini-lkevâkib.
Türkçe Meali: Şüphesiz Biz, yakın göğü bir süsle, yıldızlarla süsledik.
Arapça: وَحِفْظًۭا مِّن كُلِّ شَيْطَٰنٍۢ مَّارِدٍۢ
Türkçe Okunuşu: veḥifżam min külli şeyṭânim mârid.
Türkçe Meali: Onu, inatçı her türlü şeytandan koruduk.
Arapça: لَّا يَسَّمَّعُونَ إِلَى ٱلْمَلَإِ ٱلْأَعْلَىٰ وَيُقْذَفُونَ مِن كُلِّ جَانِبٍۢ
Türkçe Okunuşu: lâ yessemme`ûne ile-lmelei-l'a`lâ veyuḳẕefûne min külli cânib.
Türkçe Meali: Onlar yüce alemi asla dinleyemezler. Her yönden kovularak atılırlar. Onlara sürekli bir azap vardır.
Arapça: دُحُورًۭا ۖ وَلَهُمْ عَذَابٌۭ وَاصِبٌ
Türkçe Okunuşu: düḥûrav velehüm `aẕâbüv vâṣib.
Türkçe Meali: Onlar yüce alemi asla dinleyemezler. Her yönden kovularak atılırlar. Onlara sürekli bir azap vardır.
Arapça: إِلَّا مَنْ خَطِفَ ٱلْخَطْفَةَ فَأَتْبَعَهُۥ شِهَابٌۭ ثَاقِبٌۭ
Türkçe Okunuşu: illâ men ḫaṭife-lḫaṭfete feetbe`ahû şihâbün ŝâḳib.
Türkçe Meali: Hele bir tek söz kapan olsun; delici bir alev onun peşine düşüverir.
Arapça: فَٱسْتَفْتِهِمْ أَهُمْ أَشَدُّ خَلْقًا أَم مَّنْ خَلَقْنَآ ۚ إِنَّا خَلَقْنَٰهُم مِّن طِينٍۢ لَّازِبٍۭ
Türkçe Okunuşu: festeftihim ehüm eşeddü ḫalḳan em men ḫalaḳnâ. innâ ḫalaḳnâhüm min ṭînil lâzib.
Türkçe Meali: Allah'a eş koşanlara sor: Kendilerini yaratmak mı daha zordur, yoksa Bizim yarattığımız gökleri yaratmak mı? Aslında Biz kendilerini özlü ve yapışkan çamurdan yaratmışızdır.
Arapça: بَلْ عَجِبْتَ وَيَسْخَرُونَ
Türkçe Okunuşu: bel `acibte veyesḫarûn.
Türkçe Meali: Evet; sen onlara şaşıyorsun, onlar da seni alaya alıyorlar.
Arapça: وَإِذَا ذُكِّرُوا۟ لَا يَذْكُرُونَ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ ẕükkirû lâ yeẕkürûn.
Türkçe Meali: Onlara öğüt verildiğinde öğüt dinlemezler.
Arapça: وَإِذَا رَأَوْا۟ ءَايَةًۭ يَسْتَسْخِرُونَ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ raev âyetey yestesḫirûn.
Türkçe Meali: Bir mucize gördüklerinde onu eğlenceye alırlar.
Arapça: وَقَالُوٓا۟ إِنْ هَٰذَآ إِلَّا سِحْرٌۭ مُّبِينٌ
Türkçe Okunuşu: veḳâlû in hâẕâ illâ siḥrum mübîn.
Türkçe Meali: "Bu apaçık bir sihirdir; öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman, önceki babalarımız yahut biz mi dirileceğiz?" derler.
Arapça: أَءِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًۭا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَبْعُوثُونَ
Türkçe Okunuşu: eiẕâ mitnâ vekünnâ türâbev ve`iżâmen einnâ lemeb`ûŝûn.
Türkçe Meali: "Bu apaçık bir sihirdir; öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman, önceki babalarımız yahut biz mi dirileceğiz?" derler.
Arapça: أَوَءَابَآؤُنَا ٱلْأَوَّلُونَ
Türkçe Okunuşu: eveâbâüne-l'evvelûn.
Türkçe Meali: "Bu apaçık bir sihirdir; öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman, önceki babalarımız yahut biz mi dirileceğiz?" derler.
Arapça: قُلْ نَعَمْ وَأَنتُمْ دَٰخِرُونَ
Türkçe Okunuşu: ḳul ne`am veentüm dâḫirûn.
Türkçe Meali: De ki: "Evet hem de zelil ve hakir olarak."
Arapça: فَإِنَّمَا هِىَ زَجْرَةٌۭ وَٰحِدَةٌۭ فَإِذَا هُمْ يَنظُرُونَ
Türkçe Okunuşu: feinnemâ hiye zecratüv vâḥidetün feiẕâ hüm yenżurûn.
Türkçe Meali: Tek bir çığlık. Hemen bakıp kalırlar.
Arapça: وَقَالُوا۟ يَٰوَيْلَنَا هَٰذَا يَوْمُ ٱلدِّينِ
Türkçe Okunuşu: veḳâlû yâ veylenâ hâẕâ yevmü-ddîn.
Türkçe Meali: Şöyle derler: "Vay bize! İşte bu ceza günüdür."
Arapça: هَٰذَا يَوْمُ ٱلْفَصْلِ ٱلَّذِى كُنتُم بِهِۦ تُكَذِّبُونَ
Türkçe Okunuşu: hâẕâ yevmü-lfaṣli-lleẕî küntüm bihî tükeẕẕibûn.
Türkçe Meali: Onlara: "İşte bu, yalanladığınız hüküm günüdür" denir.
Arapça: ۞ ٱحْشُرُوا۟ ٱلَّذِينَ ظَلَمُوا۟ وَأَزْوَٰجَهُمْ وَمَا كَانُوا۟ يَعْبُدُونَ
Türkçe Okunuşu: uḥşürü-lleẕîne żalemû veezvâcehüm vemâ kânû ya`büdûn.
Türkçe Meali: İlgililere şöyle emredilir: "Zulmedenleri, onlarla işbirliği edenleri ve Allah'ı bırakıp da taptıklarını derleyin. Onları cehennem yoluna koyun."
Arapça: مِن دُونِ ٱللَّهِ فَٱهْدُوهُمْ إِلَىٰ صِرَٰطِ ٱلْجَحِيمِ
Türkçe Okunuşu: min dûni-llâhi fehdûhüm ilâ ṣirâṭi-lceḥîm.
Türkçe Meali: İlgililere şöyle emredilir: "Zulmedenleri, onlarla işbirliği edenleri ve Allah'ı bırakıp da taptıklarını derleyin. Onları cehennem yoluna koyun."
Arapça: وَقِفُوهُمْ ۖ إِنَّهُم مَّسْـُٔولُونَ
Türkçe Okunuşu: veḳifûhüm innehüm mes'ûlûn.
Türkçe Meali: "Onları durdurun; çünkü kendilerinden daha da sorulacaktır."
Arapça: مَا لَكُمْ لَا تَنَاصَرُونَ
Türkçe Okunuşu: mâ leküm lâ tenâṣarûn.
Türkçe Meali: Şöyle sorulur: "Size ne oldu ki birbirinizle yardımlaşmıyorsunuz?"
Arapça: بَلْ هُمُ ٱلْيَوْمَ مُسْتَسْلِمُونَ
Türkçe Okunuşu: bel hümü-lyevme müsteslimûn.
Türkçe Meali: Hayır; bugün onların hepsi teslim olmuşlardır.
Arapça: وَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍۢ يَتَسَآءَلُونَ
Türkçe Okunuşu: veaḳbele ba`ḍuhüm `alâ ba`ḍiy yetesâelûn.
Türkçe Meali: Birbirlerine dönüp soruşurlar.
Arapça: قَالُوٓا۟ إِنَّكُمْ كُنتُمْ تَأْتُونَنَا عَنِ ٱلْيَمِينِ
Türkçe Okunuşu: ḳâlû inneküm küntüm te'tûnenâ `ani-lyemîn.
Türkçe Meali: İleri gelenlerine: "Doğrusu siz bize sureti hakdan görünürdünüz" derler.
Arapça: قَالُوا۟ بَل لَّمْ تَكُونُوا۟ مُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: ḳâlû bel lem tekûnû mü'minîn.
Türkçe Meali: Onlar da şöyle derler: "Hayır; siz inanmış kimseler değildiniz."
Arapça: وَمَا كَانَ لَنَا عَلَيْكُم مِّن سُلْطَٰنٍۭ ۖ بَلْ كُنتُمْ قَوْمًۭا طَٰغِينَ
Türkçe Okunuşu: vemâ kâne lenâ `aleyküm min sülṭân. bel küntüm ḳavmen ṭâgîn.
Türkçe Meali: "Bizim sizin üstünüzde bir nüfuzumuz yoktu. Bilakis, azmış bir millettiniz."
Arapça: فَحَقَّ عَلَيْنَا قَوْلُ رَبِّنَآ ۖ إِنَّا لَذَآئِقُونَ
Türkçe Okunuşu: feḥaḳḳa `aleynâ ḳavlü rabbinâ. innâ leẕâiḳûn.
Türkçe Meali: "Bu sebeple, Rabbimizin sözü aleyhimizde gerçekleşti. şüphesiz azabı tadacağız."
Arapça: فَأَغْوَيْنَٰكُمْ إِنَّا كُنَّا غَٰوِينَ
Türkçe Okunuşu: feagveynâküm innâ künnâ gâvîn.
Türkçe Meali: "Sizi biz azdırmıştık, çünkü kendimiz azgındık".
Arapça: فَإِنَّهُمْ يَوْمَئِذٍۢ فِى ٱلْعَذَابِ مُشْتَرِكُونَ
Türkçe Okunuşu: feinnehüm yevmeiẕin fi-l`aẕâbi müşterikûn.
Türkçe Meali: O gün hepsi azabda birleşirler.
Arapça: إِنَّا كَذَٰلِكَ نَفْعَلُ بِٱلْمُجْرِمِينَ
Türkçe Okunuşu: innâ keẕâlike nef`alü bilmücrimîn.
Türkçe Meali: Doğrusu suçlulara böyle yaparız.
Arapça: إِنَّهُمْ كَانُوٓا۟ إِذَا قِيلَ لَهُمْ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّهُ يَسْتَكْبِرُونَ
Türkçe Okunuşu: innehüm kânû iẕâ ḳîle lehüm lâ ilâhe ille-llâhü yestekbirûn.
Türkçe Meali: Onlara: "Allah'tan başka tanrı yoktur" denildiği zaman şüphesiz büyüklenirler.
Arapça: وَيَقُولُونَ أَئِنَّا لَتَارِكُوٓا۟ ءَالِهَتِنَا لِشَاعِرٍۢ مَّجْنُونٍۭ
Türkçe Okunuşu: veyeḳûlûne einnâ letârikû âlihetinâ lişâ`irim mecnûn.
Türkçe Meali: "Deli bir şair yüzünden tanrılarımızı mı bırakalım?" derlerdi.
Arapça: بَلْ جَآءَ بِٱلْحَقِّ وَصَدَّقَ ٱلْمُرْسَلِينَ
Türkçe Okunuşu: bel câe bilḥaḳḳi veṣaddeḳa-lmürselîn.
Türkçe Meali: Hayır; o, gerçeği getirmiş ve peygamberleri doğrulamıştı.
Arapça: إِنَّكُمْ لَذَآئِقُوا۟ ٱلْعَذَابِ ٱلْأَلِيمِ
Türkçe Okunuşu: inneküm leẕâiḳu-l`aẕâbi-l'elîm.
Türkçe Meali: Şüphesiz siz can yakıcı azabı tadacaksınız.
Arapça: وَمَا تُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: vemâ tüczevne illâ mâ küntüm ta`melûn.
Türkçe Meali: Yaptığınızdan başka birşeyle cezalanmayacaksınız.
Arapça: إِلَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلْمُخْلَصِينَ
Türkçe Okunuşu: illâ `ibâde-llâhi-lmuḫleṣîn.
Türkçe Meali: Ancak Allah'a içten bağlı kullar bunun dışındadır.
Arapça: أُو۟لَٰٓئِكَ لَهُمْ رِزْقٌۭ مَّعْلُومٌۭ
Türkçe Okunuşu: ülâike lehüm rizḳum ma`lûm.
Türkçe Meali: İşte bildirilen rızık ve meyveler onlaradır. Nimet cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde kendilerine ikram olunur.
Arapça: فَوَٰكِهُ ۖ وَهُم مُّكْرَمُونَ
Türkçe Okunuşu: fevâkih. vehüm mükramûn.
Türkçe Meali: İşte bildirilen rızık ve meyveler onlaradır. Nimet cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde kendilerine ikram olunur.
Arapça: فِى جَنَّٰتِ ٱلنَّعِيمِ
Türkçe Okunuşu: fî cennâti-nne`îm.
Türkçe Meali: İşte bildirilen rızık ve meyveler onlaradır. Nimet cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde kendilerine ikram olunur.
Arapça: عَلَىٰ سُرُرٍۢ مُّتَقَٰبِلِينَ
Türkçe Okunuşu: `alâ sürurim müteḳâbilîn.
Türkçe Meali: İşte bildirilen rızık ve meyveler onlaradır. Nimet cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde kendilerine ikram olunur.
Arapça: يُطَافُ عَلَيْهِم بِكَأْسٍۢ مِّن مَّعِينٍۭ
Türkçe Okunuşu: yüṭâfü `aleyhim bike'sim mim me`în.
Türkçe Meali: Baş ağrısı vermeyen, sarhoş etmeyen, içenlere zevk bahşeden bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kadehler sunulur.
Arapça: بَيْضَآءَ لَذَّةٍۢ لِّلشَّٰرِبِينَ
Türkçe Okunuşu: beyḍâe leẕẕetil lişşâribîn.
Türkçe Meali: Baş ağrısı vermeyen, sarhoş etmeyen, içenlere zevk bahşeden bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kadehler sunulur.
Arapça: لَا فِيهَا غَوْلٌۭ وَلَا هُمْ عَنْهَا يُنزَفُونَ
Türkçe Okunuşu: lâ fîhâ gavlüv velâ hüm `anhâ yünzefûn.
Türkçe Meali: Baş ağrısı vermeyen, sarhoş etmeyen, içenlere zevk bahşeden bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kadehler sunulur.
Arapça: وَعِندَهُمْ قَٰصِرَٰتُ ٱلطَّرْفِ عِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: ve`indehüm ḳâṣirâtu-ṭṭarfi `în.
Türkçe Meali: Yanlarında, örtülü yumurta gibi (bembeyaz), bakışlarını da yalnız eşlerine çevirmiş güzel gözlüler vardır.
Arapça: كَأَنَّهُنَّ بَيْضٌۭ مَّكْنُونٌۭ
Türkçe Okunuşu: keennehünne beyḍum meknûn.
Türkçe Meali: Yanlarında, örtülü yumurta gibi (bembeyaz), bakışlarını da yalnız eşlerine çevirmiş güzel gözlüler vardır.
Arapça: فَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍۢ يَتَسَآءَلُونَ
Türkçe Okunuşu: feaḳbele ba`ḍuhüm `alâ ba`ḍiy yetesâelûn.
Türkçe Meali: Birbirlerine dönüp sorarlar:
Arapça: قَالَ قَآئِلٌۭ مِّنْهُمْ إِنِّى كَانَ لِى قَرِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: ḳâle ḳâilüm minhüm innî kâne lî ḳarîn.
Türkçe Meali: İçlerinden biri şöyle der: "Benim bir dostum vardı, bana: 'Sen de mi, ölüp toprak ve kemik olduğumuz zaman dirilerek ceza göreceğimizi tasdik edenlerdensin?' derdi."
Arapça: يَقُولُ أَءِنَّكَ لَمِنَ ٱلْمُصَدِّقِينَ
Türkçe Okunuşu: yeḳûlü einneke lemine-lmüṣaddiḳîn.
Türkçe Meali: İçlerinden biri şöyle der: "Benim bir dostum vardı, bana: 'Sen de mi, ölüp toprak ve kemik olduğumuz zaman dirilerek ceza göreceğimizi tasdik edenlerdensin?' derdi."
Arapça: أَءِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًۭا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَدِينُونَ
Türkçe Okunuşu: eiẕâ mitnâ vekünnâ türâbev ve`iżâmen einnâ lemedînûn.
Türkçe Meali: İçlerinden biri şöyle der: "Benim bir dostum vardı, bana: 'Sen de mi, ölüp toprak ve kemik olduğumuz zaman dirilerek ceza göreceğimizi tasdik edenlerdensin?' derdi."
Arapça: قَالَ هَلْ أَنتُم مُّطَّلِعُونَ
Türkçe Okunuşu: ḳâle hel entüm müṭṭali`ûn.
Türkçe Meali: Yanındakilere: "Siz onu bilir misiniz?" der.
Arapça: فَٱطَّلَعَ فَرَءَاهُ فِى سَوَآءِ ٱلْجَحِيمِ
Türkçe Okunuşu: feṭṭale`a feraâhü fî sevâi-lceḥîm.
Türkçe Meali: Bir bakar onu cehennemin ortasında görür.
Arapça: قَالَ تَٱللَّهِ إِن كِدتَّ لَتُرْدِينِ
Türkçe Okunuşu: ḳâle tellâhi in kitte letürdîn.
Türkçe Meali: Ona der ki: "Allah'a and olsun ki, az kalsın beni de mahvedecektin."
Arapça: وَلَوْلَا نِعْمَةُ رَبِّى لَكُنتُ مِنَ ٱلْمُحْضَرِينَ
Türkçe Okunuşu: velevlâ ni`metü rabbî leküntü mine-lmuḥḍarîn.
Türkçe Meali: "Eğer Rabbimin lütfu olmasaydı ben de oraya götürülenlerden olurdum."
Arapça: أَفَمَا نَحْنُ بِمَيِّتِينَ
Türkçe Okunuşu: efemâ naḥnü bimeyyitîn.
Türkçe Meali: "Birinci ölümden sonra bir daha ölmeyeceğiz değil mi? Azap da görmeyeceğiz ha?"
Arapça: إِلَّا مَوْتَتَنَا ٱلْأُولَىٰ وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبِينَ
Türkçe Okunuşu: illâ mevtetene-l'ûlâ vemâ naḥnü bimü`aẕẕebîn.
Türkçe Meali: "Birinci ölümden sonra bir daha ölmeyeceğiz değil mi? Azap da görmeyeceğiz ha?"
Arapça: إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ ٱلْفَوْزُ ٱلْعَظِيمُ
Türkçe Okunuşu: inne hâẕâ lehüve-lfevzü-l`ażîm.
Türkçe Meali: İşte büyük kurtuluş şüphesiz budur.
Arapça: لِمِثْلِ هَٰذَا فَلْيَعْمَلِ ٱلْعَٰمِلُونَ
Türkçe Okunuşu: limiŝli hâẕâ felya`meli-l`âmilûn.
Türkçe Meali: Çalışanlar bunun için çalışsın.
Arapça: أَذَٰلِكَ خَيْرٌۭ نُّزُلًا أَمْ شَجَرَةُ ٱلزَّقُّومِ
Türkçe Okunuşu: eẕâlike ḫayrun nüzülen em şeceratü-zzeḳḳûm.
Türkçe Meali: Konukluk olarak bu mu iyidir, yoksa zakkum ağacı mı?
Arapça: إِنَّا جَعَلْنَٰهَا فِتْنَةًۭ لِّلظَّٰلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: innâ ce`alnâhâ fitnetel liżżâlimîn.
Türkçe Meali: Biz o ağacı, zalimler için bir dert yaptık.
Arapça: إِنَّهَا شَجَرَةٌۭ تَخْرُجُ فِىٓ أَصْلِ ٱلْجَحِيمِ
Türkçe Okunuşu: innehâ şeceratün taḫrucü fî aṣli-lceḥîm.
Türkçe Meali: O, cehennemin dibinde çıkan bir ağaçtır.
Arapça: طَلْعُهَا كَأَنَّهُۥ رُءُوسُ ٱلشَّيَٰطِينِ
Türkçe Okunuşu: ṭal`uhâ keennehû ruûsü-şşeyâṭîn.
Türkçe Meali: Tomurcukları şeytan başı gibidir.
Arapça: فَإِنَّهُمْ لَءَاكِلُونَ مِنْهَا فَمَالِـُٔونَ مِنْهَا ٱلْبُطُونَ
Türkçe Okunuşu: feinnehüm leâkilûne minhâ femâliûne minhe-lbüṭûn.
Türkçe Meali: İşte cehennemlikler bundan yerler, karınlarını onunla doldururlar.
Arapça: ثُمَّ إِنَّ لَهُمْ عَلَيْهَا لَشَوْبًۭا مِّنْ حَمِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: ŝümme inne lehüm `aleyhâ leşevbem min ḥamîm.
Türkçe Meali: Sonra, üzerine kaynar su katılmış içki şüphesiz onlar içindir.
Arapça: ثُمَّ إِنَّ مَرْجِعَهُمْ لَإِلَى ٱلْجَحِيمِ
Türkçe Okunuşu: ŝümme inne merci`ahüm leile-lceḥîm.
Türkçe Meali: Doğrusu sonra dönecekleri yer yine cehennemdir.
Arapça: إِنَّهُمْ أَلْفَوْا۟ ءَابَآءَهُمْ ضَآلِّينَ
Türkçe Okunuşu: innehüm elfev âbâehüm ḍâllîn.
Türkçe Meali: Onlar babalarını şüphesiz sapık kimseler olarak bulmuşlardı.
Arapça: فَهُمْ عَلَىٰٓ ءَاثَٰرِهِمْ يُهْرَعُونَ
Türkçe Okunuşu: fehüm `alâ âŝârihim yühra`ûn.
Türkçe Meali: Öyleyken yine de onların izlerinden kovalanırcasına koşturuyorlardı.
Arapça: وَلَقَدْ ضَلَّ قَبْلَهُمْ أَكْثَرُ ٱلْأَوَّلِينَ
Türkçe Okunuşu: veleḳad ḍalle ḳablehüm ekŝeru-l'evvelîn.
Türkçe Meali: Onlardan önce, evvelki ümmetlerin çoğu, and olsun ki sapıtmıştı.
Arapça: وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا فِيهِم مُّنذِرِينَ
Türkçe Okunuşu: veleḳad erselnâ fîhim münẕirîn.
Türkçe Meali: And olsun ki, içlerine uyarıcılar göndermiştik.
Arapça: فَٱنظُرْ كَيْفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلْمُنذَرِينَ
Türkçe Okunuşu: fenżur keyfe kâne `âḳibetü-lmünẕerîn.
Türkçe Meali: Uyarıldığı halde yola gelmeyenlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak!
Arapça: إِلَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلْمُخْلَصِينَ
Türkçe Okunuşu: illâ `ibâde-llâhi-lmuḫleṣîn.
Türkçe Meali: Allah'ın, O'na içten bağlanan kulları bunun dışındadır.
Arapça: وَلَقَدْ نَادَىٰنَا نُوحٌۭ فَلَنِعْمَ ٱلْمُجِيبُونَ
Türkçe Okunuşu: veleḳad nâdânâ nûḥun feleni`me-lmücîbûn.
Türkçe Meali: And olsun ki, Nuh Bize seslenmişti de duasına ne güzel icabet etmiştik.
Arapça: وَنَجَّيْنَٰهُ وَأَهْلَهُۥ مِنَ ٱلْكَرْبِ ٱلْعَظِيمِ
Türkçe Okunuşu: venecceynâhü veehlehû mine-lkerbi-l`ażîm.
Türkçe Meali: Onu ve ailesini büyük sıkıntıdan kurtarmıştık.
Arapça: وَجَعَلْنَا ذُرِّيَّتَهُۥ هُمُ ٱلْبَاقِينَ
Türkçe Okunuşu: vece`alnâ ẕürriyyetehû hümü-lbâḳîn.
Türkçe Meali: Ancak onun soyunu sürekli kıldık.
Arapça: وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِى ٱلْءَاخِرِينَ
Türkçe Okunuşu: veteraknâ `aleyhi fi-l'âḫirîn.
Türkçe Meali: Sonra gelenler içinde "Alemlerde, Nuh'a selam olsun" diye ona iyi bir ün bıraktık.
Arapça: سَلَٰمٌ عَلَىٰ نُوحٍۢ فِى ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: selâmün `alâ nûḥin fi-l`âlemîn.
Türkçe Meali: Sonra gelenler içinde "Alemlerde, Nuh'a selam olsun" diye ona iyi bir ün bıraktık.
Arapça: إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلْمُحْسِنِينَ
Türkçe Okunuşu: innâ keẕâlike neczi-lmuḥsinîn.
Türkçe Meali: İşte Biz iyi davrananları böyle mükafatlandırırız.
Arapça: إِنَّهُۥ مِنْ عِبَادِنَا ٱلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: innehû min `ibâdine-lmü'minîn.
Türkçe Meali: Doğrusu o, bizim inanmış kullarımızdandı.
Arapça: ثُمَّ أَغْرَقْنَا ٱلْءَاخَرِينَ
Türkçe Okunuşu: ŝümme agraḳne-l'âḫarîn.
Türkçe Meali: Sonra, diğerlerini suda boğduk.
Arapça: ۞ وَإِنَّ مِن شِيعَتِهِۦ لَإِبْرَٰهِيمَ
Türkçe Okunuşu: veinne min şî`atihî leibrâhîm.
Türkçe Meali: İbrahim de şüphesiz O'nun yolunda olanlardandı.
Arapça: إِذْ جَآءَ رَبَّهُۥ بِقَلْبٍۢ سَلِيمٍ
Türkçe Okunuşu: iẕ câe rabbehû biḳalbin selîm.
Türkçe Meali: Nitekim Rabbine temiz bir kalple geldi.
Arapça: إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِۦ مَاذَا تَعْبُدُونَ
Türkçe Okunuşu: iẕ ḳâle liebîhi veḳavmihî mâẕâ ta`büdûn.
Türkçe Meali: İbrahim babasına ve milletine şöyle demişti: "Nelere kulluk ediyorsunuz?"
Arapça: أَئِفْكًا ءَالِهَةًۭ دُونَ ٱللَّهِ تُرِيدُونَ
Türkçe Okunuşu: eifken âliheten dûne-llâhi türîdûn.
Türkçe Meali: "Allah'ı bırakıp uydurma tanrılar mı istiyorsunuz?"
Arapça: فَمَا ظَنُّكُم بِرَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: femâ żannüküm birabbi-l`âlemîn.
Türkçe Meali: "Alemlerin Rabbi hakkındaki sanınız nedir?"
Arapça: فَنَظَرَ نَظْرَةًۭ فِى ٱلنُّجُومِ
Türkçe Okunuşu: feneżara nażraten fi-nnücûm.
Türkçe Meali: İbrahim yıldızlara bir göz attı ve "Ben rahatsızım" dedi.
Arapça: فَقَالَ إِنِّى سَقِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: feḳâle innî seḳîm.
Türkçe Meali: İbrahim yıldızlara bir göz attı ve "Ben rahatsızım" dedi.
Arapça: فَتَوَلَّوْا۟ عَنْهُ مُدْبِرِينَ
Türkçe Okunuşu: fetevellev `anhü müdbirîn.
Türkçe Meali: Onu bırakıp gittiler.
Arapça: فَرَاغَ إِلَىٰٓ ءَالِهَتِهِمْ فَقَالَ أَلَا تَأْكُلُونَ
Türkçe Okunuşu: ferâga ilâ âlihetihim feḳâle elâ te'külûn.
Türkçe Meali: O da onların tanrılarına gizlice yönelip: "Sundukları yiyecekleri yemiyor musunuz? Ne o, konuşmuyor musunuz?" dedi.
Arapça: مَا لَكُمْ لَا تَنطِقُونَ
Türkçe Okunuşu: mâ leküm lâ tenṭiḳûn.
Türkçe Meali: O da onların tanrılarına gizlice yönelip: "Sundukları yiyecekleri yemiyor musunuz? Ne o, konuşmuyor musunuz?" dedi.
Arapça: فَرَاغَ عَلَيْهِمْ ضَرْبًۢا بِٱلْيَمِينِ
Türkçe Okunuşu: ferâga `aleyhim ḍarbem bilyemîn.
Türkçe Meali: Sonunda, üzerlerine yürüyüp kuvvetle vurdu.
Arapça: فَأَقْبَلُوٓا۟ إِلَيْهِ يَزِفُّونَ
Türkçe Okunuşu: feaḳbelû ileyhi yeziffûn.
Türkçe Meali: Bunun üzerine putperestler koşarak ona geldiler.
Arapça: قَالَ أَتَعْبُدُونَ مَا تَنْحِتُونَ
Türkçe Okunuşu: ḳâle eta`büdûne mâ tenḥitûn.
Türkçe Meali: İbrahim onlara şöyle söyledi: "Yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa sizi de, yonttuklarınızı da Allah yaratmıştır."
Arapça: وَٱللَّهُ خَلَقَكُمْ وَمَا تَعْمَلُونَ
Türkçe Okunuşu: vellâhü ḫaleḳaküm vemâ ta`melûn.
Türkçe Meali: İbrahim onlara şöyle söyledi: "Yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa sizi de, yonttuklarınızı da Allah yaratmıştır."
Arapça: قَالُوا۟ ٱبْنُوا۟ لَهُۥ بُنْيَٰنًۭا فَأَلْقُوهُ فِى ٱلْجَحِيمِ
Türkçe Okunuşu: ḳâlü-bnû lehû bünyânen feelḳûhü fi-lceḥîm.
Türkçe Meali: Putperestler: "Onun için bir yapı yapın da onu oradan ateşin içine atın" dediler.
Arapça: فَأَرَادُوا۟ بِهِۦ كَيْدًۭا فَجَعَلْنَٰهُمُ ٱلْأَسْفَلِينَ
Türkçe Okunuşu: feerâdû bihî keyden fece`alnâhümü-l'esfelîn.
Türkçe Meali: Ona düzen kurmak istediler, ama Biz onları altettik.
Arapça: وَقَالَ إِنِّى ذَاهِبٌ إِلَىٰ رَبِّى سَيَهْدِينِ
Türkçe Okunuşu: veḳâle innî ẕâhibün ilâ rabbî seyehdîn.
Türkçe Meali: İbrahim: "Doğrusu ben Rabbim uğrunda sizi bırakıp gidiyorum; O beni doğru yola eriştirir" dedi.
Arapça: رَبِّ هَبْ لِى مِنَ ٱلصَّٰلِحِينَ
Türkçe Okunuşu: rabbi heb lî mine-ṣṣâliḥîn.
Türkçe Meali: "Rabbim! Bana iyilerden olacak bir çocuk ver" diye yalvardı.
Arapça: فَبَشَّرْنَٰهُ بِغُلَٰمٍ حَلِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: febeşşernâhü bigulâmin ḥalîm.
Türkçe Meali: Biz de ona yumuşak huylu bir oğlan müjdeledik.
Arapça: فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ ٱلسَّعْىَ قَالَ يَٰبُنَىَّ إِنِّىٓ أَرَىٰ فِى ٱلْمَنَامِ أَنِّىٓ أَذْبَحُكَ فَٱنظُرْ مَاذَا تَرَىٰ ۚ قَالَ يَٰٓأَبَتِ ٱفْعَلْ مَا تُؤْمَرُ ۖ سَتَجِدُنِىٓ إِن شَآءَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلصَّٰبِرِينَ
Türkçe Okunuşu: felemmâ belega me`ahü-ssa`ye ḳâle yâ büneyye innî erâ fi-lmenâmi ennî eẕbeḥuke fenżur mâẕâ terâ. ḳâle yâ ebeti-f`al mâ tü'mer. setecidünî in şâe-llâhü mine-ṣṣâbirîn.
Türkçe Meali: Çocuk kendisinin yanısıra yürümeye başlayınca: "Ey oğulcuğum! Doğrusu ben uykuda iken seni boğazladığımı görüyorum, bir düşün, ne dersin?" dedi. "Ey babacığım! Ne ile emrolundunsa yap, Allah dilerse, sabredenlerden olduğumu göreceksin" dedi.
Arapça: فَلَمَّآ أَسْلَمَا وَتَلَّهُۥ لِلْجَبِينِ
Türkçe Okunuşu: felemmâ eslemâ vetellehû lilcebîn.
Türkçe Meali: Böylece ikisi de Allah' a teslimiyet gösterip, babası oğlunu alnı üzerine yatırınca Biz: "Ey İbrahim! Rüyayı gerçek yaptın; işte biz iyi davrananları böylece mükafatlandırırız" diye seslendik.
Arapça: وَنَٰدَيْنَٰهُ أَن يَٰٓإِبْرَٰهِيمُ
Türkçe Okunuşu: venâdeynâhü ey yâ ibrâhîm.
Türkçe Meali: Böylece ikisi de Allah' a teslimiyet gösterip, babası oğlunu alnı üzerine yatırınca Biz: "Ey İbrahim! Rüyayı gerçek yaptın; işte biz iyi davrananları böylece mükafatlandırırız" diye seslendik.
Arapça: قَدْ صَدَّقْتَ ٱلرُّءْيَآ ۚ إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلْمُحْسِنِينَ
Türkçe Okunuşu: ḳad ṣaddaḳte-rru'yâ. innâ keẕâlike neczi-lmuḥsinîn.
Türkçe Meali: Böylece ikisi de Allah' a teslimiyet gösterip, babası oğlunu alnı üzerine yatırınca Biz: "Ey İbrahim! Rüyayı gerçek yaptın; işte biz iyi davrananları böylece mükafatlandırırız" diye seslendik.
Arapça: إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ ٱلْبَلَٰٓؤُا۟ ٱلْمُبِينُ
Türkçe Okunuşu: inne hâẕâ lehüve-lbelâü-lmübîn.
Türkçe Meali: Doğrusu bu apaçık bir deneme idi.
Arapça: وَفَدَيْنَٰهُ بِذِبْحٍ عَظِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: vefedeynâhü biẕibḥin `ażîm.
Türkçe Meali: Ona fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik.
Arapça: وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِى ٱلْءَاخِرِينَ
Türkçe Okunuşu: veteraknâ `aleyhi fi-l'âḫirîn.
Türkçe Meali: Sonra gelenler içinde "İbrahim'e selam olsun" diye ona iyi bir ün bıraktık.
Arapça: سَلَٰمٌ عَلَىٰٓ إِبْرَٰهِيمَ
Türkçe Okunuşu: selâmün `alâ ibrâhîm.
Türkçe Meali: Sonra gelenler içinde "İbrahim'e selam olsun" diye ona iyi bir ün bıraktık.
Arapça: كَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلْمُحْسِنِينَ
Türkçe Okunuşu: keẕâlike neczi-lmuḥsinîn.
Türkçe Meali: İşte iyileri böylece mükafatlandırırız.
Arapça: إِنَّهُۥ مِنْ عِبَادِنَا ٱلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: innehû min `ibâdine-lmü'minîn.
Türkçe Meali: Doğrusu o, inanmış kullarımızdandı.
Arapça: وَبَشَّرْنَٰهُ بِإِسْحَٰقَ نَبِيًّۭا مِّنَ ٱلصَّٰلِحِينَ
Türkçe Okunuşu: vebeşşernâhü biisḥâḳa nebiyyem mine-ṣṣâliḥîn.
Türkçe Meali: Ona, iyilerden olan İshak'ı peygamber olarak müjdeledik.
Arapça: وَبَٰرَكْنَا عَلَيْهِ وَعَلَىٰٓ إِسْحَٰقَ ۚ وَمِن ذُرِّيَّتِهِمَا مُحْسِنٌۭ وَظَالِمٌۭ لِّنَفْسِهِۦ مُبِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: vebâraknâ `aleyhi ve`alâ isḥâḳ. vemin ẕürriyyetihimâ muḥsinüv veżâlimül linefsihî mübîn.
Türkçe Meali: Kendisini ve İshak'ı mübarek kıldık; ikisinin soyundan iyi olan da vardır, açıktan açığa kendisine yazık eden de vardır.
Arapça: وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلَىٰ مُوسَىٰ وَهَٰرُونَ
Türkçe Okunuşu: veleḳad menennâ `alâ mûsâ vehârûn.
Türkçe Meali: And olsun ki Musa ve Harun'a da iyilikte bulunmuştuk.
Arapça: وَنَجَّيْنَٰهُمَا وَقَوْمَهُمَا مِنَ ٱلْكَرْبِ ٱلْعَظِيمِ
Türkçe Okunuşu: venecceynâhümâ veḳavmehümâ mine-lkerbi-l`ażîm.
Türkçe Meali: İkisini ve milletlerini büyük bir sıkıntıdan kurtarmıştık.
Arapça: وَنَصَرْنَٰهُمْ فَكَانُوا۟ هُمُ ٱلْغَٰلِبِينَ
Türkçe Okunuşu: veneṣarnâhüm fekânû hümü-lgâlibîn.
Türkçe Meali: Onlara yardım etmiştik de üstün gelmişlerdi.
Arapça: وَءَاتَيْنَٰهُمَا ٱلْكِتَٰبَ ٱلْمُسْتَبِينَ
Türkçe Okunuşu: veâteynâhüme-lkitâbe-lmüstebîn.
Türkçe Meali: Her ikisine de, apaçık anlaşılan bir Kitap vermiştik.
Arapça: وَهَدَيْنَٰهُمَا ٱلصِّرَٰطَ ٱلْمُسْتَقِيمَ
Türkçe Okunuşu: vehedeynâhüme-ṣṣirâṭa-lmüsteḳîm.
Türkçe Meali: Her ikisini de doğru yola eriştirmiştik.
Arapça: وَتَرَكْنَا عَلَيْهِمَا فِى ٱلْءَاخِرِينَ
Türkçe Okunuşu: veteraknâ `aleyhimâ fi-l'âḫirîn.
Türkçe Meali: Sonra gelenler içinde "Musa ve Harun'a selam olsun" diye iyi birer ün bıraktık.
Arapça: سَلَٰمٌ عَلَىٰ مُوسَىٰ وَهَٰرُونَ
Türkçe Okunuşu: selâmün `alâ mûsâ vehârûn.
Türkçe Meali: Sonra gelenler içinde "Musa ve Harun'a selam olsun" diye iyi birer ün bıraktık.
Arapça: إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلْمُحْسِنِينَ
Türkçe Okunuşu: innâ keẕâlike neczi-lmuḥsinîn.
Türkçe Meali: Doğrusu Biz, iyileri böylece mükafatlandırırız.
Arapça: إِنَّهُمَا مِنْ عِبَادِنَا ٱلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: innehümâ min `ibâdine-lmü'minîn.
Türkçe Meali: İkisi de şüphesiz inanmış kullarımızdandı.
Arapça: وَإِنَّ إِلْيَاسَ لَمِنَ ٱلْمُرْسَلِينَ
Türkçe Okunuşu: veinne ilyâse lemine-lmürselîn.
Türkçe Meali: Doğrusu İlyas da peygamberlerdendir.
Arapça: إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِۦٓ أَلَا تَتَّقُونَ
Türkçe Okunuşu: iẕ ḳâle liḳavmihî elâ tetteḳûn.
Türkçe Meali: Milletine: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Biçim verenlerin en iyisi olan, sizin de Rabbiniz, önceki babalarınızın da Rabbi bulunan Allah'ı bırakıp da Baal putuna mı taparsınız?" demişti.
Arapça: أَتَدْعُونَ بَعْلًۭا وَتَذَرُونَ أَحْسَنَ ٱلْخَٰلِقِينَ
Türkçe Okunuşu: eted`ûne ba`lev veteẕerûne aḥsene-lḫâliḳîn.
Türkçe Meali: Milletine: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Biçim verenlerin en iyisi olan, sizin de Rabbiniz, önceki babalarınızın da Rabbi bulunan Allah'ı bırakıp da Baal putuna mı taparsınız?" demişti.
Arapça: ٱللَّهَ رَبَّكُمْ وَرَبَّ ءَابَآئِكُمُ ٱلْأَوَّلِينَ
Türkçe Okunuşu: allâhe rabbeküm verabbe âbâikümü-l'evvelîn.
Türkçe Meali: Milletine: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Biçim verenlerin en iyisi olan, sizin de Rabbiniz, önceki babalarınızın da Rabbi bulunan Allah'ı bırakıp da Baal putuna mı taparsınız?" demişti.
Arapça: فَكَذَّبُوهُ فَإِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَ
Türkçe Okunuşu: fekeẕẕebûhü feinnehüm lemuḥḍarûn.
Türkçe Meali: Bunun üzerine onu yalanlamışlardı. Allah'ın O'na içten bağlı kulları bir yana, bunların hepsi cehenneme götürüleceklerdi.
Arapça: إِلَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلْمُخْلَصِينَ
Türkçe Okunuşu: illâ `ibâde-llâhi-lmuḫleṣîn.
Türkçe Meali: Bunun üzerine onu yalanlamışlardı. Allah'ın O'na içten bağlı kulları bir yana, bunların hepsi cehenneme götürüleceklerdi.
Arapça: وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِى ٱلْءَاخِرِينَ
Türkçe Okunuşu: veteraknâ `aleyhi fi-l'âḫirîn.
Türkçe Meali: Sonra gelenler içinde, "İlyas'a selam olsun" diye bir ün bıraktık.
Arapça: سَلَٰمٌ عَلَىٰٓ إِلْ يَاسِينَ
Türkçe Okunuşu: selâmün `alâ ilyâsîn.
Türkçe Meali: Sonra gelenler içinde, "İlyas'a selam olsun" diye bir ün bıraktık.
Arapça: إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلْمُحْسِنِينَ
Türkçe Okunuşu: innâ keẕâlike neczi-lmuḥsinîn.
Türkçe Meali: Doğrusu Biz iyileri böylece mükafatlandırırız.
Arapça: إِنَّهُۥ مِنْ عِبَادِنَا ٱلْمُؤْمِنِينَ
Türkçe Okunuşu: innehû min `ibâdine-lmü'minîn.
Türkçe Meali: O, inanmış kullarımızdandı.
Arapça: وَإِنَّ لُوطًۭا لَّمِنَ ٱلْمُرْسَلِينَ
Türkçe Okunuşu: veinne lûṭal lemine-lmürselîn.
Türkçe Meali: Şüphesiz Lut da peygamberlerdendir.
Arapça: إِذْ نَجَّيْنَٰهُ وَأَهْلَهُۥٓ أَجْمَعِينَ
Türkçe Okunuşu: iẕ necceynâhü veehlehû ecme`în.
Türkçe Meali: Geridekiler arasında kalan yaşlı bir kadın dışında, Lut'u ve ailesinin hepsini kurtarmıştık.
Arapça: إِلَّا عَجُوزًۭا فِى ٱلْغَٰبِرِينَ
Türkçe Okunuşu: illâ `acûzen fi-lgâbirîn.
Türkçe Meali: Geridekiler arasında kalan yaşlı bir kadın dışında, Lut'u ve ailesinin hepsini kurtarmıştık.
Arapça: ثُمَّ دَمَّرْنَا ٱلْءَاخَرِينَ
Türkçe Okunuşu: ŝümme demmerne-l'âḫarîn.
Türkçe Meali: Sonra diğerlerini yok etmiştik.
Arapça: وَإِنَّكُمْ لَتَمُرُّونَ عَلَيْهِم مُّصْبِحِينَ
Türkçe Okunuşu: veinneküm letemürrûne `aleyhim muṣbiḥîn.
Türkçe Meali: Sabah akşam, onların yerleri üzerinden geçersiniz. Akletmez misiniz?
Arapça: وَبِٱلَّيْلِ ۗ أَفَلَا تَعْقِلُونَ
Türkçe Okunuşu: vebilleyl. efelâ ta`ḳilûn.
Türkçe Meali: Sabah akşam, onların yerleri üzerinden geçersiniz. Akletmez misiniz?
Arapça: وَإِنَّ يُونُسَ لَمِنَ ٱلْمُرْسَلِينَ
Türkçe Okunuşu: veinne yûnüse lemine-lmürselîn.
Türkçe Meali: Doğrusu Yunus da peygamberlerdendir.
Arapça: إِذْ أَبَقَ إِلَى ٱلْفُلْكِ ٱلْمَشْحُونِ
Türkçe Okunuşu: iẕ ebeḳa ile-lfülki-lmeşḥûn.
Türkçe Meali: Dolu bir gemiye kaçmıştı.
Arapça: فَسَاهَمَ فَكَانَ مِنَ ٱلْمُدْحَضِينَ
Türkçe Okunuşu: fesâheme fekâne mine-lmüdḥaḍîn.
Türkçe Meali: Gemide olanlarla karşılıklı kura çekmişti de yenilenlerden olmuştu, bu sebeple denize atılmıştı.
Arapça: فَٱلْتَقَمَهُ ٱلْحُوتُ وَهُوَ مُلِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: felteḳamehü-lḥûtü vehüve mülîm.
Türkçe Meali: Kendini kınarken onu bir balık yutmuştu.
Arapça: فَلَوْلَآ أَنَّهُۥ كَانَ مِنَ ٱلْمُسَبِّحِينَ
Türkçe Okunuşu: felevlâ ennehû kâne mine-lmüsebbiḥîn.
Türkçe Meali: Eğer Allah'ı tesbih edenlerden olmasaydı, tekrar diriltilecek güne kadar balığın karnında kalacaktı.
Arapça: لَلَبِثَ فِى بَطْنِهِۦٓ إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ
Türkçe Okunuşu: lelebiŝe fî baṭnih ilâ yevmi yüb`aŝûn.
Türkçe Meali: Eğer Allah'ı tesbih edenlerden olmasaydı, tekrar diriltilecek güne kadar balığın karnında kalacaktı.
Arapça: ۞ فَنَبَذْنَٰهُ بِٱلْعَرَآءِ وَهُوَ سَقِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: fenebeẕnâhü bil`arâi vehüve seḳîm.
Türkçe Meali: Halsiz bir halde iken kendisini sahile çıkardık.
Arapça: وَأَنۢبَتْنَا عَلَيْهِ شَجَرَةًۭ مِّن يَقْطِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: veembetnâ `aleyhi şeceratem miy yaḳṭîn.
Türkçe Meali: Onun için, geniş yapraklı bir bitki yetiştirdik.
Arapça: وَأَرْسَلْنَٰهُ إِلَىٰ مِا۟ئَةِ أَلْفٍ أَوْ يَزِيدُونَ
Türkçe Okunuşu: veerselnâhü ilâ mieti elfin ev yezîdûn.
Türkçe Meali: Onu, yüzbin veya daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik.
Arapça: فَـَٔامَنُوا۟ فَمَتَّعْنَٰهُمْ إِلَىٰ حِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: feâmenû femetta`nâhüm ilâ ḥîn.
Türkçe Meali: Sonunda ona inandılar, bunun üzerine Biz de onları bir süreye kadar geçindirdik.
Arapça: فَٱسْتَفْتِهِمْ أَلِرَبِّكَ ٱلْبَنَاتُ وَلَهُمُ ٱلْبَنُونَ
Türkçe Okunuşu: festeftihim elirabbike-lbenâtü velehümü-lbenûn.
Türkçe Meali: Putperestlere sor, kızlar senin Rabbinin de erkekler onların mı?
Arapça: أَمْ خَلَقْنَا ٱلْمَلَٰٓئِكَةَ إِنَٰثًۭا وَهُمْ شَٰهِدُونَ
Türkçe Okunuşu: em ḫalaḳne-lmelâikete inâŝev vehüm şâhidûn.
Türkçe Meali: Yoksa melekleri kız olarak yarattığımızda onlar hazır mı idiler?
Arapça: أَلَآ إِنَّهُم مِّنْ إِفْكِهِمْ لَيَقُولُونَ
Türkçe Okunuşu: elâ innehüm min ifkihim leyeḳûlûn.
Türkçe Meali: Dikkat edin; doğrusu onlar yalan uydurup söylüyorlar, "Allah doğurdu" diyorlar. Onlar şüphesiz yalancıdırlar.
Arapça: وَلَدَ ٱللَّهُ وَإِنَّهُمْ لَكَٰذِبُونَ
Türkçe Okunuşu: velede-llâhü veinnehüm lekâẕibûn.
Türkçe Meali: Dikkat edin; doğrusu onlar yalan uydurup söylüyorlar, "Allah doğurdu" diyorlar. Onlar şüphesiz yalancıdırlar.
Arapça: أَصْطَفَى ٱلْبَنَاتِ عَلَى ٱلْبَنِينَ
Türkçe Okunuşu: aṣṭafe-lbenâti `ale-lbenîn.
Türkçe Meali: Allah kızları, oğullara tercih mi etmiş?
Arapça: مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ
Türkçe Okunuşu: mâ leküm. keyfe taḥkümûn.
Türkçe Meali: Ne oluyorsunuz? Ne biçim hükmediyorsunuz?
Arapça: أَفَلَا تَذَكَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: efelâ teẕekkerûn.
Türkçe Meali: Hiç düşünmez misiniz?
Arapça: أَمْ لَكُمْ سُلْطَٰنٌۭ مُّبِينٌۭ
Türkçe Okunuşu: em leküm sülṭânüm mübîn.
Türkçe Meali: Yoksa apaçık bir deliliniz mi var?
Arapça: فَأْتُوا۟ بِكِتَٰبِكُمْ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ
Türkçe Okunuşu: fe'tû bikitâbiküm in küntüm ṣâdiḳîn.
Türkçe Meali: Doğru sözlülerden iseniz, kitabınızı getirin bakalım.
Arapça: وَجَعَلُوا۟ بَيْنَهُۥ وَبَيْنَ ٱلْجِنَّةِ نَسَبًۭا ۚ وَلَقَدْ عَلِمَتِ ٱلْجِنَّةُ إِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَ
Türkçe Okunuşu: vece`alû beynehû vebeyne-lcinneti nesebâ. veleḳad `alimeti-lcinnetü innehüm lemuḥḍarûn.
Türkçe Meali: Allah'la cinler (melekler) arasında da bir soy bağı icadettiler. And olsun ki, cinler de, kendilerinin (bunu söyleyenlerin) hesap yerine götürüleceklerini bilirler.
Arapça: سُبْحَٰنَ ٱللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ
Türkçe Okunuşu: sübḥâne-llâhi `ammâ yeṣifûn.
Türkçe Meali: Allah onların vasıflandırmalarından münezzehtir.
Arapça: إِلَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلْمُخْلَصِينَ
Türkçe Okunuşu: illâ `ibâde-llâhi-lmuḫleṣîn.
Türkçe Meali: Allah'ın içten bağlı kulları bunların dışındadır.
Arapça: فَإِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَ
Türkçe Okunuşu: feinneküm vemâ ta`büdûn.
Türkçe Meali: Sizler ve taptığınız şeyler, cehenneme girecek kimseden başkasını Allah'a karşı azdırıcı değilsiniz.
Arapça: مَآ أَنتُمْ عَلَيْهِ بِفَٰتِنِينَ
Türkçe Okunuşu: mâ entüm `aleyhi bifâtinîn.
Türkçe Meali: Sizler ve taptığınız şeyler, cehenneme girecek kimseden başkasını Allah'a karşı azdırıcı değilsiniz.
Arapça: إِلَّا مَنْ هُوَ صَالِ ٱلْجَحِيمِ
Türkçe Okunuşu: illâ men hüve ṣâli-lceḥîm.
Türkçe Meali: Sizler ve taptığınız şeyler, cehenneme girecek kimseden başkasını Allah'a karşı azdırıcı değilsiniz.
Arapça: وَمَا مِنَّآ إِلَّا لَهُۥ مَقَامٌۭ مَّعْلُومٌۭ
Türkçe Okunuşu: vemâ minnâ illâ lehû meḳâmüm ma`lûm.
Türkçe Meali: Melekler şöyle derler: "Bizim her birimizin bilinen bir makamı vardır. Şüphesiz biz sıra sıra duranlarız, şüphesiz biz Allah'ı tesbih edenleriz."
Arapça: وَإِنَّا لَنَحْنُ ٱلصَّآفُّونَ
Türkçe Okunuşu: veinnâ lenaḥnu-ṣṣâffûn.
Türkçe Meali: Melekler şöyle derler: "Bizim her birimizin bilinen bir makamı vardır. Şüphesiz biz sıra sıra duranlarız, şüphesiz biz Allah'ı tesbih edenleriz."
Arapça: وَإِنَّا لَنَحْنُ ٱلْمُسَبِّحُونَ
Türkçe Okunuşu: veinnâ lenaḥnü-lmüsebbiḥûn.
Türkçe Meali: Melekler şöyle derler: "Bizim her birimizin bilinen bir makamı vardır. Şüphesiz biz sıra sıra duranlarız, şüphesiz biz Allah'ı tesbih edenleriz."
Arapça: وَإِن كَانُوا۟ لَيَقُولُونَ
Türkçe Okunuşu: vein kânû leyeḳûlûn.
Türkçe Meali: Putperestler: "Öncekilerde olduğu gibi bizde de bir kitap olsaydı, Allah'ın O'na içten bağlanan kulları olurduk" derlerdi.
Arapça: لَوْ أَنَّ عِندَنَا ذِكْرًۭا مِّنَ ٱلْأَوَّلِينَ
Türkçe Okunuşu: lev enne `indenâ ẕikram mine-l'evvelîn.
Türkçe Meali: Putperestler: "Öncekilerde olduğu gibi bizde de bir kitap olsaydı, Allah'ın O'na içten bağlanan kulları olurduk" derlerdi.
Arapça: لَكُنَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلْمُخْلَصِينَ
Türkçe Okunuşu: lekünnâ `ibâde-llâhi-lmuḫleṣîn.
Türkçe Meali: Putperestler: "Öncekilerde olduğu gibi bizde de bir kitap olsaydı, Allah'ın O'na içten bağlanan kulları olurduk" derlerdi.
Arapça: فَكَفَرُوا۟ بِهِۦ ۖ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: fekeferû bih. fesevfe ya`lemûn.
Türkçe Meali: Böyleyken O'nu inkar ettiler. Ama bileceklerdir.
Arapça: وَلَقَدْ سَبَقَتْ كَلِمَتُنَا لِعِبَادِنَا ٱلْمُرْسَلِينَ
Türkçe Okunuşu: veleḳad sebeḳat kelimetünâ li`ibâdine-lmürselîn.
Türkçe Meali: And olsun ki, peygamber kullarımıza söz vermişizdir.
Arapça: إِنَّهُمْ لَهُمُ ٱلْمَنصُورُونَ
Türkçe Okunuşu: innehüm lehümü-lmenṣûrûn.
Türkçe Meali: Onlar şüphesiz yardım göreceklerdir.
Arapça: وَإِنَّ جُندَنَا لَهُمُ ٱلْغَٰلِبُونَ
Türkçe Okunuşu: veinne cündenâ lehümü-lgâlibûn.
Türkçe Meali: Bizim ordumuz şüphesiz üstün gelecektir.
Arapça: فَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتَّىٰ حِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: fetevelle `anhüm ḥattâ ḥîn.
Türkçe Meali: Bir süreye kadar onlara aldırış etme.
Arapça: وَأَبْصِرْهُمْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ
Türkçe Okunuşu: veebṣirhüm fesevfe yübṣirûn.
Türkçe Meali: Onlara inecek azabı gözetle, onlar da göreceklerdir.
Arapça: أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ
Türkçe Okunuşu: efebi`aẕâbinâ yesta`cilûn.
Türkçe Meali: Azabımıza uğramakta acele mi ediyorlar?
Arapça: فَإِذَا نَزَلَ بِسَاحَتِهِمْ فَسَآءَ صَبَاحُ ٱلْمُنذَرِينَ
Türkçe Okunuşu: feiẕâ nezele bisâḥatihim fesâe ṣabâḥu-lmünẕerîn.
Türkçe Meali: O azap, yurtlarına indiğinde, uyarılan fakat yola gelmeyenlerin sabahı ne kötü olur!
Arapça: وَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتَّىٰ حِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: vetevelle `anhüm ḥattâ ḥîn.
Türkçe Meali: Bir süreye kadar onlardan yüz çevir.
Arapça: وَأَبْصِرْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ
Türkçe Okunuşu: veebṣir fesevfe yübṣirûn.
Türkçe Meali: İnecek azabı gözetle, onlar da göreceklerdir.
Arapça: سُبْحَٰنَ رَبِّكَ رَبِّ ٱلْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَ
Türkçe Okunuşu: sübḥâne rabbike rabbi-l`izzeti `ammâ yeṣifûn.
Türkçe Meali: Senin güçlü olan Rabbin, onların vasıflandırmalarından münezzehtir.
Arapça: وَسَلَٰمٌ عَلَى ٱلْمُرْسَلِينَ
Türkçe Okunuşu: veselâmün `ale-lmürselîn.
Türkçe Meali: Ve selam, peygamberleredir.
Arapça: وَٱلْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: velḥamdü lillâhi rabbi-l`âlemîn.
Türkçe Meali: Hamd de Alemlerin Rabbi Allah'adır.
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ صٓ ۚ وَٱلْقُرْءَانِ ذِى ٱلذِّكْرِ
Türkçe Okunuşu: ṣâd. velḳur'âni ẕi-ẕẕikr.
Türkçe Meali: Sad. Öğüt veren Kuran'a and olsun ki, inkar edenler gurur ve ayrılık içindedirler.
Arapça: بَلِ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ فِى عِزَّةٍۢ وَشِقَاقٍۢ
Türkçe Okunuşu: beli-lleẕîne keferû fî `izzetiv veşiḳâḳ.
Türkçe Meali: Sad. Öğüt veren Kuran'a and olsun ki, inkar edenler gurur ve ayrılık içindedirler.
Arapça: كَمْ أَهْلَكْنَا مِن قَبْلِهِم مِّن قَرْنٍۢ فَنَادَوا۟ وَّلَاتَ حِينَ مَنَاصٍۢ
Türkçe Okunuşu: kem ehleknâ min ḳablihim min ḳarnin fenâdev velâte ḥîne menâṣ.
Türkçe Meali: Onlardan önce nice nesilleri yok ettik. Feryat ediyorlardı; oysa artık kurtulma zamanı değildi.
Arapça: وَعَجِبُوٓا۟ أَن جَآءَهُم مُّنذِرٌۭ مِّنْهُمْ ۖ وَقَالَ ٱلْكَٰفِرُونَ هَٰذَا سَٰحِرٌۭ كَذَّابٌ
Türkçe Okunuşu: ve`acibû en câehüm münẕirum minhüm. veḳâle-lkâfirûne hâẕâ sâḥirun keẕẕâb.
Türkçe Meali: Aralarından bir uyarıcının gelmesine şaşmışlardı. İnkarcılar: "Bu, pek yalancı bir sihirbazdır; tanrıları tek bir tanrı mı yaptı? Doğrusu bu tuhaf bir şeydir" demişlerdi.
Arapça: أَجَعَلَ ٱلْءَالِهَةَ إِلَٰهًۭا وَٰحِدًا ۖ إِنَّ هَٰذَا لَشَىْءٌ عُجَابٌۭ
Türkçe Okunuşu: ece`ale-l'âlihete ilâhev vâḥidâ. inne hâẕâ leşey'ün `ucâb.
Türkçe Meali: Aralarından bir uyarıcının gelmesine şaşmışlardı. İnkarcılar: "Bu, pek yalancı bir sihirbazdır; tanrıları tek bir tanrı mı yaptı? Doğrusu bu tuhaf bir şeydir" demişlerdi.
Arapça: وَٱنطَلَقَ ٱلْمَلَأُ مِنْهُمْ أَنِ ٱمْشُوا۟ وَٱصْبِرُوا۟ عَلَىٰٓ ءَالِهَتِكُمْ ۖ إِنَّ هَٰذَا لَشَىْءٌۭ يُرَادُ
Türkçe Okunuşu: venṭaleḳa-lmeleü minhüm eni-mşû vaṣbirû `alâ âlihetiküm. inne hâẕâ leşey'üy yürâd.
Türkçe Meali: Onlardan ileri gelenler: "Yürüyün, tanrılarınıza bağlılıkta direnin, sizden istenen şüphesiz budur. Başka dinde de bunu işitmedik; bu ancak bir uydurmadır. Kuran, aramızda ona mı indirilmeliydi?" dediler. Hayır, bunlar Kuran'ımızdan şüphededirler. Hayır, azabımızı henüz tatmamışlardır.
Arapça: مَا سَمِعْنَا بِهَٰذَا فِى ٱلْمِلَّةِ ٱلْءَاخِرَةِ إِنْ هَٰذَآ إِلَّا ٱخْتِلَٰقٌ
Türkçe Okunuşu: mâ semi`nâ bihâẕâ fi-lmilleti-l'âḫirah. in hâẕâ ille-ḫtilâḳ.
Türkçe Meali: Onlardan ileri gelenler: "Yürüyün, tanrılarınıza bağlılıkta direnin, sizden istenen şüphesiz budur. Başka dinde de bunu işitmedik; bu ancak bir uydurmadır. Kuran, aramızda ona mı indirilmeliydi?" dediler. Hayır, bunlar Kuran'ımızdan şüphededirler. Hayır, azabımızı henüz tatmamışlardır.
Arapça: أَءُنزِلَ عَلَيْهِ ٱلذِّكْرُ مِنۢ بَيْنِنَا ۚ بَلْ هُمْ فِى شَكٍّۢ مِّن ذِكْرِى ۖ بَل لَّمَّا يَذُوقُوا۟ عَذَابِ
Türkçe Okunuşu: eünzile `aleyhi-ẕẕikru mim beyninâ. bel hüm fî şekkim min ẕikrî. bel lemmâ yeẕûḳû `aẕâb.
Türkçe Meali: Onlardan ileri gelenler: "Yürüyün, tanrılarınıza bağlılıkta direnin, sizden istenen şüphesiz budur. Başka dinde de bunu işitmedik; bu ancak bir uydurmadır. Kuran, aramızda ona mı indirilmeliydi?" dediler. Hayır, bunlar Kuran'ımızdan şüphededirler. Hayır, azabımızı henüz tatmamışlardır.
Arapça: أَمْ عِندَهُمْ خَزَآئِنُ رَحْمَةِ رَبِّكَ ٱلْعَزِيزِ ٱلْوَهَّابِ
Türkçe Okunuşu: em `indehüm ḫazâinü raḥmeti rabbike-l`azîzi-lvehhâb.
Türkçe Meali: Yoksa, güçlü ve çok ihsan sahibi olan Rabbinin rahmet hazineleri onların yanında mıdır?
Arapça: أَمْ لَهُم مُّلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا ۖ فَلْيَرْتَقُوا۟ فِى ٱلْأَسْبَٰبِ
Türkçe Okunuşu: em lehüm mülkü-ssemâvâti vel'arḍi vemâ beynehümâ. felyerteḳû fi-l'esbâb.
Türkçe Meali: Yahut, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların hükümranlığı onların elinde midir? Öyle ise sebeplere tevessül edip göğe yükselsinler!
Arapça: جُندٌۭ مَّا هُنَالِكَ مَهْزُومٌۭ مِّنَ ٱلْأَحْزَابِ
Türkçe Okunuşu: cündüm mâ hünâlike mehzûmüm mine-l'aḥzâb.
Türkçe Meali: Onlar burada takım takım bozguna uğramış perişan bir ordudur.
Arapça: كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍۢ وَعَادٌۭ وَفِرْعَوْنُ ذُو ٱلْأَوْتَادِ
Türkçe Okunuşu: keẕẕebet ḳablehüm ḳavmü nûḥiv ve`âdüv vefir`avnü ẕü-l'evtâd.
Türkçe Meali: Onlardan önce Nuh milleti, Ad, sarsılmaz bir saltanatın sahibi Firavun, Semud, Lut milleti, Eykeliler de peygamberleri yalanlamıştı. İşte bunlar da peygamberlerine karşı birleşen topluluklardır.
Arapça: وَثَمُودُ وَقَوْمُ لُوطٍۢ وَأَصْحَٰبُ لْـَٔيْكَةِ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ ٱلْأَحْزَابُ
Türkçe Okunuşu: veŝemûdü veḳavmü lûṭiv veaṣḥâbü-l'eykeh. ülâike-l'aḥzâb.
Türkçe Meali: Onlardan önce Nuh milleti, Ad, sarsılmaz bir saltanatın sahibi Firavun, Semud, Lut milleti, Eykeliler de peygamberleri yalanlamıştı. İşte bunlar da peygamberlerine karşı birleşen topluluklardır.
Arapça: إِن كُلٌّ إِلَّا كَذَّبَ ٱلرُّسُلَ فَحَقَّ عِقَابِ
Türkçe Okunuşu: in küllün illâ keẕẕebe-rrusüle feḥaḳḳa `iḳâb.
Türkçe Meali: Hepsi peygamberleri yalanladı da azabımı hakettiler.
Arapça: وَمَا يَنظُرُ هَٰٓؤُلَآءِ إِلَّا صَيْحَةًۭ وَٰحِدَةًۭ مَّا لَهَا مِن فَوَاقٍۢ
Türkçe Okunuşu: vemâ yenżuru hâülâi illâ ṣayḥatev vâḥidetem mâ lehâ min fevâḳ.
Türkçe Meali: Bunlar da ancak, bir an gecikmesi olmayan tek bir çığlık beklemektedirler.
Arapça: وَقَالُوا۟ رَبَّنَا عَجِّل لَّنَا قِطَّنَا قَبْلَ يَوْمِ ٱلْحِسَابِ
Türkçe Okunuşu: veḳâlû rabbenâ `accil lenâ ḳiṭṭanâ ḳable yevmi-lḥisâb.
Türkçe Meali: Onlar ise "Rabbimiz! Bizim payımızı hesap gününden önce ver" derler.
Arapça: ٱصْبِرْ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَٱذْكُرْ عَبْدَنَا دَاوُۥدَ ذَا ٱلْأَيْدِ ۖ إِنَّهُۥٓ أَوَّابٌ
Türkçe Okunuşu: iṣbir `alâ mâ yeḳûlûne veẕkür `abdenâ dâvûde ẕe-l'eyd. innehû evvâb.
Türkçe Meali: Onların söylediklerine sabret; güçlü kulumuz Davud'u an; o, daima Allah'a yönelirdi.
Arapça: إِنَّا سَخَّرْنَا ٱلْجِبَالَ مَعَهُۥ يُسَبِّحْنَ بِٱلْعَشِىِّ وَٱلْإِشْرَاقِ
Türkçe Okunuşu: innâ seḫḫarne-lcibâle me`ahû yüsebbiḥne bil`aşiyyi vel'işrâḳ.
Türkçe Meali: Doğrusu Biz, akşam sabah onunla beraber tesbih eden dağları, kuşları da toplu halde onun buyruğu altına vermiştik. Her biri ona yönelmekteydi.
Arapça: وَٱلطَّيْرَ مَحْشُورَةًۭ ۖ كُلٌّۭ لَّهُۥٓ أَوَّابٌۭ
Türkçe Okunuşu: veṭṭayra maḥşûrah. küllül lehû evvâb.
Türkçe Meali: Doğrusu Biz, akşam sabah onunla beraber tesbih eden dağları, kuşları da toplu halde onun buyruğu altına vermiştik. Her biri ona yönelmekteydi.
Arapça: وَشَدَدْنَا مُلْكَهُۥ وَءَاتَيْنَٰهُ ٱلْحِكْمَةَ وَفَصْلَ ٱلْخِطَابِ
Türkçe Okunuşu: veşedednâ mülkehû veâteynâhü-lḥikmete vefaṣle-lḫiṭâb.
Türkçe Meali: Onun hükümranlığını kuvvetlendirmiştik. Ona hikmet ve kesin hüküm selahiyeti vermiştik.
Arapça: ۞ وَهَلْ أَتَىٰكَ نَبَؤُا۟ ٱلْخَصْمِ إِذْ تَسَوَّرُوا۟ ٱلْمِحْرَابَ
Türkçe Okunuşu: vehel etâke nebeü-lḫaṣm. iẕ tesevveru-lmiḥrâb.
Türkçe Meali: Sana davacıların haberi ulaştı mı? Mabedin duvarına tırmanıp Davud'un yanına girmişlerdi de, o onlardan ürkmüştü. Şöyle demişlerdi: "Korkma, birbirinin hakkına tecavüz etmiş iki davacıyız; aramızda adaletle hükmet, ondan ayrılma, bizi doğru yola çıkar."
Arapça: إِذْ دَخَلُوا۟ عَلَىٰ دَاوُۥدَ فَفَزِعَ مِنْهُمْ ۖ قَالُوا۟ لَا تَخَفْ ۖ خَصْمَانِ بَغَىٰ بَعْضُنَا عَلَىٰ بَعْضٍۢ فَٱحْكُم بَيْنَنَا بِٱلْحَقِّ وَلَا تُشْطِطْ وَٱهْدِنَآ إِلَىٰ سَوَآءِ ٱلصِّرَٰطِ
Türkçe Okunuşu: iẕ deḫalû `alâ dâvûde fefezi`a minhüm ḳâlû lâ teḫaf. ḫaṣmâni begâ ba`ḍunâ `alâ ba`ḍin faḥküm beynenâ bilḥaḳḳi velâ tüşṭiṭ vehdinâ ilâ sevâi-ṣṣirâṭ.
Türkçe Meali: Sana davacıların haberi ulaştı mı? Mabedin duvarına tırmanıp Davud'un yanına girmişlerdi de, o onlardan ürkmüştü. Şöyle demişlerdi: "Korkma, birbirinin hakkına tecavüz etmiş iki davacıyız; aramızda adaletle hükmet, ondan ayrılma, bizi doğru yola çıkar."
Arapça: إِنَّ هَٰذَآ أَخِى لَهُۥ تِسْعٌۭ وَتِسْعُونَ نَعْجَةًۭ وَلِىَ نَعْجَةٌۭ وَٰحِدَةٌۭ فَقَالَ أَكْفِلْنِيهَا وَعَزَّنِى فِى ٱلْخِطَابِ
Türkçe Okunuşu: inne hâẕâ eḫî lehû tis`uv vetis`ûne na`cetev veliye na`cetüv vâḥidetün feḳâle ekfilnîhâ ve`azzenî fi-lḫiṭâb.
Türkçe Meali: "Bu kardeşimin doksan dokuz dişi koyunu, benim de bir tek dişi koyunum vardır; O'nu da bana ver dedi ve tartışmada beni yendi."
Arapça: قَالَ لَقَدْ ظَلَمَكَ بِسُؤَالِ نَعْجَتِكَ إِلَىٰ نِعَاجِهِۦ ۖ وَإِنَّ كَثِيرًۭا مِّنَ ٱلْخُلَطَآءِ لَيَبْغِى بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ إِلَّا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ وَقَلِيلٌۭ مَّا هُمْ ۗ وَظَنَّ دَاوُۥدُ أَنَّمَا فَتَنَّٰهُ فَٱسْتَغْفَرَ رَبَّهُۥ وَخَرَّ رَاكِعًۭا وَأَنَابَ ۩
Türkçe Okunuşu: ḳâle leḳad żalemeke bisüâli na`cetike ilâ ni`âcih. veinne keŝîram mine-lḫuleṭâi leyebgî ba`ḍuhüm `alâ ba`ḍin ille-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti veḳalîlüm mâ hüm. veżanne dâvûdü ennemâ fetennâhü festagfera rabbehû veḫarra râki`av veenâb.
Türkçe Meali: Davud: "And olsun ki, senin dişi koyununu kendi dişi koyunlarına katmak istemekle sana haksızlıkta bulunmuştur. Doğrusu ortakçıların çoğu birbirlerinin haklarına tecavüz ederler. İnanıp yararlı iş işleyenler bunun dışındadır ki sayıları da ne kadar azdır!" demişti. Davud, Kendisini denediğimizi sanmıştı da, Rabbinden mağfiret dileyerek eğilip secdeye kapanmış, tevbe etmiş, Allah'a yönelmişti.
Arapça: فَغَفَرْنَا لَهُۥ ذَٰلِكَ ۖ وَإِنَّ لَهُۥ عِندَنَا لَزُلْفَىٰ وَحُسْنَ مَـَٔابٍۢ
Türkçe Okunuşu: fegafernâ lehû ẕâlik. veinne lehû `indenâ lezülfâ veḥusne meâb.
Türkçe Meali: Böylece onu bağışlamıştık. Katımızda onun yakınlığı ve güzel bir geleceği vardır.
Arapça: يَٰدَاوُۥدُ إِنَّا جَعَلْنَٰكَ خَلِيفَةًۭ فِى ٱلْأَرْضِ فَٱحْكُم بَيْنَ ٱلنَّاسِ بِٱلْحَقِّ وَلَا تَتَّبِعِ ٱلْهَوَىٰ فَيُضِلَّكَ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ ۚ إِنَّ ٱلَّذِينَ يَضِلُّونَ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ لَهُمْ عَذَابٌۭ شَدِيدٌۢ بِمَا نَسُوا۟ يَوْمَ ٱلْحِسَابِ
Türkçe Okunuşu: yâ dâvûdü innâ ce`alnâke ḫalîfeten fi-l'arḍi faḥküm beyne-nnâsi bilḥaḳḳi velâ tettebi`i-lhevâ feyüḍilleke `an sebîli-llâh. inne-lleẕîne yeḍillûne `an sebîli-llâhi lehüm `aẕâbün şedîdüm bimâ nesû yevme-lḥisâb.
Türkçe Meali: Ey Davud! Seni şüphesiz yeryüzünde hükümran kıldık, o halde insanlar arasında adaletle hükmet, hevese uyma yoksa seni Allah'ın yolundan saptırır. Doğrusu, Allah'ın yolundan sapanlara, onlara, hesap gününü unutmalarına karşılık çetin azap vardır.
Arapça: وَمَا خَلَقْنَا ٱلسَّمَآءَ وَٱلْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا بَٰطِلًۭا ۚ ذَٰلِكَ ظَنُّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ ۚ فَوَيْلٌۭ لِّلَّذِينَ كَفَرُوا۟ مِنَ ٱلنَّارِ
Türkçe Okunuşu: vemâ ḫalaḳne-ssemâe vel'arḍa vemâ beynehümâ bâṭilâ. ẕâlike żannü-lleẕîne keferû. feveylül lilleẕîne keferû mine-nnâr.
Türkçe Meali: Göğü, yeri ve ikisinin arasında bulunanları boşuna yaratmadık. Bunun boşuna olduğu, inkar edenlerin sanısıdır. Vay ateşe uğrayacak inkarcıların haline!
Arapça: أَمْ نَجْعَلُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ كَٱلْمُفْسِدِينَ فِى ٱلْأَرْضِ أَمْ نَجْعَلُ ٱلْمُتَّقِينَ كَٱلْفُجَّارِ
Türkçe Okunuşu: em nec`alü-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti kelmüfsidîne fi-l'arḍ. em nec`alü-lmütteḳîne kelfüccâr.
Türkçe Meali: Yoksa, inanıp yararlı iş işleyenleri, yeryüzünde, bozguncular gibi mi tutarız? Yoksa, Allah'a karşı gelmekten sakınanları yoldan çıkanlar gibi mi tutarız?
Arapça: كِتَٰبٌ أَنزَلْنَٰهُ إِلَيْكَ مُبَٰرَكٌۭ لِّيَدَّبَّرُوٓا۟ ءَايَٰتِهِۦ وَلِيَتَذَكَّرَ أُو۟لُوا۟ ٱلْأَلْبَٰبِ
Türkçe Okunuşu: kitâbün enzelnâhü ileyke mübârakül liyeddebberû âyâtihî veliyeteẕekkera ülü-l'elbâb.
Türkçe Meali: Sana indirdiğimiz bu Kitap mübarektir; ayetlerini düşünsünler, aklı olanlar da öğüt alsınlar.
Arapça: وَوَهَبْنَا لِدَاوُۥدَ سُلَيْمَٰنَ ۚ نِعْمَ ٱلْعَبْدُ ۖ إِنَّهُۥٓ أَوَّابٌ
Türkçe Okunuşu: vevehebnâ lidâvûde süleymân. ni`me-l`abd. innehû evvâb.
Türkçe Meali: Davud'a Süleyman'ı bahşettik; o ne güzel bir kuldu! Doğrusu o daima Allah'a yönelirdi.
Arapça: إِذْ عُرِضَ عَلَيْهِ بِٱلْعَشِىِّ ٱلصَّٰفِنَٰتُ ٱلْجِيَادُ
Türkçe Okunuşu: iẕ `uriḍa `aleyhi bil`aşiyyi-ṣṣâfinâtü-lciyâd.
Türkçe Meali: Ona bir akşam üstü, çalımlı, cins koşu atları sunulmuştu.
Arapça: فَقَالَ إِنِّىٓ أَحْبَبْتُ حُبَّ ٱلْخَيْرِ عَن ذِكْرِ رَبِّى حَتَّىٰ تَوَارَتْ بِٱلْحِجَابِ
Türkçe Okunuşu: feḳâle innî aḥbebtü ḥubbe-lḫayri `an ẕikri rabbî. ḥattâ tevârat bilḥicâb.
Türkçe Meali: Süleyman: "Doğrusu ben bu iyi malları, Rabbimi anmayı sağladıkları için severim" demişti. Koşup, toz perdesi arkasında kayboldukları zaman: "onları bana getirin" dedi. Bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başlamıştı.
Arapça: رُدُّوهَا عَلَىَّ ۖ فَطَفِقَ مَسْحًۢا بِٱلسُّوقِ وَٱلْأَعْنَاقِ
Türkçe Okunuşu: ruddûhâ `aleyy. feṭafiḳa mesḥam bissûḳi vel'a`nâḳ.
Türkçe Meali: Süleyman: "Doğrusu ben bu iyi malları, Rabbimi anmayı sağladıkları için severim" demişti. Koşup, toz perdesi arkasında kayboldukları zaman: "onları bana getirin" dedi. Bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başlamıştı.
Arapça: وَلَقَدْ فَتَنَّا سُلَيْمَٰنَ وَأَلْقَيْنَا عَلَىٰ كُرْسِيِّهِۦ جَسَدًۭا ثُمَّ أَنَابَ
Türkçe Okunuşu: veleḳad fetennâ süleymâne veelḳaynâ `alâ kürsiyyihî ceseden ŝümme enâb.
Türkçe Meali: And olsun ki Süleyman'ı denedik, hükümranlığını zayıf düşürdük; sonra eski haline döndü.
Arapça: قَالَ رَبِّ ٱغْفِرْ لِى وَهَبْ لِى مُلْكًۭا لَّا يَنۢبَغِى لِأَحَدٍۢ مِّنۢ بَعْدِىٓ ۖ إِنَّكَ أَنتَ ٱلْوَهَّابُ
Türkçe Okunuşu: ḳâle rabbi-gfir lî veheb lî mülkel lâ yembegî lieḥadim mim ba`dî. inneke ente-lvehhâb.
Türkçe Meali: Süleyman: "Rabbim! Beni bağışla, bana benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver; Sen şüphesiz, daima bağışta bulunansın" dedi.
Arapça: فَسَخَّرْنَا لَهُ ٱلرِّيحَ تَجْرِى بِأَمْرِهِۦ رُخَآءً حَيْثُ أَصَابَ
Türkçe Okunuşu: feseḫḫarnâ lehü-rrîḥa tecrî biemrih ruḫâen ḥayŝü eṣâb.
Türkçe Meali: Bunun üzerine Biz de, istediği yere onun buyruğu ile kolayca giden rüzgarı, bina kuran ve dalgıçlık yapan şeytanları, demir halkalarla bağlı diğerlerini onun buyruğu altına verdik.
Arapça: وَٱلشَّيَٰطِينَ كُلَّ بَنَّآءٍۢ وَغَوَّاصٍۢ
Türkçe Okunuşu: veşşeyâṭîne külle bennâiv vegavvâṣ.
Türkçe Meali: Bunun üzerine Biz de, istediği yere onun buyruğu ile kolayca giden rüzgarı, bina kuran ve dalgıçlık yapan şeytanları, demir halkalarla bağlı diğerlerini onun buyruğu altına verdik.
Arapça: وَءَاخَرِينَ مُقَرَّنِينَ فِى ٱلْأَصْفَادِ
Türkçe Okunuşu: veâḫarîne müḳarranîne fi-l'aṣfâd.
Türkçe Meali: Bunun üzerine Biz de, istediği yere onun buyruğu ile kolayca giden rüzgarı, bina kuran ve dalgıçlık yapan şeytanları, demir halkalarla bağlı diğerlerini onun buyruğu altına verdik.
Arapça: هَٰذَا عَطَآؤُنَا فَٱمْنُنْ أَوْ أَمْسِكْ بِغَيْرِ حِسَابٍۢ
Türkçe Okunuşu: hâẕâ `aṭâünâ femnün ev emsik bigayri ḥisâb.
Türkçe Meali: "İşte Bizim bağışımız budur; ister ver, ister tut, hesapsızdır." dedik.
Arapça: وَإِنَّ لَهُۥ عِندَنَا لَزُلْفَىٰ وَحُسْنَ مَـَٔابٍۢ
Türkçe Okunuşu: veinne lehû `indenâ lezülfâ veḥusne meâb.
Türkçe Meali: Doğrusu onun katımızda yakınlığı ve güzel bir istikbali vardır.
Arapça: وَٱذْكُرْ عَبْدَنَآ أَيُّوبَ إِذْ نَادَىٰ رَبَّهُۥٓ أَنِّى مَسَّنِىَ ٱلشَّيْطَٰنُ بِنُصْبٍۢ وَعَذَابٍ
Türkçe Okunuşu: veẕkür `abdenâ eyyûb. iẕ nâdâ rabbehû ennî messeniye-şşeyṭânü binuṣbiv ve`aẕâb.
Türkçe Meali: Kulumuz Eyyub'u da an; Rabbine: "Doğrusu şeytan bana yorgunluk ve azap verdi" diye seslenmişti.
Arapça: ٱرْكُضْ بِرِجْلِكَ ۖ هَٰذَا مُغْتَسَلٌۢ بَارِدٌۭ وَشَرَابٌۭ
Türkçe Okunuşu: ürkuḍ biriclik. hâẕâ mugteselüm bâridüv veşerâb.
Türkçe Meali: "Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su" dedik.
Arapça: وَوَهَبْنَا لَهُۥٓ أَهْلَهُۥ وَمِثْلَهُم مَّعَهُمْ رَحْمَةًۭ مِّنَّا وَذِكْرَىٰ لِأُو۟لِى ٱلْأَلْبَٰبِ
Türkçe Okunuşu: vevehebnâ lehû ehlehû vemiŝlehüm me`ahüm raḥmetem minnâ veẕikrâ liüli-l'elbâb.
Türkçe Meali: Katımızdan bir rahmet ve akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere, ona tekrar ailesini ve geçmiş olanlarla bir mislini daha vermiştik.
Arapça: وَخُذْ بِيَدِكَ ضِغْثًۭا فَٱضْرِب بِّهِۦ وَلَا تَحْنَثْ ۗ إِنَّا وَجَدْنَٰهُ صَابِرًۭا ۚ نِّعْمَ ٱلْعَبْدُ ۖ إِنَّهُۥٓ أَوَّابٌۭ
Türkçe Okunuşu: veḫuẕ biyedike ḍigŝen faḍrib bihî velâ taḥneŝ. innâ vecednâhü ṣâbirâ. ni`me-l`abd. innehû evvâb.
Türkçe Meali: "Ey Eyyub! Eline bir demet sap alıp onunla vur, yeminini bozma" demiştik. Doğrusu Biz onu sabırlı bulmuştuk. Ne iyi kuldu, daima Allah'a yönelirdi.
Arapça: وَٱذْكُرْ عِبَٰدَنَآ إِبْرَٰهِيمَ وَإِسْحَٰقَ وَيَعْقُوبَ أُو۟لِى ٱلْأَيْدِى وَٱلْأَبْصَٰرِ
Türkçe Okunuşu: veẕkür `ibâdenâ ibrâhîme veisḥâḳa veya`ḳûbe üli-l'eydî vel'ebṣâr.
Türkçe Meali: Güçlü ve anlayışlı olan kullarımız İbrahim, İshak ve Yakub'u da an.
Arapça: إِنَّآ أَخْلَصْنَٰهُم بِخَالِصَةٍۢ ذِكْرَى ٱلدَّارِ
Türkçe Okunuşu: innâ aḫlaṣnâhüm biḫâliṣatin ẕikra-ddâr.
Türkçe Meali: Biz onları ahiret yurdunu düşünen, içten bağlı kimseler kıldık.
Arapça: وَإِنَّهُمْ عِندَنَا لَمِنَ ٱلْمُصْطَفَيْنَ ٱلْأَخْيَارِ
Türkçe Okunuşu: veinnehüm `indenâ lemine-lmuṣṭafeyne-l'aḫyâr.
Türkçe Meali: Doğrusu onlar katımızda seçkin, iyi kimselerdendirler.
Arapça: وَٱذْكُرْ إِسْمَٰعِيلَ وَٱلْيَسَعَ وَذَا ٱلْكِفْلِ ۖ وَكُلٌّۭ مِّنَ ٱلْأَخْيَارِ
Türkçe Okunuşu: veẕkür ismâ`île velyese`a veẕe-lkifl. veküllüm mine-l'aḫyâr.
Türkçe Meali: İsmail'i, Elyesa'ı, Zülkifl'i de an. Hepsi iyilerdendir.
Arapça: هَٰذَا ذِكْرٌۭ ۚ وَإِنَّ لِلْمُتَّقِينَ لَحُسْنَ مَـَٔابٍۢ
Türkçe Okunuşu: hâẕâ ẕikr. veinne lilmütteḳîne leḥusne meâb.
Türkçe Meali: İşte bu güzel bir anmadır. Doğrusu Allah'a karşı gelmekten sakınanlara güzel bir gelecek vardır.
Arapça: جَنَّٰتِ عَدْنٍۢ مُّفَتَّحَةًۭ لَّهُمُ ٱلْأَبْوَٰبُ
Türkçe Okunuşu: cennâti `adnim müfetteḥatel lehümü-l'ebvâb.
Türkçe Meali: Kapıları onlara açılmış Adn cennetleri vardır.
Arapça: مُتَّكِـِٔينَ فِيهَا يَدْعُونَ فِيهَا بِفَٰكِهَةٍۢ كَثِيرَةٍۢ وَشَرَابٍۢ
Türkçe Okunuşu: müttekiîne fîhâ yed`ûne fîhâ bifâkihetin keŝîrativ veşerâb.
Türkçe Meali: Orada tahtlara yaslanmış olarak türlü meyveler ve içecekler isterler.
Arapça: ۞ وَعِندَهُمْ قَٰصِرَٰتُ ٱلطَّرْفِ أَتْرَابٌ
Türkçe Okunuşu: ve`indehüm ḳâṣirâtu-ṭṭarfi etrâb.
Türkçe Meali: Yanlarında, gözlerini eşlerine dikmiş yaşıt güzeller vardır.
Arapça: هَٰذَا مَا تُوعَدُونَ لِيَوْمِ ٱلْحِسَابِ
Türkçe Okunuşu: hâẕâ mâ tû`adûne liyevmi-lḥisâb.
Türkçe Meali: İşte bu hesap günü için, size söz verilenlerdir.
Arapça: إِنَّ هَٰذَا لَرِزْقُنَا مَا لَهُۥ مِن نَّفَادٍ
Türkçe Okunuşu: inne hâẕâ lerizḳunâ mâ lehû min nefâd.
Türkçe Meali: Doğrusu, verdiğimiz bu rızıklar tükenecek değildir.
Arapça: هَٰذَا ۚ وَإِنَّ لِلطَّٰغِينَ لَشَرَّ مَـَٔابٍۢ
Türkçe Okunuşu: hâẕâ. veinne liṭṭâgîne leşerra meâb.
Türkçe Meali: Bu böyle; ama azgınlara kötü bir gelecek vardır.
Arapça: جَهَنَّمَ يَصْلَوْنَهَا فَبِئْسَ ٱلْمِهَادُ
Türkçe Okunuşu: cehennem. yaṣlevnehâ. febi'se-lmihâd.
Türkçe Meali: Cehenneme girerler; ne kötü bir konaktır!
Arapça: هَٰذَا فَلْيَذُوقُوهُ حَمِيمٌۭ وَغَسَّاقٌۭ
Türkçe Okunuşu: hâẕâ felyeẕûḳûhü ḥamîmüv vegassâḳ.
Türkçe Meali: İşte bu kaynar su ve irindir, artık onu tatsınlar.
Arapça: وَءَاخَرُ مِن شَكْلِهِۦٓ أَزْوَٰجٌ
Türkçe Okunuşu: veâḫaru min şeklihî ezvâc.
Türkçe Meali: Bunlara benzer daha başkaları da vardır...
Arapça: هَٰذَا فَوْجٌۭ مُّقْتَحِمٌۭ مَّعَكُمْ ۖ لَا مَرْحَبًۢا بِهِمْ ۚ إِنَّهُمْ صَالُوا۟ ٱلنَّارِ
Türkçe Okunuşu: hâẕâ fevcüm muḳteḥimüm me`aküm. lâ merḥabem bihim. innehüm ṣâlü-nnâr.
Türkçe Meali: (İnkarcıların ileri gelenlerine denir ki;) "İşte şunlar sizinle beraber girecek olanlardır." (Derler ki;) "Onlar rahat yüzü görmesin. Behemehal ateşe gireceklerdir"
Arapça: قَالُوا۟ بَلْ أَنتُمْ لَا مَرْحَبًۢا بِكُمْ ۖ أَنتُمْ قَدَّمْتُمُوهُ لَنَا ۖ فَبِئْسَ ٱلْقَرَارُ
Türkçe Okunuşu: ḳâlû bel entüm. lâ merḥabem biküm. entüm ḳaddemtümûhü lenâ. febi'se-lḳarâr.
Türkçe Meali: (Onlara uyanlar;) "Hayır, asıl siz rahat yüzü görmeyin; bunu başımıza getiren sizsiniz; ne kötü bir duraktır!" derler.
Arapça: قَالُوا۟ رَبَّنَا مَن قَدَّمَ لَنَا هَٰذَا فَزِدْهُ عَذَابًۭا ضِعْفًۭا فِى ٱلنَّارِ
Türkçe Okunuşu: ḳâlû rabbenâ men ḳaddeme lenâ hâẕâ fezidhü `aẕâben ḍi`fen fi-nnâr.
Türkçe Meali: "Rabbimiz! Bunu kim başımıza getirdiyse, ateşte onun azabını kat kat artır" derler.
Arapça: وَقَالُوا۟ مَا لَنَا لَا نَرَىٰ رِجَالًۭا كُنَّا نَعُدُّهُم مِّنَ ٱلْأَشْرَارِ
Türkçe Okunuşu: veḳâlû mâ lenâ lâ nerâ ricâlen künnâ ne`uddühüm mine-l'eşrâr.
Türkçe Meali: Şöyle derler: "Kendilerini dünyada iken kötü saydığımız kimseleri burada niçin görmüyoruz?"
Arapça: أَتَّخَذْنَٰهُمْ سِخْرِيًّا أَمْ زَاغَتْ عَنْهُمُ ٱلْأَبْصَٰرُ
Türkçe Okunuşu: etteḫaẕnâhüm siḫriyyen em zâgat `anhümü-l'ebṣâr.
Türkçe Meali: "Onları alaya alırdık; yoksa şimdi gözlere görünmezler mi?"
Arapça: إِنَّ ذَٰلِكَ لَحَقٌّۭ تَخَاصُمُ أَهْلِ ٱلنَّارِ
Türkçe Okunuşu: inne ẕâlike leḥaḳḳun teḫâṣumü ehli-nnâr.
Türkçe Meali: İşte cehennemliklerin bu şekilde tartışması gerçektir.
Arapça: قُلْ إِنَّمَآ أَنَا۠ مُنذِرٌۭ ۖ وَمَا مِنْ إِلَٰهٍ إِلَّا ٱللَّهُ ٱلْوَٰحِدُ ٱلْقَهَّارُ
Türkçe Okunuşu: ḳul innemâ ene münẕir. vemâ min ilâhin ille-llâhü-lvâḥidü-lḳahhâr.
Türkçe Meali: De ki: "Ben sadece bir uyarıcıyım. Gücü her şeye yeten tek Allah'tan başka tanrı yoktur."
Arapça: رَبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا ٱلْعَزِيزُ ٱلْغَفَّٰرُ
Türkçe Okunuşu: rabbü-ssemâvâti vel'arḍi vemâ beynehüme-l`azîzü-lgaffâr.
Türkçe Meali: "Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi, güçlüdür, çok bağışlayandır."
Arapça: قُلْ هُوَ نَبَؤٌا۟ عَظِيمٌ
Türkçe Okunuşu: ḳul hüve nebeün `ażîm.
Türkçe Meali: De ki: "Bu Kuran büyük bir haberdir, ama siz ondan yüz çeviriyorsunuz."
Arapça: أَنتُمْ عَنْهُ مُعْرِضُونَ
Türkçe Okunuşu: entüm `anhü mü`riḍûn.
Türkçe Meali: De ki: "Bu Kuran büyük bir haberdir, ama siz ondan yüz çeviriyorsunuz."
Arapça: مَا كَانَ لِىَ مِنْ عِلْمٍۭ بِٱلْمَلَإِ ٱلْأَعْلَىٰٓ إِذْ يَخْتَصِمُونَ
Türkçe Okunuşu: mâ kâne liye min `ilmim bilmelei-l'a`lâ iẕ yaḫteṣimûn.
Türkçe Meali: "Onlar tartışırlarken Melei Ala'daki bu olanlar hakkında bir bilgim yoktu."
Arapça: إِن يُوحَىٰٓ إِلَىَّ إِلَّآ أَنَّمَآ أَنَا۠ نَذِيرٌۭ مُّبِينٌ
Türkçe Okunuşu: iy yûḥâ ileyye illâ ennemâ ene neẕîrum mübîn.
Türkçe Meali: "Bana sadece vahyolunuyor; doğrusu ben ancak apaçık bir uyarıcıyım."
Arapça: إِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلَٰٓئِكَةِ إِنِّى خَٰلِقٌۢ بَشَرًۭا مِّن طِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: iẕ ḳâle rabbüke lilmelâiketi innî ḫâliḳum beşeram min ṭîn.
Türkçe Meali: Rabbin meleklere şöyle demişti: "Ben çamurdan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan ona üflediğim zaman ona secdeye kapanın."
Arapça: فَإِذَا سَوَّيْتُهُۥ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِن رُّوحِى فَقَعُوا۟ لَهُۥ سَٰجِدِينَ
Türkçe Okunuşu: feiẕâ sevveytühû venefaḫtü fîhi mir rûḥî feḳa`û lehû sâcidîn.
Türkçe Meali: Rabbin meleklere şöyle demişti: "Ben çamurdan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan ona üflediğim zaman ona secdeye kapanın."
Arapça: فَسَجَدَ ٱلْمَلَٰٓئِكَةُ كُلُّهُمْ أَجْمَعُونَ
Türkçe Okunuşu: fesecede-lmelâiketü küllühüm ecme`ûn.
Türkçe Meali: Bütün melekler secde etmişlerdi, fakat İblis; o, büyüklük taslamış ve inkarcılardan olmuştu.
Arapça: إِلَّآ إِبْلِيسَ ٱسْتَكْبَرَ وَكَانَ مِنَ ٱلْكَٰفِرِينَ
Türkçe Okunuşu: illâ iblîs. istekbera vekâne mine-lkâfirîn.
Türkçe Meali: Bütün melekler secde etmişlerdi, fakat İblis; o, büyüklük taslamış ve inkarcılardan olmuştu.
Arapça: قَالَ يَٰٓإِبْلِيسُ مَا مَنَعَكَ أَن تَسْجُدَ لِمَا خَلَقْتُ بِيَدَىَّ ۖ أَسْتَكْبَرْتَ أَمْ كُنتَ مِنَ ٱلْعَالِينَ
Türkçe Okunuşu: ḳâle yâ iblîsü mâ mene`ake en tescüde limâ ḫalaḳtü biyedeyy. estekberte em künte mine-l`âlîn.
Türkçe Meali: Allah: "Ey İblis, ellerimle (kudretimle) yarattığıma secde etmekten seni alıkoyan nedir? Böbürlendin mi? Yoksa gururlananlardan mısın?" dedi.
Arapça: قَالَ أَنَا۠ خَيْرٌۭ مِّنْهُ ۖ خَلَقْتَنِى مِن نَّارٍۢ وَخَلَقْتَهُۥ مِن طِينٍۢ
Türkçe Okunuşu: ḳâle ene ḫayrum minh. ḫalaḳtenî min nâriv veḫalaḳtehû min ṭîn.
Türkçe Meali: İblis: "Ben ondan daha üstünüm. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın" dedi.
Arapça: قَالَ فَٱخْرُجْ مِنْهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٌۭ
Türkçe Okunuşu: ḳâle faḫruc minhâ feinneke racîm.
Türkçe Meali: Allah: "Defol oradan, sen artık kovulmuş birisin. Din (kıyamet/ceza) gününe kadar lanetim senin üzerinedir" dedi.
Arapça: وَإِنَّ عَلَيْكَ لَعْنَتِىٓ إِلَىٰ يَوْمِ ٱلدِّينِ
Türkçe Okunuşu: veinne `aleyke la`netî ilâ yevmi-ddîn.
Türkçe Meali: Allah: "Defol oradan, sen artık kovulmuş birisin. Din (kıyamet/ceza) gününe kadar lanetim senin üzerinedir" dedi.
Arapça: قَالَ رَبِّ فَأَنظِرْنِىٓ إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ
Türkçe Okunuşu: ḳâle rabbi feenżirnî ilâ yevmi yüb`aŝûn.
Türkçe Meali: "Rabbim! Dirilecekleri güne kadar beni (canımı almayı) ertele" dedi.
Arapça: قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ ٱلْمُنظَرِينَ
Türkçe Okunuşu: ḳâle feinneke mine-lmünżarîn.
Türkçe Meali: Allah: "Sen bilinen güne kadar erteye bırakılanlardansın" dedi.
Arapça: إِلَىٰ يَوْمِ ٱلْوَقْتِ ٱلْمَعْلُومِ
Türkçe Okunuşu: ilâ yevmi-lvaḳti-lma`lûm.
Türkçe Meali: Allah: "Sen bilinen güne kadar erteye bırakılanlardansın" dedi.
Arapça: قَالَ فَبِعِزَّتِكَ لَأُغْوِيَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ
Türkçe Okunuşu: ḳâle febi`izzetike leugviyennehüm ecme`în.
Türkçe Meali: İblis: "Senin kudretine and olsun ki, onlardan, sana içten bağlı olan kulların bir yana, hepsini azdıracağım" dedi.
Arapça: إِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ ٱلْمُخْلَصِينَ
Türkçe Okunuşu: illâ `ibâdeke minhümü-lmuḫleṣîn.
Türkçe Meali: İblis: "Senin kudretine and olsun ki, onlardan, sana içten bağlı olan kulların bir yana, hepsini azdıracağım" dedi.
Arapça: قَالَ فَٱلْحَقُّ وَٱلْحَقَّ أَقُولُ
Türkçe Okunuşu: ḳâle felḥaḳḳ. velḥaḳḳa eḳûl.
Türkçe Meali: Allah: "Doğrudur; işte Ben hakikati söylüyorum, sen ve sana uyanların hepsiyle cehennemi dolduracağım" dedi.
Arapça: لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنكَ وَمِمَّن تَبِعَكَ مِنْهُمْ أَجْمَعِينَ
Türkçe Okunuşu: leemleenne cehenneme minke vemimmen tebi`ake minhüm ecme`în.
Türkçe Meali: Allah: "Doğrudur; işte Ben hakikati söylüyorum, sen ve sana uyanların hepsiyle cehennemi dolduracağım" dedi.
Arapça: قُلْ مَآ أَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍۢ وَمَآ أَنَا۠ مِنَ ٱلْمُتَكَلِّفِينَ
Türkçe Okunuşu: ḳul mâ es'elüküm `aleyhi min ecriv vemâ ene mine-lmütekellifîn.
Türkçe Meali: De ki: "Buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Kendiliğimden bir şey iddia eden kimselerden de değilim."
Arapça: إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌۭ لِّلْعَٰلَمِينَ
Türkçe Okunuşu: in hüve illâ ẕikrul lil`âlemîn.
Türkçe Meali: "Bu Kuran, ancak dünyalar için bir öğüttür."
Arapça: وَلَتَعْلَمُنَّ نَبَأَهُۥ بَعْدَ حِينٍۭ
Türkçe Okunuşu: veleta`lemünne nebeehû ba`de ḥîn.
Türkçe Meali: "Onun verdiği haberin doğruluğunu bir zaman sonra öğreneceksiniz."
Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ تَنزِيلُ ٱلْكِتَٰبِ مِنَ ٱللَّهِ ٱلْعَزِيزِ ٱلْحَكِيمِ
Türkçe Okunuşu: tenzîlü-lkitâbi mine-llâhi-l`azîzi-lḥakîm.
Türkçe Meali: Kitap'ın indirilmesi, güçlü ve Hakim olan Allah katındandır.
Arapça: إِنَّآ أَنزَلْنَآ إِلَيْكَ ٱلْكِتَٰبَ بِٱلْحَقِّ فَٱعْبُدِ ٱللَّهَ مُخْلِصًۭا لَّهُ ٱلدِّينَ
Türkçe Okunuşu: innâ enzelnâ ileyke-lkitâbe bilḥaḳḳi fa`büdi-llâhe muḫliṣal lehü-ddîn.
Türkçe Meali: Biz sana Kitap'ı gerçekle indirdik. Öyle ise dini Allah için halis kılarak O'na kulluk et.
Arapça: أَلَا لِلَّهِ ٱلدِّينُ ٱلْخَالِصُ ۚ وَٱلَّذِينَ ٱتَّخَذُوا۟ مِن دُونِهِۦٓ أَوْلِيَآءَ مَا نَعْبُدُهُمْ إِلَّا لِيُقَرِّبُونَآ إِلَى ٱللَّهِ زُلْفَىٰٓ إِنَّ ٱللَّهَ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ فِى مَا هُمْ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يَهْدِى مَنْ هُوَ كَٰذِبٌۭ كَفَّارٌۭ
Türkçe Okunuşu: elâ lillâhi-ddînü-lḫâliṣ. velleẕîne-tteḫaẕû min dûnihî evliyâ'. mâ na`büdühüm illâ liyüḳarribûnâ ile-llâhi zülfâ. inne-llâhe yaḥkümü beynehüm fî mâ hüm fîhi yaḫtelifûn. inne-llâhe lâ yehdî men hüve kâẕibün keffâr.
Türkçe Meali: Dikkat edin, halis din Allah'ındır; O'nu bırakıp da putlardan dostlar edinenler: "Onlara, bizi Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz" derler. Doğrusu Allah ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Allah şüphesiz yalancı ve inkarcı kimseyi doğru yola eriştirmez.
Arapça: لَّوْ أَرَادَ ٱللَّهُ أَن يَتَّخِذَ وَلَدًۭا لَّٱصْطَفَىٰ مِمَّا يَخْلُقُ مَا يَشَآءُ ۚ سُبْحَٰنَهُۥ ۖ هُوَ ٱللَّهُ ٱلْوَٰحِدُ ٱلْقَهَّارُ
Türkçe Okunuşu: lev erâde-llâhü ey yetteḫiẕe veledel laṣṭafâ mimmâ yaḫlüḳu mâ yeşâü sübḥâneh. hüve-llâhü-lvâḥidü-lḳahhâr.
Türkçe Meali: Allah çocuk edinmek isteseydi, yaratıklarından dilediğini seçerdi. O münezzehtir, O; gücü her şeye yeten tek Allah'tır.
Arapça: خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ بِٱلْحَقِّ ۖ يُكَوِّرُ ٱلَّيْلَ عَلَى ٱلنَّهَارِ وَيُكَوِّرُ ٱلنَّهَارَ عَلَى ٱلَّيْلِ ۖ وَسَخَّرَ ٱلشَّمْسَ وَٱلْقَمَرَ ۖ كُلٌّۭ يَجْرِى لِأَجَلٍۢ مُّسَمًّى ۗ أَلَا هُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْغَفَّٰرُ
Türkçe Okunuşu: ḫaleḳa-ssemâvâti vel'arḍa bilḥaḳḳ. yükevviru-lleyle `ale-nnehâri veyükevviru-nnehâra `ale-lleyli veseḫḫara-şşemse velḳamer. küllüy yecrî liecelim müsemmâ. elâ hüve-l`azîzü-lgaffâr.
Türkçe Meali: Gökleri ve yeri gerçekten yaratan O'dur. Geceyi gündüze dolar, gündüzü geceye dolar. Her biri belirli bir süreye kadar yörüngelerinde yürüyen güneş ve ayı buyruk altında tutar. Dikkat edin, güçlü olan, çok bağışlayan O'dur.
Arapça: خَلَقَكُم مِّن نَّفْسٍۢ وَٰحِدَةٍۢ ثُمَّ جَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَأَنزَلَ لَكُم مِّنَ ٱلْأَنْعَٰمِ ثَمَٰنِيَةَ أَزْوَٰجٍۢ ۚ يَخْلُقُكُمْ فِى بُطُونِ أُمَّهَٰتِكُمْ خَلْقًۭا مِّنۢ بَعْدِ خَلْقٍۢ فِى ظُلُمَٰتٍۢ ثَلَٰثٍۢ ۚ ذَٰلِكُمُ ٱللَّهُ رَبُّكُمْ لَهُ ٱلْمُلْكُ ۖ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ فَأَنَّىٰ تُصْرَفُونَ
Türkçe Okunuşu: ḫaleḳaküm min nefsiv vâḥidetin ŝümme ce`ale minhâ zevcehâ veenzele leküm mine-l'en`âmi ŝemâniyete ezvâc. yaḫlüḳuküm fî büṭûni ümmehâtiküm ḫalḳam mim ba`di ḫalḳin fî żulümâtin ŝelâŝ. ẕâlikümü-llâhü rabbüküm lehü-lmülk. lâ ilâhe illâ hû. feennâ tuṣrafûn.
Türkçe Meali: Sizi bir tek nefisten yaratmış, sonra ondan eşini varetmiştir; sizin için hayvanlardan sekiz çift meydana getirmiştir; sizi annelerinizin karınlarında üç türlü karanlık içinde, yaratılıştan yaratılışa geçirerek yaratmıştır; işte bu Rabbiniz olan Allah'tır. Hükümranlık O'nundur, O'ndan başka tanrı yoktur. Öyleyken nasıl olur da O'nu bırakıp başkasına yönelirsiniz?
Arapça: إِن تَكْفُرُوا۟ فَإِنَّ ٱللَّهَ غَنِىٌّ عَنكُمْ ۖ وَلَا يَرْضَىٰ لِعِبَادِهِ ٱلْكُفْرَ ۖ وَإِن تَشْكُرُوا۟ يَرْضَهُ لَكُمْ ۗ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌۭ وِزْرَ أُخْرَىٰ ۗ ثُمَّ إِلَىٰ رَبِّكُم مَّرْجِعُكُمْ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ ۚ إِنَّهُۥ عَلِيمٌۢ بِذَاتِ ٱلصُّدُورِ
Türkçe Okunuşu: in tekfürû feinne-llâhe ganiyyün `anküm velâ yerḍâ li`ibâdihi-lküfr. vein teşkürû yerḍahü leküm. velâ teziru vâziratüv vizra uḫrâ. ŝümme ilâ rabbiküm merci`uküm feyünebbiüküm bimâ küntüm ta`melûn. innehû `alîmüm biẕâti-ṣṣudûr.
Türkçe Meali: Eğer inkar ederseniz bilin ki Allah sizden müstağnidir. Kullarının inkarından hoşnut olmaz. Eğer şükrederseniz sizden hoşnut olur. Hiçbir günahkar diğerinin günahını yüklenmez. Sonunda dönüşünüz Rabbinizedir; yaptıklarınızı o zaman size haber verir; çünkü O, kalblerde olanı bilir.
Arapça: ۞ وَإِذَا مَسَّ ٱلْإِنسَٰنَ ضُرٌّۭ دَعَا رَبَّهُۥ مُنِيبًا إِلَيْهِ ثُمَّ إِذَا خَوَّلَهُۥ نِعْمَةًۭ مِّنْهُ نَسِىَ مَا كَانَ يَدْعُوٓا۟ إِلَيْهِ مِن قَبْلُ وَجَعَلَ لِلَّهِ أَندَادًۭا لِّيُضِلَّ عَن سَبِيلِهِۦ ۚ قُلْ تَمَتَّعْ بِكُفْرِكَ قَلِيلًا ۖ إِنَّكَ مِنْ أَصْحَٰبِ ٱلنَّارِ
Türkçe Okunuşu: veiẕâ messe-l'insâne ḍurrun de`â rabbehû münîben ileyhi ŝümme iẕâ ḫavvelehû ni`metem minhü nesiye mâ kâne yed`û ileyhi min ḳablü vece`ale lillâhi endâdel liyüḍille `an sebîlih. ḳul temetta` biküfrike ḳalîlen. inneke min aṣḥâbi-nnâr.
Türkçe Meali: İnsanın başına bir sıkıntı gelince Rabbine yönelerek O'na yalvarır. Sonra Allah, katından bir nimet verince önceden kime yalvarmış olduğunu unutuverir; Allah'ın yolundan saptırmak için O'na eşler koşar. De ki: "İnkarınla az bir müddet zevklen, şüphesiz sen cehennemliksin."
Arapça: أَمَّنْ هُوَ قَٰنِتٌ ءَانَآءَ ٱلَّيْلِ سَاجِدًۭا وَقَآئِمًۭا يَحْذَرُ ٱلْءَاخِرَةَ وَيَرْجُوا۟ رَحْمَةَ رَبِّهِۦ ۗ قُلْ هَلْ يَسْتَوِى ٱلَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَٱلَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ ۗ إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُو۟لُوا۟ ٱلْأَلْبَٰبِ
Türkçe Okunuşu: emmen hüve ḳânitün ânâe-lleyli sâcidev veḳâimey yaḥẕeru-l'âḫirate veyercû raḥmete rabbih. ḳul hel yestevi-lleẕîne ya`lemûne velleẕîne lâ ya`lemûn. innemâ yeteẕekkeru ülü-l'elbâb.
Türkçe Meali: Geceleyin secde ederek ve ayakta durarak boyun büken, ahiretten çekinen, Rabbinin rahmetini dileyen kimse inkar eden kimse gibi olur mu? De ki: "Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri öğüt alırlar."
Arapça: قُلْ يَٰعِبَادِ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ ٱتَّقُوا۟ رَبَّكُمْ ۚ لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا۟ فِى هَٰذِهِ ٱلدُّنْيَا حَسَنَةٌۭ ۗ وَأَرْضُ ٱللَّهِ وَٰسِعَةٌ ۗ إِنَّمَا يُوَفَّى ٱلصَّٰبِرُونَ أَجْرَهُم بِغَيْرِ حِسَابٍۢ
Türkçe Okunuşu: ḳul yâ `ibâdi-lleẕîne âmenü-tteḳû rabbeküm. lilleẕîne aḥsenû fî hâẕihi-ddünyâ ḥaseneh. vearḍu-llâhi vâsi`ah. innemâ yüveffe-ṣṣâbirûne ecrahüm bigayri ḥisâb.
Türkçe Meali: Şöyle de: "Ey inanan kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının; bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır. Allah'ın yarattığı yeryüzü geniştir. Yalnız sabredenlere, ecirleri sonsuz olarak ödenecektir."
Arapça: قُلْ إِنِّىٓ أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ ٱللَّهَ مُخْلِصًۭا لَّهُ ٱلدِّينَ
Türkçe Okunuşu: ḳul innî ümirtü en a`büde-llâhe muḫliṣal lehü-ddîn.
Türkçe Meali: De ki: "Dini Allah'a halis kılarak O'na kulluk etmekle emrolundum."
Arapça: وَأُمِرْتُ لِأَنْ أَكُونَ أَوَّلَ ٱلْمُسْلِمِينَ
Türkçe Okunuşu: veümirtü lien ekûne evvele-lmüslimîn.
Türkçe Meali: "Ve Müslümanların ilki olmakla emrolundum."
Arapça: قُلْ إِنِّىٓ أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّى عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍۢ
Türkçe Okunuşu: ḳul innî eḫâfü in `aṣaytü rabbî `aẕâbe yevmin `ażîm.
Türkçe Meali: De ki: "Rabbime karşı gelirsem, doğrusu büyük günün azabından korkarım."
Arapça: قُلِ ٱللَّهَ أَعْبُدُ مُخْلِصًۭا لَّهُۥ دِينِى
Türkçe Okunuşu: ḳuli-llâhe a`büdü muḫliṣal lehû dînî.
Türkçe Meali: De ki: "Ben, dinimi Allah'a halis kılarak O'na kulluk ederim;
Arapça: فَٱعْبُدُوا۟ مَا شِئْتُم مِّن دُونِهِۦ ۗ قُلْ إِنَّ ٱلْخَٰسِرِينَ ٱلَّذِينَ خَسِرُوٓا۟ أَنفُسَهُمْ وَأَهْلِيهِمْ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ ۗ أَلَا ذَٰلِكَ هُوَ ٱلْخُسْرَانُ ٱلْمُبِينُ
Türkçe Okunuşu: fa`büdû mâ şi'tüm min dûnih. ḳul inne-lḫâsirîne-lleẕîne ḫasirû enfüsehüm veehlîhim yevme-lḳiyâmeh. elâ ẕâlike hüve-lḫusrânü-lmübîn.
Türkçe Meali: Ey Allah'a eş koşanlar! Siz de O'ndan başka dilediğinize kulluk edin." De ki: Hüsrana uğrayanlar kıyamet günü kendilerini ve ailelerini hüsrana sokanlardır. Dikkat edin, işte apaçık hüsran budur.
Arapça: لَهُم مِّن فَوْقِهِمْ ظُلَلٌۭ مِّنَ ٱلنَّارِ وَمِن تَحْتِهِمْ ظُلَلٌۭ ۚ ذَٰلِكَ يُخَوِّفُ ٱللَّهُ بِهِۦ عِبَادَهُۥ ۚ يَٰعِبَادِ فَٱتَّقُونِ
Türkçe Okunuşu: lehüm min fevḳihim żulelüm mine-nnâri vemin taḥtihim żulelün. ẕâlike yüḫavvifü-llâhü bihî `ibâdeh. yâ `ibâdi fetteḳûn.
Türkçe Meali: Onlara üstlerinden kat kat ateş vardır. Allah kullarını bununla korkutur. Ey kullarım, Benden sakının.
Arapça: وَٱلَّذِينَ ٱجْتَنَبُوا۟ ٱلطَّٰغُوتَ أَن يَعْبُدُوهَا وَأَنَابُوٓا۟ إِلَى ٱللَّهِ لَهُمُ ٱلْبُشْرَىٰ ۚ فَبَشِّرْ عِبَادِ
Türkçe Okunuşu: velleẕîne-ctenebu-ṭṭâgûte ey ya`büdûhâ veenâbû ile-llâhi lehümü-lbüşrâ. febeşşir `ibâd.
Türkçe Meali: Şeytana ve putlara kulluk etmekten kaçınıp, Allah'a yönelenlere, onlara, müjde vardır. Dinleyip de, en güzel söze uyan kullarımı müjdele. İşte Allah'ın doğru yola eriştirdiği onlardır. İşte onlar akıl sahipleridir.
Arapça: ٱلَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ ٱلْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ أَحْسَنَهُۥٓ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ هَدَىٰهُمُ ٱللَّهُ ۖ وَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمْ أُو۟لُوا۟ ٱلْأَلْبَٰبِ
Türkçe Okunuşu: elleẕîne yestemi`ûne-lḳavle feyettebi`ûne aḥseneh. ülâike-lleẕîne hedâhümü-llâhü veülâike hüm ülü-l'elbâb.
Türkçe Meali: Şeytana ve putlara kulluk etmekten kaçınıp, Allah'a yönelenlere, onlara, müjde vardır. Dinleyip de, en güzel söze uyan kullarımı müjdele. İşte Allah'ın doğru yola eriştirdiği onlardır. İşte onlar akıl sahipleridir.
Arapça: أَفَمَنْ حَقَّ عَلَيْهِ كَلِمَةُ ٱلْعَذَابِ أَفَأَنتَ تُنقِذُ مَن فِى ٱلنَّارِ
Türkçe Okunuşu: efemen ḥaḳḳa `aleyhi kelimetü-l`aẕâb. efeente tünḳiẕü men fi-nnâr.
Türkçe Meali: Hakkında azap sözü gerçekleşmiş kimseyi, ateşte olanı sen mi kurtaracaksın?
Arapça: لَٰكِنِ ٱلَّذِينَ ٱتَّقَوْا۟ رَبَّهُمْ لَهُمْ غُرَفٌۭ مِّن فَوْقِهَا غُرَفٌۭ مَّبْنِيَّةٌۭ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ ۖ وَعْدَ ٱللَّهِ ۖ لَا يُخْلِفُ ٱللَّهُ ٱلْمِيعَادَ
Türkçe Okunuşu: lâkini-lleẕîne-tteḳav rabbehüm lehüm gurafüm min fevḳihâ gurafüm mebniyyetün tecrî min taḥtihe-l'enhâr. va`de-llâh. lâ yuḫlifü-llâhü-lmî`âd.
Türkçe Meali: Fakat, Rablerinden sakınanlara, üst üste bina edilmiş köşkler vardır; altlarından ırmaklar akar. Bu, Allah'ın verdiği sözdür, Allah verdiği sözden caymaz.
Arapça: أَلَمْ تَرَ أَنَّ ٱللَّهَ أَنزَلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءًۭ فَسَلَكَهُۥ يَنَٰبِيعَ فِى ٱلْأَرْضِ ثُمَّ يُخْرِجُ بِهِۦ زَرْعًۭا مُّخْتَلِفًا أَلْوَٰنُهُۥ ثُمَّ يَهِيجُ فَتَرَىٰهُ مُصْفَرًّۭا ثُمَّ يَجْعَلُهُۥ حُطَٰمًا ۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَذِكْرَىٰ لِأُو۟لِى ٱلْأَلْبَٰبِ
Türkçe Okunuşu: elem tera enne-llâhe enzele mine-ssemâi mâen feselekehû yenâbî`a fi-l'arḍi ŝümme yuḫricü bihî zer`am muḫtelifen elvânühû ŝümme yehîcü feterâhü muṣferran ŝümme yec`alühû ḥuṭâmâ. inne fî ẕâlike leẕikrâ liüli-l'elbâb.
Türkçe Meali: Allah'ın gökten bir su indirip, onu yerdeki kaynaklara yerleştiren, sonra onunla çeşitli renklerde ekinler yetiştiren olduğunu görmez misin? Sonra onları kurutur ki sen de onları sapsarı görürsün, sonra da çer çöpe çevirir. Şüphesiz bunlarda, akıl sahipleri için öğüt vardır.
Arapça: أَفَمَن شَرَحَ ٱللَّهُ صَدْرَهُۥ لِلْإِسْلَٰمِ فَهُوَ عَلَىٰ نُورٍۢ مِّن رَّبِّهِۦ ۚ فَوَيْلٌۭ لِّلْقَٰسِيَةِ قُلُوبُهُم مِّن ذِكْرِ ٱللَّهِ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ فِى ضَلَٰلٍۢ مُّبِينٍ
Türkçe Okunuşu: efemen şeraḥa-llâhü ṣadrahû lil'islâmi fehüve `alâ nûrum mir rabbih. feveylül lilḳâsiyeti ḳulûbühüm min ẕikri-llâh. ülâike fî ḍalâlim mübîn.
Türkçe Meali: Allah kimin gönlünü İslam'a açmışsa, o, Rabbi katından bir nur üzere olmaz mı? Kalbleri Allah'ı anmak hususunda katılaşmış olanlara yazıklar olsun; işte bunlar apaçık sapıklıktadırlar.
Arapça: ٱللَّهُ نَزَّلَ أَحْسَنَ ٱلْحَدِيثِ كِتَٰبًۭا مُّتَشَٰبِهًۭا مَّثَانِىَ تَقْشَعِرُّ مِنْهُ جُلُودُ ٱلَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ ثُمَّ تَلِينُ جُلُودُهُمْ وَقُلُوبُهُمْ إِلَىٰ ذِكْرِ ٱللَّهِ ۚ ذَٰلِكَ هُدَى ٱللَّهِ يَهْدِى بِهِۦ مَن يَشَآءُ ۚ وَمَن يُضْلِلِ ٱللَّهُ فَمَا لَهُۥ مِنْ هَادٍ
Türkçe Okunuşu: allâhü nezzele aḥsene-lḥadîŝi kitâbem müteşâbihem meŝânî. taḳşe`irru minhü cülûdü-lleẕîne yaḫşevne rabbehüm. ŝümme telînü cülûdühüm veḳulûbühüm ilâ ẕikri-llâh. ẕâlike hüde-llâhi yehdî bihî mey yeşâ'. vemey yuḍlili-llâhü femâ lehû min hâd.
Türkçe Meali: Allah, ayetleri birbirine benzeyen ve yer yer tekrar eden Kitap'ı sözlerin en güzeli olarak indirmiştir. Rablerinden korkanların, bu Kitap'tan tüyleri ürperir, sonra hem derileri ve hem de kalbleri Allah'ın zikrine yumuşar ve yatışır. İşte bu Kitap, Allah'ın doğruluk rehberidir, onunla istediğini doğru yola eriştirir. Allah kimi de saptırırsa artık ona yol gösteren bulunmaz.
Arapça: أَفَمَن يَتَّقِى بِوَجْهِهِۦ سُوٓءَ ٱلْعَذَابِ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ ۚ وَقِيلَ لِلظَّٰلِمِينَ ذُوقُوا۟ مَا كُنتُمْ تَكْسِبُونَ
Türkçe Okunuşu: efemey yetteḳî bivechihî sûe-l`aẕâbi yevme-lḳiyâmeh. veḳîle liżżâlimîne ẕûḳû mâ küntüm teksibûn.
Türkçe Meali: Kıyamet günü kötü azaptan yüzünü korumaya çalışan kimse, güven içinde olan kimse gibi midir? Zalimlere: "Kazandıklarınızın karşılığını tadın" denir.
Arapça: كَذَّبَ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ فَأَتَىٰهُمُ ٱلْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ
Türkçe Okunuşu: keẕẕebe-lleẕîne min ḳablihim feetâhümü-l`aẕâbü min ḥayŝü lâ yeş`urûn.
Türkçe Meali: Onlardan öncekiler de peygamberleri yalanlamışlardı da farkına varmadıkları yerden onlara bir azap çatmıştı.
Arapça: فَأَذَاقَهُمُ ٱللَّهُ ٱلْخِزْىَ فِى ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا ۖ وَلَعَذَابُ ٱلْءَاخِرَةِ أَكْبَرُ ۚ لَوْ كَانُوا۟ يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: feeẕâḳahümü-llâhü-lḫizye fi-lḥayâti-ddünyâ. vele`aẕâbü-l'âḫirati ekber. lev kânû ya`lemûn.
Türkçe Meali: Allah onlara, dünya hayatında rezilliği tattırdı; ahiret azabı daha büyüktür. Keşke bilseler!
Arapça: وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ فِى هَٰذَا ٱلْقُرْءَانِ مِن كُلِّ مَثَلٍۢ لَّعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
Türkçe Okunuşu: veleḳad ḍarabnâ linnâsi fî hâẕe-lḳur'âni min külli meŝelil le`allehüm yeteẕekkerûn.
Türkçe Meali: Biz bu Kuran'da insanlara her türlü misali, belki öğüt alırlar diye, and olsun ki verdik.
Arapça: قُرْءَانًا عَرَبِيًّا غَيْرَ ذِى عِوَجٍۢ لَّعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ
Türkçe Okunuşu: ḳur'ânen `arabiyyen gayra ẕî `ivecil le`allehüm yetteḳûn.
Türkçe Meali: O, eğriliği olmayan, Arapça bir Kuran'dır. Belki sakınırlar.
Arapça: ضَرَبَ ٱللَّهُ مَثَلًۭا رَّجُلًۭا فِيهِ شُرَكَآءُ مُتَشَٰكِسُونَ وَرَجُلًۭا سَلَمًۭا لِّرَجُلٍ هَلْ يَسْتَوِيَانِ مَثَلًا ۚ ٱلْحَمْدُ لِلَّهِ ۚ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Türkçe Okunuşu: ḍarabe-llâhü meŝeler racülen fîhi şürakâü müteşâkisûne veracülen selemel liracül. hel yesteviyâni meŝelâ. elḥamdü lillâh. bel ekŝeruhüm lâ ya`lemûn.
Türkçe Meali: Allah, geçimsiz efendileri olan bir adamla, yalnız bir kişiye bağlı olan bir adamı misal olarak verir. Bu ikisi eşit midir? Övülmek Allah içindir, fakat çoğu bilmezler.
Arapça: إِنَّكَ مَيِّتٌۭ وَإِنَّهُم مَّيِّتُونَ
Türkçe Okunuşu: inneke meyyitüv veinnehüm meyyitûn.
Türkçe Meali: Şüphesiz sen de öleceksin, onlar da ölecekler.
Arapça: ثُمَّ إِنَّكُمْ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ عِندَ رَبِّكُمْ تَخْتَصِمُونَ
Türkçe Okunuşu: ŝümme inneküm yevme-lḳiyâmeti `inde rabbiküm taḫteṣimûn.
Türkçe Meali: Ey insanlar! Sonra siz, kıyamet günü Rabbinizin huzurunda duruşmaya çıkacaksınız.