Cüz 14


سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 1

Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ الٓر ۚ تِلْكَ ءَايَٰتُ ٱلْكِتَٰبِ وَقُرْءَانٍۢ مُّبِينٍۢ

Türkçe Okunuşu: elif-lâm-râ. tilke âyâtü-lkitâbi veḳur'ânim mübîn.

Türkçe Meali: Elif, Lam, Ra. Bunlar Kitap'ın ve apaçık olan Kuran'ın ayetleridir.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 2

Arapça: رُّبَمَا يَوَدُّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ لَوْ كَانُوا۟ مُسْلِمِينَ

Türkçe Okunuşu: rubemâ yeveddü-lleẕîne keferû lev kânû müslimîn.

Türkçe Meali: İnkar edenler, keşke müslüman olsaydık temennisinde bulunacaklardır.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 3

Arapça: ذَرْهُمْ يَأْكُلُوا۟ وَيَتَمَتَّعُوا۟ وَيُلْهِهِمُ ٱلْأَمَلُ ۖ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ

Türkçe Okunuşu: ẕerhüm ye'külû veyetemette`û veyülhihimü-l'emelü fesevfe ya`lemûn.

Türkçe Meali: Bırak onları yesinler, zevk alsınlar; ümit onları avundursun; ilerde öğrenecekler.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 4

Arapça: وَمَآ أَهْلَكْنَا مِن قَرْيَةٍ إِلَّا وَلَهَا كِتَابٌۭ مَّعْلُومٌۭ

Türkçe Okunuşu: vemâ ehleknâ min ḳaryetin illâ velehâ kitâbüm ma`lûm.

Türkçe Meali: Yok ettiğimiz herhangi bir kasabanın elbette belli bir yazısı vardır.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 5

Arapça: مَّا تَسْبِقُ مِنْ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسْتَـْٔخِرُونَ

Türkçe Okunuşu: mâ tesbiḳu min ümmetin ecelehâ vemâ yeste'ḫirûn.

Türkçe Meali: Hiçbir ümmet kendi süresini öne alamaz, geciktiremez de.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 6

Arapça: وَقَالُوا۟ يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِى نُزِّلَ عَلَيْهِ ٱلذِّكْرُ إِنَّكَ لَمَجْنُونٌۭ

Türkçe Okunuşu: veḳâlû yâ eyyühe-lleẕî nüzzile `aleyhi-ẕẕikru inneke lemecnûn.

Türkçe Meali: Onlar: "Ey kendisine Kitap indirilen kimse! Sen mutlaka delisin. Doğrulardan isen melekleri bize getirsene" dediler.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 7

Arapça: لَّوْ مَا تَأْتِينَا بِٱلْمَلَٰٓئِكَةِ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ

Türkçe Okunuşu: lev mâ te'tînâ bilmelâiketi in künte mine-ṣṣâdiḳîn.

Türkçe Meali: Onlar: "Ey kendisine Kitap indirilen kimse! Sen mutlaka delisin. Doğrulardan isen melekleri bize getirsene" dediler.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 8

Arapça: مَا نُنَزِّلُ ٱلْمَلَٰٓئِكَةَ إِلَّا بِٱلْحَقِّ وَمَا كَانُوٓا۟ إِذًۭا مُّنظَرِينَ

Türkçe Okunuşu: mâ nünezzilü-lmelâikete illâ bilḥaḳḳi vemâ kânû iẕem münżarîn.

Türkçe Meali: Biz melekleri ancak gerekince indiririz. O takdirde de ceza görecekler asla geri bırakılmazlar.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 9

Arapça: إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا ٱلذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُۥ لَحَٰفِظُونَ

Türkçe Okunuşu: innâ naḥnü nezzelne-ẕẕikra veinnâ lehû leḥâfiżûn.

Türkçe Meali: Doğrusu Kitap'ı Biz indirdik, onun koruyucusu elbette Biziz.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 10

Arapça: وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ فِى شِيَعِ ٱلْأَوَّلِينَ

Türkçe Okunuşu: veleḳad erselnâ min ḳablike fî şiye`i-l'evvelîn.

Türkçe Meali: And olsun ki, senden önce çeşitli ümmetlere peygamber göndermiştik.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 11

Arapça: وَمَا يَأْتِيهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا كَانُوا۟ بِهِۦ يَسْتَهْزِءُونَ

Türkçe Okunuşu: vemâ ye'tîhim mir rasûlin illâ kânû bihî yestehziûn.

Türkçe Meali: Onlara gelen her peygamberi alaya alıyorlardı.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 12

Arapça: كَذَٰلِكَ نَسْلُكُهُۥ فِى قُلُوبِ ٱلْمُجْرِمِينَ

Türkçe Okunuşu: keẕâlike neslükühû fî ḳulûbi-lmücrimîn.

Türkçe Meali: Aynı şekilde biz de Kitap'ı suçluların kalblerine sokarız, ama ona yine de inanmazlar. Oysa kendilerinden öncekilerin uğradıkları meydandadır.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 13

Arapça: لَا يُؤْمِنُونَ بِهِۦ ۖ وَقَدْ خَلَتْ سُنَّةُ ٱلْأَوَّلِينَ

Türkçe Okunuşu: lâ yü'minûne bihî veḳad ḫalet sünnetü-l'evvelîn.

Türkçe Meali: Aynı şekilde biz de Kitap'ı suçluların kalblerine sokarız, ama ona yine de inanmazlar. Oysa kendilerinden öncekilerin uğradıkları meydandadır.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 14

Arapça: وَلَوْ فَتَحْنَا عَلَيْهِم بَابًۭا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ فَظَلُّوا۟ فِيهِ يَعْرُجُونَ

Türkçe Okunuşu: velev fetaḥnâ `aleyhim bâbem mine-ssemâi feżallû fîhi ya`rucûn.

Türkçe Meali: Onlara gökten bir kapı açsak da, oradan çıkmağa koyulsalar: "Gözlerimiz döndü, biz herhalde büyülendik" derler.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 15

Arapça: لَقَالُوٓا۟ إِنَّمَا سُكِّرَتْ أَبْصَٰرُنَا بَلْ نَحْنُ قَوْمٌۭ مَّسْحُورُونَ

Türkçe Okunuşu: leḳâlû innemâ sükkirat ebṣârunâ bel naḥnü ḳavmüm mesḥûrûn.

Türkçe Meali: Onlara gökten bir kapı açsak da, oradan çıkmağa koyulsalar: "Gözlerimiz döndü, biz herhalde büyülendik" derler.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 16

Arapça: وَلَقَدْ جَعَلْنَا فِى ٱلسَّمَآءِ بُرُوجًۭا وَزَيَّنَّٰهَا لِلنَّٰظِرِينَ

Türkçe Okunuşu: veleḳad ce`alnâ fi-ssemâi bürûcev vezeyyennâhâ linnâżirîn.

Türkçe Meali: And olsun ki, gökte burçlar meydana getirdik, onları bakanlar için donattık.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 17

Arapça: وَحَفِظْنَٰهَا مِن كُلِّ شَيْطَٰنٍۢ رَّجِيمٍ

Türkçe Okunuşu: veḥafiżnâhâ min külli şeyṭânir racîm.

Türkçe Meali: Onları, kovulmuş her şeytandan koruduk.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 18

Arapça: إِلَّا مَنِ ٱسْتَرَقَ ٱلسَّمْعَ فَأَتْبَعَهُۥ شِهَابٌۭ مُّبِينٌۭ

Türkçe Okunuşu: illâ meni-steraḳa-ssem`a feetbe`ahû şihâbüm mübîn.

Türkçe Meali: Fakat kulak hırsızlığı yapan olursa, parlak bir ateş onu kovalar.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 19

Arapça: وَٱلْأَرْضَ مَدَدْنَٰهَا وَأَلْقَيْنَا فِيهَا رَوَٰسِىَ وَأَنۢبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ شَىْءٍۢ مَّوْزُونٍۢ

Türkçe Okunuşu: vel'arḍa medednâhâ veelḳaynâ fîhâ ravâsiye veembetnâ fîhâ min külli şey'im mevzûn.

Türkçe Meali: Yeri yaydık, oraya sabit dağlar yerleştirdik, orada her şeyi bir ölçüye göre bitirdik.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 20

Arapça: وَجَعَلْنَا لَكُمْ فِيهَا مَعَٰيِشَ وَمَن لَّسْتُمْ لَهُۥ بِرَٰزِقِينَ

Türkçe Okunuşu: vece`alnâ leküm fîhâ me`âyişe vemel lestüm lehû birâziḳîn.

Türkçe Meali: Orada sizin ve rızık veremeyeceğiniz kimseler için geçimlikler meydana getirdik.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 21

Arapça: وَإِن مِّن شَىْءٍ إِلَّا عِندَنَا خَزَآئِنُهُۥ وَمَا نُنَزِّلُهُۥٓ إِلَّا بِقَدَرٍۢ مَّعْلُومٍۢ

Türkçe Okunuşu: veim min şey'in illâ `indenâ ḫazâinüh. vemâ nünezzilühû illâ biḳaderim ma`lûm.

Türkçe Meali: Hazinesi Bizim katımızda olmayan hiçbir şey yoktur. Biz onu ancak belli bir ölçüye göre indiririz.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 22

Arapça: وَأَرْسَلْنَا ٱلرِّيَٰحَ لَوَٰقِحَ فَأَنزَلْنَا مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءًۭ فَأَسْقَيْنَٰكُمُوهُ وَمَآ أَنتُمْ لَهُۥ بِخَٰزِنِينَ

Türkçe Okunuşu: veerselne-rriyâḥa levâḳiḥa feenzelnâ mine-ssemâi mâen feesḳaynâkümûh. vemâ entüm lehû biḫâzinîn.

Türkçe Meali: Rüzgarları aşılayıcı olarak gönderdik; yukarıdan su indirdik de sizi onunla suladık. Yoksa siz onu toplayamazdınız.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 23

Arapça: وَإِنَّا لَنَحْنُ نُحْىِۦ وَنُمِيتُ وَنَحْنُ ٱلْوَٰرِثُونَ

Türkçe Okunuşu: veinnâ lenaḥnü nuḥyî venümîtü venaḥnü-lvâriŝûn.

Türkçe Meali: Doğrusu dirilten ve öldüren Biziz; hepsinin gerisinde de Biz kalırız.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 24

Arapça: وَلَقَدْ عَلِمْنَا ٱلْمُسْتَقْدِمِينَ مِنكُمْ وَلَقَدْ عَلِمْنَا ٱلْمُسْتَـْٔخِرِينَ

Türkçe Okunuşu: veleḳad `alimne-lmüstaḳdimîne minküm veleḳad `alimne-lmüste'ḫirîn.

Türkçe Meali: And olsun ki, sizden önce geçenleri biliriz; and olsun ki, geri kalanları da biliriz.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 25

Arapça: وَإِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَحْشُرُهُمْ ۚ إِنَّهُۥ حَكِيمٌ عَلِيمٌۭ

Türkçe Okunuşu: veinne rabbeke hüve yaḥşüruhüm. innehû ḥakîmün `alîm.

Türkçe Meali: Doğrusu Rabbin onları diriltip bir araya getirecektir. Şüphesiz O Hakim'dir, Herşeyi Bilen'dir.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 26

Arapça: وَلَقَدْ خَلَقْنَا ٱلْإِنسَٰنَ مِن صَلْصَٰلٍۢ مِّنْ حَمَإٍۢ مَّسْنُونٍۢ

Türkçe Okunuşu: veleḳad ḫalaḳne-l'insâne min ṣalṣâlim min ḥameim mesnûn.

Türkçe Meali: And olsun ki, insanı kuru balçıktan, işlenebilen kara topraktan yarattık.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 27

Arapça: وَٱلْجَآنَّ خَلَقْنَٰهُ مِن قَبْلُ مِن نَّارِ ٱلسَّمُومِ

Türkçe Okunuşu: velcânne ḫalaḳnâhü min ḳablü min nâri-ssemûm.

Türkçe Meali: Cinleri de, daha önce, dumansız ateşten yarattık.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 28

Arapça: وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلَٰٓئِكَةِ إِنِّى خَٰلِقٌۢ بَشَرًۭا مِّن صَلْصَٰلٍۢ مِّنْ حَمَإٍۢ مَّسْنُونٍۢ

Türkçe Okunuşu: veiẕ ḳâle rabbüke lilmelâiketi innî ḫâliḳum beşeram min ṣalṣâlim min ḥameim mesnûn.

Türkçe Meali: 'Rabbin meleklere: "Ben, balçıktan, işlenebilen kara topraktan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan üflediğimde ona secdeye kapanın" demişti.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 29

Arapça: فَإِذَا سَوَّيْتُهُۥ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِن رُّوحِى فَقَعُوا۟ لَهُۥ سَٰجِدِينَ

Türkçe Okunuşu: feiẕâ sevveytühû venefaḫtü fîhi mir rûḥî feḳa`û lehû sâcidîn.

Türkçe Meali: 'Rabbin meleklere: "Ben, balçıktan, işlenebilen kara topraktan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan üflediğimde ona secdeye kapanın" demişti.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 30

Arapça: فَسَجَدَ ٱلْمَلَٰٓئِكَةُ كُلُّهُمْ أَجْمَعُونَ

Türkçe Okunuşu: fesecede-lmelâiketü küllühüm ecme`ûn.

Türkçe Meali: Bunun üzerine, İblis'in dışında bütün melekler hemen secde ettiler. O, secde edenlerle beraber olmaktan çekindi.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 31

Arapça: إِلَّآ إِبْلِيسَ أَبَىٰٓ أَن يَكُونَ مَعَ ٱلسَّٰجِدِينَ

Türkçe Okunuşu: illâ iblîs. ebâ ey yekûne me`a-ssâcidîn.

Türkçe Meali: Bunun üzerine, İblis'in dışında bütün melekler hemen secde ettiler. O, secde edenlerle beraber olmaktan çekindi.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 32

Arapça: قَالَ يَٰٓإِبْلِيسُ مَا لَكَ أَلَّا تَكُونَ مَعَ ٱلسَّٰجِدِينَ

Türkçe Okunuşu: ḳâle yâ iblîsü mâ leke ellâ tekûne me`a-ssâcidîn.

Türkçe Meali: Allah: "Ey İblis! Secde edenlerle beraber olmaktan seni alıkoyan nedir?" dedi.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 33

Arapça: قَالَ لَمْ أَكُن لِّأَسْجُدَ لِبَشَرٍ خَلَقْتَهُۥ مِن صَلْصَٰلٍۢ مِّنْ حَمَإٍۢ مَّسْنُونٍۢ

Türkçe Okunuşu: ḳâle lem ekül liescüde libeşerin ḫalaḳtehû min ṣalṣâlim min ḥameim mesnûn.

Türkçe Meali: O: "Balçıktan, işlenebilen kara topraktan yarattığın insana secde edemem" dedi.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 34

Arapça: قَالَ فَٱخْرُجْ مِنْهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٌۭ

Türkçe Okunuşu: ḳâle faḫruc minhâ feinneke racîm.

Türkçe Meali: "Öyleyse defol oradan, sen artık kovulmuş birisin. Doğrusu hesap gününe kadar lanet sanadır" dedi.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 35

Arapça: وَإِنَّ عَلَيْكَ ٱللَّعْنَةَ إِلَىٰ يَوْمِ ٱلدِّينِ

Türkçe Okunuşu: veinne `aleyke-lla`nete ilâ yevmi-ddîn.

Türkçe Meali: "Öyleyse defol oradan, sen artık kovulmuş birisin. Doğrusu hesap gününe kadar lanet sanadır" dedi.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 36

Arapça: قَالَ رَبِّ فَأَنظِرْنِىٓ إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ

Türkçe Okunuşu: ḳâle rabbi feenżirnî ilâ yevmi yüb`aŝûn.

Türkçe Meali: "Rabbim! Beni hiç olmazsa, tekrar dirilecekleri güne kadar ertele" dedi.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 37

Arapça: قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ ٱلْمُنظَرِينَ

Türkçe Okunuşu: ḳâle feinneke mine-lmünżarîn.

Türkçe Meali: Allah: "Sen, bilinen gün gelene kadar bırakılanlardansın" dedi.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 38

Arapça: إِلَىٰ يَوْمِ ٱلْوَقْتِ ٱلْمَعْلُومِ

Türkçe Okunuşu: ilâ yevmi-lvaḳti-lma`lûm.

Türkçe Meali: Allah: "Sen, bilinen gün gelene kadar bırakılanlardansın" dedi.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 39

Arapça: قَالَ رَبِّ بِمَآ أَغْوَيْتَنِى لَأُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِى ٱلْأَرْضِ وَلَأُغْوِيَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ

Türkçe Okunuşu: ḳâle rabbi bimâ agveytenî leüzeyyinenne lehüm fi-l'arḍi veleugviyennehüm ecme`în.

Türkçe Meali: "Rabbim! Beni saptırdığın için, and olsun ki yeryüzünde fenalıkları onlara güzel göstereceğim; halis kıldığın kulların bir yana, onların hepsini saptıracağım" dedi.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 40

Arapça: إِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ ٱلْمُخْلَصِينَ

Türkçe Okunuşu: illâ `ibâdeke minhümü-lmuḫleṣîn.

Türkçe Meali: "Rabbim! Beni saptırdığın için, and olsun ki yeryüzünde fenalıkları onlara güzel göstereceğim; halis kıldığın kulların bir yana, onların hepsini saptıracağım" dedi.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 41

Arapça: قَالَ هَٰذَا صِرَٰطٌ عَلَىَّ مُسْتَقِيمٌ

Türkçe Okunuşu: ḳâle hâẕâ ṣirâṭun `aleyye müsteḳîm.

Türkçe Meali: 'Allah şöyle dedi: "Benim gerekli kıldığım dosdoğru yol budur; kullarımın üzerinde senin bir nüfuzun olamaz. Ancak sana uyan sapıklar bunun dışındadır."

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 42

Arapça: إِنَّ عِبَادِى لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَٰنٌ إِلَّا مَنِ ٱتَّبَعَكَ مِنَ ٱلْغَاوِينَ

Türkçe Okunuşu: inne `ibâdî leyse leke `aleyhim sülṭânün illâ meni-ttebe`ake mine-lgâvîn.

Türkçe Meali: 'Allah şöyle dedi: "Benim gerekli kıldığım dosdoğru yol budur; kullarımın üzerinde senin bir nüfuzun olamaz. Ancak sana uyan sapıklar bunun dışındadır."

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 43

Arapça: وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمَوْعِدُهُمْ أَجْمَعِينَ

Türkçe Okunuşu: veinne cehenneme lemev`idühüm ecme`în.

Türkçe Meali: "Ve Cehennem onların hepsinin toplanacağı yerdir."

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 44

Arapça: لَهَا سَبْعَةُ أَبْوَٰبٍۢ لِّكُلِّ بَابٍۢ مِّنْهُمْ جُزْءٌۭ مَّقْسُومٌ

Türkçe Okunuşu: lehâ seb`atü ebvâb. likülli bâbim minhüm cüz'üm maḳsûm.

Türkçe Meali: O cehennemin yedi kapısı olup, her kapıdan onların girecekleri ayrılmış bir kısım vardır.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 45

Arapça: إِنَّ ٱلْمُتَّقِينَ فِى جَنَّٰتٍۢ وَعُيُونٍ

Türkçe Okunuşu: inne-lmütteḳîne fî cennâtiv ve`uyûn.

Türkçe Meali: Allah'a karşı gelmekten sakınanlar ise, cennetlerde, pınar başlarındadırlar.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 46

Arapça: ٱدْخُلُوهَا بِسَلَٰمٍ ءَامِنِينَ

Türkçe Okunuşu: üdḫulûhâ biselâmin âminîn.

Türkçe Meali: "Oraya güven içinde, esenlikle girin" denilir.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 47

Arapça: وَنَزَعْنَا مَا فِى صُدُورِهِم مِّنْ غِلٍّ إِخْوَٰنًا عَلَىٰ سُرُرٍۢ مُّتَقَٰبِلِينَ

Türkçe Okunuşu: veneza`nâ mâ fî ṣudûrihim min gillin iḫvânen `alâ sürurim müteḳâbilîn.

Türkçe Meali: Biz onların gönüllerinde olan kini çıkardık, artık onlar sedirler üzerinde karşılıklı oturan kardeşlerdir.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 48

Arapça: لَا يَمَسُّهُمْ فِيهَا نَصَبٌۭ وَمَا هُم مِّنْهَا بِمُخْرَجِينَ

Türkçe Okunuşu: lâ yemessühüm fîhâ neṣabüv vemâ hüm minhâ bimuḫracîn.

Türkçe Meali: Onlar orada bir yorgunluk hissetmezler. Oradan çıkarılacak da değillerdir.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 49

Arapça: ۞ نَبِّئْ عِبَادِىٓ أَنِّىٓ أَنَا ٱلْغَفُورُ ٱلرَّحِيمُ

Türkçe Okunuşu: nebbi' `ibâdî ennî ene-lgafûru-rraḥîm.

Türkçe Meali: Kullarıma Benim bağışlayan, merhamet eden olduğumu, azabımın can yakıcı bir azap olduğunu haber ver.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 50

Arapça: وَأَنَّ عَذَابِى هُوَ ٱلْعَذَابُ ٱلْأَلِيمُ

Türkçe Okunuşu: veenne `aẕâbî hüve-l`aẕâbü-l'elîm.

Türkçe Meali: Kullarıma Benim bağışlayan, merhamet eden olduğumu, azabımın can yakıcı bir azap olduğunu haber ver.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 51

Arapça: وَنَبِّئْهُمْ عَن ضَيْفِ إِبْرَٰهِيمَ

Türkçe Okunuşu: venebbi'hüm `an ḍayfi ibrâhîm.

Türkçe Meali: Onlara İbrahim'in konuklarını da anlat:

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 52

Arapça: إِذْ دَخَلُوا۟ عَلَيْهِ فَقَالُوا۟ سَلَٰمًۭا قَالَ إِنَّا مِنكُمْ وَجِلُونَ

Türkçe Okunuşu: iẕ deḫalû `aleyhi feḳâlû selâmâ. ḳâle innâ minküm vecilûn.

Türkçe Meali: İbrahim'in yanına girdiklerinde selam vermişlerdi. O: "Doğrusu biz sizden korkuyoruz" demişti de: "Korkma, biz sana, bilgin bir oğlun olacağını müjdelemeye geldik" demişlerdi.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 53

Arapça: قَالُوا۟ لَا تَوْجَلْ إِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَٰمٍ عَلِيمٍۢ

Türkçe Okunuşu: ḳâlû lâ tevcel innâ nübeşşiruke bigulâmin `alîm.

Türkçe Meali: İbrahim'in yanına girdiklerinde selam vermişlerdi. O: "Doğrusu biz sizden korkuyoruz" demişti de: "Korkma, biz sana, bilgin bir oğlun olacağını müjdelemeye geldik" demişlerdi.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 54

Arapça: قَالَ أَبَشَّرْتُمُونِى عَلَىٰٓ أَن مَّسَّنِىَ ٱلْكِبَرُ فَبِمَ تُبَشِّرُونَ

Türkçe Okunuşu: ḳâle ebeşşertümûnî `alâ em messeniye-lkiberu febime tübeşşirûn.

Türkçe Meali: "Ben kocamışken bana müjde mi veriyorsunuz? Neye dayanarak müjdeliyorsunuz?" deyince:

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 55

Arapça: قَالُوا۟ بَشَّرْنَٰكَ بِٱلْحَقِّ فَلَا تَكُن مِّنَ ٱلْقَٰنِطِينَ

Türkçe Okunuşu: ḳâlû beşşernâke bilḥaḳḳi felâ teküm mine-lḳâniṭîn.

Türkçe Meali: "Seni gerçekten müjdeliyoruz, umutsuzlardan olma" demişlerdi.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 56

Arapça: قَالَ وَمَن يَقْنَطُ مِن رَّحْمَةِ رَبِّهِۦٓ إِلَّا ٱلضَّآلُّونَ

Türkçe Okunuşu: ḳâle vemey yaḳneṭu mir raḥmeti rabbihî ille-ḍḍâllûn.

Türkçe Meali: "Zaten sapıklardan başka kim Rabbinin rahmetinden umudunu keser!" diyerek sormuştu: "Ey elçiler! İşiniz nedir?"

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 57

Arapça: قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا ٱلْمُرْسَلُونَ

Türkçe Okunuşu: ḳâle femâ ḫaṭbüküm eyyühe-lmürselûn.

Türkçe Meali: "Zaten sapıklardan başka kim Rabbinin rahmetinden umudunu keser!" diyerek sormuştu: "Ey elçiler! İşiniz nedir?"

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 58

Arapça: قَالُوٓا۟ إِنَّآ أُرْسِلْنَآ إِلَىٰ قَوْمٍۢ مُّجْرِمِينَ

Türkçe Okunuşu: ḳâlû innâ ürsilnâ ilâ ḳavmim mücrimîn.

Türkçe Meali: Şöyle cevap vermişlerdi: "Biz şüphesiz suçlu bir millete gönderildik. Lut'un ailesi bunun dışındadır. Karısı hariç hepsini kurtaracağız. Karısının geride kalanlardan olmasını gerekli bulduk."

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 59

Arapça: إِلَّآ ءَالَ لُوطٍ إِنَّا لَمُنَجُّوهُمْ أَجْمَعِينَ

Türkçe Okunuşu: illâ âle lûṭ. innâ lemüneccûhüm ecme`în.

Türkçe Meali: Şöyle cevap vermişlerdi: "Biz şüphesiz suçlu bir millete gönderildik. Lut'un ailesi bunun dışındadır. Karısı hariç hepsini kurtaracağız. Karısının geride kalanlardan olmasını gerekli bulduk."

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 60

Arapça: إِلَّا ٱمْرَأَتَهُۥ قَدَّرْنَآ ۙ إِنَّهَا لَمِنَ ٱلْغَٰبِرِينَ

Türkçe Okunuşu: ille-mraetehû ḳaddernâ innehâ lemine-lgâbirîn.

Türkçe Meali: Şöyle cevap vermişlerdi: "Biz şüphesiz suçlu bir millete gönderildik. Lut'un ailesi bunun dışındadır. Karısı hariç hepsini kurtaracağız. Karısının geride kalanlardan olmasını gerekli bulduk."

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 61

Arapça: فَلَمَّا جَآءَ ءَالَ لُوطٍ ٱلْمُرْسَلُونَ

Türkçe Okunuşu: felemmâ câe âle lûṭini-lmürselûn.

Türkçe Meali: Elçiler Lut'un ailesine gelince, Lut: "Doğrusu siz tanınmayan kimselersiniz" dedi.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 62

Arapça: قَالَ إِنَّكُمْ قَوْمٌۭ مُّنكَرُونَ

Türkçe Okunuşu: ḳâle inneküm ḳavmüm münkerûn.

Türkçe Meali: Elçiler Lut'un ailesine gelince, Lut: "Doğrusu siz tanınmayan kimselersiniz" dedi.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 63

Arapça: قَالُوا۟ بَلْ جِئْنَٰكَ بِمَا كَانُوا۟ فِيهِ يَمْتَرُونَ

Türkçe Okunuşu: ḳâlû bel ci'nâke bimâ kânû fîhi yemterûn.

Türkçe Meali: "Biz sana sadece şüphe edip durdukları azabı getirdik. Sana gerçekle geldik. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz. Artık, geceleyin bir ara, aileni yola çıkar, sen de arkalarından git; hiçbiriniz arkaya bakmasın; emrolunduğunuz yere doğru yürüyün" dediler.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 64

Arapça: وَأَتَيْنَٰكَ بِٱلْحَقِّ وَإِنَّا لَصَٰدِقُونَ

Türkçe Okunuşu: veeteynâke bilḥaḳḳi veinnâ leṣâdiḳûn.

Türkçe Meali: "Biz sana sadece şüphe edip durdukları azabı getirdik. Sana gerçekle geldik. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz. Artık, geceleyin bir ara, aileni yola çıkar, sen de arkalarından git; hiçbiriniz arkaya bakmasın; emrolunduğunuz yere doğru yürüyün" dediler.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 65

Arapça: فَأَسْرِ بِأَهْلِكَ بِقِطْعٍۢ مِّنَ ٱلَّيْلِ وَٱتَّبِعْ أَدْبَٰرَهُمْ وَلَا يَلْتَفِتْ مِنكُمْ أَحَدٌۭ وَٱمْضُوا۟ حَيْثُ تُؤْمَرُونَ

Türkçe Okunuşu: feesri biehlike biḳiṭ`im mine-lleyli vettebi` edbârahüm velâ yeltefit minküm eḥadüv vemḍû ḥayŝü tü'merûn.

Türkçe Meali: "Biz sana sadece şüphe edip durdukları azabı getirdik. Sana gerçekle geldik. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz. Artık, geceleyin bir ara, aileni yola çıkar, sen de arkalarından git; hiçbiriniz arkaya bakmasın; emrolunduğunuz yere doğru yürüyün" dediler.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 66

Arapça: وَقَضَيْنَآ إِلَيْهِ ذَٰلِكَ ٱلْأَمْرَ أَنَّ دَابِرَ هَٰٓؤُلَآءِ مَقْطُوعٌۭ مُّصْبِحِينَ

Türkçe Okunuşu: veḳaḍaynâ ileyhi ẕâlike-l'emra enne dâbira hâülâi maḳṭû`um muṣbiḥîn.

Türkçe Meali: Böylece Lut'a bunların sonlarının kesilmiş olarak sabahlıyacaklarını bildirdik.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 67

Arapça: وَجَآءَ أَهْلُ ٱلْمَدِينَةِ يَسْتَبْشِرُونَ

Türkçe Okunuşu: vecâe ehlü-lmedîneti yestebşirûn.

Türkçe Meali: Şehir halkı, sevinerek geldiler.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 68

Arapça: قَالَ إِنَّ هَٰٓؤُلَآءِ ضَيْفِى فَلَا تَفْضَحُونِ

Türkçe Okunuşu: ḳâle inne hâülâi ḍayfî felâ tefḍaḥûn.

Türkçe Meali: Lut: "Bunlar benim konuklarımdır, onlara karşı beni rüsvay etmeyin, Allah'tan korkun, beni utandırmayın" dedi.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 69

Arapça: وَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَلَا تُخْزُونِ

Türkçe Okunuşu: vetteḳu-llâhe velâ tuḫzûn.

Türkçe Meali: Lut: "Bunlar benim konuklarımdır, onlara karşı beni rüsvay etmeyin, Allah'tan korkun, beni utandırmayın" dedi.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 70

Arapça: قَالُوٓا۟ أَوَلَمْ نَنْهَكَ عَنِ ٱلْعَٰلَمِينَ

Türkçe Okunuşu: ḳâlû evelem nenheke `ani-l`âlemîn.

Türkçe Meali: "Biz sana kimseyi misafir kabul etmeyi yasak etmemiş miydik?" dediler.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 71

Arapça: قَالَ هَٰٓؤُلَآءِ بَنَاتِىٓ إِن كُنتُمْ فَٰعِلِينَ

Türkçe Okunuşu: ḳâle hâülâi benâtî in küntüm fâ`ilîn.

Türkçe Meali: Lut: "Alacaksanız, işte benim kızlarım" dedi.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 72

Arapça: لَعَمْرُكَ إِنَّهُمْ لَفِى سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ

Türkçe Okunuşu: le`amruke innehüm lefî sekratihim ya`mehûn.

Türkçe Meali: Senin hayatına and olsun ki, onlar sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlardı.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 73

Arapça: فَأَخَذَتْهُمُ ٱلصَّيْحَةُ مُشْرِقِينَ

Türkçe Okunuşu: feeḫaẕethümu-ṣṣayḥatü müşriḳîn.

Türkçe Meali: Tanyeri ağarırken, çığlık onları yakalayıverdi.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 74

Arapça: فَجَعَلْنَا عَٰلِيَهَا سَافِلَهَا وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ حِجَارَةًۭ مِّن سِجِّيلٍ

Türkçe Okunuşu: fece`alnâ `âliyehâ sâfilehâ veemṭarnâ `aleyhim ḥicâratem min siccîl.

Türkçe Meali: Memleketlerini alt üst ettik, üzerlerine sert taş yağdırdık.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 75

Arapça: إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَٰتٍۢ لِّلْمُتَوَسِّمِينَ

Türkçe Okunuşu: inne fî ẕâlike leâyâtil lilmütevessimîn.

Türkçe Meali: Bunda, görebilen insanlar için ibretler vardır.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 76

Arapça: وَإِنَّهَا لَبِسَبِيلٍۢ مُّقِيمٍ

Türkçe Okunuşu: veinnehâ lebisebîlim müḳîm.

Türkçe Meali: O şehrin kalıntıları işlek yollar üzerinde hala durmaktadır.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 77

Arapça: إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةًۭ لِّلْمُؤْمِنِينَ

Türkçe Okunuşu: inne fî ẕâlike leâyetel lilmü'minîn.

Türkçe Meali: Bunda inananlar için ibret vardır.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 78

Arapça: وَإِن كَانَ أَصْحَٰبُ ٱلْأَيْكَةِ لَظَٰلِمِينَ

Türkçe Okunuşu: vein kâne aṣḥâbü-l'eyketi leżâlimîn.

Türkçe Meali: Eykeliler de, şüphesiz zalim kimselerdi.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 79

Arapça: فَٱنتَقَمْنَا مِنْهُمْ وَإِنَّهُمَا لَبِإِمَامٍۢ مُّبِينٍۢ

Türkçe Okunuşu: fenteḳamnâ minhüm. veinnehümâ lebiimâmim mübîn.

Türkçe Meali: Bunun için onlardan da öç aldık. Hala her iki memleket de işlek bir yol üzerindedirler.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 80

Arapça: وَلَقَدْ كَذَّبَ أَصْحَٰبُ ٱلْحِجْرِ ٱلْمُرْسَلِينَ

Türkçe Okunuşu: veleḳad keẕẕebe aṣḥâbü-lḥicri-lmürselîn.

Türkçe Meali: And olsun ki, Hicr halkı peygamberi yalanlamışlardı.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 81

Arapça: وَءَاتَيْنَٰهُمْ ءَايَٰتِنَا فَكَانُوا۟ عَنْهَا مُعْرِضِينَ

Türkçe Okunuşu: veâteynâhüm âyâtinâ fekânû `anhâ mü`riḍîn.

Türkçe Meali: Onlara ayetlerimizi verdiğimiz halde, yüz çevirmişlerdi.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 82

Arapça: وَكَانُوا۟ يَنْحِتُونَ مِنَ ٱلْجِبَالِ بُيُوتًا ءَامِنِينَ

Türkçe Okunuşu: vekânû yenḥitûne mine-lcibâli büyûten âminîn.

Türkçe Meali: Dağlarda, güven içinde olarak evler yontuyorlardı.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 83

Arapça: فَأَخَذَتْهُمُ ٱلصَّيْحَةُ مُصْبِحِينَ

Türkçe Okunuşu: feeḫaẕethümu-ṣṣayḥatü muṣbiḥîn.

Türkçe Meali: Sabaha karşı çığlık onları yakalayıverdi.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 84

Arapça: فَمَآ أَغْنَىٰ عَنْهُم مَّا كَانُوا۟ يَكْسِبُونَ

Türkçe Okunuşu: femâ agnâ `anhüm mâ kânû yeksibûn.

Türkçe Meali: Yaptıkları kendilerine bir fayda sağlamadı.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 85

Arapça: وَمَا خَلَقْنَا ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَآ إِلَّا بِٱلْحَقِّ ۗ وَإِنَّ ٱلسَّاعَةَ لَءَاتِيَةٌۭ ۖ فَٱصْفَحِ ٱلصَّفْحَ ٱلْجَمِيلَ

Türkçe Okunuşu: vemâ ḫalaḳne-ssemâvâti vel'arḍa vemâ beynehümâ illâ bilḥaḳḳi. veinne-ssâ`ate leâtiyetün faṣfeḥi-ṣṣafḥa-lcemîl.

Türkçe Meali: Biz, gökleri, yeri ve her ikisi arasında bulunanları gereğince yarattık. Kıyamet günü şüphesiz gelecektir. O halde yumuşak ve iyi davran.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 86

Arapça: إِنَّ رَبَّكَ هُوَ ٱلْخَلَّٰقُ ٱلْعَلِيمُ

Türkçe Okunuşu: inne rabbeke hüve-lḫallâḳu-l`alîm.

Türkçe Meali: Doğrusu yaratan ve bilen ancak Rabbindir.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 87

Arapça: وَلَقَدْ ءَاتَيْنَٰكَ سَبْعًۭا مِّنَ ٱلْمَثَانِى وَٱلْقُرْءَانَ ٱلْعَظِيمَ

Türkçe Okunuşu: veleḳad âteynâke seb`am mine-lmeŝânî velḳur'âne-l`ażîm.

Türkçe Meali: And olsun ki, sana daima tekrarlanan yedi ayetli Fatiha'yı ve Kuran-ı Azim'i verdik.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 88

Arapça: لَا تَمُدَّنَّ عَيْنَيْكَ إِلَىٰ مَا مَتَّعْنَا بِهِۦٓ أَزْوَٰجًۭا مِّنْهُمْ وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَٱخْفِضْ جَنَاحَكَ لِلْمُؤْمِنِينَ

Türkçe Okunuşu: lâ temüddenne `ayneyke ilâ mâ metta`nâ bihî ezvâcem minhüm velâ taḥzen `aleyhim vaḫfiḍ cenâḥake lilmü'minîn.

Türkçe Meali: Kafirler içinde bazı kimselere verdiğimiz kat kat servete gözünü dikme, onlara üzülme; inananları kanatların altına al.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 89

Arapça: وَقُلْ إِنِّىٓ أَنَا ٱلنَّذِيرُ ٱلْمُبِينُ

Türkçe Okunuşu: veḳul innî ene-nneẕîru-lmübîn.

Türkçe Meali: De ki: "Doğrusu ben apaçık bir uyarıcıyım."

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 90

Arapça: كَمَآ أَنزَلْنَا عَلَى ٱلْمُقْتَسِمِينَ

Türkçe Okunuşu: kemâ enzelnâ `ale-lmuḳtesimîn.

Türkçe Meali: Kuran'ı işlerine geldiği gibi bölenlere de, kendi Kitablarının bir kısmına inanıp bir kısmını kabul etmeyen yahudi ve hıristiyanlara da nitekim Kitap indirmiştik; Rabbine and olsun ki hepsini, yaptıklarından sorumlu tutacağız.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 91

Arapça: ٱلَّذِينَ جَعَلُوا۟ ٱلْقُرْءَانَ عِضِينَ

Türkçe Okunuşu: elleẕîne ce`alü-lḳur'âne `iḍîn.

Türkçe Meali: Kuran'ı işlerine geldiği gibi bölenlere de, kendi Kitablarının bir kısmına inanıp bir kısmını kabul etmeyen yahudi ve hıristiyanlara da nitekim Kitap indirmiştik; Rabbine and olsun ki hepsini, yaptıklarından sorumlu tutacağız.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 92

Arapça: فَوَرَبِّكَ لَنَسْـَٔلَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ

Türkçe Okunuşu: feverabbike lenes'elennehüm ecme`în.

Türkçe Meali: Kuran'ı işlerine geldiği gibi bölenlere de, kendi Kitablarının bir kısmına inanıp bir kısmını kabul etmeyen yahudi ve hıristiyanlara da nitekim Kitap indirmiştik; Rabbine and olsun ki hepsini, yaptıklarından sorumlu tutacağız.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 93

Arapça: عَمَّا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ

Türkçe Okunuşu: `ammâ kânû ya`melûn.

Türkçe Meali: Kuran'ı işlerine geldiği gibi bölenlere de, kendi Kitablarının bir kısmına inanıp bir kısmını kabul etmeyen yahudi ve hıristiyanlara da nitekim Kitap indirmiştik; Rabbine and olsun ki hepsini, yaptıklarından sorumlu tutacağız.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 94

Arapça: فَٱصْدَعْ بِمَا تُؤْمَرُ وَأَعْرِضْ عَنِ ٱلْمُشْرِكِينَ

Türkçe Okunuşu: faṣda` bimâ tü'meru vea`riḍ `ani-lmüşrikîn.

Türkçe Meali: Artık buyrulanı açıkça ortaya koy, puta tapanlara aldırış etme.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 95

Arapça: إِنَّا كَفَيْنَٰكَ ٱلْمُسْتَهْزِءِينَ

Türkçe Okunuşu: innâ kefeynâke-lmüstehziîn.

Türkçe Meali: Allah'la beraber başka bir tanrının bulunduğunu kabul eden alaycılara karşı şüphesiz Biz sana kafiyiz. Yakında ne olduğunu öğreneceklerdir.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 96

Arapça: ٱلَّذِينَ يَجْعَلُونَ مَعَ ٱللَّهِ إِلَٰهًا ءَاخَرَ ۚ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ

Türkçe Okunuşu: elleẕîne yec`alûne me`a-llâhi ilâhen âḫar. fesevfe ya`lemûn.

Türkçe Meali: Allah'la beraber başka bir tanrının bulunduğunu kabul eden alaycılara karşı şüphesiz Biz sana kafiyiz. Yakında ne olduğunu öğreneceklerdir.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 97

Arapça: وَلَقَدْ نَعْلَمُ أَنَّكَ يَضِيقُ صَدْرُكَ بِمَا يَقُولُونَ

Türkçe Okunuşu: veleḳad na`lemü enneke yeḍîḳu ṣadruke bimâ yeḳûlûn.

Türkçe Meali: And olsun ki, söyledikleri şeylerden senin gönlünün daraldığını biliyoruz.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 98

Arapça: فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَكُن مِّنَ ٱلسَّٰجِدِينَ

Türkçe Okunuşu: fesebbiḥ biḥamdi rabbike veküm mine-ssâcidîn.

Türkçe Meali: Rabbini hamd ile an, secde edenlerden ol ve ölünceye kadar Rabbine kulluk et.

سُورَةُ الحِجۡرِ - Ayet 99

Arapça: وَٱعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّىٰ يَأْتِيَكَ ٱلْيَقِينُ

Türkçe Okunuşu: va`büd rabbeke ḥattâ ye'tiyeke-lyeḳîn.

Türkçe Meali: Rabbini hamd ile an, secde edenlerden ol ve ölünceye kadar Rabbine kulluk et.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 1

Arapça: بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ أَتَىٰٓ أَمْرُ ٱللَّهِ فَلَا تَسْتَعْجِلُوهُ ۚ سُبْحَٰنَهُۥ وَتَعَٰلَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ

Türkçe Okunuşu: etâ emru-llâhi felâ testa`cilûh. sübḥânehû vete`âlâ `ammâ yüşrikûn.

Türkçe Meali: Allah'ın buyruğu gelecektir; acele gelmesini istemeyin, Allah, ortak koştukları şeylerden münezzehtir, yücedir.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 2

Arapça: يُنَزِّلُ ٱلْمَلَٰٓئِكَةَ بِٱلرُّوحِ مِنْ أَمْرِهِۦ عَلَىٰ مَن يَشَآءُ مِنْ عِبَادِهِۦٓ أَنْ أَنذِرُوٓا۟ أَنَّهُۥ لَآ إِلَٰهَ إِلَّآ أَنَا۠ فَٱتَّقُونِ

Türkçe Okunuşu: yünezzilü-lmelâikete birrûḥi min emrihî `alâ mey yeşâü min `ibâdihî en enẕirû ennehû lâ ilâhe illâ ene fetteḳûn.

Türkçe Meali: Allah kullarından dilediğine buyruğunu bildirmek için meleklerini vahiyle indirerek şöyle der: "İnsanları uyarın ki, Benden başka tanrı yoktur. Benden sakının."

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 3

Arapça: خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ بِٱلْحَقِّ ۚ تَعَٰلَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ

Türkçe Okunuşu: ḫaleḳa-ssemâvâti vel'arḍa bilḥaḳḳ. te`âlâ `ammâ yüşrikûn.

Türkçe Meali: Gökleri ve yeri gereğince yaratmıştır. Onların eş koştukları şeylerden yücedir.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 4

Arapça: خَلَقَ ٱلْإِنسَٰنَ مِن نُّطْفَةٍۢ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٌۭ مُّبِينٌۭ

Türkçe Okunuşu: ḫaleḳa-l'insâne min nuṭfetin feiẕâ hüve ḫaṣîmüm mübîn.

Türkçe Meali: İnsanı nutfeden yaratmıştır. Öyleyken o nasıl da açıkça karşı koymaktadır!

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 5

Arapça: وَٱلْأَنْعَٰمَ خَلَقَهَا ۗ لَكُمْ فِيهَا دِفْءٌۭ وَمَنَٰفِعُ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ

Türkçe Okunuşu: vel'en`âme ḫaleḳahâ. leküm fîhâ dif'üv vemenâfi`u veminhâ te'külûn.

Türkçe Meali: Hayvanları da yaratmıştır. Onlarda sizi ısıtacak şeyler ve birçok faydalar vardır. Onların etlerini de yersiniz.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 6

Arapça: وَلَكُمْ فِيهَا جَمَالٌ حِينَ تُرِيحُونَ وَحِينَ تَسْرَحُونَ

Türkçe Okunuşu: veleküm fîhâ cemâlün ḥîne türîḥûne veḥîne tesraḥûn.

Türkçe Meali: Onları getirirken de, gönderirken de zevk alırsınız.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 7

Arapça: وَتَحْمِلُ أَثْقَالَكُمْ إِلَىٰ بَلَدٍۢ لَّمْ تَكُونُوا۟ بَٰلِغِيهِ إِلَّا بِشِقِّ ٱلْأَنفُسِ ۚ إِنَّ رَبَّكُمْ لَرَءُوفٌۭ رَّحِيمٌۭ

Türkçe Okunuşu: vetaḥmilü eŝḳâleküm ilâ beledil lem tekûnû bâligîhi illâ bişiḳḳi-l'enfüs. inne rabbeküm leraûfür raḥîm.

Türkçe Meali: Kendi kendinize zor varacağınız memleketlere, yüklerinizi taşırlar. Doğrusu Rabbiniz şefkatlidir, merhametlidir.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 8

Arapça: وَٱلْخَيْلَ وَٱلْبِغَالَ وَٱلْحَمِيرَ لِتَرْكَبُوهَا وَزِينَةًۭ ۚ وَيَخْلُقُ مَا لَا تَعْلَمُونَ

Türkçe Okunuşu: velḫayle velbigâle velḥamîra literkebûhâ vezîneh. veyaḫlüḳu mâ lâ ta`lemûn.

Türkçe Meali: Sizin için atları, katırları ve merkebleri binek ve süs hayvanı olarak yaratmıştır. Bilmediğiniz daha nice şeyleri de yaratır.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 9

Arapça: وَعَلَى ٱللَّهِ قَصْدُ ٱلسَّبِيلِ وَمِنْهَا جَآئِرٌۭ ۚ وَلَوْ شَآءَ لَهَدَىٰكُمْ أَجْمَعِينَ

Türkçe Okunuşu: ve`ale-llâhi ḳaṣdü-ssebîli veminhâ câir. velev şâe lehedâküm ecme`în.

Türkçe Meali: Yolun eğri olanı da vardır. Allah dileseydi hepinizi doğru yola iletirdi.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 10

Arapça: هُوَ ٱلَّذِىٓ أَنزَلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءًۭ ۖ لَّكُم مِّنْهُ شَرَابٌۭ وَمِنْهُ شَجَرٌۭ فِيهِ تُسِيمُونَ

Türkçe Okunuşu: hüve-lleẕî enzele mine-ssemâi mâel leküm minhü şerâbüv veminhü şecerun fîhi tüsîmûn.

Türkçe Meali: Yukarıdan size su indiren O'dur. Ondan içersiniz; hayvanları otlattığınız bitkiler de onunla biter.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 11

Arapça: يُنۢبِتُ لَكُم بِهِ ٱلزَّرْعَ وَٱلزَّيْتُونَ وَٱلنَّخِيلَ وَٱلْأَعْنَٰبَ وَمِن كُلِّ ٱلثَّمَرَٰتِ ۗ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةًۭ لِّقَوْمٍۢ يَتَفَكَّرُونَ

Türkçe Okunuşu: yümbitü leküm bihi-zzer`a vezzeytûne venneḫîle vel'a`nâbe vemin külli-ŝŝemerât. inne fî ẕâlike leâyetel liḳavmiy yetefekkerûn.

Türkçe Meali: Allah onunla size ekinler, zeytin ve hurma ağaçları, üzümler ve her türlü ürünü yetiştirir. Düşünen kimseler için bunda ders vardır.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 12

Arapça: وَسَخَّرَ لَكُمُ ٱلَّيْلَ وَٱلنَّهَارَ وَٱلشَّمْسَ وَٱلْقَمَرَ ۖ وَٱلنُّجُومُ مُسَخَّرَٰتٌۢ بِأَمْرِهِۦٓ ۗ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَٰتٍۢ لِّقَوْمٍۢ يَعْقِلُونَ

Türkçe Okunuşu: veseḫḫara lekümü-lleyle vennehâra veşşemse velḳamer. vennücûmü müseḫḫarâtüm biemrih. inne fî ẕâlike leâyâtil liḳavmiy ya`ḳilûn.

Türkçe Meali: Geceyi gündüzü, güneşi ayı sizin istifadenize vermiştir. Yıldızlar da O'nun buyruğuna boyun eğmiştir. Bunlarda, akleden kimseler için dersler vardır.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 13

Arapça: وَمَا ذَرَأَ لَكُمْ فِى ٱلْأَرْضِ مُخْتَلِفًا أَلْوَٰنُهُۥٓ ۗ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةًۭ لِّقَوْمٍۢ يَذَّكَّرُونَ

Türkçe Okunuşu: vemâ ẕerae leküm fi-l'arḍi muḫtelifen elvânüh. inne fî ẕâlike leâyetel liḳavmiy yeẕẕekkerûn.

Türkçe Meali: Yeryüzünde rengarenk şeyleri de sizin için yaratmıştır. Bunda, öğüt alan kimseler için ibret vardır.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 14

Arapça: وَهُوَ ٱلَّذِى سَخَّرَ ٱلْبَحْرَ لِتَأْكُلُوا۟ مِنْهُ لَحْمًۭا طَرِيًّۭا وَتَسْتَخْرِجُوا۟ مِنْهُ حِلْيَةًۭ تَلْبَسُونَهَا وَتَرَى ٱلْفُلْكَ مَوَاخِرَ فِيهِ وَلِتَبْتَغُوا۟ مِن فَضْلِهِۦ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

Türkçe Okunuşu: vehüve-lleẕî seḫḫara-lbaḥra lite'külû minhü laḥmen ṭariyyev vetestaḫricû minhü ḥilyeten telbesûnehâ. vetera-lfülke mevâḫira fîhi velitebtegû min faḍlihî vele`alleküm teşkürûn.

Türkçe Meali: Taze et yemeniz, takındığınız süsleri edinmeniz ve Allah'ın bol nimetinden faydalanmanız için denize -ki gemilerin onu yara yara gittiğini görürsün- boyun eğdiren de O'dur. Artık belki şükredersiniz.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 15

Arapça: وَأَلْقَىٰ فِى ٱلْأَرْضِ رَوَٰسِىَ أَن تَمِيدَ بِكُمْ وَأَنْهَٰرًۭا وَسُبُلًۭا لَّعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ

Türkçe Okunuşu: veelḳâ fi-l'arḍi ravâsiye en temîde biküm veenhârav vesübülel le`alleküm tehtedûn.

Türkçe Meali: Yeryüzünde, sarsılmayasınız diye, sabit dağlar, nehirler ve belki yolunuzu bulursunuz diye yollar ve işaretler meydana getirmiştir. Onlar yıldızla da yollarını bulurlar.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 16

Arapça: وَعَلَٰمَٰتٍۢ ۚ وَبِٱلنَّجْمِ هُمْ يَهْتَدُونَ

Türkçe Okunuşu: ve`alâmât. vebinnecmi hüm yehtedûn.

Türkçe Meali: Yeryüzünde, sarsılmayasınız diye, sabit dağlar, nehirler ve belki yolunuzu bulursunuz diye yollar ve işaretler meydana getirmiştir. Onlar yıldızla da yollarını bulurlar.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 17

Arapça: أَفَمَن يَخْلُقُ كَمَن لَّا يَخْلُقُ ۗ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ

Türkçe Okunuşu: efemey yaḫlüḳu kemel lâ yaḫlüḳ. efelâ teẕekkerûn.

Türkçe Meali: Hiç yaratan yaratamayana benzer mi? İbret almaz mısınız?

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 18

Arapça: وَإِن تَعُدُّوا۟ نِعْمَةَ ٱللَّهِ لَا تُحْصُوهَآ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ لَغَفُورٌۭ رَّحِيمٌۭ

Türkçe Okunuşu: vein te`uddû ni`mete-llâhi lâ tuḥṣûhâ. inne-llâhe legafûrur raḥîm.

Türkçe Meali: Allah'ın verdiği nimetleri sayacak olsanız bitiremezsiniz; doğrusu Allah bağışlar, merhamet eder.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 19

Arapça: وَٱللَّهُ يَعْلَمُ مَا تُسِرُّونَ وَمَا تُعْلِنُونَ

Türkçe Okunuşu: vellâhü ya`lemü mâ tüsirrûne vemâ tü`linûn.

Türkçe Meali: Allah, gizlediklerinizi de, açığa vurduklarınızı da bilir.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 20

Arapça: وَٱلَّذِينَ يَدْعُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ لَا يَخْلُقُونَ شَيْـًۭٔا وَهُمْ يُخْلَقُونَ

Türkçe Okunuşu: velleẕîne yed`ûne min dûni-llâhi lâ yaḫlüḳûne şey'ev vehüm yuḫleḳûn.

Türkçe Meali: Allah'ı bırakıp taptıkları şeyler, hiçbir şey yaratmazlar; esasen kendileri yaratıktır.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 21

Arapça: أَمْوَٰتٌ غَيْرُ أَحْيَآءٍۢ ۖ وَمَا يَشْعُرُونَ أَيَّانَ يُبْعَثُونَ

Türkçe Okunuşu: emvâtün gayru aḥyâ'. vemâ yeş`urûne eyyâne yüb`aŝûn.

Türkçe Meali: Onlar cansız, ölüdürler. Ne zaman dirileceklerini de bilemezler.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 22

Arapça: إِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌۭ وَٰحِدٌۭ ۚ فَٱلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِٱلْءَاخِرَةِ قُلُوبُهُم مُّنكِرَةٌۭ وَهُم مُّسْتَكْبِرُونَ

Türkçe Okunuşu: ilâhüküm ilâhüv vâḥid. felleẕîne lâ yü'minûne bil'âḫirati ḳulûbühüm münkiratüv vehüm müstekbirûn.

Türkçe Meali: Tanrınız tek bir Tanrıdır. Ahirete inanmayanların kalbleri bunu inkar eder; onlar büyüklük taslarlar.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 23

Arapça: لَا جَرَمَ أَنَّ ٱللَّهَ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ ۚ إِنَّهُۥ لَا يُحِبُّ ٱلْمُسْتَكْبِرِينَ

Türkçe Okunuşu: lâ cerame enne-llâhe ya`lemü mâ yüsirrûne vemâ yü`linûn. innehû lâ yüḥibbü-lmüstekbirîn.

Türkçe Meali: Onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da Allah'ın bildiğinde şüphe yoktur. O, büyüklük taslayanları sevmez.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 24

Arapça: وَإِذَا قِيلَ لَهُم مَّاذَآ أَنزَلَ رَبُّكُمْ ۙ قَالُوٓا۟ أَسَٰطِيرُ ٱلْأَوَّلِينَ

Türkçe Okunuşu: veiẕâ ḳîle lehüm mâẕâ enzele rabbüküm ḳâlû esâṭîru-l'evvelîn.

Türkçe Meali: Onlara: "Rabbiniz ne indirdi?" diye sorulsa: "öncekilerin masalları" derler.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 25

Arapça: لِيَحْمِلُوٓا۟ أَوْزَارَهُمْ كَامِلَةًۭ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ ۙ وَمِنْ أَوْزَارِ ٱلَّذِينَ يُضِلُّونَهُم بِغَيْرِ عِلْمٍ ۗ أَلَا سَآءَ مَا يَزِرُونَ

Türkçe Okunuşu: liyaḥmilû evzârahüm kâmiletey yevme-lḳiyâmeti vemin evzâri-lleẕîne yüḍillûnehüm bigayri `ilm. elâ sâe mâ yezirûn.

Türkçe Meali: Böylece kıyamet günü kendi günahlarını tam olarak, bilmeden saptırdıkları kimselerin günahlarını kısmen yüklenirler. Dikkat edin, yüklendikleri yük ne kötüdür!

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 26

Arapça: قَدْ مَكَرَ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ فَأَتَى ٱللَّهُ بُنْيَٰنَهُم مِّنَ ٱلْقَوَاعِدِ فَخَرَّ عَلَيْهِمُ ٱلسَّقْفُ مِن فَوْقِهِمْ وَأَتَىٰهُمُ ٱلْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ

Türkçe Okunuşu: ḳad mekera-lleẕîne min ḳablihim feete-llâhü bünyânehüm mine-lḳavâ`idi feḫarra `aleyhimü-ssaḳfü min fevḳihim veetâhümü-l`aẕâbü min ḥayŝü lâ yeş`urûn.

Türkçe Meali: Onlardan öncekiler düzen kurmuşlardı. Bunun üzerine Allah, binalarının temelini çökertti de tavanları başlarına yıkıldı. Azap, onlara farketmedikleri yerden geldi.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 27

Arapça: ثُمَّ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ يُخْزِيهِمْ وَيَقُولُ أَيْنَ شُرَكَآءِىَ ٱلَّذِينَ كُنتُمْ تُشَٰٓقُّونَ فِيهِمْ ۚ قَالَ ٱلَّذِينَ أُوتُوا۟ ٱلْعِلْمَ إِنَّ ٱلْخِزْىَ ٱلْيَوْمَ وَٱلسُّوٓءَ عَلَى ٱلْكَٰفِرِينَ

Türkçe Okunuşu: ŝümme yevme-lḳiyâmeti yuḫzîhim veyeḳûlü eyne şürakâiye-lleẕîne küntüm tüşâḳḳûne fîhim. ḳâle-lleẕîne ûtü-l`ilme inne-lḫizye-lyevme vessûe `ale-lkâfirîn.

Türkçe Meali: Sonra kıyamet günü onları rezil eder ve: "Haklarında tartıştığınız Benim ortaklarım nerede?" der. İlim sahibleri şöyle derler: "Doğrusu bugün inkarcılara rezillik ve iğrençlik vardır."

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 28

Arapça: ٱلَّذِينَ تَتَوَفَّىٰهُمُ ٱلْمَلَٰٓئِكَةُ ظَالِمِىٓ أَنفُسِهِمْ ۖ فَأَلْقَوُا۟ ٱلسَّلَمَ مَا كُنَّا نَعْمَلُ مِن سُوٓءٍۭ ۚ بَلَىٰٓ إِنَّ ٱللَّهَ عَلِيمٌۢ بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

Türkçe Okunuşu: elleẕîne teteveffâhümü-lmelâiketü żâlimî enfüsihim. feelḳavu-sseleme mâ künnâ na`melü min sû'. belâ inne-llâhe `alîmüm bimâ küntüm ta`melûn.

Türkçe Meali: Melekler kendilerine yazık etmiş kimselerin canlarını alırken: "Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk" diyerek teslim olurlar. Hayır; öyle değil; doğrusu Allah onların yaptıklarını bilmektedir.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 29

Arapça: فَٱدْخُلُوٓا۟ أَبْوَٰبَ جَهَنَّمَ خَٰلِدِينَ فِيهَا ۖ فَلَبِئْسَ مَثْوَى ٱلْمُتَكَبِّرِينَ

Türkçe Okunuşu: fedḫulû ebvâbe cehenneme ḫâlidîne fîhâ. felebi'se meŝve-lmütekebbirîn.

Türkçe Meali: Temelli kalacağınız cehennemin kapılarından girin. Büyüklenenlerin durağı ne kötüdür!

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 30

Arapça: ۞ وَقِيلَ لِلَّذِينَ ٱتَّقَوْا۟ مَاذَآ أَنزَلَ رَبُّكُمْ ۚ قَالُوا۟ خَيْرًۭا ۗ لِّلَّذِينَ أَحْسَنُوا۟ فِى هَٰذِهِ ٱلدُّنْيَا حَسَنَةٌۭ ۚ وَلَدَارُ ٱلْءَاخِرَةِ خَيْرٌۭ ۚ وَلَنِعْمَ دَارُ ٱلْمُتَّقِينَ

Türkçe Okunuşu: veḳîle lilleẕîne-tteḳav mâẕâ enzele rabbüküm. ḳâlû ḫayrâ. lilleẕîne aḥsenû fî hâẕihi-ddünyâ ḥaseneh. veledâru-l'âḫirati ḫayr. veleni`me dâru-lmütteḳîn.

Türkçe Meali: Sakınan kimselere: "Rabbiniz ne indirdi?" denince, "İyilik" derler. Bu dünyada iyi davrananlara iyilik vardır. Ahiret yurdu ise daha iyidir. Sakınanların yurdu ne güzeldir!

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 31

Arapça: جَنَّٰتُ عَدْنٍۢ يَدْخُلُونَهَا تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ ۖ لَهُمْ فِيهَا مَا يَشَآءُونَ ۚ كَذَٰلِكَ يَجْزِى ٱللَّهُ ٱلْمُتَّقِينَ

Türkçe Okunuşu: cennâtü `adniy yedḫulûnehâ tecrî min taḥtihe-l'enhâru lehüm fîhâ mâ yeşâûn. keẕâlike yeczi-llâhü-lmütteḳîn.

Türkçe Meali: İçlerinden ırmaklar akan Adn cennetlerine girerler. Orada, diledikleri kendilerine verilir. Allah sakınanları böylece mükafatlandırır.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 32

Arapça: ٱلَّذِينَ تَتَوَفَّىٰهُمُ ٱلْمَلَٰٓئِكَةُ طَيِّبِينَ ۙ يَقُولُونَ سَلَٰمٌ عَلَيْكُمُ ٱدْخُلُوا۟ ٱلْجَنَّةَ بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

Türkçe Okunuşu: elleẕîne teteveffâhümü-lmelâiketü ṭayyibîne yeḳûlûne selâmün `aleykümü-dḫulü-lcennete bimâ küntüm ta`melûn.

Türkçe Meali: Melekler onların canını temizlenmiş olarak alırken: "Selam size; yaptıklarınıza karşılık haydi cennete girin" derler.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 33

Arapça: هَلْ يَنظُرُونَ إِلَّآ أَن تَأْتِيَهُمُ ٱلْمَلَٰٓئِكَةُ أَوْ يَأْتِىَ أَمْرُ رَبِّكَ ۚ كَذَٰلِكَ فَعَلَ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ ۚ وَمَا ظَلَمَهُمُ ٱللَّهُ وَلَٰكِن كَانُوٓا۟ أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ

Türkçe Okunuşu: hel yenżurûne illâ en te'tiyehümü-lmelâiketü ev ye'tiye emru rabbik. keẕâlike fe`ale-lleẕîne min ḳablihim. vemâ żalemehümü-llâhü velâkin kânû enfüsehüm yażlimûn.

Türkçe Meali: Onlar kendilerine yalnız meleklerin veya senin Rabbinin buyruğunun gelmesini mi bekliyorlar? Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı. Allah onlara zulmetmemişti, ama onlar kendilerine yazık ediyorlardı.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 34

Arapça: فَأَصَابَهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا عَمِلُوا۟ وَحَاقَ بِهِم مَّا كَانُوا۟ بِهِۦ يَسْتَهْزِءُونَ

Türkçe Okunuşu: feeṣâbehüm seyyietü mâ `amilû veḥâḳa bihim mâ kânû bihî yestehziûn.

Türkçe Meali: Bu yüzden, işledikleri kötülüklere uğradılar ve alay ettikleri şey onları kuşattı.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 35

Arapça: وَقَالَ ٱلَّذِينَ أَشْرَكُوا۟ لَوْ شَآءَ ٱللَّهُ مَا عَبَدْنَا مِن دُونِهِۦ مِن شَىْءٍۢ نَّحْنُ وَلَآ ءَابَآؤُنَا وَلَا حَرَّمْنَا مِن دُونِهِۦ مِن شَىْءٍۢ ۚ كَذَٰلِكَ فَعَلَ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ ۚ فَهَلْ عَلَى ٱلرُّسُلِ إِلَّا ٱلْبَلَٰغُ ٱلْمُبِينُ

Türkçe Okunuşu: veḳâle-lleẕîne eşrakû lev şâe-llâhü mâ `abednâ min dûnihî min şey'in naḥnü velâ âbâünâ velâ ḥarramnâ min dûnihî min şey'. keẕâlike fe`ale-lleẕîne min ḳablihim. fehel `ale-rrusüli ille-lbelâgu-lmübîn.

Türkçe Meali: Allah'a eş koşanlar: "Allah dileseydi O'ndan başka hiçbir şeye ne biz ve ne de babalarımız tapardı. O'nun buyruğu olmaksızın hiçbir şeyi haram kılmazdık" dediler. Kendilerinden öncekiler de böyle yapmıştı. Peygamberlere apaçık tebliğden başka ne vazife düşer?

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 36

Arapça: وَلَقَدْ بَعَثْنَا فِى كُلِّ أُمَّةٍۢ رَّسُولًا أَنِ ٱعْبُدُوا۟ ٱللَّهَ وَٱجْتَنِبُوا۟ ٱلطَّٰغُوتَ ۖ فَمِنْهُم مَّنْ هَدَى ٱللَّهُ وَمِنْهُم مَّنْ حَقَّتْ عَلَيْهِ ٱلضَّلَٰلَةُ ۚ فَسِيرُوا۟ فِى ٱلْأَرْضِ فَٱنظُرُوا۟ كَيْفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلْمُكَذِّبِينَ

Türkçe Okunuşu: veleḳad be`aŝnâ fî külli ümmetir rasûlen eni-`büdü-llâhe vectenibu-ṭṭâgût. feminhüm men hede-llâhü veminhüm men ḥaḳḳat `aleyhi-ḍḍalâleh. fesîrû fi-l'arḍi fenżurû keyfe kâne `âḳibetü-lmükeẕẕibîn.

Türkçe Meali: And olsun ki, her ümmete: "Allah'a kulluk edin, azdırıcılardan kaçının" diyen peygamber göndermişizdir. Allah içlerinden kimini doğru yola eriştirdi, kimi de sapıklığı haketti. Yeryüzünde gezin; peygamberleri yalanlayanların sonlarının nasıl olduğunugörün.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 37

Arapça: إِن تَحْرِصْ عَلَىٰ هُدَىٰهُمْ فَإِنَّ ٱللَّهَ لَا يَهْدِى مَن يُضِلُّ ۖ وَمَا لَهُم مِّن نَّٰصِرِينَ

Türkçe Okunuşu: in taḥriṣ `alâ hüdâhüm feinne-llâhe lâ yehdî mey yüḍillü vemâ lehüm min nâṣirîn.

Türkçe Meali: Onların doğru yolda olmalarına ne kadar özensen, yine de Allah, saptırdığını doğru yola iletmez. Onların yardımcıları da olmaz.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 38

Arapça: وَأَقْسَمُوا۟ بِٱللَّهِ جَهْدَ أَيْمَٰنِهِمْ ۙ لَا يَبْعَثُ ٱللَّهُ مَن يَمُوتُ ۚ بَلَىٰ وَعْدًا عَلَيْهِ حَقًّۭا وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ

Türkçe Okunuşu: veaḳsemû billâhi cehde eymânihim lâ yeb`aŝü-llâhü mey yemût. belâ va`den `aleyhi ḥaḳḳav velâkinne ekŝera-nnâsi lâ ya`lemûn.

Türkçe Meali: Ölen kimseyi Allah'ın diriltmeyeceği üzerine bütün güçleriyle Allah'a yemin ederler. Hayır; öyle değil, ayrılığa düştükleri şeyi onlara açıklamayı, inkar edenlerin kendilerinin yalancı olduklarını bileceklerini, Allah gerçekten vadetmiştir, fakat insanların çoğu bilmezler.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 39

Arapça: لِيُبَيِّنَ لَهُمُ ٱلَّذِى يَخْتَلِفُونَ فِيهِ وَلِيَعْلَمَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓا۟ أَنَّهُمْ كَانُوا۟ كَٰذِبِينَ

Türkçe Okunuşu: liyübeyyine lehümü-lleẕî yaḫtelifûne fîhi veliya`leme-lleẕîne keferû ennehüm kânû kâẕibîn.

Türkçe Meali: Ölen kimseyi Allah'ın diriltmeyeceği üzerine bütün güçleriyle Allah'a yemin ederler. Hayır; öyle değil, ayrılığa düştükleri şeyi onlara açıklamayı, inkar edenlerin kendilerinin yalancı olduklarını bileceklerini, Allah gerçekten vadetmiştir, fakat insanların çoğu bilmezler.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 40

Arapça: إِنَّمَا قَوْلُنَا لِشَىْءٍ إِذَآ أَرَدْنَٰهُ أَن نَّقُولَ لَهُۥ كُن فَيَكُونُ

Türkçe Okunuşu: innemâ ḳavlünâ lişey'in iẕâ eradnâhü en neḳûle lehû kün feyekûn.

Türkçe Meali: Bir şeyin olmasını istediğimiz zaman sözümüz sadece ona "Ol" dememizdir ve hemen olur.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 41

Arapça: وَٱلَّذِينَ هَاجَرُوا۟ فِى ٱللَّهِ مِنۢ بَعْدِ مَا ظُلِمُوا۟ لَنُبَوِّئَنَّهُمْ فِى ٱلدُّنْيَا حَسَنَةًۭ ۖ وَلَأَجْرُ ٱلْءَاخِرَةِ أَكْبَرُ ۚ لَوْ كَانُوا۟ يَعْلَمُونَ

Türkçe Okunuşu: velleẕîne hâcerû fi-llâhi mim ba`di mâ żulimû lenübevviennehüm fi-ddünyâ ḥaseneh. veleecru-l'âḫirati ekber. lev kânû ya`lemûn.

Türkçe Meali: Haksızlığa uğratıldıktan sonra, Allah yolunda hicret eden kimseleri, and olsun ki, dünyada güzel bir yerde yerleştiririz. Ahiret ecri ise daha büyüktür, keşki bilseler!

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 42

Arapça: ٱلَّذِينَ صَبَرُوا۟ وَعَلَىٰ رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ

Türkçe Okunuşu: elleẕîne ṣaberû ve`alâ rabbihim yetevekkelûn.

Türkçe Meali: Onlar sabreden ve yalnız Rablerine güvenen kimselerdir.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 43

Arapça: وَمَآ أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ إِلَّا رِجَالًۭا نُّوحِىٓ إِلَيْهِمْ ۚ فَسْـَٔلُوٓا۟ أَهْلَ ٱلذِّكْرِ إِن كُنتُمْ لَا تَعْلَمُونَ

Türkçe Okunuşu: vemâ erselnâ min ḳablike illâ ricâlen nûḥî ileyhim fes'elû ehle-ẕẕikri in küntüm lâ ta`lemûn.

Türkçe Meali: Doğrusu senden önce de kendilerine kitablar ve belgelerle vahyettiğimiz bir takım adamlar gönderdik. Bilmiyorsanız kitablılara sorun. Sana da, insanlara gönderileni açıklayasın diye Kuran'ı indirdik. Belki düşünürler.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 44

Arapça: بِٱلْبَيِّنَٰتِ وَٱلزُّبُرِ ۗ وَأَنزَلْنَآ إِلَيْكَ ٱلذِّكْرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ إِلَيْهِمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ

Türkçe Okunuşu: bilbeyyinâti vezzübür. veenzelnâ ileyke-ẕẕikra litübeyyine linnâsi mâ nüzzile ileyhim vele`allehüm yetefekkerûn.

Türkçe Meali: Doğrusu senden önce de kendilerine kitablar ve belgelerle vahyettiğimiz bir takım adamlar gönderdik. Bilmiyorsanız kitablılara sorun. Sana da, insanlara gönderileni açıklayasın diye Kuran'ı indirdik. Belki düşünürler.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 45

Arapça: أَفَأَمِنَ ٱلَّذِينَ مَكَرُوا۟ ٱلسَّيِّـَٔاتِ أَن يَخْسِفَ ٱللَّهُ بِهِمُ ٱلْأَرْضَ أَوْ يَأْتِيَهُمُ ٱلْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ

Türkçe Okunuşu: efeemine-lleẕîne mekerü-sseyyiâti ey yaḫsife-llâhü bihimü-l'arḍa ev ye'tiyehümü-l`aẕâbü min ḥayŝü lâ yeş`urûn.

Türkçe Meali: Kötü işler düzenleyenler Allah'ın kendilerini yere batırmasından yahut farketmedikleri bir yerden onlara azabın gelmesinden güvende midirler?

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 46

Arapça: أَوْ يَأْخُذَهُمْ فِى تَقَلُّبِهِمْ فَمَا هُم بِمُعْجِزِينَ

Türkçe Okunuşu: ev ye'ḫuẕehüm fî teḳallübihim femâ hüm bimü`cizîn.

Türkçe Meali: Veya hareket halindelerken -ki Allah'ı aciz bırakamazlar- ya da yok olmak endişesindeyken onlara azabın gelmesinden güvende midirler? Doğrusu Rabbin şefkatlidir, merhametlidir.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 47

Arapça: أَوْ يَأْخُذَهُمْ عَلَىٰ تَخَوُّفٍۢ فَإِنَّ رَبَّكُمْ لَرَءُوفٌۭ رَّحِيمٌ

Türkçe Okunuşu: ev ye'ḫuẕehüm `alâ teḫavvuf. feinne rabbeküm leraûfür raḥîm.

Türkçe Meali: Veya hareket halindelerken -ki Allah'ı aciz bırakamazlar- ya da yok olmak endişesindeyken onlara azabın gelmesinden güvende midirler? Doğrusu Rabbin şefkatlidir, merhametlidir.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 48

Arapça: أَوَلَمْ يَرَوْا۟ إِلَىٰ مَا خَلَقَ ٱللَّهُ مِن شَىْءٍۢ يَتَفَيَّؤُا۟ ظِلَٰلُهُۥ عَنِ ٱلْيَمِينِ وَٱلشَّمَآئِلِ سُجَّدًۭا لِّلَّهِ وَهُمْ دَٰخِرُونَ

Türkçe Okunuşu: evelem yerav ilâ mâ ḫaleḳa-llâhü min şey'iy yetefeyyeü żilâlühû `ani-lyemîni veşşemâili süccedel lillâhi vehüm dâḫirûn.

Türkçe Meali: Allah'ın yarattığı şeylerin, gölgeleri sağa sola vurarak, Allah'a boyun eğerek secde etmekte olduklarını görmüyorlar mı?

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 49

Arapça: وَلِلَّهِ يَسْجُدُ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ مِن دَآبَّةٍۢ وَٱلْمَلَٰٓئِكَةُ وَهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ

Türkçe Okunuşu: velillâhi yescüdü mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'arḍi min dâbbetiv velmelâiketü vehüm lâ yestekbirûn.

Türkçe Meali: Göklerde ve yerde bulunan her canlı ve melekler, büyüklük taslamaksızın Allah'a secde ederler.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 50

Arapça: يَخَافُونَ رَبَّهُم مِّن فَوْقِهِمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ ۩

Türkçe Okunuşu: yeḫâfûne rabbehüm min fevḳihim veyef`alûne mâ yü'merûn.

Türkçe Meali: Üstün olan Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyleri yaparlar.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 51

Arapça: ۞ وَقَالَ ٱللَّهُ لَا تَتَّخِذُوٓا۟ إِلَٰهَيْنِ ٱثْنَيْنِ ۖ إِنَّمَا هُوَ إِلَٰهٌۭ وَٰحِدٌۭ ۖ فَإِيَّٰىَ فَٱرْهَبُونِ

Türkçe Okunuşu: veḳâle-llâhü lâ tetteḫiẕû ilâheyni-ŝneyn. innemâ hüve ilâhüv vâḥid. feiyyâye ferhebûn.

Türkçe Meali: Allah, "İki tanrı edinmeyin, O ancak bir tek Tanrı'dır. Yalnız Ben'den korkun" dedi.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 52

Arapça: وَلَهُۥ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَلَهُ ٱلدِّينُ وَاصِبًا ۚ أَفَغَيْرَ ٱللَّهِ تَتَّقُونَ

Türkçe Okunuşu: velehû mâ fi-ssemâvâti vel'arḍi velehü-ddînü vâṣibâ. efegayra-llâhi tetteḳûn.

Türkçe Meali: Göklerde ve yerde olan O'nundur. Kulluk da daima O'nadır. Allah'tan başkasından mı sakınıyorsunuz?

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 53

Arapça: وَمَا بِكُم مِّن نِّعْمَةٍۢ فَمِنَ ٱللَّهِ ۖ ثُمَّ إِذَا مَسَّكُمُ ٱلضُّرُّ فَإِلَيْهِ تَجْـَٔرُونَ

Türkçe Okunuşu: vemâ biküm min ni`metin femine-llâhi ŝümme iẕâ messekümu-ḍḍurru feileyhi tec'erûn.

Türkçe Meali: Size gelen her nimet Allah'tandır. Sonra, bir sıkıntıya uğradığınızda yalnız O'na sığınırsınız.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 54

Arapça: ثُمَّ إِذَا كَشَفَ ٱلضُّرَّ عَنكُمْ إِذَا فَرِيقٌۭ مِّنكُم بِرَبِّهِمْ يُشْرِكُونَ

Türkçe Okunuşu: ŝümme iẕâ keşefe-ḍḍurra `anküm iẕâ ferîḳum minküm birabbihim yüşrikûn.

Türkçe Meali: Sıkıntılarınızı giderince de, içinizden bazıları kendilerine verdiğimize nankörlük ederek Rablerine eş koşarlar. Geçinin bakalım, yakında öğreneceksiniz.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 55

Arapça: لِيَكْفُرُوا۟ بِمَآ ءَاتَيْنَٰهُمْ ۚ فَتَمَتَّعُوا۟ ۖ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ

Türkçe Okunuşu: liyekfürû bimâ âteynâhüm. fetemette`û. fesevfe ta`lemûn.

Türkçe Meali: Sıkıntılarınızı giderince de, içinizden bazıları kendilerine verdiğimize nankörlük ederek Rablerine eş koşarlar. Geçinin bakalım, yakında öğreneceksiniz.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 56

Arapça: وَيَجْعَلُونَ لِمَا لَا يَعْلَمُونَ نَصِيبًۭا مِّمَّا رَزَقْنَٰهُمْ ۗ تَٱللَّهِ لَتُسْـَٔلُنَّ عَمَّا كُنتُمْ تَفْتَرُونَ

Türkçe Okunuşu: veyec`alûne limâ lâ ya`lemûne neṣîbem mimmâ razaḳnâhüm. tellâhi letüs'elünne `ammâ küntüm tefterûn.

Türkçe Meali: Kendilerine verdiğimiz rızıktan, onların ne olduğunu bilmeyen putlara pay ayırırlar. Allah'a and olsun ki, uydurup durduğunuz şeylerden elbette sorguya çekileceksiniz.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 57

Arapça: وَيَجْعَلُونَ لِلَّهِ ٱلْبَنَٰتِ سُبْحَٰنَهُۥ ۙ وَلَهُم مَّا يَشْتَهُونَ

Türkçe Okunuşu: veyec`alûne lillâhi-lbenâti sübḥânehû velehüm mâ yeştehûn.

Türkçe Meali: Beğendikleri erkek çocukları kendilerine; kızları da Allah'a malediyorlar. O bundan münezzehtir.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 58

Arapça: وَإِذَا بُشِّرَ أَحَدُهُم بِٱلْأُنثَىٰ ظَلَّ وَجْهُهُۥ مُسْوَدًّۭا وَهُوَ كَظِيمٌۭ

Türkçe Okunuşu: veiẕâ büşşira eḥadühüm bil'ünŝâ żalle vechühû müsveddev vehüve keżîm.

Türkçe Meali: Aralarından birine bir kızı olduğu müjdelendiği zaman içi gamla dolarak yüzü simsiyah kesilir.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 59

Arapça: يَتَوَٰرَىٰ مِنَ ٱلْقَوْمِ مِن سُوٓءِ مَا بُشِّرَ بِهِۦٓ ۚ أَيُمْسِكُهُۥ عَلَىٰ هُونٍ أَمْ يَدُسُّهُۥ فِى ٱلتُّرَابِ ۗ أَلَا سَآءَ مَا يَحْكُمُونَ

Türkçe Okunuşu: yetevârâ mine-lḳavmi min sûi mâ büşşira bih. eyümsikühû `alâ hûnin em yedüssühû fi-ttürâb. elâ sâe mâ yaḥkümûn.

Türkçe Meali: Kendisine verilen kötü müjde yüzünden, halktan gizlenmeye çalışır; onu utana utana tutsun mu, yoksa toprağa mı gömsün? Ne kötü hükmediyorlar!

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 60

Arapça: لِلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِٱلْءَاخِرَةِ مَثَلُ ٱلسَّوْءِ ۖ وَلِلَّهِ ٱلْمَثَلُ ٱلْأَعْلَىٰ ۚ وَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ

Türkçe Okunuşu: lilleẕîne lâ yü'minûne bil'âḫirati meŝelü-ssev'. velillâhi-lmeŝelü-l'a`lâ. vehüve-l`azîzü-lḥakîm.

Türkçe Meali: Ahirete inanmayanlar kötülük misalidirler. En üstün misali ise Allah verir. O Güçlü'dür, Hakim'dir.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 61

Arapça: وَلَوْ يُؤَاخِذُ ٱللَّهُ ٱلنَّاسَ بِظُلْمِهِم مَّا تَرَكَ عَلَيْهَا مِن دَآبَّةٍۢ وَلَٰكِن يُؤَخِّرُهُمْ إِلَىٰٓ أَجَلٍۢ مُّسَمًّۭى ۖ فَإِذَا جَآءَ أَجَلُهُمْ لَا يَسْتَـْٔخِرُونَ سَاعَةًۭ ۖ وَلَا يَسْتَقْدِمُونَ

Türkçe Okunuşu: velev yüâḫiẕü-llâhü-nnâse biżulmihim mâ terake `aleyhâ min dâbbetiv velâkiy yü'eḫḫiruhüm ilâ ecelim müsemmâ. feiẕâ câe ecelühüm lâ yeste'ḫirûne sâ`atev velâ yestaḳdimûn.

Türkçe Meali: Allah insanları haksızlıklarından ötürü yakalayacak olsaydı, yeryüzünde canlı bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar erteler. Süreleri dolunca onu ne bir saat geciktirebilirler ne de öne alabilirler.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 62

Arapça: وَيَجْعَلُونَ لِلَّهِ مَا يَكْرَهُونَ وَتَصِفُ أَلْسِنَتُهُمُ ٱلْكَذِبَ أَنَّ لَهُمُ ٱلْحُسْنَىٰ ۖ لَا جَرَمَ أَنَّ لَهُمُ ٱلنَّارَ وَأَنَّهُم مُّفْرَطُونَ

Türkçe Okunuşu: veyec`alûne lillâhi mâ yekrahûne veteṣifü elsinetühümü-lkeẕibe enne lehümü-lḥusnâ. lâ cerame enne lehümü-nnâra veennehüm müfraṭûn.

Türkçe Meali: Beğenmediklerini Allah'a malederler. Dilleri, güzel şeylerin kendilerine ait olduğunu yalan yere söyler durur. Cehennemin onların olduğunda ve önceden oraya gideceklerinde şüphe yoktur.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 63

Arapça: تَٱللَّهِ لَقَدْ أَرْسَلْنَآ إِلَىٰٓ أُمَمٍۢ مِّن قَبْلِكَ فَزَيَّنَ لَهُمُ ٱلشَّيْطَٰنُ أَعْمَٰلَهُمْ فَهُوَ وَلِيُّهُمُ ٱلْيَوْمَ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌۭ

Türkçe Okunuşu: tellâhi leḳad erselnâ ilâ ümemim min ḳablike fezeyyene lehümü-şşeyṭânü a`mâlehüm fehüve veliyyühümü-lyevme velehüm `aẕâbün elîm.

Türkçe Meali: Allah'a and olsun ki, senden önceki ümmetlere peygamberler gönderdik. Şeytan yaptıklarını onlara hep güzel gösterdi. Bugün de dostları odur. Onlara can yakıcı azap vardır.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 64

Arapça: وَمَآ أَنزَلْنَا عَلَيْكَ ٱلْكِتَٰبَ إِلَّا لِتُبَيِّنَ لَهُمُ ٱلَّذِى ٱخْتَلَفُوا۟ فِيهِ ۙ وَهُدًۭى وَرَحْمَةًۭ لِّقَوْمٍۢ يُؤْمِنُونَ

Türkçe Okunuşu: vemâ enzelnâ `aleyke-lkitâbe illâ litübeyyine lehümü-lleẕi-ḫtelefû fîhi vehüdev veraḥmetel liḳavmiy yü'minûn.

Türkçe Meali: Sana Kitap'ı, ayrılığa düştükleri şeyleri onlara açıklaman için, inanan kimselere de doğru yol rehberi ve rahmet olarak indirdik.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 65

Arapça: وَٱللَّهُ أَنزَلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءًۭ فَأَحْيَا بِهِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَآ ۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةًۭ لِّقَوْمٍۢ يَسْمَعُونَ

Türkçe Okunuşu: vellâhü enzele mine-ssemâi mâen feaḥyâ bihi-l'arḍa ba`de mevtihâ. inne fî ẕâlike leâyetel liḳavmiy yesme`ûn.

Türkçe Meali: Allah gökten su indirir ve ölümünden sonra yeryüzünü diriltir. Kulak veren kimseler için bunda ibret vardır.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 66

Arapça: وَإِنَّ لَكُمْ فِى ٱلْأَنْعَٰمِ لَعِبْرَةًۭ ۖ نُّسْقِيكُم مِّمَّا فِى بُطُونِهِۦ مِنۢ بَيْنِ فَرْثٍۢ وَدَمٍۢ لَّبَنًا خَالِصًۭا سَآئِغًۭا لِّلشَّٰرِبِينَ

Türkçe Okunuşu: veinne leküm fi-l'en`âmi le`ibrah. nüsḳîküm mimmâ fî büṭûnihî mim beyni ferŝiv vedemil lebenen ḫâliṣan sâigal lişşâribîn.

Türkçe Meali: Hayvanlarda da size ibretler vardır. Bağırsaklarındakiler ile kan arasından, içenlere halis ve içimi kolay süt içiririz.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 67

Arapça: وَمِن ثَمَرَٰتِ ٱلنَّخِيلِ وَٱلْأَعْنَٰبِ تَتَّخِذُونَ مِنْهُ سَكَرًۭا وَرِزْقًا حَسَنًا ۗ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةًۭ لِّقَوْمٍۢ يَعْقِلُونَ

Türkçe Okunuşu: vemin ŝemerâti-nneḫîli vel'a`nâbi tetteḫiẕûne minhü sekerav verizḳan ḥasenâ. inne fî ẕâlike leâyetel liḳavmiy ya`ḳilûn.

Türkçe Meali: Hurma ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerden şerbet, şıra (içecek) ve güzel rızık elde edersiniz. Düşünen millet için bunda ibret vardır.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 68

Arapça: وَأَوْحَىٰ رَبُّكَ إِلَى ٱلنَّحْلِ أَنِ ٱتَّخِذِى مِنَ ٱلْجِبَالِ بُيُوتًۭا وَمِنَ ٱلشَّجَرِ وَمِمَّا يَعْرِشُونَ

Türkçe Okunuşu: veevḥâ rabbüke ile-nnaḥli eni-tteḫiẕî mine-lcibâli büyûtev vemine-şşeceri vemimmâ ya`rişûn.

Türkçe Meali: Rabbin bal arısına: "Dağlarda, ağaçlarda ve hazırlanmış kovanlarda yuva edin; sonra her çeşit üründen ye; sonra da Rabbinin işlemen için gösterdiği yollardan yürü" diye öğretti. Karınlarından insanlara şifa olan çeşitli renklerde bal çıkar. Düşünen bir millet için bunda ibret vardır.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 69

Arapça: ثُمَّ كُلِى مِن كُلِّ ٱلثَّمَرَٰتِ فَٱسْلُكِى سُبُلَ رَبِّكِ ذُلُلًۭا ۚ يَخْرُجُ مِنۢ بُطُونِهَا شَرَابٌۭ مُّخْتَلِفٌ أَلْوَٰنُهُۥ فِيهِ شِفَآءٌۭ لِّلنَّاسِ ۗ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةًۭ لِّقَوْمٍۢ يَتَفَكَّرُونَ

Türkçe Okunuşu: ŝümme külî min külli-ŝŝemerâti feslükî sübüle rabbiki ẕülülâ. yaḫrucü mim büṭûnihâ şerâbüm muḫtelifün elvânühû fîhi şifâül linnâs. inne fî ẕâlike leâyetel liḳavmiy yetefekkerûn.

Türkçe Meali: Rabbin bal arısına: "Dağlarda, ağaçlarda ve hazırlanmış kovanlarda yuva edin; sonra her çeşit üründen ye; sonra da Rabbinin işlemen için gösterdiği yollardan yürü" diye öğretti. Karınlarından insanlara şifa olan çeşitli renklerde bal çıkar. Düşünen bir millet için bunda ibret vardır.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 70

Arapça: وَٱللَّهُ خَلَقَكُمْ ثُمَّ يَتَوَفَّىٰكُمْ ۚ وَمِنكُم مَّن يُرَدُّ إِلَىٰٓ أَرْذَلِ ٱلْعُمُرِ لِكَىْ لَا يَعْلَمَ بَعْدَ عِلْمٍۢ شَيْـًٔا ۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلِيمٌۭ قَدِيرٌۭ

Türkçe Okunuşu: vellâhü ḫaleḳaküm ŝümme yeteveffâküm veminküm mey yüraddü ilâ erẕeli-l`umüri likey lâ ya`leme ba`de `ilmin şey'â. inne-llâhe `alîmün ḳadîr.

Türkçe Meali: Allah sizi yaratmıştır, sonra öldürecektir, içinizden bir kısmı da ömrünün en fena zamanına ulaştırılır ki, bilirken bilmez olurlar. Doğrusu Allah bilendir, her şeye Kadir'dir.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 71

Arapça: وَٱللَّهُ فَضَّلَ بَعْضَكُمْ عَلَىٰ بَعْضٍۢ فِى ٱلرِّزْقِ ۚ فَمَا ٱلَّذِينَ فُضِّلُوا۟ بِرَآدِّى رِزْقِهِمْ عَلَىٰ مَا مَلَكَتْ أَيْمَٰنُهُمْ فَهُمْ فِيهِ سَوَآءٌ ۚ أَفَبِنِعْمَةِ ٱللَّهِ يَجْحَدُونَ

Türkçe Okunuşu: vellâhü feḍḍale ba`ḍaküm `alâ ba`ḍin fi-rrizḳ. feme-lleẕîne füḍḍilû birâddî rizḳihim `alâ mâ meleket eymânühüm fehüm fîhi sevâün. efebini`meti-llâhi yecḥadûn.

Türkçe Meali: Allah rızıkda kiminizi diğerlerine üstün tutmuştur. Üstün kılınanlar, emirleri altında bulunanların rızıklarını vermezler. Oysa rızıkta hepsi eşittir. Allah'ın nimetini bile bile inkar mı ediyorlar?

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 72

Arapça: وَٱللَّهُ جَعَلَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَٰجًۭا وَجَعَلَ لَكُم مِّنْ أَزْوَٰجِكُم بَنِينَ وَحَفَدَةًۭ وَرَزَقَكُم مِّنَ ٱلطَّيِّبَٰتِ ۚ أَفَبِٱلْبَٰطِلِ يُؤْمِنُونَ وَبِنِعْمَتِ ٱللَّهِ هُمْ يَكْفُرُونَ

Türkçe Okunuşu: vellâhü ce`ale leküm min enfüsiküm ezvâcev vece`ale leküm min ezvâciküm benîne veḥafedetev verazeḳaküm mine-ṭṭayyibât. efebilbâṭili yü'minûne vebini`meti-llâhi hüm yekfürûn.

Türkçe Meali: Allah size kendinizden eşler var eder. Eşlerinizden de oğullar ve torunlar var eder. Size temiz şeylerden rızık verir. Öyleyken batıla inanıyorlar ve Allah'ın nimetini inkar mı ediyorlar?

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 73

Arapça: وَيَعْبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ مَا لَا يَمْلِكُ لَهُمْ رِزْقًۭا مِّنَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ شَيْـًۭٔا وَلَا يَسْتَطِيعُونَ

Türkçe Okunuşu: veya`büdûne min dûni-llâhi mâ lâ yemlikü lehüm rizḳam mine-ssemâvâti vel'arḍi şey'ev velâ yesteṭî`ûn.

Türkçe Meali: Allah'ı bırakıp, göklerden ve yerden kendilerine verecek rızıkları olmayan ve vermeye güç yetiremeyen şeylere mi tapıyorlar?

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 74

Arapça: فَلَا تَضْرِبُوا۟ لِلَّهِ ٱلْأَمْثَالَ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ يَعْلَمُ وَأَنتُمْ لَا تَعْلَمُونَ

Türkçe Okunuşu: felâ taḍribû lillâhi-l'emŝâl. inne-llâhe ya`lemü veentüm lâ ta`lemûn.

Türkçe Meali: Allah'a benzerler koşmaya kalkmayın. Şüphesiz Allah bilir, siz bilmezsiniz.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 75

Arapça: ۞ ضَرَبَ ٱللَّهُ مَثَلًا عَبْدًۭا مَّمْلُوكًۭا لَّا يَقْدِرُ عَلَىٰ شَىْءٍۢ وَمَن رَّزَقْنَٰهُ مِنَّا رِزْقًا حَسَنًۭا فَهُوَ يُنفِقُ مِنْهُ سِرًّۭا وَجَهْرًا ۖ هَلْ يَسْتَوُۥنَ ۚ ٱلْحَمْدُ لِلَّهِ ۚ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ

Türkçe Okunuşu: ḍarabe-llâhü meŝelen `abdem memlûkel lâ yaḳdiru `alâ şey'iv vemer razaḳnâhü minnâ rizḳan ḥasenen fehüve yünfiḳu minhü sirrav vecehrâ. hel yestevûn. elḥamdü lillâh. bel ekŝeruhüm lâ ya`lemûn.

Türkçe Meali: Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile, kendisine verdiğimiz güzel nimetlerden gizlice ve açıkça sarfeden kimseyi misal gösterir: Hiç bunlar eşit olur mu? Övülmeğe layık olan Allah'tır, fakat çoğu bilmezler.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 76

Arapça: وَضَرَبَ ٱللَّهُ مَثَلًۭا رَّجُلَيْنِ أَحَدُهُمَآ أَبْكَمُ لَا يَقْدِرُ عَلَىٰ شَىْءٍۢ وَهُوَ كَلٌّ عَلَىٰ مَوْلَىٰهُ أَيْنَمَا يُوَجِّههُّ لَا يَأْتِ بِخَيْرٍ ۖ هَلْ يَسْتَوِى هُوَ وَمَن يَأْمُرُ بِٱلْعَدْلِ ۙ وَهُوَ عَلَىٰ صِرَٰطٍۢ مُّسْتَقِيمٍۢ

Türkçe Okunuşu: veḍarabe-llâhü meŝeler racüleyni eḥadühümâ ebkemü lâ yaḳdiru `alâ şey'iv vehüve kellün `alâ mevlâhü eynemâ yüveccihhü lâ ye'ti biḫayr. hel yestevî hüve vemey ye'müru bil`adli vehüve `alâ ṣirâṭim müsteḳîm.

Türkçe Meali: Allah iki adamı misal veriyor: Biri hiçbir şeye gücü yetmeyen bir dilsiz ki efendisine yüktür, nereye gönderse bir hayır çıkmaz; bu, doğru yolda olan, adaletle emreden kimse ile bir olabilir mi?

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 77

Arapça: وَلِلَّهِ غَيْبُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۚ وَمَآ أَمْرُ ٱلسَّاعَةِ إِلَّا كَلَمْحِ ٱلْبَصَرِ أَوْ هُوَ أَقْرَبُ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ قَدِيرٌۭ

Türkçe Okunuşu: velillâhi gaybü-ssemâvâti vel'arḍ. vemâ emru-ssâ`ati illâ kelemḥi-lbeṣari ev hüve aḳrab. inne-llâhe `alâ külli şey'in ḳadîr.

Türkçe Meali: Göklerin ve yerin gaybı Allah'a aittir, kıyamet saatinin kopuşu bir göz kırpması kadar veya daha çabuk bir zaman içinde olur. Şüphesiz Allah her şeye Kadir'dir.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 78

Arapça: وَٱللَّهُ أَخْرَجَكُم مِّنۢ بُطُونِ أُمَّهَٰتِكُمْ لَا تَعْلَمُونَ شَيْـًۭٔا وَجَعَلَ لَكُمُ ٱلسَّمْعَ وَٱلْأَبْصَٰرَ وَٱلْأَفْـِٔدَةَ ۙ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

Türkçe Okunuşu: vellâhü aḫraceküm mim büṭûni ümmehâtiküm lâ ta`lemûne şey'ev vece`ale lekümü-ssem`a vel'ebṣâra vel'ef'idete le`alleküm teşkürûn.

Türkçe Meali: Allah sizi annelerinizin karnından bir şey bilmez halde çıkarmıştır. Belki şükredersiniz diye size kulak, göz ve kalp vermiştir.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 79

Arapça: أَلَمْ يَرَوْا۟ إِلَى ٱلطَّيْرِ مُسَخَّرَٰتٍۢ فِى جَوِّ ٱلسَّمَآءِ مَا يُمْسِكُهُنَّ إِلَّا ٱللَّهُ ۗ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَٰتٍۢ لِّقَوْمٍۢ يُؤْمِنُونَ

Türkçe Okunuşu: elem yerav ile-ṭṭayri müseḫḫarâtin fî cevvi-ssemâ'. mâ yümsikühünne ille-llâh. inne fî ẕâlike leâyâtil liḳavmiy yü'minûn.

Türkçe Meali: Göğün boşluğunda Allah'ın buyruğuna boyun eğerek uçan kuşlara bakmıyorlar mı? Onları Allah'tan başka tutan kimse yoktur. İnanan millet için bunda dersler vardır.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 80

Arapça: وَٱللَّهُ جَعَلَ لَكُم مِّنۢ بُيُوتِكُمْ سَكَنًۭا وَجَعَلَ لَكُم مِّن جُلُودِ ٱلْأَنْعَٰمِ بُيُوتًۭا تَسْتَخِفُّونَهَا يَوْمَ ظَعْنِكُمْ وَيَوْمَ إِقَامَتِكُمْ ۙ وَمِنْ أَصْوَافِهَا وَأَوْبَارِهَا وَأَشْعَارِهَآ أَثَٰثًۭا وَمَتَٰعًا إِلَىٰ حِينٍۢ

Türkçe Okunuşu: vellâhü ce`ale leküm mim büyûtiküm sekenev vece`ale leküm min cülûdi-l'en`âmi büyûten testeḫiffûnehâ yevme ża`niküm veyevme iḳâmetiküm vemin aṣvâfihâ veevbârihâ veeş`ârihâ eŝâŝev vemetâ`an ilâ ḥîn.

Türkçe Meali: Allah size evlerinizi dinlenme yeri kıldı. Hayvanların derilerinden, yolculukta ve ikamet zamanlarınızda kolayca taşıyacağınız evler; yün, tüy ve kıllarından bir süre kullanacağınız giyimlikler ve geçimlikler var etmiştir.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 81

Arapça: وَٱللَّهُ جَعَلَ لَكُم مِّمَّا خَلَقَ ظِلَٰلًۭا وَجَعَلَ لَكُم مِّنَ ٱلْجِبَالِ أَكْنَٰنًۭا وَجَعَلَ لَكُمْ سَرَٰبِيلَ تَقِيكُمُ ٱلْحَرَّ وَسَرَٰبِيلَ تَقِيكُم بَأْسَكُمْ ۚ كَذَٰلِكَ يُتِمُّ نِعْمَتَهُۥ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تُسْلِمُونَ

Türkçe Okunuşu: vellâhü ce`ale leküm mimmâ ḫaleḳa żilâlev vece`ale leküm mine-lcibâli eknânev vece`ale leküm serâbîle teḳîkümü-lḥarra veserabîle teḳîküm be'seküm. keẕâlike yütimmü ni`metehû `aleyküm le`alleküm tüslimûn.

Türkçe Meali: Allah yarattıklarından size gölgeler yapmış; dağlarda sığınacağınız barınaklar var etmiş, sizi sıcaktan koruyacak elbiseler, harpte sizi koruyacak zırhlar vermiştir. Size olan nimetini müslüman olasınız diye işte bu şekilde tamamlamaktadır.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 82

Arapça: فَإِن تَوَلَّوْا۟ فَإِنَّمَا عَلَيْكَ ٱلْبَلَٰغُ ٱلْمُبِينُ

Türkçe Okunuşu: fein tevellev feinnemâ `aleyke-lbelâgu-lmübîn.

Türkçe Meali: Eğer yüz çevirirlerse, sana düşenin sadece açıkça tebliğ olduğunu bil.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 83

Arapça: يَعْرِفُونَ نِعْمَتَ ٱللَّهِ ثُمَّ يُنكِرُونَهَا وَأَكْثَرُهُمُ ٱلْكَٰفِرُونَ

Türkçe Okunuşu: ya`rifûne ni`mete-llâhi ŝümme yünkirûnehâ veekŝeruhümü-lkâfirûn.

Türkçe Meali: Allah'ın nimetini hem bilirler hem de inkar ederler. Zaten çoğu kafir kimselerdir.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 84

Arapça: وَيَوْمَ نَبْعَثُ مِن كُلِّ أُمَّةٍۢ شَهِيدًۭا ثُمَّ لَا يُؤْذَنُ لِلَّذِينَ كَفَرُوا۟ وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ

Türkçe Okunuşu: veyevme neb`aŝü min külli ümmetin şehîden ŝümme lâ yü'ẕenü lilleẕîne keferû velâ hüm yüsta`tebûn.

Türkçe Meali: Kıyamet günü her ümmetten bir şahit getiririz; inkar edenlere itiraz için izin de verilmez, onların özürleri de dinlenmez.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 85

Arapça: وَإِذَا رَءَا ٱلَّذِينَ ظَلَمُوا۟ ٱلْعَذَابَ فَلَا يُخَفَّفُ عَنْهُمْ وَلَا هُمْ يُنظَرُونَ

Türkçe Okunuşu: veiẕâ rae-lleẕîne żalemü-l`aẕâbe felâ yüḫaffefü `anhüm velâ hüm yünżarûn.

Türkçe Meali: Zulmedenler, azap görürlerken azabları hafifletilmez de geciktirilmez de.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 86

Arapça: وَإِذَا رَءَا ٱلَّذِينَ أَشْرَكُوا۟ شُرَكَآءَهُمْ قَالُوا۟ رَبَّنَا هَٰٓؤُلَآءِ شُرَكَآؤُنَا ٱلَّذِينَ كُنَّا نَدْعُوا۟ مِن دُونِكَ ۖ فَأَلْقَوْا۟ إِلَيْهِمُ ٱلْقَوْلَ إِنَّكُمْ لَكَٰذِبُونَ

Türkçe Okunuşu: veiẕâ rae-lleẕîne eşrakû şürakâehüm ḳâlû rabbenâ hâülâi şürakâüne-lleẕîne künnâ ned`û min dûnik. feelḳav ileyhimü-lḳavle inneküm lekâẕibûn.

Türkçe Meali: Allah'a ortak koşanlar, koştukları ortakları gördüklerinde: "Rabbimiz! Seni bırakıp yalvardığımız ortaklarımız bunlardır" derler. Koştukları ortaklar: "Doğrusu siz yalancısınız" diye söz atarlar.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 87

Arapça: وَأَلْقَوْا۟ إِلَى ٱللَّهِ يَوْمَئِذٍ ٱلسَّلَمَ ۖ وَضَلَّ عَنْهُم مَّا كَانُوا۟ يَفْتَرُونَ

Türkçe Okunuşu: veelḳav ile-llâhi yevmeiẕin-sseleme veḍalle `anhüm mâ kânû yefterûn.

Türkçe Meali: Puta tapanlar o gün Allah'ın hükmüne teslim olurlar; uydurdukları şeyler onlardan uzaklaşırlar.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 88

Arapça: ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ وَصَدُّوا۟ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ زِدْنَٰهُمْ عَذَابًۭا فَوْقَ ٱلْعَذَابِ بِمَا كَانُوا۟ يُفْسِدُونَ

Türkçe Okunuşu: elleẕîne keferû veṣaddû `an sebîli-llâhi zidnâhüm `aẕâben fevḳa-l`aẕâbi bimâ kânû yüfsidûn.

Türkçe Meali: İnkar eden, Allah'ın yolundan alıkoyanlara, bozgunculuklarına karşılık azap üstüne azap veririz.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 89

Arapça: وَيَوْمَ نَبْعَثُ فِى كُلِّ أُمَّةٍۢ شَهِيدًا عَلَيْهِم مِّنْ أَنفُسِهِمْ ۖ وَجِئْنَا بِكَ شَهِيدًا عَلَىٰ هَٰٓؤُلَآءِ ۚ وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ ٱلْكِتَٰبَ تِبْيَٰنًۭا لِّكُلِّ شَىْءٍۢ وَهُدًۭى وَرَحْمَةًۭ وَبُشْرَىٰ لِلْمُسْلِمِينَ

Türkçe Okunuşu: veyevme neb`aŝü fî külli ümmetin şehîden `aleyhim min enfüsihim veci'nâ bike şehîden `alâ hâülâ'. venezzelnâ `aleyke-lkitâbe tibyânel likülli şey'iv vehüdev veraḥmetev vebüşrâ lilmüslimîn.

Türkçe Meali: O gün her ümmetten bir kişiyi onlara şahit tutarız. Seni de ümmetine şahit getiririz. Sana her şeyi açıklayan ve Müslümanlara doğruyu gösteren bir rehber, rahmet ve müjde olarak Kuran'ı indirdik.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 90

Arapça: ۞ إِنَّ ٱللَّهَ يَأْمُرُ بِٱلْعَدْلِ وَٱلْإِحْسَٰنِ وَإِيتَآئِ ذِى ٱلْقُرْبَىٰ وَيَنْهَىٰ عَنِ ٱلْفَحْشَآءِ وَٱلْمُنكَرِ وَٱلْبَغْىِ ۚ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ

Türkçe Okunuşu: inne-llâhe ye'müru bil`adli vel'iḥsâni veîtâi ẕi-lḳurbâ veyenhâ `ani-lfaḥşâi velmünkeri velbagy. ye`iżuküm le`alleküm teẕekkerûn.

Türkçe Meali: Allah şüphesiz adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara bakmayı emreder; hayasızlığı, fenalığı ve haddi aşmayı yasak eder. Tutasınız diye size öğüt verir.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 91

Arapça: وَأَوْفُوا۟ بِعَهْدِ ٱللَّهِ إِذَا عَٰهَدتُّمْ وَلَا تَنقُضُوا۟ ٱلْأَيْمَٰنَ بَعْدَ تَوْكِيدِهَا وَقَدْ جَعَلْتُمُ ٱللَّهَ عَلَيْكُمْ كَفِيلًا ۚ إِنَّ ٱللَّهَ يَعْلَمُ مَا تَفْعَلُونَ

Türkçe Okunuşu: veevfû bi`ahdi-llâhi iẕâ `âhettüm velâ tenḳuḍü-l'eymâne ba`de tevkîdihâ veḳad ce`altümü-llâhe `aleyküm kefîlâ. inne-llâhe ya`lemü mâ tef`alûn.

Türkçe Meali: Ahitleştiğiniz zaman Allah'ın ahdini yerine getirin. Allah'ı kendinize kefil kılarak sağlama bağladığınız yeminleri bozmayın. Allah yaptıklarınızı şüphesiz bilir.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 92

Arapça: وَلَا تَكُونُوا۟ كَٱلَّتِى نَقَضَتْ غَزْلَهَا مِنۢ بَعْدِ قُوَّةٍ أَنكَٰثًۭا تَتَّخِذُونَ أَيْمَٰنَكُمْ دَخَلًۢا بَيْنَكُمْ أَن تَكُونَ أُمَّةٌ هِىَ أَرْبَىٰ مِنْ أُمَّةٍ ۚ إِنَّمَا يَبْلُوكُمُ ٱللَّهُ بِهِۦ ۚ وَلَيُبَيِّنَنَّ لَكُمْ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ مَا كُنتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ

Türkçe Okunuşu: velâ tekûnû kelletî neḳaḍat gazlehâ mim ba`di ḳuvvetin enkâŝâ. tetteḫiẕûne eymâneküm deḫalem beyneküm en tekûne ümmetün hiye erbâ min ümmeh. innemâ yeblûkümü-llâhü bih. veleyübeyyinenne leküm yevme-lḳiyâmeti mâ küntüm fîhi taḫtelifûn.

Türkçe Meali: Bir ümmetin diğerinden daha çok olmasından ötürü, aranızdaki yeminleri bozarak, ipliğini iyice eğirip katladıktan sonra bozan kadın gibi olmayın. Allah onunla sizi dener. And olsun ki, ayrılığa düştüğünüz şeyleri size kıyamet günü açıklar.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 93

Arapça: وَلَوْ شَآءَ ٱللَّهُ لَجَعَلَكُمْ أُمَّةًۭ وَٰحِدَةًۭ وَلَٰكِن يُضِلُّ مَن يَشَآءُ وَيَهْدِى مَن يَشَآءُ ۚ وَلَتُسْـَٔلُنَّ عَمَّا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

Türkçe Okunuşu: velev şâe-llâhü lece`aleküm ümmetev vâḥidetev velâkiy yüḍillü mey yeşâü veyehdî mey yeşâ'. veletüs'elünne `ammâ küntüm ta`melûn.

Türkçe Meali: Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı. Ama O, istediğini saptırır, istediğini doğru yola eriştirir. İşlediklerinizden, and olsun ki, sorumlu tutulacaksınız.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 94

Arapça: وَلَا تَتَّخِذُوٓا۟ أَيْمَٰنَكُمْ دَخَلًۢا بَيْنَكُمْ فَتَزِلَّ قَدَمٌۢ بَعْدَ ثُبُوتِهَا وَتَذُوقُوا۟ ٱلسُّوٓءَ بِمَا صَدَدتُّمْ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ ۖ وَلَكُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌۭ

Türkçe Okunuşu: velâ tetteḫiẕû eymâneküm deḫalem beyneküm fetezille ḳademüm ba`de ŝübûtihâ veteẕûḳu-ssûe bimâ ṣadettüm `an sebîli-llâh. veleküm `aẕâbün `ażîm.

Türkçe Meali: Birbirinizi aldatmak için yemin etmeyin ki, bu yüzden sağlamca yere basmakta olan ayak sürçebilir; Allah yolundan alıkoymanıza karşılık kötü bir azap tadarsınız ve (ahirette de) büyük bir azaba uğrarsınız.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 95

Arapça: وَلَا تَشْتَرُوا۟ بِعَهْدِ ٱللَّهِ ثَمَنًۭا قَلِيلًا ۚ إِنَّمَا عِندَ ٱللَّهِ هُوَ خَيْرٌۭ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ

Türkçe Okunuşu: velâ teşterû bi`ahdi-llâhi ŝemenen ḳalîlâ. innemâ `inde-llâhi hüve ḫayrul leküm in küntüm ta`lemûn.

Türkçe Meali: Allah'ın ahdini hiçbir değere değişmeyin. Eğer bilirseniz, Allah katında olan sizin için daha iyidir.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 96

Arapça: مَا عِندَكُمْ يَنفَدُ ۖ وَمَا عِندَ ٱللَّهِ بَاقٍۢ ۗ وَلَنَجْزِيَنَّ ٱلَّذِينَ صَبَرُوٓا۟ أَجْرَهُم بِأَحْسَنِ مَا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ

Türkçe Okunuşu: mâ `indeküm yenfedü vemâ `inde-llâhi bâḳ. velenecziyenne-lleẕîne ṣaberû ecrahüm biaḥseni mâ kânû ya`melûn.

Türkçe Meali: Sizde olanlar tükenir ama, Allah katında olanlar sonsuzdur, tükenmez. Sabredenlere ecirlerini, yaptıklarından daha güzeli ile ödeyeceğiz.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 97

Arapça: مَنْ عَمِلَ صَٰلِحًۭا مِّن ذَكَرٍ أَوْ أُنثَىٰ وَهُوَ مُؤْمِنٌۭ فَلَنُحْيِيَنَّهُۥ حَيَوٰةًۭ طَيِّبَةًۭ ۖ وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ أَجْرَهُم بِأَحْسَنِ مَا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ

Türkçe Okunuşu: men `amile ṣâliḥam min ẕekerin ev ünŝâ vehüve mü'minün felenuḥyiyennehû ḥayâten ṭayyibeh. velenecziyennehüm ecrahüm biaḥseni mâ kânû ya`melûn.

Türkçe Meali: Kadın, erkek, inanmış olarak kim iyi iş işlerse, ona hoş bir hayat yaşatacağız. Ecirlerini yaptıklarından daha güzeli ile ödeyeceğiz.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 98

Arapça: فَإِذَا قَرَأْتَ ٱلْقُرْءَانَ فَٱسْتَعِذْ بِٱللَّهِ مِنَ ٱلشَّيْطَٰنِ ٱلرَّجِيمِ

Türkçe Okunuşu: feiẕâ ḳara'te-lḳur'âne feste`iẕ billâhi mine-şşeyṭâni-rracîm.

Türkçe Meali: Kuran okuyacağın zaman, kovulmuş şeytandan Allah'a sığın.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 99

Arapça: إِنَّهُۥ لَيْسَ لَهُۥ سُلْطَٰنٌ عَلَى ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَلَىٰ رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ

Türkçe Okunuşu: innehû leyse lehû sülṭânün `ale-lleẕîne âmenû ve`alâ rabbihim yetevekkelûn.

Türkçe Meali: Doğrusu şeytanın, inananlar ve yalnız Rablerine güvenenler üzerinde bir nüfuzu yoktur.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 100

Arapça: إِنَّمَا سُلْطَٰنُهُۥ عَلَى ٱلَّذِينَ يَتَوَلَّوْنَهُۥ وَٱلَّذِينَ هُم بِهِۦ مُشْرِكُونَ

Türkçe Okunuşu: innemâ sülṭânühû `ale-lleẕîne yetevellevnehû velleẕîne hüm bihî müşrikûn.

Türkçe Meali: O'nun nüfuzu sadece, O'nu dost edinenler ve Allah'a ortak koşanlar üzerindedir.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 101

Arapça: وَإِذَا بَدَّلْنَآ ءَايَةًۭ مَّكَانَ ءَايَةٍۢ ۙ وَٱللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا يُنَزِّلُ قَالُوٓا۟ إِنَّمَآ أَنتَ مُفْتَرٍۭ ۚ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ

Türkçe Okunuşu: veiẕâ beddelnâ âyetem mekâne âyetiv vellâhü a`lemü bimâ yünezzilü ḳâlû innemâ ente müfter. bel ekŝeruhüm lâ ya`lemûn.

Türkçe Meali: Bir ayetin yerini başka bir ayetle değiştirdiğimizde, ki Allah ne indirdiğini gayet iyi bilir onlar, "Sen sadece uyduruyorsun" derler. Hayır, öyle değildir, ama onların çoğu bunu bilmezler.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 102

Arapça: قُلْ نَزَّلَهُۥ رُوحُ ٱلْقُدُسِ مِن رَّبِّكَ بِٱلْحَقِّ لِيُثَبِّتَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَهُدًۭى وَبُشْرَىٰ لِلْمُسْلِمِينَ

Türkçe Okunuşu: ḳul nezzelehû rûḥu-lḳudüsi mir rabbike bilḥaḳḳi liyüŝebbite-lleẕîne âmenû vehüdev vebüşrâ lilmüslimîn.

Türkçe Meali: De ki: "Kuran'ı; Ruhul Kudüs (Cebrail) Rabbinin katından, inananların inançlarını pekiştirmek, Müslümanlara doğruluk rehberi ve müjde olmak üzere gerçekle indirmiştir."

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 103

Arapça: وَلَقَدْ نَعْلَمُ أَنَّهُمْ يَقُولُونَ إِنَّمَا يُعَلِّمُهُۥ بَشَرٌۭ ۗ لِّسَانُ ٱلَّذِى يُلْحِدُونَ إِلَيْهِ أَعْجَمِىٌّۭ وَهَٰذَا لِسَانٌ عَرَبِىٌّۭ مُّبِينٌ

Türkçe Okunuşu: veleḳad na`lemü ennehüm yeḳûlûne innemâ yü`allimühû beşer. lisânü-lleẕî yülḥidûne ileyhi a`cemiyyüv vehâẕâ lisânün `arabiyyüm mübîn.

Türkçe Meali: And olsun ki: "Ona elbette bir insan öğretiyor" dediklerini biliyoruz. Kast ettikleri kimsenin dili yabancıdır, Kuran ise fasih Arapça'dır.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 104

Arapça: إِنَّ ٱلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ لَا يَهْدِيهِمُ ٱللَّهُ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ

Türkçe Okunuşu: inne-lleẕîne lâ yü'minûne biâyâti-llâhi lâ yehdîhimü-llâhü velehüm `aẕâbün elîm.

Türkçe Meali: Allah'ın ayetlerine inanmayanları Allah doğru yola eriştirmez. Onlara can yakıcı azap vardır.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 105

Arapça: إِنَّمَا يَفْتَرِى ٱلْكَذِبَ ٱلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ ۖ وَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْكَٰذِبُونَ

Türkçe Okunuşu: innemâ yefteri-lkeẕibe-lleẕîne lâ yü'minûne biâyâti-llâh. veülâike hümü-lkâẕibûn.

Türkçe Meali: Yalan uyduranlar ancak Allah'ın ayetlerine inanmayanlardır. Yalancılar işte onlardır.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 106

Arapça: مَن كَفَرَ بِٱللَّهِ مِنۢ بَعْدِ إِيمَٰنِهِۦٓ إِلَّا مَنْ أُكْرِهَ وَقَلْبُهُۥ مُطْمَئِنٌّۢ بِٱلْإِيمَٰنِ وَلَٰكِن مَّن شَرَحَ بِٱلْكُفْرِ صَدْرًۭا فَعَلَيْهِمْ غَضَبٌۭ مِّنَ ٱللَّهِ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌۭ

Türkçe Okunuşu: men kefera billâhi mim ba`di îmânihî illâ men ükrihe veḳalbühû muṭmeinnüm bil'îmâni velâkim men şeraḥa bilküfri ṣadran fe`aleyhim gaḍabüm mine-llâh. velehüm `aẕâbün `ażîm.

Türkçe Meali: Gönlü imanla dolu olduğu halde, zor altında olan kimse müstesna, inandıktan sonra Allah'ı inkar edip, gönlünü kafirliğe açanlara Allah katından bir gazap vardır; büyük azap da onlar içindir.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 107

Arapça: ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمُ ٱسْتَحَبُّوا۟ ٱلْحَيَوٰةَ ٱلدُّنْيَا عَلَى ٱلْءَاخِرَةِ وَأَنَّ ٱللَّهَ لَا يَهْدِى ٱلْقَوْمَ ٱلْكَٰفِرِينَ

Türkçe Okunuşu: ẕâlike biennehümü-steḥabbü-lḥayâte-ddünyâ `ale-l'âḫirati veenne-llâhe lâ yehdi-lḳavme-lkâfirîn.

Türkçe Meali: Bu, dünya hayatını ahirete tercih etmelerinden ve Allah'ın da, inkarcı milleti doğru yola eriştirmemesinden ötürü böyledir.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 108

Arapça: أُو۟لَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ طَبَعَ ٱللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ وَسَمْعِهِمْ وَأَبْصَٰرِهِمْ ۖ وَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْغَٰفِلُونَ

Türkçe Okunuşu: ülâike-lleẕîne ṭabe`a-llâhü `alâ ḳulûbihim vesem`ihim veebṣârihim. veülâike hümü-lgâfilûn.

Türkçe Meali: İşte Allah'ın kalblerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimseler bunlardır. Gafiller de işte bunlardır.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 109

Arapça: لَا جَرَمَ أَنَّهُمْ فِى ٱلْءَاخِرَةِ هُمُ ٱلْخَٰسِرُونَ

Türkçe Okunuşu: lâ cerame ennehüm fi-l'âḫirati hümü-lḫâsirûn.

Türkçe Meali: Ahirette zarara uğrayacakların bunlar olduğunda şüphe yoktur.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 110

Arapça: ثُمَّ إِنَّ رَبَّكَ لِلَّذِينَ هَاجَرُوا۟ مِنۢ بَعْدِ مَا فُتِنُوا۟ ثُمَّ جَٰهَدُوا۟ وَصَبَرُوٓا۟ إِنَّ رَبَّكَ مِنۢ بَعْدِهَا لَغَفُورٌۭ رَّحِيمٌۭ

Türkçe Okunuşu: ŝümme inne rabbeke lilleẕîne hâcerû mim ba`di mâ fütinû ŝümme câhedû veṣaberû inne rabbeke mim ba`dihâ legafûrur raḥîm.

Türkçe Meali: Rabbin, türlü eziyete uğratıldıktan sonra hicret eden, sonra Allah uğrunda savaşan ve sabreden kimselerden yanadır. Rabbin şüphesiz bundan sonra da bağışlar ve merhamet eder.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 111

Arapça: ۞ يَوْمَ تَأْتِى كُلُّ نَفْسٍۢ تُجَٰدِلُ عَن نَّفْسِهَا وَتُوَفَّىٰ كُلُّ نَفْسٍۢ مَّا عَمِلَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ

Türkçe Okunuşu: yevme te'tî küllü nefsin tücâdilü `an nefsihâ vetüveffâ küllü nefsim mâ `amilet vehüm lâ yużlemûn.

Türkçe Meali: O gün, herkesin kendi derdine düşüp çabalayacağı ve herkesin işlediğinin haksızlığa uğratılmadan kendisine ödeneceği bir gündür.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 112

Arapça: وَضَرَبَ ٱللَّهُ مَثَلًۭا قَرْيَةًۭ كَانَتْ ءَامِنَةًۭ مُّطْمَئِنَّةًۭ يَأْتِيهَا رِزْقُهَا رَغَدًۭا مِّن كُلِّ مَكَانٍۢ فَكَفَرَتْ بِأَنْعُمِ ٱللَّهِ فَأَذَٰقَهَا ٱللَّهُ لِبَاسَ ٱلْجُوعِ وَٱلْخَوْفِ بِمَا كَانُوا۟ يَصْنَعُونَ

Türkçe Okunuşu: veḍarabe-llâhü meŝelen ḳaryeten kânet âminetem muṭmeinnetey ye'tîhâ rizḳuhâ ragadem min külli mekânin fekeferat bien`umi-llâhi feeẕâḳahe-llâhü libâse-lcû`i velḫavfi bimâ kânû yaṣne`ûn.

Türkçe Meali: Allah size güven ve huzur içinde olan bir kasabayı misal verir: Her taraftan oraya bolca rızık geliyordu. Ama Allah'ın nimetlerine nankörlük ettiler; bu yüzden Allah onlara yaptıklarına karşılık açlık ve korku belasını tattırdı.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 113

Arapça: وَلَقَدْ جَآءَهُمْ رَسُولٌۭ مِّنْهُمْ فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَهُمُ ٱلْعَذَابُ وَهُمْ ظَٰلِمُونَ

Türkçe Okunuşu: veleḳad câehüm rasûlüm minhüm fekeẕẕebûhü feeḫaẕehümü-l`aẕâbü vehüm żâlimûn.

Türkçe Meali: And olsun ki, aralarından kendilerine bir peygamber gelmişti, onu yalancı saydılar. Haksızlık ederlerken azaba uğradılar.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 114

Arapça: فَكُلُوا۟ مِمَّا رَزَقَكُمُ ٱللَّهُ حَلَٰلًۭا طَيِّبًۭا وَٱشْكُرُوا۟ نِعْمَتَ ٱللَّهِ إِن كُنتُمْ إِيَّاهُ تَعْبُدُونَ

Türkçe Okunuşu: fekülû mimmâ razeḳakümü-llâhü ḥalâlen ṭayyibâ. veşkürû ni`mete-llâhi in küntüm iyyâhü ta`büdûn.

Türkçe Meali: Yalnız Allah'a kulluk ediyorsanız, Allah'ın size helal ve temiz olarak verdiği rızıklardan yiyin, O'nun nimetine şükredin.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 115

Arapça: إِنَّمَا حَرَّمَ عَلَيْكُمُ ٱلْمَيْتَةَ وَٱلدَّمَ وَلَحْمَ ٱلْخِنزِيرِ وَمَآ أُهِلَّ لِغَيْرِ ٱللَّهِ بِهِۦ ۖ فَمَنِ ٱضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍۢ وَلَا عَادٍۢ فَإِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٌۭ رَّحِيمٌۭ

Türkçe Okunuşu: innemâ ḥarrame `aleykümü-lmeytete veddeme velaḥme-lḫinzîri vemâ ühille ligayri-llâhi bih. femeni-ḍṭurra gayra bâgiv velâ `âdin feinne-llâhe gafûrur raḥîm.

Türkçe Meali: Allah size ancak leşi, kanı, domuz etini ve Allah'tan başkasının adına kesilenleri haram etmiştir. Darda kalan, aşırı gitmemek ve başkasının hakkına el uzatmamak şartiyle bunun dışındadır. Allah şüphesiz bağışlar, merhamet eder.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 116

Arapça: وَلَا تَقُولُوا۟ لِمَا تَصِفُ أَلْسِنَتُكُمُ ٱلْكَذِبَ هَٰذَا حَلَٰلٌۭ وَهَٰذَا حَرَامٌۭ لِّتَفْتَرُوا۟ عَلَى ٱللَّهِ ٱلْكَذِبَ ۚ إِنَّ ٱلَّذِينَ يَفْتَرُونَ عَلَى ٱللَّهِ ٱلْكَذِبَ لَا يُفْلِحُونَ

Türkçe Okunuşu: velâ teḳûlû limâ teṣifü elsinetükümü-lkeẕibe hâẕâ ḥalâlüv vehâẕâ ḥarâmül litefterû `ale-llâhi-lkeẕib. inne-lleẕîne yefterûne `ale-llâhi-lkeẕibe lâ yüfliḥûn.

Türkçe Meali: Diliniz yalana alışmış olduğu için, "şu haram, bu helaldir" demeyin, zira Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Allah'a karşı yalan uyduranlar ise, saadete şüphesiz erişemezler.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 117

Arapça: مَتَٰعٌۭ قَلِيلٌۭ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌۭ

Türkçe Okunuşu: metâ`un ḳalîl. velehüm `aẕâbün elîm.

Türkçe Meali: Az bir geçim ama ardından can yakıcı bir azap onlaradır.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 118

Arapça: وَعَلَى ٱلَّذِينَ هَادُوا۟ حَرَّمْنَا مَا قَصَصْنَا عَلَيْكَ مِن قَبْلُ ۖ وَمَا ظَلَمْنَٰهُمْ وَلَٰكِن كَانُوٓا۟ أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ

Türkçe Okunuşu: ve`ale-lleẕîne hâdû ḥarramnâ mâ ḳaṣaṣnâ `aleyke min ḳabl. vemâ żalemnâhüm velâkin kânû enfüsehüm yażlimûn.

Türkçe Meali: Sana anlattıklarımızı, daha önce, yahudi olanlara da haram kılmıştık; biz onlara zulmetmedik, onlar kendilerine zulmediyorlardı.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 119

Arapça: ثُمَّ إِنَّ رَبَّكَ لِلَّذِينَ عَمِلُوا۟ ٱلسُّوٓءَ بِجَهَٰلَةٍۢ ثُمَّ تَابُوا۟ مِنۢ بَعْدِ ذَٰلِكَ وَأَصْلَحُوٓا۟ إِنَّ رَبَّكَ مِنۢ بَعْدِهَا لَغَفُورٌۭ رَّحِيمٌ

Türkçe Okunuşu: ŝümme inne rabbeke lilleẕîne `amilü-ssûe bicehâletin ŝümme tâbû mim ba`di ẕâlike veaṣleḥû inne rabbeke mim ba`dihâ legafûrur raḥîm.

Türkçe Meali: Sonra doğrusu Rabbin, bilmeyerek kötülük işleyip ardından tevbe eden ve ıslah olanlardan yanadır. Rabbin bundan sonra da bağışlar ve merhamet eder.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 120

Arapça: إِنَّ إِبْرَٰهِيمَ كَانَ أُمَّةًۭ قَانِتًۭا لِّلَّهِ حَنِيفًۭا وَلَمْ يَكُ مِنَ ٱلْمُشْرِكِينَ

Türkçe Okunuşu: inne ibrâhîme kâne ümmeten ḳânitel lillâhi ḥanîfâ. velem yekü mine-lmüşrikîn.

Türkçe Meali: İbrahim, şüphesiz Allah'a boyun eğen ve O'na yönelen bir önderdi; puta tapanlardan değildi.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 121

Arapça: شَاكِرًۭا لِّأَنْعُمِهِ ۚ ٱجْتَبَىٰهُ وَهَدَىٰهُ إِلَىٰ صِرَٰطٍۢ مُّسْتَقِيمٍۢ

Türkçe Okunuşu: şâkiral lien`umih. ictebâhü vehedâhü ilâ ṣirâṭim müsteḳîm.

Türkçe Meali: Rabbinin nimetlerine şükrederdi; Rabbi de onu seçti ve doğru yola eriştirdi.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 122

Arapça: وَءَاتَيْنَٰهُ فِى ٱلدُّنْيَا حَسَنَةًۭ ۖ وَإِنَّهُۥ فِى ٱلْءَاخِرَةِ لَمِنَ ٱلصَّٰلِحِينَ

Türkçe Okunuşu: veâteynâhü fi-ddünyâ ḥaseneh. veinnehû fi-l'âḫirati lemine-ṣṣâliḥîn.

Türkçe Meali: Dünyada ona güzellik verdik, ahirette de o mutlaka barışsever iyiler arasında yer alacaktır.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 123

Arapça: ثُمَّ أَوْحَيْنَآ إِلَيْكَ أَنِ ٱتَّبِعْ مِلَّةَ إِبْرَٰهِيمَ حَنِيفًۭا ۖ وَمَا كَانَ مِنَ ٱلْمُشْرِكِينَ

Türkçe Okunuşu: ŝümme evḥaynâ ileyke eni-ttebi` millete ibrâhîme ḥanîfâ. vemâ kâne mine-lmüşrikîn.

Türkçe Meali: Şimdi sana, "Doğruya yönelen, puta tapanlardan olmayan İbrahim'in dinine uy" diye vahyettik.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 124

Arapça: إِنَّمَا جُعِلَ ٱلسَّبْتُ عَلَى ٱلَّذِينَ ٱخْتَلَفُوا۟ فِيهِ ۚ وَإِنَّ رَبَّكَ لَيَحْكُمُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ فِيمَا كَانُوا۟ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ

Türkçe Okunuşu: innemâ cü`ile-ssebtü `ale-lleẕîne-ḫtelefû fîh. veinne rabbeke leyaḥkümü beynehüm yevme-lḳiyâmeti fîmâ kânû fîhi yaḫtelifûn.

Türkçe Meali: Cumartesi ibadeti, ancak o gün üzerinde çekişenlere farz kılındı. Rabbin, ayrılığa düştükleri şeylerde, kıyamet günü aralarında hükmedecektir.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 125

Arapça: ٱدْعُ إِلَىٰ سَبِيلِ رَبِّكَ بِٱلْحِكْمَةِ وَٱلْمَوْعِظَةِ ٱلْحَسَنَةِ ۖ وَجَٰدِلْهُم بِٱلَّتِى هِىَ أَحْسَنُ ۚ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِۦ ۖ وَهُوَ أَعْلَمُ بِٱلْمُهْتَدِينَ

Türkçe Okunuşu: üd`u ilâ sebîli rabbike bilḥikmeti velmev`iżati-lḥaseneti vecâdilhüm billetî hiye aḥsen. inne rabbeke hüve a`lemü bimen ḍalle `an sebîlihî vehüve a`lemü bilmühtedîn.

Türkçe Meali: Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır; onlarla en güzel şekilde tartış; doğrusu Rabbin, kendi yolundan sapanları daha iyi bilir. O, doğru yolda olanları da en iyi bilir.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 126

Arapça: وَإِنْ عَاقَبْتُمْ فَعَاقِبُوا۟ بِمِثْلِ مَا عُوقِبْتُم بِهِۦ ۖ وَلَئِن صَبَرْتُمْ لَهُوَ خَيْرٌۭ لِّلصَّٰبِرِينَ

Türkçe Okunuşu: vein `âḳabtüm fe`âḳibû bimiŝli mâ `ûḳibtüm bih. velein ṣabertüm lehüve ḫayrul liṣṣâbirîn.

Türkçe Meali: Eğer ceza vermek isterseniz size yapılanın aynıyla mukabele edin. Sabrederseniz and olsun ki bu, sabredenler için daha iyidir.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 127

Arapça: وَٱصْبِرْ وَمَا صَبْرُكَ إِلَّا بِٱللَّهِ ۚ وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَلَا تَكُ فِى ضَيْقٍۢ مِّمَّا يَمْكُرُونَ

Türkçe Okunuşu: vaṣbir vemâ ṣabruke illâ billâhi velâ taḥzen `aleyhim velâ tekü fî ḍayḳim mimmâ yemkürûn.

Türkçe Meali: Sabret, senin sabrın ancak Allah'ın yardımıyladır; onlara üzülme, kurdukları düzenlerden de endişe etme.

سُورَةُ النَّحۡلِ - Ayet 128

Arapça: إِنَّ ٱللَّهَ مَعَ ٱلَّذِينَ ٱتَّقَوا۟ وَّٱلَّذِينَ هُم مُّحْسِنُونَ

Türkçe Okunuşu: inne-llâhe me`a-lleẕîne-tteḳav velleẕîne hüm muḥsinûn.

Türkçe Meali: Allah şüphesiz sakınanlarla ve iyilik yapanlarla beraberdir.